23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çünkü bilinçli insanların hepsi yaşamlarındaki tedireinlikleri hemen vok edecek, huzursuzluğunu duyduğu boşluklannı dolduracak, onlan mutsuzluktan, bunalımdan kurtaracak ya da bulundukları yerden daha da yukarlara çıkartacak bir Godot beklemektedir. Insanlara yeni bir kimlik kazandıracak, yeni bir yön gösterecek diye düşünülen Godot'nun varolma savaşımını çok güzel açıklamıştır Ferruh Doğan. Ve 'Kimlik Hatırası' perdesinin önündeki beşuş cehreli, memur kılıklı adam, aradığını bulmuş gibi eh, kimlik hatırasının önünde resim çektirdiğine göre düğüm çözülmüştürfotoğrafçıya gülümsemesi etkiledi beni, onun yüzünü geren 'rahatlama'ya üzüldüm. Kimlik işini ticarete döken esnafın palabıyıklı, karacahil, ot takımından birinin dükkânının alnacına 'Kimlikçi' yana da 'Taksitle kimlik verilir' yazması, insandaki bütün değerlerin yağmalanmasından, alım satım nesnesi düzeyine indirilmesinden başka nedir ki? Aynaya bakan ve aynada izdüşümünü göremeyince 'Ben kimim acaba?' sorusunu soran genç, acınacak durumdadır. Ve 'Kim Kimdir?' karikatüründe edindiği sosyal mevkiyle övünen, ama kendisine bir türlü saygılı davranılmasım sağlayamayan kahn enseli bir bürokratın karşısındaki horlandığı anlaşılan zavallıya 'Sen benim kim olduğumu biliyor musun ulan?!' diye bağırması, bana çok tanıdık geldi. Hangimiz, kendimizi dinletemediğimiz, adam yerine koyduramadığımız anlarda bu sözleri söylemedik? Evrensellik bu işte. Amerika'da da, Çemerika'da da, Hotanto'da da bu gerçek böyle yaşanır ve ölümsüzdür. 'Memlekete gideceğim, Allah nzası için bir kimlik...' diye yakarana gangster yapdı, mafya suratlı şişman bir polîtikacının 'Allah versin!' demesi ve yürüyüp gitmesi öfkelendirdi beni. "Tutanak"ın gündem bölümü korkunç!.. gökten ya da duvarlardan kan aktığını görenler kan akmayan bir yere doğru kaçmaktadırlar. Her gün vuruşmalarda, baskınlarda, işlenen cinayetlerde ve trafik kazalarında elli altmış kişi ölmektedir ve ortalık kan gölüne dönmekte, televizyon kanalları ölenlerin Türk bayrağına ya da Arapça yazılı yeşil örtülere sarılı tabutlarını, tabutların başında ağlayıp sızlayanları ayrıntılı birbiçimde sunmakta, bir film izletir gibi heyecanla izletmektedirler. Böyle bir ortamda mutlu olur mu insan? Doğru dürüst iş yapabilir mi? Bir şeyler yaratabilir mi? Doya doya sevişebilir mi? Doya doya gülebilir mi? Gülenler varsa, onlan bambaşka öl~ çüler, deyişler kullanarak tanımlamak gerekir. Tepesinde akbaba bulunan yıkık bir binaya ve ortasına iliştirilen 'Demokrasi' yazısına bakan halk, 'Enkaz Devraldık' diyor ve demokrasiyi bu hale getirenlere atıyor taşını. 'Gelişat' karikatürü ise tüyler ürpertici! Tek Dİr kişi, kalabalıklar halinde gelen şeriatçı yobazların çatık kaşlarını, onlardan olmayan her şeyi silip süpürmeye kararlı tavırlarını ve bilenmiş dışlerini seyretmektedir. Örgütlü yobazlarla örgütsüz cumhuriyetçilerin içlerini karartan ve sızlatan tablosu bu... Bir kısmını yazıya dökmeye çalıştığtm karikatürler, tekrar tekrar bakılacak, üzerinde kafa yorulacak anlamlı çizgilerden oluşmuştur ve "Tutanak" Ferruh Doğan'ın yüksek düzeydeki bir ürünüdür. Karikatür sanatındaki Ali Ulvi gibi, Turhan Selçuk gibi, Bedri Koraman gibi, Semih Balcıoğlu gibi, Nehar Tüblek gibi ululardan biri olan Ferruh Doğan, çizgilere ruh veren, can veren, müzik veren ve parmaklarını sihirbaz gibi kullanan bir virtiözdür ve "Tutanak" bu eşsiz virtiözün son yapıtıdır. • Tutanak/Karikatürler/Ferrz^ Doğan/ Cem Yaytnlart/ s. 79 CUMHURİYET KİTAP SAYI 410 Marguerite Duras'dan "Yazmak" Yaanın dokumılmaz valnızhfiı Yazmak, Duras'ın yazma serüvenini anlattığı eşsiz bir deneme. Yazarın, Pasifik'e Karşı Bir Bent adlı kitabının sinemaya aktanlmasından sonra eline geçen parayla satın aldığı Neauphlele Château'daki evine kapanarak, bu evi nasıl bir 'yazı evi'ne dönüştürdüğünü, bunun nelere mal olduğunu, nasıl ve hangi koşullaraa yazabildiğini, yazabilmek için nelere gereksinme duyduğunu ve yazının dokunulamaz yalnızlığım anlattığı eşsiz bir deneme. FATMA ORAN 1 996 yılının mart ayında, seksen bir yaşında ölen Fransız romancı, oyun ve senaryo yazarı Marguerite Duras'ın 'yazmak' denılen belalı olayın bütün bunalımlannı yazmak, yazmamak, yazamamak üzerine kaleme aldığı bu çok önemli denemesinden söz etmeden önce ta en başa dönüp; çocukluğuna, ilk gençlik yıllarına ve yazdıklanna şöyle bir göz atmamızda yarar görüyorum. Marguerite Donnadieu adıyla 4 Nisan 1914'te Giadinh'de doğan Duras'ın çocukluğu ile ilk gençlik yılları Güney Vietnam'da geçer. Zaten öğretmen bir ana babadan orada dünyaya gelmiştir. Kocasını pek vakitsiz yitiren annesi üe çocuğuyla tcala kalmıştır. Anne, Güney Vietnam da satın aldığı toprakları deniz taşkınından kurtarmak için Pasifik Okyanusu'na karşı bir bent yapma işine girişir. Başarısızlıkla sonuçlanan bu bent işinden sonra Duras, Sorbonne Üniversitesi'nde hukuk öğrenimi görmek üzere Paris'e gelir. On yedi yaşındadır. Bu yıllarda sol görüşlere yakınlık duyar ve on yü süreyle Fransız Komünist Partisi'nin üyesi olur. Olaylar, Duras'ı Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne, oradan da yüksek matematik öğrenimine sürükler. 1942'de kendini bütün bütüne yazarbğa verir. tlk başarısını, 1958'deReneClement tarafından filme çekilen üçüncü romanı Un Barrage contre le Pacifıque'le (1950; Pasifik'e Karşı Bir Bent) kazanır. Tuzlu bir toprağı, okyanusa karşı bir bent kurarak kazanmaya çalışan, bu yorucu boş uğraşla yaşamına anlam katmaya çabalayan bir dul kadını anlattığı roman, Duras'ın hayatından izler taşımaktadır ve o sıralarda Fransa'da çok tutulan Erskine Caldwell ve John Steinbeck'in 'yoksul beyazlar'ı işleyen romanlarını anımsatmaktadır. 1954'te, sonradan oyunlaştırdığı Bütün Gün Ağaçlarda adlı öyküsü yayımlanır. Bütün Gün Ağaçlarda da Güney Vietnam'da geçirdiği yıllaıın kendisinde bıraktığı izlerle yazumıştır. Duras'ın romanları da uzun hikâyeleri de daha çok diyalog üzerine kurulmuştur. Gerek kendisinin, gerek elestirrnenferin kabul etmemesine karşın adı Yeni Roman akımıyla birlikte anılan Duras'ta varoluşculuğun etkisi de görülebilir. Duras'ın önemli bir özelliği de en küçük bir konudan bir eser yaratabilmesindedir. Park, bir cumartesi günü öğleden sonra bir parkta karşılaşan bir satıcı ile bir nizmetçi kızın konuşmalarından başka bir şey değildir. Moderato Cantabile'nin örgüsü de aşk yüzünden sevgilisini öldüren bir adamın cinayeti etrafında gelişir. Duras'ın Ikaramsar bir yazar olduğu çok söylenilmiştir. Kişileri, çokluk, Moderato Cantabile'nin Anne ile Chauvin'i gibi bir türlü aşkı ele geçiremezler. Bunun nedeni belki aşkın öyle çabucak ele geçecek türden bir şey olmayışıdır. Hiçbir ilgi aşkınyerini tutamaz. Söz geıişi, Tarquinia'mn Kıiçük Atları'ndaki Sara, plajda kocası Jacques'ı bir yabancıyla aldatırken, bunun günlük bir ilgiden öteye geçemiyeceğine Dİliyordur. Çünkü aslında bu ilgi, kocasına duyduğu asırı sevginin bir anlık tıkanıklığıdır, oTcadar. Oysa aşkta birtakım tıkanıklıklar, soluklanmalar da yer almalıdır. Bütün Gün Ağaçlarda'da istediklerini bir türlü elde edemeyen insanların dünyasını buluruz. Oyun, parkta olduğu gibi, geriye dönüşler üzerine kurulmustur. Yazar, niçbir ruh çözümlemesine kalkışmaz. Ama ana oğulsevgili üçgeni zorlanuıkça, uzak bir Fransız sömürgesindeki kızı da sayarsak bu dörtlü, dramın bütün çaplıklığı, bütün gerilimiyle gözlerimizin önünde canlandığını görüriiz. Oyun, bir bakıma, gecmişiyle yüzleşmek isteyen bir ana ile oğulun nikâyesidir. Ama 'gecmiş', onlarla yüzleşmemek için var gücüyıe dırenecektir. Geçmişin bu direnişini, birbirlerinden ayrıldıktan sonra bir otel salonunda buluşan bir kan kocanın hikâyesi olan La Musica'da da görürüz. *** Diyalog yazmadaki üstün yeteneği so nucunda Duras, Alain Resnais'nin Hiroşima Mon Amour (Fliroşima Sevgilim) filminin özgün senaryosunu da yazdı. Büyük övgü toplayan film, savaş sonrasında Hiroşima'da karşılaşan bir Fransız kadın oyuncu ile bir Japon işadamı arasında yaşanan kısa bir aşk öyküsünü konu alıyordu. Sonraki yıllarda Duras, bazılarını kendi roman ve öykülerinden uyarladığı çok sayıda senaryo yazdı. Duras, 1972'de yazdığı Sevgiü adlı romanıyla 1984'te Goncourt Ödülü'nü kazandı. Sevgili, sonraki yıllarda filme de çekildi. *** Yaşamını dolduran, kendisini büyüleyen tek şey 'yazmak'tı Duras'ın. O da öyle yaptı; hiç ayrılmadı "yazma edimi'nden... *** Yazmak (Ecrire; 1993), Duras'ın yazma serüvenini anlattığı eşsiz bir deneme. Yazann, Pasifik'e Karşı Bir Bent adlı kitabının sinemaya aktanlmasından sonra eline geçen paravla satın aldığı Neauphlele Château'daki evine kapanarak, bu evi yıllannı alsa da nasıl bir 'yazı evi'ne dönüştürdüğünü, bunun nelere mal olduğunu, nasıl ve hangi koşullarda yazabildiğini, yazabilmek için nelere gereksinme duyduğunu ve yazının dokunulamaz yalnızlığını anlattı|ı eşsiz bir deneme, evet. Kitapta ayrıca Genç Ingiliz Havacısının Ölümü, Roma, Saf Sayı ve Resim Sergisi adlı denemeler de yer alıyor. *** "Yazmak bir bakıma da silmek oluyor. Yerine başka bir şey koymak..." Böyle demişti Duras, Adnan Benk'in "Bir Kış Günü, Öğleden Sonra" adıyla dilimize kazandırdığı Emily L.'de. Bu kitap da yazmak ediminin incelikleriyle bezenmişti... *** İş başlamakta. Gerisi kendiliğinden gelir, yazarsınız, peşini bırakmazsınız. Sonra bir de bakarsınız ki, olmuş işte... Ama olanakadar da... Yazımı, kitaptan birkaç alıntıyla süsleyerek, yazmak edimini 'okumak' ediminebırakıyorum. lyi 'okuma'lar... İnsan, içinde bir yabancıyı barındınr; yazmak, işte o yabancıya ulaşmakur. Budur ya da niçbir şey değildir. Çok uzağa gider yazma edimi... Yazmayı bırakmaya kadar. * * • * Beden gücü olmadan yazılamaz. Yazının başına oturabilmek için, kendinizden daha güçlü olmanız gerekir, yazdığınız şeyden daha güçlü olmanız gerekir... Yazının yalnızlığı, o yalnızkk olmaksızın yazı ediminin gerçekleşmediği ya da yazacak daha başka ne kaldığı arastırdırken ufalanarak dağıbp giden bir yalnızhk. Istediğimi istediğim kadar söyleyeyim, insanın neden yazdığını ve nasıl olup da yazmadığını hiç bulamayacağım. *** Bir yazann yalnızlığında, canına kıyma vardır. İnsan, kendi özündeki yalnızlığa vanncaya kadar yalnızdır. Her zaman akıl almaz bir şeydir bu. Her zaman tehlikeli. Evet. Kendimizin dışına çıkmaya ve çığlık atmaya yeltenmenin bedelini ödersiniz. • Yazmak/ Mareuertte Duras/ Çeviren: Aykut Derman/ Can Yaytnlart SAYFA 7 Marguerita Duras'ın Can Yayınları'ndaki Kitapları Bahçe/ .. Bir Kış Günü, Öğleden Sonra/ Roman Hiroşima Sevgilım/ Senaryo Sevgui/ Roman Kuzey Çinli Sevgili/ Roman Mavi Gözler Siyah Saçlar/ Roman Pasifik'e Karşı Bir Bent/ Roman Yazmak/ Deneme lletişim Yayınlan:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle