04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Attila Ilhan dan sorunlann derinindeki depremlerin şiiri... Ayrılık Sevdaya Dahil Ayrılık Sevdaya Dahil", Attilâ îlhan'ın müzikle, resimle, aniyla, öyküyle, duyguyla yoğurduğu ve okura sunduğu bir şiir şöleni.Attilâ îlhan'ın şiirlerinde görkem var. Benlikleri sırılsıklam ıslatan sağanaklar var.Yıkan, deviren fırtınalar var. MUZAFFER BUYRUKÇU | iirin, iç dünyalardaki sonsuz l karmaşanın ve duygu yoğun' luğunun; zamanı ve zamanlaj rı uyandırmadan akıp giden yaşamın billurlaşmış ve yüksek düzeyde bir ürün olduğunu saptayınca, bu saptama olgusu varhğıma besin taşıyan verimli bir kaynağa dönüşünce tutuldum ona, sevdalandım. Beni ben yapan özelliklerimin, niteliklerimin ve değerlerimin sürekli bir biçimde devindiği odaklarda ona apayrı bir yer açtım. Çünkü şiir, insanın insanlığınt temsil eden, ruh yapısındaki düzeni didikleyen, gizleri arayan, gizlerin altında yatanları da arayan, derinlerdeki en rafine kımıltıları üste çıkaran güçlerin en büyüğüydü. Şiir sözün ilk eylemi, ilk doğumuydu, sanatın ilk yaratımıydı. Görüntülerin, seslerin, sözcüklerin aynı şeyi canlandırmak amacıyla kurduklan ilk ortaklıktı, bağımsız, özgün ve etkili bir kaynaşmaydı. Bir üst dildi, bir üst anlatımdı. Yaşamın çeşitli nedenlere dayanan zikzaklarında, yükselme ve alçalmalarında; bütün aralannda, bütün duraklannda, bütün dönemeçlerinde, sıçramalannda; kendini edimleriyle ortaya koyan, gösteren bir şimşek çakışıydı, çakışlarıydı; ileriye doğru atılırken zenginleşen, biçirnden biçime giren, yapaylığı bünyesindebarındırırken içsel bir işlemle doğallaştıran bir edebiyat dalıydı. Çağlardan çağlara geçerken ve bireyin tarihi yazılırken, bireyin tarihi yapılırken hiç aksamadan, hiç kesintiye uğramadan, hiç susmadan hedefine koşan bir uyarıcıydı. Kişilerin benliklerindeki isyanları yatıştıran ve isyanları başlatan, onları düşsel evrenlerde dolaştırarak varlıklarının sınırlarını genişleten, üstünde gezindiği, çalışuğı, se\iştiği, zaferler kazandığı, yenildiği, öldüğü dünyayı her an anımsatan, her an duyumsatan bir zonklamaydı, bir soluk alıştı. Uçsuz bucaksız evrene katılma Doğadaki büyüyu, doğadakı dağınık güzelliği bir araya getirip birleştiren ve insanlara sunan bir bilgeydi. Hiç eskimeyen, hiç yaşlanmayan, verimi hiç azalmayan ve hep gündemde olan kazandırıcı, ufuk açıcı, doyurucu bir düştü. Bakışlarda, gülüşlerde, davranışlarda, acılarla kaplanan yüzlerde; yıkılışlarda, ayağa kalkışlarda, başkaldınşlarda, çeşitli olayları doğuran çeşitli rahimlerde.. iç çekişlerde, mektuplarda, anlamların çekirdeklerinde, görünümlerde, kaba ve olgun öykülerin hepsindeydi, onların derilerinde, etlerindeydi. Ben de bu uçsuz bucaksız evrene katılma olanaklarını aradım, yeteneğimin yüreklendirmesiyle ona yöneldim ama değişik, benzersiz bir damar yakalayamadım. Üzüldüm. Sıkıldım. Üzüntümü, sıkıntımı da şiire çok yakın bir noktada, bazen de yan yana bulunan öyküye doğru kaydırdım, otağımı onun alanında kurdum, öyküler üretmeye başladım. Yalnız, şiir yazmayı beceremedim diye, sair olamadım diye küsmedim, uzaklaşmadım, hep onunla birlikte oldum. Hatta, onu anımsatsın, çağrıştırsın, duyumsatsın diye edebi uğraşımın en basit, en sıradan görünenine bile onun harcından koydum. Onu ikinci bir 'ben' gibi tanımlamama, varlığımla özdeşleştirmeme yardımda bulunan büyük şairlerin hepsini sevdim, övdüm, saldırganlara karşı savundum. Edebiyat yaşamına aynı yıllarda başladığımız değerli arkadaşlarım, can dostlarım EdipCansever UeCemalSüreyagözlerini çok sevdikleri, tutkuyla bağlı oldukları yerüstü evrenine kapayınca, eylem alanından eylemsizlik alanına geçince çok sarsıldım. Bittim, eridim, belleğimde, ruhumda, zihnimde yalpaladım, tökezledim, zor bir döneme girdim. Şiirle ilişkimi keser gibi oldum ama doğanı öldüren, olmayanı doğuran doğa yasalarına uymak zorunda kaldım, yaralarım kabuk bağlayınca 'Ne varsa orada vardır' düşüncesiyle şiire uzandım gene. Nâzım Hikmet'in, 'Samansarısı'yla birlikte bazı şiirlerini yeniden okudum. Yahya Kemal'i yeniden okudum, Ahmet Hamdi Tanpınar'ı yeniden okudum, Ahmet Muhip Dranas'ı yeniden okudum, Melih Cevdet Anday'ı yeniden okudum, Attilâ îlhan'ı yeniden okudum, Cemal Süreya'yı yeniden okudum, Edip Cansever'i yeniden okudum, Hilmi Yavuz'u yeniden okudum.Özdemir Ince'yi yeniden okudum. Metin Altıok'u yeniden okudum. Ahmet Erhan'ı, Şükrü Erbaş'ı ve Altay Öktem'i okudum. Ve Attilâ Îlhan'ın bugünlerde yayımlanan Ayrılık Sevdaya Dahil kitabına geldim. Yaşayan en büyük şairlerimizden, romancılarımızdan, denemecilerimizden, konuşmacılarımızdan biri olan Attilâ Ilhan, ayrıca 'Mavi Hareketi'nin kurucusu, lideri, her şeyidir. Attilâ Ilhan, arka arkaya okura ve edebiyatımıza sunduğu Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum ve Belâ Çiçeği gibi yapıtlarıyla hem genç yetenekleri hem de genç kuşakları etkilemiş, onların peşinden koştuğu, sevdiği, saydığı, taptığı, yücelttiği bir 'ilâh', bir 'efsane' olmuştur. Edebiyat matinelerinde buğıılu bir sesle ve bir aktör edasıyla okuduğu şiirler anında ezberlenmiş, sokaklarda, meyhanelerde, salonlarda tekrarlanmış, Attilâ Îlhan'ın tıkabasa doldurup taşırdığı günler, geceler yaşanmıştır. Berefi, gözlüklü, kasketli, dağınık saçlı tipler belirmiş, boynuna doladığı ve bir ucunu önüne, bir ucunu omuzundan arkasına sarkıttığı kaşkoluyla bir moda yaratmıştır. İnsanın gtderine ışık tutmak Özenle ve değişik bir bakış açısını iletmek amacıyla yazdığı senaryolardan çekilen filmler ve televizyon dizilerindeki özgürlüklerine tutkun, erkek egemenliğinin zırhını eşitlik ilkelerini uygulamaya koyarak vırtan güçlü kadın karakterleri ilgi çekrniş, tartışılmıştır. Ama Attilâ Ilhan, her şeyden önce şairdir. Bir olgudan, bir durumdan, bir yaşanmışlıktan hareket eder. insanın gizlerine ışık tutar, o gizlerin saklandığı dehlizleri, lâbirentleri sezgilerinin ve çarpıcı zekâsmın gözetleme kulelerinden görüp saptar, saptadıklarını usulca, sarsmadan, dağıtmadan alır ve olayların tersyüz edilişlerinden, ters yöne akıtılmalanndan yansıyan hüzün esintileriyle; ruhları yakıp kavuran aşklarla; intihar girişimlerinin buruk, içli ve 'hiçleşmede mutluluk arayan' yapısıyla; yalnızlıkların içindeki acı dolu kuyularda debelenenlerin gri resimleriyle; parantez içine sıkıştırılan bir 'anı'nın loş aydınlığıyla ve daha bir sürü şeyle birleştirerek tuhaf, buruk, ürpertici, her dizesinde serüvenlerden, öykülerden ipuçları, izlenimler bulunan şiirlerin temelini atar. Ama ulaştığı bu sonuçla yetinmez, yaşamı CUMHURİYET KİTAP SAYI 216 SAYFA 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle