27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nik teknolojinin Türkiye toplumuna girmesiyle toplumsal yapıda yaşanan değişmcnin sonucunda gelen yeni karşısında, bu söylem tarafından eski ve eeleneksel olarak adlandınlanı savunmakla, modernist değerleri savunmaktadır. Modernizm ise, muhafazakârlığı, muhafazakâr olanı içeren bir anlayış değil, dışlayan, dışarda bırakan bir yaklaşım tarzıdır. Dolayısıyla Ahmet Oktay muhafazakâr bir düzlemde değil, modernist bir düzlemde yer almaktadır. Ancak, Ahmet Oktay, bulunduğu kültür düzlemi muhafazakâr olarak adlandırırken, Türkiye toplumunun vaşadığı yeni ile, kendisinin tarihsel olarak savunduğu yeni arasındaki paradoksa dikkat çekiyor. Çünkü bu değişme, "ünlü ve zengin olabilmek için, her türlü ahlak ilkesinden vazgeçen, vefa nedir bilmeyen, utanma sözcüğünü aklına bile getirmeyen, buna karşılık hayasızlığı ve arsızlığı gelenekcilikten kopuş, terbiyesizliği medeni cesaret, popülerliği kültür olarak sunmaya ve kabul ettirmeye çalışan" (s. 80) bir insan tipi ve değer yargıları dizgesini ortaya çıkarmıştır. "Has'la sahtenin yer değiştirdiği; içtenliğin, tutarlılıgın, kimi değerlere sahip çıkmanın enayılik sayıldığı" (s. 68) bir değer yargıları ve onun oluşturduğu bir insandır bu. Ahmet Oktay'a göre, bu değer yargıları sisteminin oluşmasında ve yaygınlaşmasında temel rolü medya oynamış vc oynamaktadır. Ona göre "medya, kullandığı sözel ve göstergesel dil ile tüm gündelik pratikleri, spordan siyasete, sanattan eğlenceye bireyin içinde biçimlendiği, kendini yeniden ürettiği toplumsal olguları anlamlandırmakta ve tanımlamaktadır." (s. 169) Işte bu anlamlandırma ve tanımlama süreci Ahmet Oktay'a göre medyaya özgü bir söylem oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu söylem birtakım özellikler içermektedir. O halde bu özellikler nelerdir' Ahmet Oktay'a göre, medyatik söylemin temel özelliklerinden biri abartmadır. Ona göre, abartı, gerçeğin ortaya çıkmasından çok, gızlenmesine yol açmaktadır. Orneğin cinsel özgürlüğün abartılması, özgürlük sorununun örtünmesine, kapatılmasına yol açarken; cinsel organ ve cinsel haz gibi tali sorunlann ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Yine, örneğin UNICEF raporuna göre, her gün dünya çocuklarının otuzbeş bini kötü beslenme sonucu ölürken, medyatik söylem, bu sorun ve gerçek üzerinde odaklaşması gerekirken, bunun yerine suni olarak yarattığı çevre kirlenmesi sorun u etrafında odaklaşmaktadır; Ahmet Oktay'a göre. Medyanın ve ona ait söylemin bir başka özelîiği ise, birbirinden farklı kültürel, sanatsal değerleri eşitlemesinde görülmektedir. Bu, medyanın bir tür yüzeysizleştirme biçimidir. Aynı değerlere sahip olmayan sanat ürünleri, medyatik alanda eşit bir tarzla sunulmakta ve bu sunum biçimi, farklı değerlere sahip sanat ürünlerini eşitlemekte, eğlencelik seyir haline getirmektedir. Ahmet Oktay'a göre medya, bireyi tüketici durumuna getirmiştir. Iktisat bilimi anlamında değil, varoluş anlamında bir tüketici durumudur, burada söz konusu olan. Bu söylem, siyasal anlamda, insanların aslında sömürülmediği, kapitalizmin de aslında, ezilen ve bağımlı sınıf ve kesimleri sömürmediği, tam tersine, onlar için üretim yaptığı ve onların da tükettiği ideolojisini üretmektedir. Yani, Ahmet Oktay'a göre, kapitalist sistem karşısında bireyin tüketici konumuna getirİlmesinde, medyanın epistemolojik telkin bağlamında önemıi bir rolü vardır. Medyanın özelliklerinden biri de, bireyin kendi hayatının, kendi varoluşuna aitliği hakkının ihlal edilerek, kamuıaştırılıp, başkalarına ait hale getirİlmesinde görülür. Bu özelliklerinin yanında, medya ve söylemi toplumun özellikle bağlı ve sömürülen sınıf ve kesimlerinde bir tür zevk duygusu yaratmaktadır. Ahmet OkCUMHURİYET KİTAP SAYI 313 tay buna Medyatik Hedonizm adını vermektedir. Yani medya, günümüzde medyatik bir hedonizm, göreli bir haz noktası sağlamakta ve bu hedonizm medya tarafından sürekli olarak pompalanmaktadır. Burada, Ahmet Oktay'ın medyatik hedonizm tanımı/kavramıyla ne kastettiği üzerinde ayrıntılı olarak durmak gerekir. Çünkü bu kitabın asıl tezini bu kavram oluşturmaktadır. Medyatik Hedonizm, Ahmet Oktay'a göre, insanın kendi kendisinden kaynaklanan, kendi varoluşunu yasamasının sonucundan kaynaklanan bir naz değil, insanın istek ve gereksinimlerinin, yani onun varoluş kaygısının dışından kavnaklanmakta ve naz ilkesinin koşulu olan arzu ve isteklerinin, yani hislerin sönmesini sağlayan bir hazdır. Medyatik hedonizm, insana varoluşsal ve asli bir doyum değil, simulark bir doyum sağlamaktadır. Böylece, ezilen ve sömürulen sınıfların haz ilkesine yönelik arzu, istek ve gereksinimlerini fenomen olarak doyurmaktadır. Çünkü medya bütünleşmiş sermayenin güdümündedir ve ona nizmet eder. Yani Ahmet Oktay'a göre, Medyatik Hedonizm, egemen ve sömüren sınıfların, ezilen ve sömürulen sınıflara karşı, onların sömürü ve sınıf çelişkilerini görmelerini engellemeye yönelik ideolojik bir örtüdür. Oysa, haz bir isteğin, bir arzunun ve bir gereksinimin gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkar. Çünkü tanımı gereği haz, istek duyulan bir şeyi elde etmeden doğan hoşnutluk duygusudur. Istenilenin ve gerek duyulanın elde edilmemesi durumunda ise, acı duygusu, huzursuzluk, üzüntü ve kader duygusu ortaya çıkar. Üzüntü ve keder duygusu ise, gelecek duygusu ile bağıntılı bir duygudur. îşte, Ahmet Oktay'a göre, bütünleşmiş sermayenin güdümündeki medya, toplumsal ortamda medyatik bir hedonizm yaratmakla, haz kavramını, insanın kendi istek ve gereksinimlerinin gerçekleşmesi ve elde edilmesi durumunda yaşanılan bir şey olmaktan çıkarıp; simularktan, istek ve gereksinimlerin elde edilmesinin görüntüsü karşısında yaşanılan bir şey durumuna getirmekte, insanın istekleriyle, bu isteklerini elde edememesi durumunda yaşadığı hüzün ve keder duygusundan arındırmakta ve hüzün ve keder duygusunun yol açtığı gelecek beklentisinin yerine, medyanın oluşturduğu neşe duygusu almaktadır. Böylece medyatik hedonizm insanı geçmiş ve gelecek bilincinden uzaklaştırıp şimdiye bağlamaktadır. Ahmet Oktay'a göre, bu duruma bir tür iyimserlik durumu yanılgısıyla yaklaşılabilir. Ancak bu iyimserlik anlayışına kuşkuyla bakılmalıdır. Çünkü "iyimserlik, ütopya boyutunu devre dışı bırakmakta ve medyatik hedonizmin verimli toprağını oluşturmaktadır." (s. 206) Bu nedenle, Ahmet Oktay, medyatik hedonizmin yörüngesinden çıkabilmek için, dünyaya keder ve üzüntüyle bakmak gerektiğini, ileri sürmektedir. Ancak üzüntü ve keder ile bakarsak, medyatik hedonizm fenomeninin ardındaki gerçeği görebiliriz. Çünkü, ona göre "üzüntü, dünyada oluştan kaynaklandığı ve dünyaya yönelik olduğu sürece eleştiri duygusunu ve tinsej bir katlanamayışı içerir." (s. 197)Üzülmek, uzlaşmamak ve anlaşamamaktır." (s. 198) îşte, Ahmet Oktay'ın melankoliyi çözümleme girişiminin altında bu kaygı yer alır. Çünkü bir varoluş durumu olarak keder ve üzüntüyü içeren melankolinin "belirgin özelîiği verili dünyayı ve iletişimi reddetmesidir." (s. 201) Şu an bize verili olan dünya, egemen ve sömüren sınıflar ile ezilen ve bağlı sınıflar arasındaki çelişkiyi artıran bir dünyadır. Şu an bize verili iletişim, bu verili dünyadaki çelişkiyi İdeolojik örtii Abartı ve medyatlk söylem perdeleyen, gizleyen bir iletişimdir. Burada, melankolik bakışın, alternatif bir yaklaşım tarzı olarak sunuluşuna kuşkuyla bakılabılir. Ancak belirtmek gerikir ki, Ahmet Oktay "nastalık olarak melankoliyi değil, kültürel tavır • >Iarak melankoliyi" (s. 202) önermektedir. Ahmet Oktay'a göre, gerek medyatik nedonizmi yaratan medyatik söylem, gerekse tslamcı ve milliyetçi sağ, birbirinden farklı olmayan bir işlevi üstlenmektedirler. "Medyatik Hedonizm de, Islamcı söylem de genel rızayı sağlayarak bireyin baskılanması düzleminde birleşiyorlar." (s. 247) Nihayetinde, gerek sermaye sınıfına dayalı medyatik söylem, gerekse milliyetçi sağ ile Islamcı sağ bu işlevlerini serçekleştirirken, gelenek ve gecmişi bir nammadoe olarak lcullanmakta, bu hammaddeyi temsil ettikleri sınıflar açısından ifade etmektedirler. "Medyatik Hedonizm, geçmişin içeriğini ve anımsama sürecinin işlevini tersine çevirerek onu araçsallaştırır, edilgenleştirir ve geçmişin gelecekten haklar talep etme; uygarlığın temeli üzerinde cennetin yeniden yaratılması isteğini uyandırma olanağını yok eder. Yine Medyatik Hedonizm, geçmişin eleştirel içeriğini eğlenceye ya da aksesuara dönüştürerek şimdiki düzenin baskıcı/yönlendirici yüzünü gizler." (s. 238) Işte tam da bu nedenle, Ahmet Oktay'a göre, Türkiye solu reddettiği gelenek ve geçmiş olgusunu önemsemelidir. "Türkiye solu açısından sorun gelenekten kurtulmak değil, geleneğin ve geçmişin egemen sınıfların yönlendiriminden kurtarılması olarak görül melidir." (s. 239) Bu bağlamda toparlarsak, Türkiye kapitalizmi göreli birikimini iletişim ve elektronik teknolojisi ile bütünleştirmesi sonucu Türkiye toplumunda, bir taraftan kitle iletişim araçlarının, yani medyanın gelişmesinde bir patlama yaşanırken, diğer taraftan bu gelişme ve bütünleşme Türkiye toplumunun ezilen ve bağlı sınıflarının yoksullaşma ivmesini artırmıştır. Ancak gelişen medya ve söylemi, toplumda medyatik bir hedonizm yaratmıştır. Medyatik Hedonizm, Ahmet Oktay'a göre, ilki, çıkar ve söylem bağlamında medya ile Türkiye kapitalizminin birbirlerini desteklemesi; ıkincisi, yeni sağcı söylemin oluşumu ve göreli gelişimini desteklemesi; oiğeri ise, ezilen ve bağlı sınıf ve kesimlerin, gittikçe artan yoksullaşmalarının önüne perde çekmesi bağlamında üç temel işlevi yerine getirmektedir. Ahmet Oktay a göre, bu bağlamda Türkiye solunun iki tür yenilgisinden söz edilebilir. Birincisi, mevcut toplumsal değişmeyi analiz etmede ve kitleleri ikna etme gücünde yetersiz kalma ve yenilgi... Solun bu durumu, sağcı söylemin güçlenmesine ve alternatifsizmiş gibi algılanmasına yol açmaktadır. Ikinci yenilgi ise, eylem düzeyinde, solun kendini ifade etme tarzındaki yenilgisidir. Solun bu yenilgisi ise, yargısız infazların meşrulaşmasına, kitlelerin bu infaz tarzına "alkış" tutar hale gelmesine yol açmaktadır. Medya ve Hedonizm'de Ahmet Oktay, bir dönemin Türkiye toplumunda yaşanan toplumsalteknolojiksöylemseldeğer değişiminin sadece düşünsel ve tinsel tanıklığını yapmıyor; aynı zamanda, bu değişim ve sonuçlarıyla tinsel ve düşünsel planda hesaplaşıp, bu değişim alanına karşı durulabilecek, aşılabilecek yeni düşünce alanlan oluşturuyor.* Medya ve Hedonizm/ Ahmet Oktay/ Yön Yayınları/ Mayıs 1995/255* yeni parantezler . tıilmi yavuz ah. kaduılar kadın sorununa farklı, eğlenceli ve ironik bir bakış... 180.000. küçük iskender belden aşağı aşk hikâyeleri dünya üzerindeki porno fümlere emeği geçenlere adarunış denemeler, hikayeler... 200.000. derya saym pamuk ipliği ; ' ' yazarın son romanı, gerçek bir pulp fiction charles bukowski pulp gani müjde ahznak 250.000.ıslatan 3.Baskı, 250.000. gündelik hayatı her boyutta sorgulayan karikatürlerden oluşmuş bir albüm... 180.000. IST1KLAL CAD. 212, AZNAVUR PASAJI, BODRUM KAT S CAI ATASARAY ISTANBUI Tcl /f;ıks (0212) 252 85 67
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle