05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CEMAL SAKALLI * I nsanlık tarihi süreçseldir. 'Batı' ile 'Doğu' kavramları ile tanımlanan iki farklı yaşam alanının 1000 yıllık geçmişi karşıthklar ve çatışmalar tarihi olarak da algılanır. 'Anadolu', bıı karşıtlıkların ve çatışmaların izlerini günümüze taşıyan toprak parçası ve kültür ortamıdır. Bu yasarn alanının yeni sahipleri, anılan izleri ueğerlendirmek ve insanlık kullanımına sunmak gibi özel bir görevi de üstlenirler. 'Anauolu'nun değişik dönemlerdeki konukları, yaratüarı farklı vöntemlerle kalıcılaştırmışlar. Arkeoloji, bu kalıtları insanlık değcrlcndirimine sunma görevini sürdürüyor. Yerleşım alanları ve yontulara yansımayan izler, bir başka düşün alanında kalıcılaştırılıp geleceğe taşınıyor. insanlık tarihinin uygarlaşma sürecinde insana eşlik eden 'yazı', her dönemde farldı biçimlerde işlev kazanıyor. Insanların yapıp eyledikleri yazılı ve yazınsal belgelere yansıyor. Prof. Dr. Onur Bilge Kula'nın Alman Kültüründe Türk Imgesi III adlı çalışması, 'Batı' ile Türkiye arasındaki 'çatışmalı iletişim' ve 'normal iletişim' dönemlerinde gelişen yazınkültür ilişkilerini, iletişimlerin yazın ve kültüre yansımalarını irdeliyor. Türkiye ve Avrupa arasındaki yazıntarihsel ilişkilere ve "anlaş(ıl)malara" katkı sunuyor, "cam perde"yi aralıyor. Haçlı Seferleri'nden 19. yüzyıla değin, 100 yıllık geçmişteki yüzlerce yazılı belge toplayan, zengin bir arşiv oluşturan ve bu belgelerden bir seçki yaparak Alman Kültüründe Türk Imgesi ni araştıran kültürlerarası eğitbilim ve yazınbilim uzmanı Prof. Dr. Onur Bilge Kula, "Türk Imgesi"ne ilişkin ilk araştırma sonuçlarını 1992 ve 1993 yıllarında Alman Kültüründe Türk tmgesi I, II adlanyla yayımlamıştı. 16. yüzyıl ile 19. yüzyılı kapsayan dönemde AJman düşün ürünlerine yansıyan 'Türk Imgesi', Alman Kültüründe Türk tmgesi III adıyla yayımlandı. tlk iki kitap 16. yy'a değin DoğuBatı arasında sürekli yaşanan savaşların ve yaşantılanan olumsuz deneyimlerin biçimlendirmiş olduğu önyargüarı, "ayrımlaşmaları" konulaştırmıştı. Son kitap ise BatıDoğu ve " AvrupaTürkiye" arasında 17. yy'dan itibaren oluşan "yakınlaşma" sürecinin başlangıcını ve "bütünlcşme" düşüncelerinin olgunlaşmasını sergilemekte. Yazar bu çalışmasında yeni bir seçki yaparak, TürkMusevi birlikteliğinin "tarihsel kökenleri ve oluşumu"ndan, ürientalistik çalışmalarının Almanya'da ve Avrupa'da ilk kurucularından biri olarak kabul edilen ve etkinliği ünlü Osmanlı tarihçisi Hammer von Purgstall'a ve Zinkeisen'e dcğin süren Hans LöwenkJaw'ın "Türklerin Tarihi "ni geniş kapsamlı çözümlemiş. Haçlı Sererleri'nden beri her türde yazılı belgelerde var olan ve 17. yy'a değin olumsuz çizgide süreklileşen Türk imgeleri yoğunlukla 17. yy. başlarında yazınsal yapıtlara yansır. Kula, AJmanya'da Barok döneminin belirleyici yazarlarının 'Türk Dramlar'ını ayrıntılı irdelemiş. 'Aydınlanma Dönemi'nin Almanya temsilcileri irdelenmiş. Alman yazın ve kültür tarihinde dinsel ve etnik temele dayalı önyargılara karşı savaşım başlatan Gotthold Ephraim Lessing, bu irdelemede önemli yer tutmuş. Lessing'in "Doğuya", "Osmanlı" sarayındakigelişmelere, dönemin erk anlayışına ve dinsel dogmaiara ilişkin irdelemeleri ayrıntılı değerlendirilmiş. Dünya yazını kavramını ilk lanımlayan ve dünya yazınının baş yazarlarından biri olan Goethe'nin Batı ile Doğu'yu birleştirdiği "Batı Doğu Divanı" Türk imgesi bağlamında irdelenmiş. Goethe'deki "öteki"ye "yabancı"ya açılma, "öteki" ve "yabancı"dan beslenmc ve haz alma istencini şiirscl bir dille betimlenmiş. Yazar Kula Batı ile Doğu'nun aynşması, yakınlaşması ve bütünleşmesi sürecinin öyküsü Alman Kültiiründe Türk İmgesi Prof. Dr. Onur Bilge Kula'nın "Alman Kültüründe Türk îmgesi"adlı çalışması, 'Batı' ile Türkiye arasındaki 'çatışmalı iletişim' ve 'normal iletişim' dönemlerinde gelişen yazınkültür ilişkilerini, iletişimlerin yazın ve kültüre yansımalarını irdeliyor. böylece ilk Haçlı Seferlegürlükler itaatsizliğe neden olri'nden başlayarak Doğu ve du; Hıristiyanlar kendi kendiBatı'nın, genel olarak; Avrupa lerini zayıflatarak, kapıları veTürkiye'nin "ayrılma", "yaTürklere açtılar." Dolaylı olakınlaşma", "bütünleşme" yılrak bir gencllemeye de varır: larını ve bin yıldır AJmanya'da Türkler itaatli, AJmanlar itaatve Avrupa'da Türkiye ve sizdir. Türklere ilişkin yazılı belgeleLöwenklaw, Türk imparare yansıyan 'yargılan' ve 'imgetorluğunun üzerinde yükseldileri' ortaya koymuş. ği temellerin artık çökmekte olduğu saptamasını 1585 yılında Kula, Almanya'da Türk tayapar ve sıkça yineler. Çöküş belirtileri rihine ilişkin yazılan ilk bilimsel nitelikli yapıt olarak kabul edilen Hans Lö ona göre şöyledir: "Şii mezhebiyle dinsel kökenli düşmanlık ve savaşlar artmışwenklaw'ın 1585 yılında yazdığı "Müstır. lmnaratorluğun vezirleri erdemli delüman Türklerin Tarihi" adlı kapsamlı ğil. Sultanlaryarı kör ve zevklerine düşyapıtı da kitabında ayrıntılı irdelemiş. künler. Türk Imparatorluğu kadınlar ha"Tarihi tarihin aslına uygun olarak yaznedanlığına dönüştü. Yeniçerüer, Sipamak", Löwenklaw'ın temel ereğidir. hiler ve din adamları Sultana başkaldırOna göre "Türklerin tarihi eksik, yanlış, maktadırlar" (s. 4650). yetersiz ve kötü yazılmıştır". Böylece LöTürkler Avrupa'ya bfrlik olmayı wenklaw henüz 1585 yılında tarih yazımı anlayışım baştan eleştiriyor: "Türkler öğrettUer tarihlerini çok kısa yazmışlar(...) Yunan Hem Alman kültür tarihinde hem de ve bizdcki tarihçilere oranla Türkler taAvrupa'nın değişik ülkelerinde Türkrihlerini çok değişik ve o kadar da karler'e ve Türkiye'ye ilişkin değerlendirim maşık anfatıyorlar" (s. 38). Löwenldaw, ve nitelemelerin kaynağını Osmanlı îm'Türk Tarihi ni neden yazdığını şöyle geparatorluğu'nun erk anlayışı oluşturur. rekçelendiriyor: "Değişen dünyada böyTarihçi Löwenklaw başta olmak üzere lesine rüzgâr hızıyla gelişen bir imparaçoğu araştırmacılar ve bazı Orientalisttorluğun özelliklc savaşlarını, geleceğe ler bugün bile hâlâ Osmanlı Imparatoryönelik planlarını bilmemek olmazaı. luğu kavramı yerine 'Türk împaratorluTürk kroniğinin bir kısmını Almanca çeğu' devişini tercih etmekte ve öyle kulvirilerden bir kısmını ise asıl metinlerden IanmaKtadırlar. Kula, Türk împaratorluyararlanarak ve çevirerek, tarihin aslına ğu'ndan ne anlaşıldığını ve nasıl tanımuygun olarak yazdım" (s. 42). Veekliyor; landığını, Avrupa için ne anlama geldi" Anavatanın düşmanı, kötü ve eksik yağini Salamon Schweigger'in güncesinde zılmış bir tarih kitabı yardımıyla değil, somutlaştırmış. Türk Imparatorluğu aksine kapsamlı ve özveriyle hazırlanmış kavramı, Avrupa'nın ortak belleğine bir kitapla gösterilmesi gerekir" (s. 43). "düzensiz, yasası olmayan, tanrının yerLöwenklaw, Türklerin başarılarını vc yüzündeki gölgesi, başlca imparatorlukOsmanlı împaratorluğu'nun çok kısa sülara ve ülkelere yaşam hakkı tanımayan", rede "rüzgâr hı"vahşi, hayvani, zıyla" büyümesizalim" bir imparanin nedenlcrini torluk olarak yergünümüz devletleşir. Bunun nedeni ve kökeni, Osırttaş ilişkisi anmanlı lmparatoryışına da ışık tuluğu'ndaki kardeş tabilecek şu ana öldürümü ve Avbaşlıklarda verirupa'ya karşı yapıyor: "Türkler dilan, Âvrupalılarca siplinlidirlcr; sohukuk dışı olarak ğukkanlı, ölçülü görülen savaşlarve yöneticilere dır. O dönemde karşı itaatkârdırlar. Yöneticilerasyaygın olan ve keri disiplinle, zaman da ğu za sert tutumla, korli linçli olarak yayku salarak halkın gınlaştırılan ve sevgisini kazanırgüncel tutulan lar; yönetim halk'Türk korkusu' Satan sevgi ve bağlılamon Schweiglık beklemez." gcr'in de yerinde Bunlar Lövvenksaptamasıyla, dinlaw'a göre Ossel iç savaşın eşimanlı Împaratorğinde bulunan Avluğu'nun gelişmerupa'ya soluk aldısindeki iç nedenrır, toplumsal ve silerdir. Ona göre, yasal olarak 'birlik eleştirel değerlenolmayı' özendirir. dirilmesi gereken Prof. Dr. onur Bilge Kula. "Turk Imgesl'ne lllşkln Osmanlı Impadış nedenler var İlk araştırma sonuçlarını 1992 ve 1993 yıllarında ratorluğu'nda taht "Alman Kültüründe Türk İmgesi I, II" adlanyla dır: "Sınırsız öz yayımlamış. için kardeş ve oğul S öldürümü, Hıristiyan çocukların zorla devşirilmesi, genç kızların saraya getirilerek hareme kapatılması ve Osmanlı sultanlarının emrinc verilmesi olgusu, çoğu yazılı belgelerde, 'vahşet, hayvani, zalimce bir davranış ve şehvet tutkunlu&u olarak nitelendirilir. Değerlendirimler yazın yapıtlarına kalıplaşarak yansır. Osmanknın erk anlayışı, siyaset ve aşk yaşamı Alman ve Avrupa yazınma "şehvetin, entrikaların, öldürümlerin" yaşandığı yer olarak geçer (s. 145). Konulaştırılan kişiliklerin başında Fatih Sultan Mehmcd'in Istanbul'u alışı ve "Güzel Irene"yle yaşadığı aşk ve Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu §ehzade Mustafa'yı boğdurtması olayı ve olaya ilişkin öyküler gelir. Kula, her iki olayın ayrı ayrı konulaştırılması, yaygınlaşarak geüşirnini ve içeriklerini ayrıntılı irdelemiş veTürkçeleştirmiş. Lessing, DoğuBatı, ırk, din gibi ayrımlan yadsıyıp, BatıDoğu arasında ilk yakınlaşmayı sağlayıcı düşüncelcri ürcten aydınlanmacı kişiliktir. Kitabın Lessing'i konulaştıran bölümündeki üstbaşLkfar Lessing'in düşüncelerini özetler nitelikte: "Şiddet ve zor tekil özellik değildir. Akıl öğretici gerekçelere dayanır. Baskı ve zorla hiçbir şeye varılamaz. ÖzgürlükJer herkes içindir. Devlet insan içindir. Hiç kimse zorunda olmak zorunda değildir. Zorla kabul ettirme çılgınlıktır. İnsan olmakla yetinefim" (s. 210260). Lessing'in Bilge Nathan (Nathan der Weise) adlı yapıtından, Lessing'in dinlere ve dinsel ayrımlaşmalara karşı geliştirdiği eleştirel bakışını somutlaştırır. Lessing'e göre: "Bir dinin hakiki ahlaksal değeri, ancak o dine inananların eylemlerinde, edimlerinde, ilişkilerinde görülebilir. Dinler, tarihsel gelişimin düzeyini, yönelimini yansıtırlar. lnsam etkilerler, onu biçimlendirmeyi ereklcrlcr. Salt erek olamazlar, olmamalıdırlar. Salt hakikati ve tek geçerliliği temsil ettiklerini savlamamalıclırlar. Bu tür savları saltlaştıran dinler, ahlaki içeriklerini yitircbilir; uygarlık vc insanlık karşıtı yönler geliştirebilirler" (s. 264). Kula, Lessing'in kökensel ve ulusal ayrımlaşmaya üişlcin düşüncelerini de irdelemiş, vapıtına almış. Lessing'in etnik kökene dayah ayrımlaşmaların nedenine ve çıkış yoluna ilişkin, günümüz sorunlarına ışık tutacak hatta yol gösterecek düşünceleri şöyle: "lnsanlar, doğallıldarını, doğal ofuşları yerine ulusal ve dinsel ayrımları tanımladılar. Ulusal topluluklar böylesine ayrıştırıldı. (...) Ozc ilişkin nıtelemeler artarsa, ayrımlaşma derin ve fazla olabilir" (s. 225227). Lessing'den sonra Doğu'ya ilişkin yargılar ve imgeler yumuşar; ancak, ayrımlaştırıcı nitelemeler devam eder. Ünlü kültür düşünürü, Almanya'da yazınbilimin kurucusu olarak kabul edilen Herder'in Doğuya ilişkin düşünceleri şöyledir: "Doğu, Tanrının seçkin yeri, ince duyarlık yöresidir"(...) Doğu, cn hoyrat despotizmin egemen olduğu yerdir ' (s. 265). Herder, insanlığın ortak kültürüne her topluluğun renk kattığını belirtmesine karşın, Türkler söz konusu olunca kültürel katkıyı pek öncmsemez gözükmekte ve genelleyici yargıları üstlenerek, pekişmeıere katkı yapacak yargılarda bulunmaktadır. I lerder'e göre 300 yıldan beri Avrupa'da bulunan Türkler, hâlâ Avrupa'ya yabancıdırlar. Herder sadece Doğuyu betimlemekle kalmaz, Batı 'yı ve özellikle Avrupa'yı tanımlar. Tanımladığı Avrupa, bizim bugün tanıdığımız Avrupa'ya pek yabancı değiluir. I lerder'e göre "Avrupa dengedir". 1 lerderde, Avrupa'daki dengenin oluşumunu Gotlann, Hunlann ve diğerlerinin yıkıcı eylemlerinden çıkarılan derslere bağlar; tıpkı, Salamon Schweigger'in 16. yy.'da Avrupa'nın birlik olmasını Türk' CUMHURİYET KİTAP SAYI 410 SAYFA 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle