28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Erol Müterclmler.bu kltabı Yunanlı polltlkacılara da önerlyor. özelllkle Vunan Dıslslerl Bakanı Theodoros Pangalos'a (üstte). sempatisinin, özellikle lzmir olaylarından sonra Yunanistan'ın felakcte siirüklenişinde başrolü oynadığını belirtiyor. (67) Yunanistan sempatizanı L. George, bir Yunanlı tarafından böylccc yargılanıyor. Bir başka Ingiliz devlet adamı Churchill'in bclirttiği gibi, Yunanistanı Ege Denizi ve Marmara'ya egcmcn, kuvvetli ve varlıklı bir devlet olarak görmek hususunda L. George'un içtcnlıkli bir arzu duyduğu gerçekti; ancak Churchill'e göre L. Gcorgc en büyük hatasını "Venizelos iktidardan düşüp dc 1920'de Kral Konstantin tahta döndükten sonra bile, Yunan hükümctinc Anadolu'daki hareketi devam ettirme yolunda baskı yapmakla işlemiştir." (68) Tüm bu güçlü destekJere karşı Yunan Genelkurmayı nasıl oldu da yenildi?.Yazar, Yunan ordusunun Anadolu harekatının başlangıcında karşılaştığı nisbeten hafif direnme ile 1920 nin Haziran ve Temmuz aylarında Bursa ve Do^u Trakya'nın işgalindeki kolaylık, L. George'u olduğu kadar, Yunan Genelkurmayını da, Türkler'in direniş gücü hakkında yanlış yöne sevkettiğini yazıyor. (73) Yazara göre, "Bütün bunların M. Kemal'in bir oyunu olduğunu anlayamamışlar, M. Kemal'i kıyılara yakın bir yerde her şeyini tehlikeye atabileceği bir savaşa girecek kadar tecrübesiz olmadığını, düşmanı içerilere çekerek yavaş yavaş yıpratıp dağıtmak gayesi güdeceğini tahmin etmemişlerdi. M.O. 53 yılında Romalılar'ın Partlar'a, 1812'de Ruslar'ın Napolyon'a yaptıkları eski oyunun bir koypasıydı bu." (73) Kitapta, Venizelos'un Ingilizler'e aşırı derecede inandığını gösteren noktalar da vardır. Gerçekten Venizelos 27 Haziran 1920 tarihinde Başbakan Yardımcısı Repoulis'e gönderdiği bir mektupta: "... ayrıca düşündüğümüz gerçekleşmezse... Anadolu'daki Ingiliz kuvvetlerinin yardımıyla" bu işi halledeceğini belirtiyor. (73) Bu bölümde yukarıda da belirttiği gibi sadece Ingiltere'nin değil, Amerıka, Fransa, Italya ve Rusya'nın sorumlulukları da irdeleniyor. Dördüncü bölüm Sonrası adını taşıyor. Yazar bu bölümde "Megali îdea" rüyasının ebediyen çöktüğünü şöyle belirtiyor: "Anadolu felaketi, Yunan milletinin nesillerdir içinde besleyip büyüttüğü 'Megali îdea adı verilcn ve Konstantinopolis (Istanbul) başkent olmak üzere, Bizans Imparatorluğu nu yeniden kurma rüyasına kesinlikle son vermişve bunun yarattığı çöküntü, Avrupa, Türkiye ve Rusya'dan milyonlarca meteliksiz insan göçüyle birlikte, müthiş bir moral ve materyal iflasa yol açmış, memleketin denCUMHURİYET KİTAP SAYI 319 gesini yok ctmişti. (95). Yazara göre 1453 yılında lstanbul'un alınması, Rumlar'ı tarihin baslangıcından beri oturup yerleştikleri Avrupa ve Asya kesimlerinden söküp atmamıştı. (%) Ama, 1922 felaketinden sonra, Rumlar asırlardır Anadolu'da ve Doğu Trakya'da yerleştikleri yerlerden sökulüp, bir daha geri gelmemek üzere Ege'nin öteki yanına atılmışlardı. Özellikle Lozan'da kabul edilen karşılıklı nüfus değiştokuşundan sonra "Osmanlı Türkleri'nin 14. yüzyıldaki işgallerinden bu yana ilk defa Anadolu baştanbaşa Türk oluyordu." (97) Yazar beşinci bölümde Kral Konstantini, altıncı bölümde Venizelos'u anlatıyor. Tüm hatalarına karşın Venizelos'un fikirlerine ağırlığını koyan yazara göre Mustafa Kemal ve Venizelos, Balkanlarda kendi kuşaklannın yetiştirdiği yegane devlet adamlarıdır." (121) Sonuç bölümünde; Heyecandan uzak, Anadolu macerasını incelcmenin gerektiğini yazıyor ve bunu da 9 ana başlıkla sunuyor. Bu bölümde ltilaf Devletleri'nin, Ve nizelos'un ve diğerlerinin sorumlulukları üzerinde duruluyor. Asıl büyük sorumluluk konusunda yazar Lloyd George'u suçluyor. Yazar Venizelos için de şunları yazıyor: "Venizelos'un çok küçümsediği Kemalist direnişin ciddiyeti ltilaf Devletleri'nden ikisinin (Fransa vc Italya) gizli hareketleriyle birleşince, gözünü açıp, eninde sonunda memleketi mali ve askeri yönden iflasa götürecek bu politikanın tehlikelerini görmelivdi." (128) Kitabın sonunda bu konuda yazılmış kaynakların değerlendirilmesi yer alıyor. Yazar bu konuda yazılmış başlıca eserleri değerlendiriyor. Ingiliz, Amerikan, Fransız, Rus, Italyan, Âlman ve Yunan asıllı yazarların konuyla ilgili önemli kitaplarının listesi vcriliyor. Kitapta ayrıca bir tarih dizini yer alıyor. Sevr Anlaşması ve sonrasındaki Yunan hudutları, Yunanistan'ın 19131920 seferberlik gücü, 19131920 Sevr Anlaşması ile elde edilen toprakların yüzölçümü, Türkiye'de Ermeni nüfusunu gösteren tablo, 1912'de Anadolu'daki nüfusu gösteren tablo, Sevr'e göre Yunanlılar'a verilen lzmir Bölgesi'nin nüfusunu gösteren tablo kitaba ilave edilmiş. BöyTece kitap bilimsellik ve ciddi bir kaynalc nitcliğine kavıışmuş Joyce Lussu'dan ilginç bir anılar demeti Bulusma Ocak ayı içinde son kez Istanbul'a gclen Italyan yazarı Joyce Lussu'nun Nâzım'la ilgili izlenimleri, Nâzım'ın eşlerinden Münevver Andaç ve oğlu Memet'i vurdumuzdan kaçırışını anlattığı "Buluşma" ilginç ve neyecanla okunan bir kitap. BEHZAT AY O Magali Idaa rüyası çöktü Kitapta özellikle, Ingiliz Başbakaııları, W. Churchill ve Asquith, Frangulis, Harold Nicolson, Maresal Sir H. Wilson, Falkenhayn, Arnold Toynbee, Morgenthau, Clemenceau, gibi devlet adamı ve yazarların kitaplarından göndermeler ve alıntılar yapıyor. Bugünlerde bu 150 sayfalık ama içerikli kltabı Türk aydınları, diplomatlan dış politika ile ilgilenen uzmanlar zevkle okuyabilirler, bilgilerini tazeleyebilirler. Yakın tarihimizden "bihaber" bazı ünlü politikacılara da bu kitabı özellikle öneriyorum. Aynı zamanda Yunanlıların Anadolu Macerası adlı bu kitabı, TürkYunan ilişkilerini zedelemekten zevk alan Yunanlı politikacılara da öneriyorum. Ama, özellikle dedesinin adını taşıyan Yunan Dışijleri Bakanı Theodoros Pangalos'a... Çünkü, Pangalos'ın dedesi Theodoros Pangalos 15 Mayıs 1919'da Izmir'e çıkan Yunan ordusunun başkomutanıydı. Dısişleri Bakanı Pangalos'un dedesi, Venizelos'a yazdığı bir mektupta "Bir hafta içinde biz Türkler'i sonsuzıuğa dek geldıkleri Asya'ya kapatacagız" demişti. Küçük Asya felaketini yaşamış Yunanistan'a şimdi torun Pangalos'un yeni felaketler yaşatmaması için öneriyorum bu kitabı okumasını... Barış zordur ama; erdemlidir. • Yunanlıların Anadolu Macerası (19151922)/ Alexander Anastasius Pallis/ Yapı Kredi Yayınlan/htanbul, 1995. Kltabı, tarih bilmeyen bazı ünlü polltlkacılar ve Pangalos okumalı nce yazarı tanıyalım: Joyce Lussu, 1912'de Floransa'da doğmus. Karma kültürlü, özgür düşünceli bir aileden geliyor. Anası Ingiliz bir ressam, babası ltalyan felsefe profesörü. 1923 yılında ailesiyle birlikte faşist baskılardan kaçıp îsviçre'ye yerleşiyor. 1931 yılında Almanya'da Hidelberg Üniversitesi'nde felsefe öğrenimi yapıyor. Buradan da Nazizmden kaçaralc Paris'e gidiyor; Sorbon'da edebiyat lisansı, sonra Lizbon'da felsefe lisansı alıyor Kaçak yaşadığı yıllarda (193338 arası) Afrika da dolaşmış ve daha birçok ülkede gezmiş. Italya'ya döndüğünde Adalet Ve Ozgürlük adlı yeraltı örgütünde antifaşist çalışmalara katılıyor. Bu çalışmaları sırasında F.millo Lussu ile evleniyor. Emillo, Birinci Dünya Savaşı'ndan bir kahraman, ünlü bir yazar, antifaşist direnişin simgesi... Birlikte, elde silah faşistlere karşı çarpışırlar. Ustelik Joyce hamiledir. Oğlunu, Bağlaşıklann (müttefiklerin) Roma'ya girmesinden birkaç gün sonra doğurur. Nâzım'la tanışmaları: Nâzım'la tanışmalarını söyle anlatıyor: "Barış Kongresi'ne katılmak için Stockholm'e gitmiştim. Hemen hemen tüm delegeleri tanıyorum, biri dışında. Onu hiç görmemiştim. Uzun boylu, kır saçh, soylu ama, çekingen görünen biriydi. Sovyet işi bir takım elbise giymişti. Farklı bir havası vardı. Kim olduğunu sordum. Bir Lübnanlı, 'yaşayan en büyük ozan' diye yanıtladı ve adını söyledi: Nâzım Hikmet. Uzun bir A vc iç çcker gibi bir ses çınladı kulağımda. Anlamadım ama duruma uygun düşen bir ifade takınıp bu büyük ozanla konuşmaya gittim. Hikmet sevimli ve meraklıydı. Çabucak konuşmaya koyuldu. Dilbilgisi kurallarına filan aldırmadan kendine özgü bir Fransızca ile konuşuyordu (oysa ben, bu ayrıntılara çok önem verirdim). Ama söylemek istediğini çok güzel anlatabiliyordu. (...) Türk olduğunu öğrcndim ve kongre girişindeki kitap sergisinde şiirlerinin değişik dillerdeki çevirilerini ve kolay anlaşılabilir bir dille yazdığı oyunlarını buldum. Konuşmamızı kaldığımız yerden sördürmek için geri döndüğümde ana çizgileriyle devrimci yaşamının aşamalarını öğrenmiştim ve şiirinden çok hoşlandığımı anlatmıştım. (...) Çok iyi şiir okuyordu. Etkiü ve dolgun bir sesi vardı. Türkçe, seslilerden ve yarım seslilerden yana zengin, güzel bir dildi." Münevver'le oğlu Memet'i kaçırmaya karar verir ve kaçırır: Kendi deyimiyle 'yalıtılmış, yalnız yaşamaya zorlanmış Muncvver'i Türkiye den kaçırmaya karar verir. Bir arkadaşının tanıdığı varsd, ama antifaşist, şiirsever birine başvururlar. Ona şöyle söyler: "Siz, tüm gücünüzü işinize auadınız ve para kazandınız. Neden biraz da parayla ilişkisiz ama soylu, şiirsel ve yürekli bir işe adamıyorsunuz? Gelecekte çocuklarınıza onurla anlatabileceğiniz bir şeyler yapmıyorsunuz.'1 Bu, insanlara sizin yalnızca işadamı olma dığınızı, aynı zamanda bilinçli, insancıl, kültürlü ve yaratıcı birisi olduğunuzu da gösterir." En sonunda adamı inandırır ve en hızlı, en çağdaş teknesiyle, yanlarındaki birer çocuklanyla birlikte yola koyulurlar... 1961 yılının temmuz ayında kuşku ve korkuyla harmanlanan bu kaçırma olayının polisiye romanlar yavan ve yaya kalıyor doğrusu... Kitabın sonuna doğru bu kaçırma olayıyla ilgili olarak kocasına yazdığı mektupları, çektiği telgrafları da koymuş. Bir bölümde de Joyce nin yaşamöyKÜsünden kesitler var. Bu bölümün sonuna doğru şöyle yazıyor: "Ülkelerin tarihsel gelişim sürecine sıkıca bağlı bu güçlü ozanlarla çalıştığımda onların KÖkenlerini, çevrelerini ve kültürlerini öğrenmem gerektiğini anladım. Nâzım Hikmet gibi, ülkesinde on yedi yıl hapis yatmış, yurdunu terketmek zorunda kalmış bir Türk ozanını, kentini, haJkını, tarihini, ona esin veren güzellikleri, sevdiği kadını, özgürlük savaşına birlikte katıldığı arkadaşlarını nasıl çevirebilirdim?" Asya, Afrika ülkelerinin şairlerini Italyanca'ya kazandıran Joyce böyle söylüyor ve bu amaçla o şairlerin ülkelerine gidiyor sık sık. O ülkeîeri, şairlerinin yaKinlarını tanıyor. Kitabın sonuna on sekiz fotoğraf da eklenmiş. bu fotoğrafların birincisi, ailesiyle 1926'da Isvicre'de çekilmiş. Ikincisi, Porta San Paolo'daki açık hava mitinginde Joyce konuşuyor, yıl 1944. Beşincisi, Cagliari Askerlik Şubesi'nde gümüş madalya askeri nişanı takıhrken. Altıncısı, Kızılordu Kurhandanı Mareşal Budienny ile Ekim Dervimi kutlamalarında. Yeaincisi, Sovyetler Birliği Yazarlar Derneği yöneticileriyle Moskova'da. On birincisi kocası Emilio ile. Sonuncu fotoğraf, Nâzım Hikmet'le 1958 yılında Stockholm'de tanıştıklarında çekilmiş. Joyce, hareketli, gözüpek, dirençü bir kadın. Zaten yaşamöyküsünün sonunda italik harflerle şöyle yazılmış: "Joyce'un öyküsü sürüyor. Seksen üç yaşına karşın hâlâ geziyor, dolaşıyor, tartışıyor, anlatıyor. Büyük insan sevgisinin (tutkusunun) ve dostluklarının ürünü ciltler dolusu şiir çevirisiyle, kitaplarıyla, güçlü kişiliği ve örnek geçmişi ue umudumuzu hiç yitirmememiz gerektiğini duyumsauyor."» Buluşma/ ]oyce Lussu / Çev: Engın Demiriz Anna Lia Ergün / Açılım Yayınlart, Kastm 1995 / 91 s. SAYFA 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle