Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yol, yolculuk ve menzil "Siyah Bir Refik Durbaş \ Acida" "Refik Durbaş'la son şiir kitabı "Menzü" üzerine... kitabındaki şiirlerinden birinde "yol mu önemli, yolculuk mu/ Nerede menzil" diyordu Refik Durbaş. Ondan da önce 1978'de yayımlanan "Çırak Aranıyor" adlı kitabındaki bir şiirinin adına "menzil" demişti. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan yeni şiir kitabına ise bu kez ad oldu menzil. ENVER ERCAN "iyah BirAcıda " kitabındaki şiırlennden birinde "yol mu onemlı, yolculuk mu/ Nerede menzıl" dtyordu Refik Durbaş. Ondan da once 1978'de yayımlanan "Çırak Aranıyor" adlı kitabındaki btrşıırımn adına "menzil" demişti. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan yeni şiir kitabına tse bu kez ad oldu menzil. Yol, yolculuk, menzil... Durbaş şiirinin başltca izleklennden. "Altp başını gitmeleri" sevtyor çunku. En azından bu duyguyu btr duş olarak yaşattyor ıçtnde .Amaonun yolcu su Raudelaıre'ınkt gibi değil, Baudelaıre "gerçek yolcu yalnız gitmek ıçtn gıdendır" diyordu . O ıse "donmek " ıçin gidiyor'.. Soyleşıyc de bu noktadan başlamak gerektiğini düşünuyorum. Ama once soyleştnin yontemı uzerıne bir öneri getiriyorum Durbaş a Diyorum kı "kitabına" uygun olsun soyleşımız. Madcm kıtabın adı "Menzil", bız de bir menzil btçelım kendtmize. Sozgelimı menzılımız yola çıktıg'ımız yer olsun1 Ama "soz" once Sultanahmet Meydanı'nda dolaşstn, Ayasofya'nın hemen onundekı bahçede çay molast versin, Yerebatan'a uzansın sonra . Sonra Vılayet bmasımn onunden geçstn polıslerealdırmadan, Cağaloğlu Yokuşu'nun başında soluklanstn... Onun da boşuna gidiyor bu oneri. Yürumeye başlıyoruz Menzılı belirlediğımize gorc, gerıye "yol mu onemlı, yolculuk mu " dızesı, daha doğrusu sorusu kalıyor. Ben de soruyorum tabıt... Yol da önemli, yolculuk da... Ben, kendi şiirim dahil, gerçi kendi şıirlerimi hiç ezbere bilmem ya, hiçbir şiiri ezberimde tuta mam. Ama Aşık Veysel'ın ıkı mısraı varki, hemen hergün dilimin ucundadır: "tki kapılı bir handa/ Gidiyorum gündüz gece... Işte bir yol: tki kapılı bir han, yolcu da, gece gündüz demeden giden. Daha çocukken babam bir şey söylemişti: Hiç aklımdan çıkmaz. Bir gün göğsünü açıp göstermişti. "Bak" demişti, "meme uçlarımız sağa ve sola bakıyor, yani ikisi de tam aksi yöne. Memeleri böyle olanın hayatı gurbette geçer. Benim hayatım da hep gurbetlerde geçti." Sonra da Erzurum'dan başlayıp gurbetlerde geçen hayatını anlatmıştı. Trabzon, Edirne, İstanbul, Izmir, Mcrsin, Konya'da geçen hayatını. . Babam m hayatı da biraz benim hayatını mı? Bakıyorum, doğum yerim Erzurum. tlkokul dörtteyim, Izmir. Sonra Salihli. Hep yolları, yolculukları sevdim. Babam su tesisatçılığı yapıyordu. Okullar tatil oldu mu onun yanında çalışırdım ben de. Bellki birinci nedeni eve bir katkı sağlamaktı ama, bunda şimdi düşünuyorum da yolun da buyük payı var. Yani hiç yerleşik olmaya özenmedim. örneğin lzmir'de oturduğum mahallede pek arkadaşım yok tu, hep başka semtleregiderdim. Dediğim gibi yaz tatillerinde de babamla gezerdim. BiryazBergama'da.biryazFoça'da . Yıl 1962 olmaJı. Bergama'da bir handa konaklardık. Sonra sabah erkenden yola çıkılır, dağ köylerinden birine gidilirdi. O dağ koyu ki tepeden bakınca deniz görünürdü. Varlık yayınlarıyla ilk kez bu köyde karşdaştım. Mesela 27 Mayıs'ta Demirci'nin bir köyündeydik. Salihli Demirköprü barajı yapılmıştı. Birçok köy sular altında kalmıştı. Yeni köylerin içme suyu işleri vardı. Babamla o köylerde çalışırdık. Borluidikaldığımızköy... 1965'te üniversiteyi kazandığımda Menemen tarafında Çardaklı diye bir köyde çalışıyorduk. Lisede Istanbul'a gitme düşleriyle geçti günler. Gidip de dönmemek. Bu soruyu ben de çok kez sordum kendi kendime. Hatta kimi zaman bütün kimliğini, kişiliğini, geçmişini ve geleceğini unutarak bir bilmediğin mekana ve zamana yerleşmek düşüncesi yıllarca kafamdan çıkmadı. Ama oraya gittiğinde de yine bir süre sonra yerleşik olmayacakmıydın? Bütün bunlar ilkgençlik günleriydi. Içimdeki ikinci bir yolculuk, özellikle 70'ten sonra Istanbul'da başladı. 12 Mart gelince fakülteyi bıraktım, Cumhuriyet'te çalışmaya başladım. Fakat askerliğimi yapmamıştım. Kimse beni aramıyor, ben de kendimi arattırmıyordum. Fakat askere gitmediğim için de pasaport alamıyordum Bu da kendimi bir büyuk hapisanede hıssetmem demekti bir anlamda. Türkiye ile sınırlı bir büyük hapishane. Yundışına çıkamama hıncını ben de bütunTürkiye'yidolaşarakçıkardım. Ne mi yapardım? örneğin I larem'den ilk kalkacak otobüse binerdim. Nereye gidiyor? Samsun'a. Giderdim Samsun'a, iki gün kalırdım, yıne ilk rastladığım otobüse binerdim, ver elini örneğin Eskişehir. Yani öyle planlı programlı geziler değildi bunlar. Evlendikten sonra bile tatilimin ilk onbeş gününü eşimle, kalan H gününü kendi eski usulüme göre yolculuklarla geçirdim. Şimdi mi? Şimdi ben yol aramıyorum, yolculuk beni bulursa gidiyorum anık. Ama bir otuz yıl var ki, Türkiye'de gezıp görmediğim hemen hiçhir yer kalmadı. Bir I lakkarı, Tunceli bir de belki Çukurca'ya kadar gittim de I Iakk»ri'ye gıdemedim. İki kez nıyet ettim. Bir keresinde Van'daydım, kardan yol kapalıydı. Gidemedim. Bir seferinde de ancak ÇukurcaVa kadar gidebildim. Ûstelik benim yolculuklarımın zamanı ve mevsimi de yoktur. örneğin Kars'a 50 yıldır kışın hiçbir gazetecinin gitmediği mevsimde gittim. Bakın afVsiklopedilere Kars'ın hiç kış resmi yoktur, hep yazın çekilmiştir. Erzurum'a da öyle. Bir gün Oltu taşınm şiirini yazmak düştü aklıma. Şubatta, atladık üçüncü mevkı bir trene ver elini Erzurum... Neysebunun hikâyesını sonra anlatırım.lşte bütün bunlardan bir menzil kaldı, söz ve yazıya dökülen menzil. Bu yolculuklar kimi bir mısra olarak şiire düştü, kimi bir paragraf olarak yazılara Yol da bitse, yolculuk da bitse o menzil hep var olacak, yaşayacak içimde. Ben de bu dünya da bir menzi] değil miy im 5 Keyijle dinlıyorum Durbaş'ı. Belki de ilk kez şimdi açtyor kendıni bu kadar. Ve yol, yolculuk tutkusunu daha tyt anlıyorum. Sultanabmet Meydanı'ndan geçerken banklarda oturan msanlargoruyoruz. 72,5 mılletten bir insan kalabalıg't. Yemekpaydosu zamanı ya, çevrede çalışan ktzlı erkeklt ışçıler devararalarında. Durbaş ın şıırlennde ber zaman yerı olmuştur onların. Ama son ydlarda yazdtğt şiirlerde izlerigörülmüyorpek. Bu bıraz da Durbaş'ın kendi içine donuk btr söylem gelişlirmesınden mı kaynaklamyoracabaPÎabıı onun yorumu daha önemli. Işçiler görülmüyor artık şıirlerimde, bu dünya görüşümün değiştiğinden değil, menzüin değişmesinden. Bazı şeyler gerçekten bitti, bazıları yanlışhkla... Yanlışlık demek de doğru değil ama, şimdi açıklarsam ona da bir ad buluruz sanırım. Birincisi daha şiire başladığım ilk günden hep şuna dikkat ettim: Yaşadığını ya/mak. Şimdi ben işporta yapıyordum, bunun şiiriniyazdım. Hanlarda yaşadım, bunun şiirini de, Oltu taşı peşine düştüm, bunun şiirini de. Peki ben şimdi nasıl yaşıyoCUM H U R I YET KİTAP SAYI ı. 1 S AY F A 8 t>, • o ı. r l > ı ' ı 198