06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

tam da bu noktada, yukanda sıralanan yapıların her bırini çözümleyerek, oluşan kargaşaya dikkati çekmektedir; böyle bir görevi üstlcnen felsefe ve filozof, kendini ve uğraş alanını da yeniden kurmaktadır. Bilimin önemini vurgulayan ama asla "bilimci" olmayan C Yıldırım'a göre "(...) gözden kaçmaması gereken ilk şev bilimin de din, sanat ve eğlence gibi küıtürel bir etkinlik olduğudur. Bir kültür ortamı olmaksızın sanattan söz edilemeyeceği gibi bilimdcn de söz edilemez. Vurgulanması gereken bir başka nokta da insanın hiçbir etkiniliğinde kişiliğinden kopmadığı, bilım adamının da doğruyu bulma girişimindc kişiliğini oluşturan değer, beklenti ve tercihlerinin izlerini bıraktığı gerçeğidir" (s.s 187188). Yine ona göre "Bilimin her türlü duygusallıktan uzak, salt nesnel bir etkinlik olduğu imajı düzeltilmeye muhtaç geleneksel bir önyargıdır. Bilimde ulaşılan sonuçlartn nesnel karakteri tartışma götürmez. Olgusal ya da kuramsal hiçbir bilimsel önermenin gerçeği dile getirmek dışında bir işlevi yoktur. Ne var ki bilimin kimliğini belirlerken ulaşılan sonuçlardan çok yöntemine bakmak gerekir. Yönteme baktığımızda, problem seçmeden hipotez oluşturmaya; gözlem verilerinin güvenirlik ve yeterfik değerlendirmesinden kuramsal açıklamaların doyuruculuk düzcyini belirlemeyc dcğin hcmcn her aşamada bir dizi değer yargısının işe karıştığını görüyoruz. Bilim kültürel bir etkinliktir; nesnel veya öznel, insana özgü tüm yetilerin damgasını taşır" (s.191). Bilimi; bireysel, toplumsal (kuşkusuz bu yönler de keyfi tutumların bileşkesi olmayacaktır) niteliklerinden ve nesnesinin özelliklerine ilişkin tüm koşullarından soyutlanmış bir önermeler topluluğu olarak görmeyen C. Yıldırım, konuyu, eğitim, uygarlık, kültür, din bağlamında da ele alır ve bir filozof olarak, bilimteoloji, bilimideoloji, bilim"sözde bilim" ilişkilerinde, adı geçen her bir etkinliğin sınırlarını titiz bir biçimde çizer. Popper'in bilimsel önermeler için ölçüt olarak öne sürdüğü yanlışlanabilirfik ilkesini benimseyen C. Yıldırım'a göre "Bilim, özgür arayış ve eleştiri içeren bir etkinliktir; tartışmaya, dahası yanlışlanmaya açıktır. Oysa teoloji özgür arayışa, eleştiri ve yanlışlanmaya kapalı bütiincül bir inanç, ideolojik bir dizgedir" (s.s 216). Boşsözün çekiciliğinden uzak olan ve bilimsel düsünmeyi ilışkilerinden koparılmış olarak görmeyen C. Yıldırım, bilimsel düşünüş biçimini "halk kesimine tanıtma(nın); bilimsel düşünme yöntemini kültürümüzc özümsetecek şekilde işleme(nin), en azından aydın ve yönctici kesimlerin davranışlarına sindirme(nin)" (s.217) ne denli önemli olduğunu gözlcr önüne serer. Tarihsel bağlamı hiç gözardı etmcmekle birlikte konuya sorunlar açısından bakan ve bilimi, felsefeyi, bilim felsefesini oluşturan ("kendisi" yapan) temel, vazgeçilmez öğeleri, koşulları sergilemeye çalışan C. Yıldırım, bu yapıtıyîa, hem öteden beri ele aldığı konulara İlişkin tutarlı bağlılığını bir kez daha somutlaştırıvor; nem de bu konularda aydınlanmak, bilgilenmek isteyenlere, anlaşılır, güvenilir bilgiler sunuyor. Son yıllarda günümüz toplumunun artık "bilgi toplumu" olduğu sık sık dile getiriliyor. Aslında bilgi elde etme çabası öteden beri hep var; ancak yeni ofanaklar sayesinde artık bilgi, eskiye oranlaherhangi bir seçkinler topluluğunun tekelinde olamayacak kadar yavgınlaşıyor. Bilginin daha geniş insan topluluklanna, hatta yığınlara ulaşması, birçok sorunu da berabcrinde getiriyor ve yeniden bilginin neliği sorunu da büyük önem kazanıyor. "Bilgiyi bilgi yapan", "bilimi bilim yapan", "felsefeyi felsefe yapan" koşullann belirgin bir biçimde öne çıkarılması, her zamankinden daha çok öncm kazanıyor. Kısacası iş, dönüp dolaşıp felsefeye düşüyor: Kuşkusuz sadece Kuramsal bağlamda değil, bir o kadar da kuramsaldan koparılamayan eylemsel bağlamda. Antikçağın sınırlı ortamında dabu böyle değıl miydi? Öylcyse, yazının başında da düe geürildiği gibi, her şeyin birbirine karıştırıldığı günümüzde, felsefeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. • Bilimsel Düşünme Yöntemi Yazılar, Bildiriler, Tartışmalar/ Cemal Yıldırım/hilgt Yayınevı, Ankara, 1997/ İ08 s Kemal Özer'in şiirleri Danimarkaca'da Gören Şiir Kemal Özer'in şiirleri Danimarka'da Bakmakla Görmek Arasında adıyla geçen aylarda yayımlandı. Hjulet Yayınevi'nin "Sıcak Kitaplar" dizisinde yer alan ve Erik Stinus'la Murat Alpar'ın çevirdiği kitap hakkında Danimarka gazetelerinin sanat sayfalarında olumlu değerlendirmeler yapıldı. Berlingske Tidende gazetesinde Liselotte Wiemer imzalı, "İnsanın Içini Isıtan Türk" başlıklı yazıda, Kemal Özer'in şiirlerinde "Danimarka şiir geleneğinde pek rastlanmayan ölçüde insan sıcaklığı yansıtan bir eda" bulunduğu, bunun da "yaşama, dolayısıyla şiirin yansıtma gücüne duyulan içten ve sürekli güvenin sonucu ortaya çıkan bir sıcaklık" olduğu vurgulandı. Ülkenin bir başka önemli gazetesi Information'da ise şiir eleştirileriyle ünlü Torben Broström, "Gören Şiir" başlığını taşıyan yazısında, önemli bir ozanın Danimarka diline çevrildiğini belirtti. Yazının çevirisini aşağıda sunuyoruz. TORBEN BROSTROM Kemal özer. BHgi tophmnı ğinebağladım." Bu lcısacık şiirde biraz durup söyleneni sindirmek gerek. Enerii, yorulma bilmez devinim, genel koşulları durmadan sorgulamak: Işte Kemal Özer şiirinin okurda bıraktığı en çarpıcı izlenim. Kayığa binmeden, "Niye aç ağızlardan örülü bir martı çığlığıdır gök? diye sorması gerekir insanın. Gezginlere kenti gezdıren bir kılavuzu anlatıyor şiirlerden oiri. Kılavuz bir gün soğuk benizli kuzeylilere saraydaki murassa bir kılıcı överken, bakmak ile görmek arasındaki aynmı kavrıyor: Arkadaki duvarda, fışluran kanı görmektedir. O günden sonra, bir kılıcı anlatırkcn, onu tutan eli de, kesilen gırtlağı da anlatmaya başlar. Ozanla ilgili yetkin yazısında SınırlamıyorBeniSevda (1985) başlıklı kitabından Çevrildiği söylenen çok sayıdaki aşk şiirinde en içten edasını bulan bu şiirin üzerinde yüksek bir gökyüzü var. Aşk şiirlerinden birine Paul Eluard'ın şu özdeyişiyle giriş yapıyor: "Aktı yüreğimde bir başka yüreğin kanı." Bu politik radikal, kösnül ozanla Kemal Özer arasındaki soydaşhk çok açık: 1 ler iki ozana göre de, sevgi dünya bilincini genişletir. "Bulamayacak beni arayanlar/ bunca yıllık adresimde,/ akştıklan telefon numaralanndan/ sesime ulaşamayacak hiçbiri." Ozanı, sevgilisinin yüreğinin çarpmadığı, gün ısığıyla yıkanan sesinin çınlamadıği yerde Dulamayacaklardır artık. Ama bu yeni kimlik bir saklanma yeri değil, daha geniş bir dünyaya yeni bir bakıştır: "Yüzünü uzatınca sen, bir duvar resmi/ birden aydınlanıyor en koyu gölgelerine kadar." "Övgüler" genel başlıklı şiirler, sevgilinin gövdesine, ellerine, gözlerine, yüzüne ve sevginin büyüsüne yakılmış minimalistik birer türkü gibi: "Iki karaca yavrusu/ döndürüp başlannı geriye/ titreşerek bakıyorlar/ tırmanırken/ göğsünün bayırından yukan." Bu imge, biraz ilerde, sevgilinin boynundan süzülen damlaları içen iki ak güvercine dönüşmekte, böylece imgeler devinime geçmektedir. Seçkideki en etkileyici şiirlerden biri dc, bir sevişme sonrasını anlatan şiirdir. "Islak ve Işıltılı" bir arka bahce sarinesi: "Süzgeçli kova, çim makası, talcunyalar, hortum ve musluk, duruyoruz hep birliktekimimiz yan devrilmiş, kimimiz savrulup kalmış orasına burasına ıssızlığın..." Tukenmişlik ve beklenti, somutkşmış olmak ve gözkapaklannın içindeki saat, durdurulmuş bir film. Arkadaşlık ve ortaklık sıfır noktasında olsa bile bekleyiş içinde. Seçkideki şiirlerin, somut duyumlar aracılığıyla yansıttığı renkliliği taşıyan, dalgalann dövdüğü uzun kıyılan ve lceskin ısığıyla, bizimikinden daha büyük bir dünyarun insanı Kemal Özer. Şiirlerinde, genelin sıradana dönüşmek üzere olduğu yerde, hiç beklenmedik bir anda, örneğin somut bir dünyayı bir yansımada gösterebiliyor: "...kirpiklerinde oynaşan/ buğday ışıltısı..." Bütün kitapta bir ağustos havası var.» SAYFA 11 Dünyaya yenl bir bakış Bilim taptışmaya açıkür Cemal Yıldırım'ın telif kitapları ve Türkçeye çevirdiği kitaplar (• •> The Logic of Value Judeements, M.E.T.U. Publication No.8, Ankara, 1965. Eğitimde Olçme ve Değerlendirme, M.E.B. Yayını, 1966; Genişletilmiş 2. basım, 1973; 3. basım, Ö.S.Y.M., 1983. Eğitimde Araştırma Metoaları, M.E.B. Yayını, 1966. LOGIC: The Study of Deductive Reasoning, M.E.T.U. Publication, No.ll, 1967;Rcvised and enlarged edition, 1973. The Pattern of Reasoning in Scientific Discovery, M.E.T.U. Publication, No. 14, 1968; Enlarged edition: The Pattern of Scientific Discovery, M.E.T.U., 1981. Science: Its Meaning and Method, M.E.T.U. Publication, No: 21, AnCUMHURİYET KİTAP B Telif Kitaplar: kara, 1971. Bilim Felsefesi, Gerçek Yayınevi, tstanbul, 1973; Düzeltilmiş ve Genişletilmiş 2., 3., 4., ve 5. basımlar Remzi Kitabevi, îstanbul, 1979 1996. Bilim Tarihi, Gerçek Yayınevi, tstanbul, 1974; Düzeltilmiş ve Genişletilmiş 2., 3., vc 4. basımlar Remzi Kitabevi, tstanbul, 19831994. Mantık Elkitabı, Gerçek Yayınevi, îstanbul, 1976; Genişletilmiş 2. basım: Mantık: Doğru Düşünme Yöntemi, Verso Yayınları, Ankara, 1987. Eğitim Felsefesi, Anadolu UniversitesiAçık Öğretim Fakültesi, 1987. Matematiksel Düşünme, Remzi Kitabevi, 1. basım 1988; Genişletilmiş 2. basım, 1996, îstanbul. Evrim Kuramı ve Bağnazlık, Gerçek Yayınevi, tstanbul, 1989. SAYI 404 Bilimin Öncüleri, (TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları), 1. basım 1995; 2.,3.,4., 5.,6., 7.,8., basımlar 1996 1997. Bilimsel Düşünme Yöntemi (Yazılar, Bildiriler, Tartışmalar), Bilgi Yayınevi, Ankara, 1997. Çeviri Kitaplar: Albert Einstein: Bilimsel Kişiliği ve Dünyamıza Etkisi (Yazarı: Leopold Infeld), Onur Yayınlan, Ankara, 1980. Bilimsel Felsefenin Doğuşu (Yazarı: Hans Reicnenbach), Remzi Kitabevi, 1. Basım 1981,2. basım 1993, îstanbul O Prof Dr Bctül Çotuksöken'ın tstanbul Ümversıtesi'nde yüruttüğü Türkıye'de Velsefe konulu çalışmanın kapsamtda, bızzat Prof Dr. Cemal Yıldtnm'dan derlenen btlgtler çerçevesınde olusturulmuştur ir ağustos sabahı yaya geçitinden karşıya geçmek için, durup arabaların insafa gelmesini beklemek, büyük kentlerde sık sık görülen bir durumdur. Sonunda biri iÛc adımı atınca, herkes yürür arkasından. Üçüncü ve dördüncü dünya yazınından çevirileri yayımlamakla tanınmış Hjulet Yayınevi'nin çıkardığı, Murat AIpar'la Erik Stinuş'un Danimarka diline çevirdiği Kemal Özer'in (d. 1935) şürlerini derleyen seçkinin bir şiirinde, yukarıda betimlediğim duruma Denzer bir durum anlatılıyor. Bu şiir, vönetim amansızca kendilerini izlediğinde, yazarların uygulamak zorunda kaldıkları kapalı yazış biçimine bir örnektir. Bu kapaJilık, sözü geçen şiirde, gene de biraz gevşetiliyor; ne dediği anlaşılmıyorsa da, öfkeyle bağınyor gözüpek adam: "Anlamıyoruz, araçlara karşı mı,/ söyleyecek sözü olup da/ susanlara karşı mı bu dilsiz öfkc." Batı'daki akımlardan esinlenmiş bu yenilikçi ozanın şiirlerinde, çeşitli stratejüerin uygulandığını görüyoruz. Kendisini, belli Dİr süreaen sonra "toplumsal gerçekçi" olarak niteliyor Kemal Ozer; ne olursa olsun, gözlerini hiç ayırmıyor dünyadan: Çeşitli bağlamlarda, durduğu yerin bilincinde. Görünüşlerin, gözler, ses, yazan el bu bilenmiş şiirin değişmez öğeleri. Kemal Özer güzelliğe adadıgını söylüyor şiirini; Murat Alpar'la Erik Stinus'un uyumlu çevirilerinden bir sonuca vanrsak, yankşı da değil bu dediği. Seçkin'in ilk şiiri "Yazıt ta şöyle deniyor: "Atımı/ bir yerde durmamanın/ güzelli GüzsHğe adanan f l r
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle