06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

dinle, Kuran'da öngörülcn dinin aynı olmadığını belirtir. Roman kahramanı belki dc yazarın kcndisi çalışmakta olduğu bir kamu kurumunda arkadaşlan tarafından tarikata sokulur. Tarikatta gördüklerini, takkiyeleri, konuşmaları aktarır. Okuyucu, kitabın sürükleyici biçemi çerçevesinde kendisini vakıfta, tarikat topfantılarında, tarikat liderinin evinde bulur. Okuyucu, sonundatarikatın ne olduğunu, nasıl bir kurum olduğunu açık bir biçimde çözer. Tarikatın kurandan aldığı kimi ödünç kavramlarla, islamdan apayn bir din olduğunun ayırdına varır. Tarikat şeyhlcri birer sultan, birer buyurgan olarak ortaya çıkıyor. Birey, tarikatta kuldur, her şeynte bir ilahtır. Tarikatlarda, biat, rabıta, vahdcti vücutçuluk gibi kavramlar son derecc önemlidir. Tarikat şehlcrinin varsıl konumları dikkati çekamektedir. Tarikat reisliği soyağacı, ırsiydi. Yani babadan oğula, oğulları yoksa damadara geçerdi. Bu roman, insanın kulJuğunu öngören, tarikatların içyüzünü açığa çıkarıyor. Uzun süre bir tarikatın içinde yaşamış olan yazar, tarikadar konusunda aydınlatıcı olmaktadır. Örneğin Nakşilik tarikatının kimi kurallannı Tkitaptan aktaralım: Tarikat "yol" demektir. Baş rehber şeyhtir. Tarikata giren kimse, şeyhin buyruklarını hiç tartışmasız yerine getirir. Bu eğitim ne zaman tamam olur, buna şeyh karar verir. Nakşilikte "hafi zikir" yani kendi içinde Allah'ı anmak ilkesi esastır. Her şey kesindir. Duaların, ayetlerin kaçar kere, nasd soylenecekleri bilinir. Şeyhe mutlak bağlıhk, bir yargıdır (s.61). Rabıta çok önemlidir. Rabıta, müridin şeyhini ister diri, ister ölü daima hatırda tutmasıdır. Onu düşünmesi ve sürekli gözünün önünde bulundurmasıdır. Yani canlandırmasıdır (s.62). Mürit, mürşide mutlak anlamda teslim olacaktır. Çiinkü, Allah'ta yok olmanın yolu, şeyhte yok olmaktır (s.64). Mürit, "şeyhini emsalsız bilecek.. şeyhim olmasa beni Rabbime isal edecek yeryüzünde hiç kimse bulunmaz" diyecektir (s.81). Tarikatlarda öğretiye uymak için aklını askıya almak esastır (s.145). Romanın kahramanı tarikat çevresinde önce sessiz kalır, bekler, okur ve giderek tarikat olgusunu, tarikat içinde sorgulamaya başlar. Bu yapıttan açıkça anlaşılıyor ki, yazar tarikatlar üzerinde çok ciddi araştırma yapmıştır. Yazar şu yargıya varıyor: "Tarikat, Kuran'dan aldığı kimi ödünç kavramlarla, islamdan apayn bir dindir. Bunlara ilavc olarak bugün halkın, inanıp yaşadığı, din, kuranda öngörülen islam dini değildir". Yazara göre bugün "Daha çok Emevi saltanatı sırasında, ete kemiğe büründürülüp İslam diye dayatılan ve başka dinlerden de renkler, motifler, imgeler taşıyan bir dinle karşı karşıyayız." Yazara göre, tarikat şeyhleri birer kişilik katilidır. Acımasız birer büyücüdürler. Bunlar, her türlü uyuşturucu örgüdenmesinden daha tehlikelidirler. Mürit, yaşama daima şeyhinin gözüyle bakar, onun kulağıyla duyar, onun aklıyla yürür. Tarikat şeyhlcri çoğu akıl dışı gayri insani bilgilerle hurafelerle bu müritleri yönlendirirler." Bu iki yapıt birbirini tamamlıyor. Çün ku Keçeü'nın yapıtı bilimsel ve kuramsal biryapıttır. Konuyayukarıdan.makrodüzeyde bakmaktadır. Ali Okur ise yapıtında tarikatı ele almakta, tarikatın içinde gcçirdiklerini yine kuranın kuralları ve gerek fiziki gerekse sosyal bilimlerin ku ralları içinde tartışmaktadır. Böyle yapıt lar vererek toplumun aydınlanmasında yardımcı oldukları içın yazarlar Keçeli vc Okur'u, Ardıç yayınlan ve Toplumsal Dönüşüm Yayınlan nı kutlanz. • (*) Şeriat Nedir? Demokrasi ile Bağdaşır mı? /Ardıç Yayınlan / 316 \ Gerçeği / Toplumsal Dönüsüm Yayınlan /36X<; CUMHURİYET KİTAP SAYI 404 ('"*) BirMüslümanın ttirafları, Tarikat HansPeter Martin ve Harald Schuman 'dan nefis bir araştırma Glohallesme Tuzafiı HansPeter Martin ve Harald Schumann'ın yazdığı, Özden Saatçi Karadana ile Mahmure Karaman'ın Türkçeye kazandırdığı Globalleşme Tuzağı dünyanın son yıllarında yaşanılanlara ışık tutan bir kitap. ONER YAGCI D emokrasiye vc Refaha Saldırı altbaşlığıyla sunulan kitapta tutulan ışık bize dünyanın nereye götürüldüğünü somut örneklerle gösterirken insanlığın sürüklendiği globalleşme belasının kökenlerini, neuenlerini ve sonuçlannı aktararak dünyanın neler yapması gerektiği konusunda düşünceler üretiyor. Dünya piyasasında yeni güçlerin ortaya çıkması ve dcvletin ekonomiden elini çekmesi olarak algılanan globalleşme, dünyanın zorla girdıği bir süreçtir. ÂBD bu süreci ekonomik, siyasi, bir sınıfın isteğiyle başlatmıştır. Başta ABD'nin yoneticileri olmak üzere büyük medya kuruluşlarının sahiplerinin, bilgisayar ve finans dünyasının ve ekonominin tanınmış adlannın, Stanford, Harvard ve Oxford üniversitelerinden bazı profesörlerin dünyanın nereye doğru götürüleceğini planlayıp durduklarını öğrendiğimiz Globalleşme Tuzağı'nda, bu yeni düzenin neler getirip götürdüğünü öğreniyoruz. Dünyayı avuçlarında gören bu güçler, tüm devletleri ve onların şimdiye kadarki toplumsal düzenini yerinden oynatıyor. Bunların dünyaya vermek istedikleri bu Yeni Dünya Düzeni'nde ücretler ve maaşlar düşerken borsa kurlarının ve sanayi kuruluşlannın gelirlerinin iki haneli yüzdelerle yükseloiklerini, işsizliğin devlet bütçelerinin açık vermesine koşut olarak arttığını rakamlarla okuyor ve yaratılan yeni düzenin patlama yaptığı şu konulardaki ayrıntıları okuyoruz: Enformasyon, uyuşturucu, bulaşıcı hastalıklar, doğal çevre, finans dünyası... Yani dünyayı yönlendircnler bir başka uygarhğın yolundala'r ve Globalleşme Tuzağı'nın yazarları "20:80 Tonlumu" diye tanımlıyor bunu. "Çalışabilir durumdaki nüfusun yüzde yirmisi gelecekyüzyılda dünya ekonomisinin canlı tutulmasına yeter diyorlar ve insanlığın geleceğini bir çift rakama ve bir kavrama incfirgiyorlar: 20'ye karşı 80. Daha fazla işgücüne gerek duyulmayacak olan bu sistemde, dünya nüfusunun yüzde yirmisi, (hangi ülkede olursa olsun) yaşamda, kazançta, tüketimde ve katılımda aktif olacaktır. însanlığın yüzde seksenini ise büyük sorunlar beklemektedir. "20/80 yani beşte bir toplumu sanayicilerin ve hükümetlerin öngördüğü global bütünleşmeyi hızlandıran teknolojinin ve ekonomi biliminin izindedir." Yapıtta, "MTV kanalı müzik endüstrisinin dünya çapındaki kesintisiz bir reklamıdır" denilerek, "Reklam sanayisi milyarlarca dolarlık bütçe ile ayakta duruyorsa piyasa insanlara onlar ne istiyorsa onu veriyor iddiasını kim ciddiye alabilir?" diye soruluyor. "Disney, global kültürün sömürgeleşmesinin tam bir başarısıdır; uygarlık kadar eski ve zorla kolay, yavaşla nızlı, karmaşıkla basit arasındaki çelişkiye dayanıyor. Birinciler beğenilen kültürel etkınliklerle ilişkili, ikincisi ise bizim ikisizligimize, yorgunluğumuza ve tembelliğimize karşılık gelir" düşünceleriyle tanıştığımız kitapta yakından bildiğüniz örneklerle Disney, Mc Donald's ve MTV'nin herkese kolay, çabuk ve basit çağrısında bulunduğunu, Cindy Cravvford'un her köşe başında yüzümüze baktığını, Madonna ve Michael Jackson'ın titreyen seslerinin yeni dünya düzeninin müezzini olduklarını ve tüm bunların günümüzün tek sesli görüş açısı olduğunu okuyoruz. "Büyük medya imparatorluğunun ülkesinde güneş artık hiç batmıyor" denilerek, Hollywood'un, uluslararası yetenek merkezi olarak postmateryalizm için gerckli hammeddeyi sağladığını; Disney'le ABC'nin birleşmcsinin düzenin gerçekleşmesinde önemli bir adım olduğunu; Iran Körfezi ile Kore arasında Âvusturyalı Rupert Murdoch'un egemen olduğunu; Star TV'nin Hong Kong'daki binasından dünya nüfusunun yansının yaşadığı yerlere yaym yaptığını ve altı kanalın Çin, Hint, Malezyalı, Ârap sunucularla zamanın ve mekânın ötesine geçtiğini öğreniyoruz. Pavarotti'nin dünya turnesi, FlFA Başkanının futbol maçlarında daha çok reklam arası istemesi, fanatiklerin satın aldıkları tişörtlerden ge len gelirin maç gelirinden fazla olması, susuzluğun cocacolaya dönüşmesi düzenin gerçekleştirdiklerinden bazı örnekler. Uluslararası mağazalar, fastfoodlar, erotik iç çamaşırları ve parfümeri mağazalan, her hafta 500 bin kişinin lnternet'e katılması, ailenin gözden uüşürülerek kadın ve erkeğin ayrı ayrı eşya almalarının sağlanması; birçok şiir, resim, şarkı gibi Martin Luther King'in "benim bir düşüm vardı"sının da stadyumlarda el lambaları ile kartonlann yarattığı düşe kurban edildiği bu sistemde 358 milyarder, dünya nüfusunun yarısı olan 2.5 milyarinsan kadar zengindir. Göçler yaşanmaktadır; Cezayirlilerin %20'si, Fas'ın %12'si, Tunus'un %10'u göç etmiştir. Avkapılarınıkapamış ve insanlık şu sorunun yanıtını bcklemeye başlamıştır: Sınıra gelenleri vur emrini kim verecck? Öngörülen ve yaşatılan Yeni Dünya Düzeni'nde organize suçlardaki korkunç artışı rakamlarıyla izlerken; 197090 arasında eroinden elde edilen kazancın 20 kdt, kokaindense 50 kat çoğaldığını ürpererek okuyor; vergisiz kaçak sigaraların, çalıntı arabalann, yasadışı göçmenlerin oluşturduğu yeraltı dünyasının uyuşturucudan daha çok para kazandığını, tüm bunların devletlerin yönetimlerinde nasıl istikrarsızlıklara yol açtığını ve tüm devletlerin nasJ bir yönetme yarulsaması yaşadıklarını da öğreniyoruz. Daha az kışının daha çok ürettiği bu sistemde yüksek randıman ve teknoloji ekonomisiyle milyonlarca insan tüm sektörlerde işsiz kalıyor. Kadrolu işler geçici işlere dönüşüyor. Otomasyon ve24 saat kesintisiz işlemlerin bilgisayar ya da telefonla yapılması (online patlaması)yla, bu daha aa artıyor. ABD'de bile sürekli işsizlik %14, yarım gün çalışanlarla birlikte %28'dir.) Sanayi kuruluşlannın bu düzene uygunluk sağlamak ve verimlerini arttırmak için şirketleri birleştirdiğini, birbirine bağladığını otomobil sanayiindcn örnekle okuyoruz: Volksvvagen Audi'yi, Ispanya'nın Seat'ini, Skoda'yı yutarken BMW, Ingiltere'nin Rover'ını satın alıyor. Ford, Mazda'nın yönetimine el koyarken, Galaxy'i Lizbon'da başka bir adla üretiyor ve Volvo Tayland'da fabrika kuruyor. Volksvvagen, Fiat, Chraysler ve Peugeot da aynı şeyi yapıyor. Bunların korkunç bir hızla yaygınlasmasına "Turbo kapitalizm" diyor yazarlar. Ve "yeni liberalizm" de denilen, temel ilkesi "piyasa iyi, devlet müdahalesi kötü" olan bu sistem herkesi zorluyor. Azgınlaşmış ve dizginlenemeyen bir vahşi emperyalizmin sistemidir bu. Açlığı ve yoksulluğu olağanüstü derecelerde çoğalmakta ve yoksulluk değil, yoksulluğa karşı duyulan korku demokrasiyi tehlikeye sokmaktadır ve yazarlara göre "kaçınılmaz olan ekonomiksosyal deprem yakındır." Japon hükümetini iç pazannı ithalata açtı ran, Çin hükümetinin 3 0 video ve CD fabrikasını kapattıran; Rusya'yı Bosna'ya müdahaJe ettiren (1996'da Boris Yeltsin'in kampanyasına 10 milyarlık kredi ödülü rüşvetiyle) sistem, Birleşmiş Milletler'i de sabote ediyor ve demokrasileri ortadan kaldırıyor. Demokrasi kapana kıstınlmıştır düşüncesinde olan yazarların bu konudaki uyarılan, "Demokrasinin tüm bunlara daha uzun süre dayanamayacağı" biçiminde. Globalleşme Tuzağı'nın yazarları bu düzene karşı şu önlemleri sıralıyorlar: demokratikleşmiş ve haklarını kullanma yeterliliği olan bir Avrupa Birliği; yurttaşlar toplumunun güçlenmesi ve Avrupalılaşması; Avrupa para birliği; AB'nin vergi toplamak için yasa oluşturma yetkisinin artması; döviz ticaretinden işlem vergisi alınması; dünya ticaretinde sosyaJ ve ekolojik yönden asgari standartlar oluşturulması; çevre vergisi reformu; lüks tüketimin vergilendirilmesi; sendikalann AB'ye olumlu bakması; sosyal koruma olmadan her türlü pazara açılmanın ertelenmesi. isteyenlcrin ufuklarını genişleten bir kitap. • Globalleşme Tuzağı Demokrasiye ve Refaha Saldırı / Hans Peter Martin, Harald Schumann / Türkçesı Özden Saatçi Karadana, Mahmure Kahraman / Ümıt Yayıncılık / 240 r SAYFA 13 Yeni Uberalbm Medya ınparatorfcığu Dünyayı yönlendlrenler rupa Birfigi vize GlobalJeşme Tuzağı, çağını anlamak Hans Peter Martin Harald Schumann
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle