27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

/ N N M Almancadan f*vir*n v * önsözt Yakwp Ceşar KAMU VİCDANINA ÇAĞRI: SİVİL İTAATSİZLİK H. Arendt, R. Dv/orking, J. Habermas, J. Galtung, M.L King, H. Saner, J. Rav/ls, H.D. Ttıoreau Tam bir çürüme dönemi yaşıyoruz. Devlet içerisinde çıkar grupları bugüne dek görülmedık ölçülerde özerkleşti. Herkes kendi "çete"sinin çıkarına göre davranıyor. Devlet bireylere, "omlet yapmak için kırılması gereken yumurtalar" olarak bakıyor. Yeni bir toplumsal mutabakat ihtiyacı var; devlet istemiyor. Mevcut hukuk sistemi zevahiri kurtarmıyor. Bütün insani değerler göreceleşmeye başladı. Peki, bütün bunlara rağmen, vicdanı sızlayan, adalet duygusuna sahip, herkes için haksızlığa karşı çıkan ve haksızlığa karşı çıkan herkesle birlikte davranmayı beceren kişi(lik)ler/birliktelikler imkânsız mı? Kimse yok mu? Slvll itaatsizllk, haksızlıklara karşı bütün yasal yolların tükendiği noktada kamu vicdanına çağrıyı amaçlayan bir eylem türü. Düşünen, kendisiyle barışık yaşamak isteyen, "onur"dan hâlâ haberdar olan insanların daha vahim toplumsal felaketlerin önüne geçmek için başvurabilecekleri bir çare. Bireyin, kişisel çıkarlar, parti, grup ve çevre çıkarlarından bağımsız olarak, kendisiyle vicdani hesaplaşmasının sonunda giriştiği "demokratik bir isyan türü". Vicdanın zorladığı bu isyana başka insanların da katılması için düşünsel ortaklığa, ideolojik birliğe gerek yoktur. Karşı olunan konuyu içeren bir ortak anlayışın oluşması, yani kısmi bir düşünsel çakışmanın varlığı yeterlidir. Başka bir ifadeyle slvll İtaatsizllk, gündelik ilişkilerimizde bizi bir arada tutan ahlâki ilkeleri (haksızlıklara karşı çıkmak, yalan söylememek, sahtekârlık yapmamak, sözümüzü tutmak, yaptığımızı sahiplenmek... vb.) politik düzeye taşıma, o düzeyde geçerli kılma çabasıdır. Sistemin geneline değil tekil haksızlıklara yöneliktir. Alenidir. Politik ve hukuki sorumluluk üstlenilerek kamu vicdanını kıpırdatmayı hedefleyen, şiddet içermeyen, mevcut yasal yollar tükendikten sonra başvurmak zorunda kalınan, bu nedenle yasadışı, ama meşru bir eylem biçimidir. Elinizdeki kitap konu ile ilgili farklı deneyimlerden yola çıkılarak yazılmış önemli teorik metinleri bir araya getiriyor. Bu metinler, slvll itaatsizliğin Batı'da, yani az çok adil ilişkilerin var olduğu ülkelerdeki düzeltici yanına; demokratik ilişkilerin yerleşmediği ülkelerde ise yapıcı/kurucu yanına da ayrıca dikkat çekiyor. Demokrasi kültürünün gelişmediği ülkelerde kendine güvenmediği için "zor'la varlığını sürdüren devlete karşı direnmeyi içerirken, aynı zamanda, antitotaliter yeni bir kültürün oluşmasının da önünü açıyor slvll İtaatsizllk. "Düzen" yerine "adalef'ten, "onursuz bir suskunluk" yerine "insana saygı gösteren tartışmacı bir çokseslilikten" yana olanlar için... Ç«v.ı Abdullak Y I I N M » AHLÂK ÜZERİNE TARTIŞMALAR/Jon Nuttall ETİĞE GİRİŞ Ahlâki yargılarımız, tıpkı arzularımız ve isteklerimiz gibi yaptıklarımızın (ya da yapmadıklarımızın) güdüleyicisi olabilir. Ahlâki yargılar aynı zamanda kendimizin, toplumumuzun, dünyamızın başına gelebilecek şeyler konusundaki tavrımızı da şekillendirir. Bunu bazen "iyikötü", "doğruyanlış" gibi doğrudan değer ifade eden yargılarla bazen de "sapık, deli, terörist" gibi değeryüklü sözcüklerle pek düşünmeden yaparız. Madem Modern çağda "Tanrı öldü!" ve "her şey mubahtır"; o halde ahlâki yargılarımız neye dayanmaktadır? Ya da her şeyin görece olduğu Postmodern çağda bunlar ne denli güvenilirdir ve başka yargılarımızla ne ölçüde tutarlıdır?^Wâ/( Üzerine Tartışmalarbu soru(n)ları gündelik olaylardan yola çıkarak irdeleyen bir kitap. Nasihatler vermiyor. Kişi olmanın ne demek olduğunu ve kişilerarası ilişkilerin doğasını tartışıyor. Şimdiye kadar bazılarını görmezden geldiğimiz, bazılarına üstünkörü cevaplar verdiğimiz ya da hızla ilerleyen teknolojinin yarattığı yeni sorunları ele alıyor: İntihar, cinsellik, ötenazi, kürtaj, hayvan hakları, tüp bebek, savaş, pornografi gibi... Önümüze doğru cevaplar koymaktansa öncelikle doğru sorular sormanın önemini vurguluyor. Kısacası kelimenin gerçek anlamıyla felsefe yapıyor. Teorinin gündelik olayları açıklayamayacak kadar büyük olması, belki de solun bugünkü kriz nedenlerinden biridir. Ayrıca, amaçlara ulaşmada her aracın kullanılabileceği anlayışı, amaçları bile görünmez kılacak bir kirliliğe yol açmıştır. Kendini yeniden kurmayı amaçlayan solun yeni bir etiğe ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Zevk alma, ahlâki yargılar ve nesnel değerlendirmelerden apayrı bir kategoridir. Yalnızca şunu söylememize izin verir: Biz bu kitaptan hoşlandık, sizin de hoşlanacağınızı düşünüyoruz. EDEBİYAT VE KÖTÜLÜK/Georges Bataille Çav.ı Ayş*gttl I t n m ı ı y Çağımızın yalnızca edebiyatını değil, düşünce alanını da derinden etkileyen; Derrida, Foucault, Barthes gibi yazarları sarsan; Breton ve Sartre ile yaptığı polemiklerde sözünü sakınmayan Georges Bataille, Edebiyat ve KötülüKle, hayatımızın en önemli gerçeklerinden birini, Kötülüğü ele alıyor. Hem de, Kötülüğün ahlâk yoksunluğunu değil, tam tersine ahlâki hiçe sayan "yüksek ahlâki" şart koştuğunu öne sürerek. Başta şehvet ve ölüm olmak üzere yasakları aşmanın, kuralları ihlâl etmenin "yüksek ahlâki" gerektirdiğini, yaşamı kışkırtmanın ve aşmanın da böyle mümkün olabileceğini ortaya koyuyor. Ona göre, Kötülük özgürlüğü, değerin aşırı biçimlerine ulaşmamızı sağlayabilir ve hiç kimse bundan 'daha uzağa' gidemez. Özgürlük daima isyana açılan kapıdır. Gerçek özgürlük yaşamı kışkırtmak ve aşmaktır. Özgürlüğün içindeki Kötülüğü ortaya koymak uzlaşmacı, konformist düşünce tarzına karşı çıkmak demektir. İyiliğin tuttuğu taraf boyun eğmenin, itaatin safıdır. Kötülük özgürlüğünde dehşeti buluruz: Tutkuyla işlenen bir cinayet, kurban etme, savaş, kıyımlar ve ayaklanmalar, yalan ve kara büyü; evrensel katlanabilirin sınandığı, suçluluk duygusuyla tutkunun temellendirdiği haz arasındaki sınırın bulanıklaştığı bir tür tinsel sarhoşluk durumu içinde, sadistin bir erdemli gibi göründüğü eylemlerdir. Bataille bununla da yetinmeyerek edebiyatın masum olmadığını, suçlu olduğunu öne sürüyor. Edebiyatın suçluluğunu artık kabul etmesi gerektiğini söyleyerek asıl yaratıcılığın masumiyet değil günahkârlık olduğunu savunuyor. Edebiyatın bireyin egemenliğini sınırlayan iletişimden başka bir şey olmadığını ortaya koyuyor ve Kötülük bilgisine ortak olmanın da yoğun iletişimi yarattığını öne sürüyor. Ancak, tehlikeyi göze almadan yoğunluğu artırmanın imkânsızlığını da belirtiyor. Başka bir tezi daha var Bataille'ın; ona göre edebiyatta iletişim şiirseldir ve şiirsel değilse bir hiçtir. Bütün bu kavramları tartışırken başköşeye egemenliği oturtuyor Bataille. İnsanın egemen olabilmesinin bir koşulunu yasaklar koymaya bağlarken, antropolojiden verdiği örneklerle diğer koşulun da bu yasakların ihlali olduğunu kanıtlıyor. Bütün bunları yaparken, Edebiyatı Kötülük'ten ayırmayan sekiz tutkunu; Bronte'yi, Baudelaire'i, Michelet'yi, Blake'i, Sade'ı, Proust'u, Kafka'yı, Genet'yi; ürkerek okuduğumuz, kimi kez çekindiğimiz "lanetli" yazarları ve şairleri farklı yönleriyle tanıştırıyor bize. Kötülükteki, günahkârlıktaki, yasaktaki yaratıcıiığı keşfetmeye cesareti olanlar için... Pıyer Lotı Cad 17/2 34400 Çemberlıtaş/lstanbul Tel (0 212) 518 76 19 Fax (0 212) 516 45 77 AYUNTl GENEL DAGITIM PSA AYRINTI YAYINLARI İSTANBUL : Klodlater Cad Bınbırdırek Sk llelışım Han No 7/B1 Cagaloglu 34400fel (0 212)638 55 45638 55 71638 55 75 Fax: (0 212) 517 71 57517 71 58 ANKARA : Selanık Cad No 72 Yenışehır 06640 Tel. (0 312) 417 78 35 Fax (0 312) 425 06 82 İZMİR : 859 Sk Saray Işhanı No: 1/8 Konak 35250Tel (0 232) 483 10 40 Fax (0 232) 484 46 65
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle