Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gece Ve kılıksız ceket giymiş Ve adam sakal bırakmış Şimdi meyhanede Çiftleşmiş çiftler Ve rengarenk pılıpırtı Ve lanetlenmiş çorapcık Bugün aradığım Keramet sizler misiniz? "Biitün düşleri öldürecek mi güneş" Jacob Van Hoddis/ Şiirler/ Çeviren: îsmail Hakkı Ünsal Sokaklarda arardık Bir aşağı bir yukarı. Dururduk, otururduk Kendimizden geçerek Aceleyle yürürdük Ümitli Meyhane velveleli şimdi ve dopdolu. Aurora* Şaşkın ve yaşlı olarak eve gidiyoruz Soldu parlak, sarı gece. Sokak lambalarının üzerinde gökyüzünün yanışını ve tehdidini görüyoruz, soğuk ve mavi. Kıvrılıyor artık uzun caddeler, birazdan Günün geniş parlaklığında ağır ve lekeli. Güçlü Aurora getiriyor onu buraya, Semiz, kızarmış parmaklarıyla, ürkek. * Grek mitolojtstnde Şa/ak Tanrtçası Eos'un Latınce adı Yakarı Bütün düşleri öldürecek mi güneş, Zevk köşelerimin solgun çocuklarını? Günler sessizleşti, göz kamaştırır oldu Doygunluk bulutsuz yüzleriyle cezbediyor. Sağlığımı yitireceğimden korkuyorum birden Sanki Tanrımın hükmünü vermeye gider gibi. Asıl adı Hans Davidson olan Jacob von Hoddis 16 Mayıs 1887'de Berlin'de bir doktorun oğlu olarak doğdu. 1901 'den itibaren şiir yazmaya başladı. Ilk önce mimarlık, daha sonra ise felsefe ve eski Grek dili ve kültürü eğitimi okudu. 190911 arasında "Neuen Club"un ve "Neopathetischen Cabarets"in kurucusu ve etkin üyesiydi. Şiirleri 1912'den itibaren "Der Sturm" ve "Die Aktion" adlı dışavurumcu dergilerde yayımlandı. 1918'de "Weltende" adlı şiir kitabını yayımladı, Yahudilikten Katolikliğe geçti. Yirmili yillarda ruhsal bunalımlan nedeniyle hastaneye yarırıldı. 1942'de toplama kampında öldürüldü. J. Van Hoddis her ne kadar üretgen bir şair değilse de, yazdıklarıyla çağının can damarına dokundu. "Weltende" adlı şiiri Eylem Şiirinin (Aktionslyrik) başlangıç işaretini veren yapıt oldu. Şiire başladığında sembolistlerin etkisi altındaysa da, daha sonra karamsar, dünyanın batışına ilişkin şiirleriyle çağının şairlerini etkiledi. Franz Pfemfert'in çıkardığı "Demokrat" adlı gazetenin duzenlediği bir okumada onun hakkında şöyle deniyor: "Jakob van Hoddis, yeni t i r ses, tüyler ürpertici büyük bir espri, şeytani, güçlü bir şeyleri, en basit eşyaları, güncel olayları, bütün bunların yanında en önemlisi buyüğü gören bir insanın coşkusunu şiire getirdı. Bu şiirleri sevmeyecekler, çünkü, alışıldığı gibi içeriğin vicdansızlığı, vicdansızlığa gülerek egemen olabileceği halde, yaşama sevincini unutturacak." Dünyasonu Vatandaşın sivri kafasından uçuyor şapka Çığlık gibi yankılanıyor havalarda Çatıcılar düşüyor damdan ve bölünüyorlar ikiye Ve kıyıları su basmış diye okuyoruzFırtına çıkmış, çılgın denizler Rıhtımı parçalamak için dövüyor kıyıları. Nezle olmuş insanların çoğu Köprülerden düşüyor trenler. 1911 Düşçü Kay Heınrıch Nebel Gökyüzü Yılanı Turkua^ gece, suskun renkler ıpılıyor. Mızrakların kızıl ışınlarından yılgın mı Ham panzerlerden? Şeytanın ordusu mu geçen? Gölgede yüzen sarı lekeler Gövdesiz büyük atların gözleri. Gövdesi çıplak, kurşuni ve savunmasız. Topraktan yavan bir pembe irinleniyor. Güneş kızarıyor ve geceler suskun, Aydınlık pencereden yükseliyor Hayaletler, Fuhuş içinde Havada. Ve Sehir Onların esrik yüzlerinin Kokusuyla sarılmış. "Bırakın büyük alanlardan Baştan çıkarılmış gökyüzünde dalgalanalım; Dana ay uzakta. Yıldızların parlaklığı sönmüş. Kıvılcım mı karanlık mı Şarkı mı, dua mı, dedikodu mu, Saray mı paçavra mı? Susun, kerametlerin dünyasındayız." Bulutların arasından Yüzbinlerce ordu geçiyor. Bulut kervanının önünden Yüzbinlerce dost kaçıyor. Ah, bugünü düşünmesi gereken Düşünürün içi bulanıyor, Yatırın onu su teknesine Harikadır o. Sabahları Güçlü bir rüzgâr çıktı birden. Açtı demir gökyüzünün kanayan kapısını. Vıırııytn kulelere. Kentin tunç alanı üzerindc tiz tınısı gürültülü kıvrak. Sabah güneşi isli. Gürlüyor demiryollarında trenler. Bulutlar arasında çift sürüyor altınsı melek kanatları. Solgun kentin üzerinde güçlü rüzgâr. Gemiler ve mavnalar uyanıyorlar kirli akan akımda. Harap katedralde bezgin çalıyor canlar. İşe giden kadınlar ve kızlar görüyorsun. Solgun ışıkta. Gecede daha da yabani. Etekleri sallanıyor. Sevgi için yaratılmış her bir yerleri. Giderler makineyc ve somurtgan işe. Sevecen ışığa bak. Ağaçlarda sevecen yeşil. Dinle! Çığlık cığlığa serceler. Ve dışarıda yabann tarlalarda Şarkı söyler tarla kuşları. 1914 SAYFA 14 Pembe bir yüz çıkıyor Duvardan Cüretli bir ışık saçılıyor Duvardan. Patlatacak kafatasımı Baktığımda duvara. Düşletiyor bir kızı baktığımda duvara. Ah, cansız saatlerime bakan duvar Duvar, duvar, ruhumu kerametlerle çıldırtan Sıkıntıyla ve yeşil kireçle Dostum. Arzularımın pis katafalkı. Biraz önce ay çıktı Duvarda. Herr Cohn'u gösterdi, elini Duvarda. Gölge gibi şakıdı Utanmazca duvarda. Lanet olsun duvarda! Ve bugün duvarda! Neden duruyor insanlar Duvarda.' Azap Gökyüzünde nerede yatıyor saklı kılıçlar. Evet, benim de öyle uzun parmaklarım olsaydı! Böyle ama ancak zincire vururlar beni, Kaldırırlar havaya, bugün ve yarının arasına. Ama kim bağışlamıştı beni. Bilmek isterim. Balmumu figürü olarak süzüldüm bu kente. Beni yumuşak karanlıklara bürüyorlar, Yoksa polis şüphclenır diye. C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 3 7 8