25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sivasal Islama veni bir bakıs îslamı Allah'la insan arasındaki ilişkileri düzenleyen, ahlâki kurallar koyan bir din olarak kabul etmiş bulunan Türk toplumu, artık dinin "Allah'la kul arasına sıkıştırılmış" yorumu konusunda çeşitli şüpheler taşır hale gelmiştir. Işte, Onder Güngör'ün "Siyasal îslamda Bölünmeler" kitabı, bu soruları bilimsel ve objektif bir bakış açısı ile cevaplıyor. Prof. DR. NUR SERTER iyasal îslam, uzunca bir süredir ve tartışmasız biçimde, Türkiye gündeminin ilk sıralarına oturmuştur. Türk toplumu Siyasal îslam tartışmaları ile adeta dini yeniden keşfetmeKtedir. Kutsallığın yarattığı korku ve tedirginlik perdesi, Siyasal îslamın toplumsal yaşamı düzenleme talebi karşısında aralanmakta ve yıllarca araştmlmaya hatta okunmaya ihtiyaç görülmeyen kutsal metinler, artık medya platformlarının tartışılan konuları haline dönüşmektedir. Îslamı Allah'la insan arasındaki ilişkileri düzenleyen, ahlaki kurallar koyan bir din olarak kabul etmiş bulunan Türk toplumu, artık dinin "Allah'la kul arasına sıkıştınlmış" yorumu konusunda çeşitli. şüpheler taşır hale gelmiştir. îşte, Önder Güngör'ün 'Siyasal îslamda Bölünmeler" kitabı, bu soruları bilimse] ve objektif bir bakış açısı ile cevaplamaktadır. Kitap, îstanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi Uluslararası îlişkiler Bölümü'nde yüksek lisans tezi olarak hazırlanmış ve daha sonra bazı küçük değişiklikferle yeni şeklini almıştır. Bu nedenle bilimsel bir içerik ve üsluba, objektif bir bakış açısına ve geniş bir kaynakçaya sahiptir. Eserin hazırlanmasında başvurulan kavnakların temel eser niteliğine sahip Isfami kaynaklar oluşu, varılan sonuçların bilimsel bir objektifliğe sahip olduğu sonucuna varmamızı kolaylaştı rmaktadır. Kitabın birinci bölümünde Islamsiyaset ilişkisi anlatılmaktadır. Siyasetin temel göstergeleri olan yönetenyönetilen ilişkisi ve iktidar olgusundan hareketle yazar, Kuran'ı temel kaynak alarak îslamsiyaset ilişkisini açık biçimde gözler önüne sermektedir. Son günlerde oldukça sık gündeme gelen Akabe Biatları ve Medine Sözleşmesi ise, peygamberin siyasi önder fonksiyonunu üstlenmesinin önemli bir kanm olarak sunulmaktadır. Böylece îslamın siyasal yönü ve bunu yaşama geçiren siyasal bir sisteme sahip oluşu, her türlü kuşkunun ötesinde, açık biçimde ortaya konulmaktadır. îslamda siyasal iktidar olgusunun ana ilkeleri de eserde Kuran ayetleri ile açıklanmıştır. Iktidarın mutlak sahibi, Allah'tır. Peygamber ise Allah'ın seçtiği olarak ve Kuran'la sınırL kalmak koşulu ile yönetimde söz sahibi olandır. Önder Güngör iktidar olgusunu şu satırlarla anlatmaktadır: "Daha sonra Kuran anayasanın uygulayıcısının tanımına gecer. Sağ olduğu sürece bu yetki Peygambere aittir. Nisa suresinin 80. ayetinde: "Resule itaat eden Allah'a itaat etmiş olur." 60. ayetinde "Onlar aralarında çıkan karmaşık işlerde seni hakem yapıp verdiğin hükümlerle ilgili olarak, içlerinde hiçbir burukluk duymadan tam bir teslimiyete ulaşmadıkça, iman etmiş olmazlar" denmektedir. Böylece peygambere uymanın Allah'a itaat etmek olduğu ve ayrıca uymaktan da öte, kararın gönülsüz kabulünün dahi imansızlık sayılacağı vurgulanır." îslam ümmetinin peygamberin hükümlerine karşı gelme haklan yoktur. Ancak peygamber ve ondan sonraki siyasal önderlerin de siyasal iktidarı Kuran esaslarına göre kullanmalan gerektiği açıkça anlatılmaktadır. O halde îslam siyasal bir sisteme sahiptir ve bu sistemin anayasası, değiştirilmesi mümkün olmayan Kuran'dır. Bu çarpıcı gerçek, şüphesiz ki okurun aklına hemen şu soruyu getirecektir: Eğer îslam siyasal bir din ise ve îslamın siyasal sistemi, Allah'ın sözü olarak kabul edilen Kuran'ın emri ise demokratik, laik, çağdaş hukuk devletinin îslam olgusu karşısındaki durumu ne olacaktır? Bu soruya verilecek cevap, tek laik, Müslüman ülke olan Türkiye açısından çok önemlidir. Önder Güngör bu soruyu açıkça sormamış, ancak bunun cevabını çok berrak biçimde okuyucuya aktarmıştır. Kitapta îslamda siyasal bolünmelerin anlatıldığı ikinci ve üçüncü bölümler, îslamın siyasal sistemi konusunda tarih boyunca bir görüş birliğine ulaşılamayacağını açıkça ortaya koymaktadır. Gerçekten de peygamberin ölümünden itİbaren siyasi otoritenin tayininde büyük zorluklarla karşılaşılmıştı. Bu zorlukları aşmada, Kuran'daki esaslar da yeterli olmamıştı. Yazar, "Hz. Muhammed'den sonra, Kuran'ın kesin olarak belirttiği gibi, peygamberlik müessesesi sona ermişti. Ancak devletin mevcudiyeti, siyasal bir otoritenin oluşturulmasını zorunlu kılıyordu. Şüphesiz ki bu siyasal otorite Kuran'ın doğasının gereği olarak, dini liderliği de içeriyordu. Ancak ortada bir sorun vardı: Siyasal otorite, hangi kıstasa göre oluşturulacaktı? Kuran'da bu konuda bir açıklık yoktu" diyerek, Îslamın anayasası olan Kuran'ın, siyasal sistemi düzenleme konusundaki eksikliğine dikkat çekmektedir. îşte bu eksiklik, îslamdaki siyasal aynlıkların da temelini oluşturmuştur. îlk çatlak halife seçimlerinde ortaya çıkmış, Hz. Osman'ın öldürüümesini izleyen dönemde de Hz. Ali'nin halifefiğinin Muaviye tarafından kabul edilmemesi ile devam ederek, ilk siyasal parçalanmayı başlatmıstır. Önder Güngör, îslamda siyasal bolünmelerin anlatımında ilk Müslümanlar arası savaş olan Cemel Vakasını, Îslam köktendinciliğinin doğuşu olarak yorumlauığı Sıffin. Savaşını ve köktendincilerin ataları olarak tanımladığı Kurra'ları akıcı bir dille okuyucuya aktarmaktadır. Kitapta îslamdaki ilk siyasal muhalefet hareketi olarak yer alan Haricilik, köktendinciliğin anlaşıl ması bakımından son derece çarpı Önder Güngör'den "Siyasal îslamda Bölünmeler" S cı bir örnek oluşturmaktadır. "Harici inanışına göre, Halife bütiin Müslümanların katılai\ SİYASAL cağı bir seçimle se" İSLAMCİ cifmeli, şeriat hüBÖLUHMCLtH kümlerine uymadığı anda da azledilmeli ya da öldürülmelidir. tnsanın kendi dinisiyasi fikrinin doğruluğuna sarsılmaz bir inançla bağlanması gerekir. Haklı olup, olmadığında şüpheye düşen kâfirdir... Yalnızca bir tek yanlış adım atan da Müslümanlıktan çıkmış sayılır." Yazar, bu satırlarla, günümüzün radikal Islami akımlarını anlamayı kolaylaştırmaktadır. îlk köktendinci suikastler ve Hz. Ali'nin öldürülmesi ile şiddetlenen siyasal parçalanmaların, Kerbelâ ile devam ettiği ve Şiiliğin siyasal ortamının zaman içinde nasıl nazırlandığı, kitapta ayrıntılanyla yer almaktadır.. Siyasal îslamı, demokrasiye alternatif bir yönetim biçimi olarak sunanların, "Hangi îslam?" sorusuna da cevap vermekle yükümlü oldukları açıktır. Zira kitabın ilerleyen bölümlerinde mezhep ayrılıklarının, îslam adı altında adeta farklı dinlerin üretimine yol açtığı gerçeği açıkça ortaya konmaktadır. Şii ve Sünni mezhepleri ile bunlann alt kollarına işaret edilen eserde, kendilerini bir Sünni alt kolu olan HanbeliliĞin uzantısı kabul eden Vahhabilik ve bir mezhepten ziyade kültür bileşimi olan Türk Aleviliği de ele alınmıştır. Şii mezhebi ile Sünniler arasında siyasal îslamın yorumu bakımından önemli farklılıkların olması, îslamın siyasal sisteminin değiştirilemezliği yorumunun geçersizliğini açıkça ortaya koymaktadır.. Önder Güngör, Şiiligin "Zaman içinde liderlerinin (îmamlannın) yorumları ile Sünnilikten aynlıp, Hz. Ali'nin Peygamber'in kızı olan Fatıma'dan gelen soyuna ayrı bir önem verip, o soydan geienleri dini, siyasi lider olarak kabul etmiş" olduğunu anlatmaktadır. Böylece Îslam, soya dayalı bir ayınmı da siyasal sistemine entegre etmektedir. Kaldı ki Şiilik de kendi içinde üç kola aynlmakta ve bu üç kolun siyasal görüşlerinde de farklılıklar bulunmaktadır. Şiilik içindeki üç kol îsnai Aşeriyye, Zevdiyye ve Ismailiyyedir. Isnai Aşeriyye, temel inancı olan Imametten dolayı Imamiyye, kurucusu Caferi Sadık'a atfen Caferiyye diye de anılır. îsnai Aşeriyye'yi diğerlerinden ayıran temel fark, Imamet inanışıdır. îmam "...peygamberin vekıli... sözü emir kabul edilen.. dini vorumlamak yetkisi bulunan... yanılmaz olan... günah işlemeyen... suçtan ari, masum... bilgileri hudutsuz Îslam Cumhuriyeti'nde gösteren mezhebin, Humeyni rejimi çerçevesindeki uygulamalarına kitapta yer verilmesi, siyasal Islama teşhis koymak isteyenlere genii bir ufuk açmaktadır. »ünni mezheplerin tanıtımına da yer veren eser, îslamda çok az bilinen bir konuyu da gündeme getirmektedir. Bu, îslamda ilk inançakıl çatşıması olan ve yaygınlaşabümiş olsaydı Îslam ve laiklik tartışmalanna son verebilecek olan Mutezile mezhebidir. "Kuran da ezeli değildir. Allah'ın yaratılmış bir eseridir" rikrinden hareket eden ve Sünni mezhepler arasında yer alan Mutezile mezhebi, "Allah, kainatı ve insanı ynç^lmış ve onu aklı ile baş başa bırakmıştır; öyle her işe karışmaz. Madde Allah tarafından yaratılmıştır. Ama sonrası insana aittir. İnsan aklı, iyi ile kötüyü ayırabilecek güçtedir; bunun için şeriattan delil getirmeye gerek yoktur" görüşü ile îslam inancı içinde çok ayrıcalıkfı bir yere sahiptir. Yazar, bu son derece dikkat çekici aktarımları ile laiklik ve îslam konusunda yepyeni birtartışma sayfası açmaktadır. Sünni mezheplerin fıkhi açıdan, Hanefilik, Malikilik, Şafiilik ve Hanbelilik olarak dört kola aynldığını ve bu kolların özelliklerinin anlatıldığı eser, bir diğer gerçeği de okuyucuya sunmaktadır. Bu gerçelc, Îslamda hukukun (fıkıh) kaynağı bakımından da ciddi görüş ayrılıkları bulunmasıdır. îslam nukukunun oluşumunda hangi kaynakların ana kaynak teşkil etmesi gerektiği, çiddi görüş ayrıhklarına yol açmıştır. Örnegin görüşleri yukarıda anlatılan Mutezile mezhebi de "Dinin temelinde akıl değil, inanç olduğunu, aklın yalnızca inancın buyruklan altında iş görebileceğini" savunan Şafiilik de Sünni mezhepleri arasında yer almaktadır. Eser, yaşayan îslamın tanımına da büyük katkıda bulunmakta, îslam ülkelerinin hangi tslami yorumla siyasal îslamı uygulamakta oluşlarına açıklık getirmeKtedir. Îslam dünyasının ilk akla gelen ülkelerinden olan Suudi Arabistan'ın resmi mezhebi olan Vahhabilik ve buna temel olan düşünce akımlan ayrıntılı biçimde anlatılmaktadır. Kitapta işlenen son konu ise, Türkiye açısından büyük önem taşıyan Aleviliktir. Önder Güngör, bu böıümde Türk Aleviliğinin kısa bir tarihçesine yer vererek, SünniAlevi ayrımını oluşturan olayların köklerini incelemiş ve dikkat çekici bir sonuca ulaşmıştır. Bu sonuç, Türk Aleviliğinin "Türkmenlerin, yani Islamiyeti kabul etmiş olan Şamanist Oğuzların, çağlar içindeki kültür etkileşimleri ile sahip oldukları yeni kültürün adı" olduğudur. "Siyasallslamda Bölünmeler", Türkiye'nin tartıştığı konulara açıklık getiren ve Îslamın siyasal sistemi konusunu yeni bir gözle değerlendirmeye imkân veren önemli bir eserdir. Îslamın siyasal sistemini tartışmayı amaçlayanların, öncelikle bu sistemin tarih boyunca uğradığı değişimleri ve yaşayan saf bir örneğinin bulunup bulunmadığını araştırmaları gerekir. Görünen odur ki, siyasal tslam, Kuran'daki esasları ile hiçbir zaman hayata geçirilememiş îslam âleminin bir ütopyası olarak yaşamıştır. Tarihin hiçbir doneminde Kuran ve sünneti esas alarak, saf biçimi ile uygulanamayan bir siyasal sistemin, 14 yüzyıl sonra, hem de demokratik ve laik bir ülkede uygulamaya sokulması yolundaki çabalan, dine bağlılık olarak açıklamak oldukça olan, çıinkü bı'lmeaikleri hemen kalplerine ilham olunan...aoğmadan önce diğer insanlardan ayrı ve üstün olan" liderdir. zorduf. îilflin tarihi içindeki çarifmaZa rın temelinde yatan motif, dini kullanarak iktidar olma güdüsü olduğuna göre, günümüzdeki Siyasal îslami nareketin de bu geçmisten ilham aldığını iddia etmek pek yanlış olmasa gerekir. • Siyasal Îslamda Bölünmeler/ Önder Güngör / Sartnal Yayınevi / 160 s. .SAYFA 9 Günümüzde ven çarpıcı uygulamalarını îr Iran CUMHURİYET KİTAP SAYI 370
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle