Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ustalarım Nerede, nerede benim ustalarım? Eskiden çağrılmadan çıkar gelirlerdi. Ilk çan sesi daha duyulmadan, o çıplak avludan gelirlerdi: deliler, şairler, ayyaş ermişler; ellerinde Macaristan'ın kırık şakayığı, gecenin bataklıklarından çıkar gelirlerdi. Sandor Csoori/ Şiirler/ Çeviren: Cevat Çapan "Riizgâr esip duruyor incecik kuzukulaklarımn üzerinde" 1930'da doğan Macar şairi Sandor Csoori yazmaya başladığından beri insanı kimliğinden eden büyük kampanyalar karşısında insan kimliğini nasıl koruyabüeceğinin kaygısını ve huzursuzluğunu duyduğunu söylüyor. Csoori 1945'te savaş bittiğinde doğum yeri olan ve 17 kere yönetim değiştiren Zamoly'ye ölüleri gömmeye dönmüş. Komünist düzenin başlangıcında büyük umutlar besleyen şair çok geçmeden yanılgıya düştüğünü anlamış. Gene de Gyula Illyes ve Sandor Petöfı gibi ustaların izinden giderek yurdunun yazgısıyla ilgili şiirler yazmış. Macaristan'ın Attila Jozsef, Avusturya'nın Herder ödüJÎerini alan Csoori'nin On Bin Gün adlı filmiyle bir de Cannes Film Festivali'nde kazandığı büyük ödülü var. Kimi sellerle gelirdi, kimi rayların gürültüleri arasında, bir başkası, sırtında Bakony'nin ak çiği, sekerek belirirdi. Ve ben her zaman kımıltısız dudaklarından okurdum sözcüklerini. şimdi nerede dolaşıyorlardır? Nerede bekletiliyorlardır? Kimlerle paylaşıyorlardır ölümlerini savaş tutsaklarının bir tek patatesi paylaştıkları gibi? Bu kendi bataklığına batmış lanetli manzaradan ve kirli görevlerinden utanmışcasına. Gündelik Tarih Kalkmak ve sobayı yakmak, dumanın tütmesinden sonra beyinde, uykusuzluktan soğuyan kemiklerin iliklerinde, ve ele uzanan yolu aramak, elden içki kadehine, vüzün çukurlannda dünün küllerinin kalıntıları, belki de bir kasırga yeniden canlandırabilir onları, sonra bir vücuttan öbürüne gitmek ve göçebe krallar gibi gündelik anayurdu aramak bulunca ya da bulamayınca geceyi tek bir gülümsemenın çadırında geçirmek, yaratılmış dünyada bir yabancı gibi dolaşmak, şafakta ıçine çekmek ağaçların zehirini, kentlerin demir tozunu, bütün savaşlara gitmek, leylak yapraklarını köpek tasması gibi boynunda taşımak, ve, her şeyi anlamak, hiçbir şeyi anlamamak, sevdiğim her şeyi bırakmak ve öfkelenmek sevmiş olduğum her şeye, utanmadan, kendi hayatımın uşağı gibi. Ertelentniş Karabasan Oturmuş güneşleniyorum, şiddedi, romatizmalı bir kıştan sonra ısınan kayalar gibi. Ayak bileğimin yanıbaşında hafif bir rüzgâr otları ürpertiyor, belki de senin soluğun toprağın altından. Sözde aylarca ağlamışım senin için. Belki de doğrudur, hatırlamıyorum. Geceler karardı iki yanımda birden ve bir silah patlayınca atlar nasıl irkilirse ağızlarından kanlı köpükler saçarak öyle şahlandtlar. SAYFA 14 CUMHURİYET KİTAP SAYI 410