Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r ölmelerine az kala yaşamak istelderini be Iirttiler. Ölüme direnen hücreleri akılla yönetmek olanaksızdı demek ki; bu hazıruk, yalnızca duygusal dünyamızda oluşabiliyor. Hazırlık olmaz buyüzden yapılan; olan bitenler ise duygusal dünyamızdaki yarılmalarla patlar. Olüm istenmez, ötelenir. Korkulduğu için ölümden tannlar yaratıLr ya; ben inanmadığım için mi korkmuyorum ölümden, korkmadığım için mi tanrım yok, bilmiyorum doğrusu. Belki de ölmeye geçmediğimdendır henüz. Senin gibi ben de sormuştum Erdoğan Acar'lara: Yaşamımızın amacını öğrenmeye bağlamıştı o; doğru bence de. Okumak ve Decerebildiğimizce yazmak tan başka koruyanımız olamaz bizim. Ancak, yalnızca bu yüzden degil, biraz da çaresizlikten sanki; bu kadar rastlantı olamaz diyorum kendime, ne zaman yazmaya kalkışsam canımın çok acımış olduğunu anlıyorum." Yazarlık bir meslek değil, bir mutsuzluk uğraşısıdır" dediği gibi Simenon'un. Ölümsüzlük talebi mi, keşke S. Zweig'ın dediği gibi şiir yazmak yerine hayatımı şiir kuabilseydim. Üsteük ölümsüzlüğü, hayatın şiiri karşısında çok da anlamlı bulmuyorum. Ölümsüzlük ölmüstür, miadı dolmuştur; yalnızca 'istiab haudi'nden değil, teknolojiyle dünya küçülürken yaşam büyük prodüksiyona dönüştüğunden! înanıyorum ki, daha nice Mozart'lar var bilmediğimiz, bilemediğimiz; tek bir Mozart'ımız varken oysa. Ölümsüzlük ancak küçük küçük adalarda yaşayabilir şimdi; meearına çiçek getirenin kalmazsa sen de ölüp gidersin. Ölümsüzlüğü sanattan değil, bılgisayarlardan beklemeli meraklılan... Bense pek bir beklentim kalmaksızın sanki bu hayattan, olabildiğince özgür ve aşkla dolu yaşamak istiyorum. Hemen karşı koyma; olamayacağını, olmadığını bilsem de aşkın ve özgürlüğün, yine de böyle yaşamak istediğimi belirtmelc hoşuma giaiyor. Mehmet H. Doğan şöyle diyordu, "Fotoğrafin Arka Yüzü" için: "...anlattcının amacımn bize bir öykü anlatmak, gözümüzün önünde bir tablo çizmek değil, bizi bir hesaplaşmaya götürmek, üstelik de bu hesaplaşmada bizi kendi yamna çekmek olauğunu anlıyoruz." Soruyorum, anlatıcı mı bizı (okuru) kendiyantna çekmek istiyor, yoksa romancı mı? Ekleyeyim: Şunlart da diyordu Doğan: "Gerçekte bir hesaplaşma romanı 'Fotoğrafin Arka Yüzü'. Şimai'nin geçmişle, yaşamın ölümle, oğulun babayla, anlatıctnın romanctyla, romandakikişilerin kendi kendileriyle... hesaplaşmalartmn romanı."Soruya devamla: Biz (okur), anlatıcı ya da romancı tarafına ille de çekilmeli miyiz? Anlatıa ya da romancı okurun kendi taraftan olmasını ister mi? htemeli mi? Soru seni açmadıysa, bildiğin gibiyamtla. Soru böyle sorulunca, her yazar okuyucuya boyun eğdirmek gibi bir amacının olmadığını söyleyebilir, ağzının ucundan öyle kaçabilir yani; öyle değil oysa, günluk hayatında bir türlü deraıni anlatamayan 'muhalif'lerin işi olmamış mıdır sanat? Yazar bilerek, isteyerek olmasa da, avaz avaz kendini de istemektedir okurundan. Eh, okur da o yana çekiliyorsa kendi 'hal'ini bulduğu içindir. Her okurun kendi yazarı, ona kendi 'hal'ini, kendisinden daha iyi anlatandır. haline gelebilir mP Sözgelimı "ts"e ait le değerlendirilebilirse, bu politik durus; inançların yıtırilmesi ya da terkeailmest; işi, aşkı, politikayı ve sanatt nasıl açıklar? hayatı. doludizgın bir hayatı yaşamamn Pekı, o kadar iradeci bakmayalım. Ken"muharrik gücü" olamaz mı? Eğer olabi diliğinden oluşun durumun dayatmasıyla lirse, ölüm; özlenen, neredeyse övülen bir da söz konusu inançlar zorunlu olarakkavram haline gelebilir mi? Ölümle hemterk edilebilir O hafdekı duruş nasıl açıkhal olan yazarın verili hayatla Melih Er lar; işi, aşkı, politikayı ve sanatı? gen olarak kapışmast hangi gerçeklikleriradeci (Volantarist) bir tutumla olan de, hangi ütopyalarda seyrediyor? 'Apolitik' duruşu, politikada bence çok anlamlı açıklayabiliriz. Oy vermeyenlere Bu dört alandan başka bir şey bulamaceza vermek üzere yasal düzenlemeler yadım ben, ne eklersen bu alanlann ait başpılıyorsa reel politikaya en çok yine bu polıklan oluyor sanki; bilen varsa söylesin. Iitikacılann ihtiyacı var demektir. Oy vertş ve aşk değil, yani her biri tek tek değil memek kadar ciddi bir politik davranış de diğerleriyle de birlikte ortak paydada düşünemiyorum. toplayarak insan hayatını.. Evet, bütünsel bir açıklama bence. lşe ait değerlerini yiEninde sonunda işini terk etmeyenlerin tirirsen, doludizginden ne kastediyorsun ise hayatlannın bir yani mutlaka noksan bümiyorum ama, diyelim politikaya, aşka kalmıştır, onlar bunu hiç bilmeseler de. veya kendine (açdımıyla din ve sanata) Aşk bir başkaldın, bir savrulmaysa, akvurabilirsin kendini. Sorun başka bir yerlın orada ne işi var? Geriye tannsal ve sade, yani bunun toplamında; tümünübirnatsal çekimler kalır, bilinmeyenler yani. den yitirirsen, ölüm özlenir; üstüne övüYani kendimiz. Tekrarla, öğrenme tutkulür bu yüzden de. lan! Öyle değilse, bu da kaJmamışsa, kendiliğinden oluşan durumun dayatmasıyBana gelince; "Ne ile geçiniyorsun?" la terk edilmişse inançlar... Konuştum işdiyorlar; soruda yanıt gizli: "Geçinmek te, güzel ölüm paklar yüreğimizi. kaçınılmazdır." Geçinmiyorumü! Öyle olmasa da, geçinme kaygısından kurtulSözgelimi reenkamasyona inanan topmaya çalıstıkça geçinir oldum; kaygı, geluluklarda, ölenin ruhunun bir başka becinılecek bir duygu değildi doğrusu. Çadende yasamaya devam edeceği inancınlışmak 'zul* ise ihtiyacımız olan şey daha dan hareketle, gidenler uğurlanırken, güküçük hayat ve daha çok cesaret değil milümsenebiliyor. Reenkamasyona inanmıdir? Politikaya gelince; ben de düşünüyoyorum; hiçbir inanca da sahip değilim. Serum, mistik bir anarşist miyim dıye, bilvinç ve hüzün... Mutluluk ve acı... îşte mamiyorum. tktidar, devlet, yönetim, eğidalyonun ikiyüzü! Ve son derecede de hatim.. tahakküme aklımla olauğu kadar ruyata ait tammlar.. duygular... Ne diyor sun, humla da karşıyım. Artık ütopyam da ölümün asltnda çok doğal bir gelişme olyok! Bölük pörçük fikirler... Oysa önce duğu; dahası, gidenin arkastndan gülümsosyalist.. evet sonra Yeşiller'in kuruculusenebileceği "insafsızfikn'nesahiaen vağunu bile yapmışım. Hep 'muhalif kalarabilmek, inanca dayalı ya da inançtan cagım anlasuan; önce 'muhalif lere tabii! uzak bir eğitimle mümkün müdür? Bilmiyorum. Ben duygulanmı söyleAşk, bir başka hayatı istemekse eğer, yebilirim: Sevinç, hüzün, acı, mutluluk... O. Pamuk mu söylemişti böyle? ki öyle, Bunlan, hayata ait duyguları, tanımlar dibenim ileriye doğru değil, geriye doğru, ye aklayamam. Hayatı yalnızca bunlarla, eskitilmiş zamanlarıma doğru isteklerim 'dış' dünya gerçeldıkleriyle açıklayamıyoolduğundan aşkı olanaksız buluyorum rum ki; ritüellerle ve başkaldınlarla anlakendi adıma. Hani aşıklara selam olsun yabiliyor, yaşamayı o zaman anlamlı bugibi. labiliyorum. Bak, ben yalnız kalırsam paGeriye, dedim a, okumak yazmaktan bucumla kavga ederim; bir eğitmediklebaşka bir şey kalmıyor geriye. Bu hayatri eğitim insafsız olandır zaten bu soylu tan kendimize, bir tek kendimizi bıraktık! duygumuz kalmıştı geriye, onu da mı... Az şey değil yine de (!) Işaskpolitikasanat! Bunlara ait inanç Hiçbir ölenimin ardından gülümseyemem doğrusu, hepsini çok özlüyorum ve ların yitirilmesı ya da terk edilmesi konusuna yine de devam edelim. Bu ınançla bağıra bağıra ağlıyorum! rtn yitirilmesi, 'kendiliğinden' bir duru•Yeni çıkan kıtabın "Tünel"deki bir himun sonucunda olabilir. Ama ben başka kâyede, "Bundan sonra ölümü yazmayacabir durumagelmek istiyorum: Bu inançla ğım" diyor anlatıa ya da hikâyeci. Biz onu rın iradeci bir anlaytsta terk edilmesi du bir kenara bırakıp sana geleltm. Melih Errumuna... Böylesi bir durus, politik bir du gen bundan sonra neyi yazacak? rus olarak değerlendırilebilır mi? Eğer öyYalnız ölümü mü, ben her seferinde Ş "Bir dahayazmayacağım", diyorum; Adalet Ağaoğlu'na da böyle söyleyince, "Görürüz bakakm", demişti. Sevgili Ağaoğlu haklı çıktı. Ama simdi, "Yine yazmayacağım" diyorum. Üstüme gelirsen, "Ne yapacağımı bilmiyorum ki", derim sana. Ben yazar' diyemiyorum kendime. Böyle konuşunca, bir gazetede bana 'nasihat' vermişlerdi (!) Oysa Jacques Rigaud'un dediği gibi: "Kesinledığim zaman bile sorarım gene." R. Barthes ise, "Yazar ruhbandır, yazman noter" der. Kimi yazarlara senin sorun sorulduğunda, 'tezgâhta neler var bakalım', denilınce program çıkabiliyorlar; özeniyorum gerçekten, "ne 'jzel diyorum. Benim yok, bilmiyorum. azarken de ne olacağını bilmemek... Evet, yazarken de metnin peşine takılmak, belki de en çok burası hoşuma gitti 'yazar'lığın. T.S. Eliot'un "Şair bir şeyi söyleyinceye kadar ne söylemesi gerektiğini bilmez", sözünü yazmaya başlayınca anladun... Erdal Öz ise bana," Yaşadıklarını güzel yazıyorsun, tasarladıklartnı değil" demişti. Bundan böyle ne yaşayacağımı bilmiyorum. Peki, istemez miyim; aşkı yazmak işterdim. Gülme, ciddi söylüyorum, E. Öz'ün sözünden ötürü başka arılamlar çıkarma; kadın ve erkeğin vazgeçilmezliği ve uzlaşmazlığını yazmak işterdim. Neden yaz(a)mayacağımı anladın rru? Ölüm, aşkın öteki yüzü, güzel yüzüdür! "Doğru", doğru bildiğimizyerde kalstn, "mutlak" nerede? Yoksa muttak dediğimtz mutlak değil mi? Habire yer mi değiştiriyor mutlak? Devamında, hizler nereaeytz; bilinmez mutlakla birlikte, biltnmez" mutlak"m neresindeyiz? soru sormaya devamla gel, biraz farklt konuşalım: Ne sorduysam, zıddım soruyorum. Ne söylediysen zıddtnt söyle. Varmtstn? Bak, bu soruyu çok sevdim. Bütün konuşma boyunca, sözler dökülürken daha ağzımdan, her sözümün zıddını düşünenlere hak veriyordum. Neyi, ne denü 'doğru' söylemiş olduğumdan kuşku duyuyordum. Bu sorulan başka türlü de yanıtlamak olasıydı kuşkusuz; ama bilmiyordum, mantik kısa menzilliydi ve bir bilsem diyordum mutlağı, gözümü kırpmadan uzatacağım boynumu. Uzun lafa ne hacet; her kım dinlemişse bizi, tersinden de okursa sözlerimizi, "mutlak"(a) ama, tersinden de okursa eğer... • Fotoğrafin Arka Yüzü / Melih Ergen / Can Yayınları / 174 s. Tünel / Melih Ergen / Can Yayınları / 111 s ' Gördün mü, 'soru beni açmayınça', yani anlatıcının, romancının ta kendisi olduğunu itiraf edince, yanıt da ne hal aldı; noşgör, ben de beni anlayana yakın oluyorum. 'Fotoğrafin Arka Yüzu'nün arka yüzündeyaşamı; işaşkpolitikasanat dö'rtlemesine ait inançlar sınırında gördüğün; bu inançların yütrıldiği ya da terk edüdiği yerde 'ölüm'ü özlenen, neredeyse övülen bir kavram olarak anlattığm yazılı. tşaşkpolittkasanat birliği, hayatın bütünsel açıklamast olabdir mi? Örneğin iş nedir, aşk nedirdiye sorsam... lşe ve aşka ait değerlerin paydalan bir yerde ortak payda CUMHURİYET KİTAP SAYI 404 Mehmet H. Doflan (solda), "Melih Ergenln. eı KI ıKiıüarı reddettlfll lcln her üründen, her ürünler topiamından sonra artık bir daha bir şey yazamayacaOı' duygusunun aflırlık kazanı$ını daha lyl anlayablllyorum" diyor. SAYFA S