27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAYDAR ERGULEN y için yazılabilecek iyi şeyler her zaman vardır. Her zaman bu ümitlc başladımsa da ay üstüne henüz parlak şeyler yazamadım. Eski korku: Ay ve onun bilinmeyen halleri. Aya dair göndermelerin tuhaf ürküntüsü. O yüzden çoğu kere eskisini kullanırım: Ay Kamer! nihayet 'Ay' şiiri yazmak gerektiğinde, elbette gerekiyor, ben korkularım üstüne ne şiirler yazdım da daha çok korktum, hele 'Ay', iyi başladım onu yazmaya, korkularımdan korumaya çalıştım, gölge düşmeaan çi\ sin istedim bir ue benden, güneşe dair öyle sırlar, gizemler, söylenceler voktur bilirsiniz, ne varsa ay çıkınca başlar, hatta şiir bile: "Ay insanlar kadar karanlıkta bırakmazmış meğer kimseyi!" Fakat yine olmadı, ay, şiiri hayli karanlıkta bırakarak sona erdi: "Ayın altında daha karanlıktır bazı anılar..." dedim, bıraktım. Bir gün, gönlümce bir 'ay' şiiri yazmak isterim. Şimdilik 'ay' konusunda bir tesellim var: "Ay İçin Küçük Şeyler", Turgay Kantürk'ün şiirleri ve Şenol Yorozlu'nun desenleriyle oluşturulmuş bir kitap: Resimli Ay Kitabı. Şair ile ressam ve ne kadar da hakh: Aya böyle başlamak gerekiyor demek ki, bu yüzden Kİtabın adı bile tam bana göre. Hem eski kameri cj.e hatırlatıyor şiire: "Geçiyor giinler/ Üstütn başım toz/ yanım yörem sıla./ .../ yeni bir ay arıyorum/ geceye." Hem ayın altında başka küçük şeyler için de şiir yazılabileceği duygusunu güçlendiriyor ki, işte ayın hallerinden biri olarak şiir.de "kana kana batıyor" bu kitapta: Öyle bir doygunluğu var şiirlerin: "Bu yaz gününde/ kuşlardan başka/ sözcükler uçuşuyor/ bahçede." Şimdi bu rasathanede gözüm hangi şiire Üişse, gölgesi şiire düşmüş bir 'şeyler' cıluyor karşıma, 24 saat açık bir ay bahçesi gibi çünkü bu kitap: Rüzgâr istasyonlannın ortasına kurulmuş ay bahçeleri vardır ya, tren ve şiir yolculan iyi bilirler onları, ben hiç öyle bir bahçeye inmedim trenden, fakat trenden inenlere özendim. Turgay Kantürk de o bahçeye inenlerden biri ve orada yazmış olmalı mutlaka "Ay için iyi şeyler"i, iyi şiirleri: "Kaç yıldız diiştü şapkama/ kaç dalga varamadı kıyıya/ yoksun ya!' Turgay'ın 'Ay' şiirlerini okuvunca iyiden iyiye ümitlenmeye başladım, ay, korktuğum kadar karmaşaya bırakmıyor şiiri, çünkü bu 'küçük şeyler' bir yandan da öyle yalın ki, ay, dili sınava cekmiyor demek ki kendi haline bırakıyor ve tıplu hayat gibi, tabiat gibi doğal olmasını istiyor ondan. Kim istemiyor ki bu iki büvülü sözcüğü, hayatta ve şiirde, doğallık ve yalınlık. Benimkisi bir ümit, fakat Turgay'ın yazdıkları, 'küçük güzeldir'i destekleyen harikulade şiirler. Elbette yalnız değil 'ay' hususunda, Şenol Yorozlu'nun desenleri bu fikrimi destekleyecek güzellikte. Cemal Süreya "Bir kitapta resim şart" derken, o kitabın bir şiir kitabı olabileceğini düşünmemiştim, ben şiirin ve resmin veya desenin aynı kitapta buluşabileceğine pek ihtimal vermem, elbette yerinde Lir buluşma, sözünü ettiğim. Fakat bu kitapta buluşmakla kalmamışlar ve birbirine açılan iki bahçe olmuşlar ki kök, gövde, at, dal, yaprak, hem hepsi hem de birbirini şımartmadan birfikte bir sarmaşık olmuşlar. Bütün bunların ayın altında olduğunu bir kere daha izninizle hatırlatmak isterim. Ve yine izninizle: "Ey sıkıntının çiçeği/ yeter döktüğün onca yaprak/ öğle uykularında." O yaprağı bir başka yaprağa çeviriyorum: "Sonbaharın unuttuğu/ tek yaprak da soluyor/ iki sözcük/ arasında.' Hem de öte yandan "Ay îçin Küçük Şeyler" söylenen bu kitabı kapatmak istemiyorum, sizin için açık A "Oteki Sahne"yi gördüm, "Ay İcin Küciik Sevler" düsündüm! bırakıyorum, "Ay için küçük şeyler görün diye, okuyun diye güzel şiirler": "Eğilip alıyorum/ düşen yaprağını takvimin/ bir baykuş ötüyor uzakta/ kitapta." Bu açık kitaptan bir başka kitaba daha açılıyorum, öyle ya, şiir şiiri aç.acak. Şiir bu kez farklı bir yere "Oteki Sahne"ye açılıyor, ki onun da başrolünde yine Turgay Kantürk var. Yine resimli bir kitap: Goya'nın "Los Caprishos" serisinden detaylar. Elbette bu konuda yorum yapmayacağım, nihayet karşımda Goya var. Biz isimize bakalım der gibi, biz şiırlere bakalım. 'Ay İçin Küçük Rüyalar' yazsak da, bu dünyada düştüöümüz bir yer ve bu dünyadan bize dıişen bazı gerçekler de var. Turgay Kantürk i | t e bu gerçekleri, asıl yerinde, yani "Oteki Sahne de çıkanyor karşımıza, küçük değil, büyük bir sahne. Bu sahneae şiir okumanın da doğrusu kederli bir.. tadı var. Kitap 18 bölümden oluşan "Oteki Sahne" şiiriyle açılıyor ve bir daha kapanmak bilmiyor. Oteki sahnedeki yalnızlık nasıl kapansın hem? "Yere düşüyor dilimdeki imge/ imgen parçalanıyor/ Toparlamalıyım harfleri ve seni/ Yeni b.ir sözlüğe içimde yer arıyorum./ .../ Üşüşüyüyor kuşlar başıma;/ tmgen derin ve ağır/ Konaklayacak yeni bir han arıyorum/ Imgeni sen sanıyorum;/ .../ Dolaçıyor suyun içimi." Hiçbir yazı hiçbir şiiri anlatamaz. Yazının ve siirin bir anlamı varsa, o da birbirine benzemez oluşlarıdır. Yazı, şiirden duyduğu ürpertiyi, etkilenmeyi anlatabiliyorsa iyidir. Bu da bir 'işaret'ten öteye geçmemelidir. Sözgelimi şimdi 'işaret' eaeceğim "Beyaz K'âğıt şiiri üstüne fazladan tek kelime söylemeyeceğim gibi: "Kalp büyük bir boşluktur; kâğıt da öyle.../ Alışmalısın karanlığıma yazdım bunları^ Yazdım diye soyunuyorsun: sesimle dalgın./ Satır S araları beyaz. ne çok yara! ne çok siyah!/ Köpekler uluyor sesinde; çoban nep uyuyor/ Onlara istediklerinı veriyorum; geçip gidiyorum/ Uzun bir çizi gibi; kıtaplara yazılan duruyor anV >en sayfaları atlayarak okuyorum artık; zaman az/ Sen yeni bir şey'e gidiyorsun kâğıt beyaz; az!" Kapanmak bilmiyor dedığim, sözün gelişi değil elbette, önümüzde bir dünya sayfası, elimizde ise bir şiirden başka ne var? Bir şey yoksa hep açık duracaktı kâğıt da, kalp de, kitap da. Dünya zaten bir şiir. Başlca ne söylenebilir? Görüyor musunuz Turgay'ın şiirleri beni nerdeyse 'feylesof yapacak, şiirlere bakıp bakıp dünya üstüne kendi kendime söyleşmem bundan. Öyle de, doğrusu bu şiirlerin derin güzellikleri bir yana, kâğıda sızdırdığı anlam ve insanın içine attığı yoğunluk ve yazının yakasını bırakmayın nakikat gibi beni sarsan daha nice yanları var: "Yorulduğunda kendimden, terkeder sesim beni, ellerim; / boylu boyunca iki kılıç: bir daha! bir daha! bir daha! çek beni içine ey yoksul boşluk! büzülürüm,/ yastığım olur göğsün • gizlerim" (Asıl Eşik). Bu Kitapta kâfiıt gibi, söz gibi, şiir de ateşler içınde, nicbir yangında, ne ilk ne de son, kurtarılma şansı olmayan ne varsa şiir onlarla yanıyor, hem bakmayan şiirin sessizlik olduğuna, sessizlik de yanmaz mı bazı kelimelerden? "Ateş! Anma beni ölüm, adımı, adımın hoyratlığını/ yazma o eğrimiş kâğıda o kâğıtlar ki, yırtardım eskiden/ sözcükler yaşamazmış: nasd da yanıldım! Yanıldım/ aşkın dudağı kara, karanın kalbi sen. Bir dua indır/ dudağıma, dudağın uzağım benim yasağım/ Dolaş kanımda!/ .../ Tanrım, nasıl da yanıyor harita!" (Dudak Külleri) "Oteki Sahne" Okurlar kadar, hatta onlardan da önce şairleri ilgüendirecek bir kitap, çünkü 'şair'in, dünya, hayat ve yazı yanındaki/ karşısındaki şiirsel tutumunu araştırıyor. Hem her şiir bu tutumun gizli ve açık göndermeleriyle, şairin durumu'nu netîeştirmeye değil ama, ne'liğini ortaya çıkarmaya çalışan şiirsel düşünceler içeriyor. Çok sevdiğim "Mikadonun Aşkları" şiirinde olduğu gibi: "bir şiir nasıl kendini yazabilir, sözcükler el vermeden?", "şehir ki hayalet; bizi yalnızca yazı anlayabilir/ yazsam silinir içimdeki çocuk, içimdeki uyak yenilir. , "Bizi ayıran nehir kuruyabilir!/ Dağ kendini anlayabiiir; şiir gibi. Ummadım; unuttum,/ şiir bilir kâğıda verilen renk görülmez/ sevmek senin evinde iyidir; iyilik de sizi terkedebilir!/ .../ Bizi ayıran şiir kuruyabilir!" Ve yazının ana,fikrine geliyoruz: Cesur bir kitap, "Öteki Sahne", aradıklarıyla, bulduklanyla, ..... Turgay Kantürk'ün şiirhanesinde yeni bir deneme, boyutları çoğul bir yazı, okuma ve seslenmeyi kapsıyor. Sesine, müziğine, boşluklarına bir bakın, senfonik bir yapıyla karşılaşacaksınız. Kimbilir siz de ne anlamlar bulacak, ne yeri doldurulmaz boşluklara düşeceksiniz! Biri söylemediyse ben söylemek isterim: İyi şiir yalnızca dizeleriyle, söyleSIş bicimiyle değil, biraz da sessizliği ve oşluklarıyla içimize işleyen bir şey değil midir? Turgay Kantürk "Oteki Sahne"sinde iyi şiirlere rol vermiş, hiç figüran kullanmamış, hepsi de hayatımızda başrol oynayan duygular, şiirae de rollerinin hajkkını fazlasıyla veriyorlar. Gidin ve "Oteki Sahne"yi mutlaka görün! Ben size yalnızca iki perdelik kısmından söz edebildim, ama bu kitap aynı zamanda şiirin uzun bir oyun olduğunu da söylüyor, o yüzden kaç perde sürdüğü bilinmiyor, fakat benim rolüm burada bitıyor. Perde! • CUMHURİYET KİTAP SAYI 370 SAYFA 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle