05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

lar. Tecavüze uğrayan kadın, Hollanda'da da uygun davranışlarda bulunmamakla suçlanabiliyor. Ne babalar, ne de erkek arkadaşlar "kadının çocuğu" ile ilgili bir sorumluluk almaktan hoşlanıyorlar. Ve erkekler, seviştikleri kadına hep "kendi güçleri" ile ilgili sorular sormaktan hoşlanıyorlar. Prens beyaz atı öldürdü NIYAZIZORLU Kadınlar Arasında Anja, Danimarka'da bir adadaki kadın kampına katıldığında, kadınların birbirlerini değerlendirmelerinde de "erkek bakış açısının" etkin olduğunu fark ediyor. Şişman, göğüsleri sarkık, sıska, bacakları kalın vb. gibi değerlendirmeler, erkcklerden aktarma. Kadının, her yaşta, yalnızca kadın olduğu için, anne olabüeceği için güzel olduğunu keşfediyor. Kadınlar arasındaki dayanışma duygusu, onu önceleri yadırgadığı kadın kadına ilişkiye kadar götürecektir. Ama bir kadına âşık olmanın getireceği duygusal sarsıntılar ve hayal kırıklığıyla, bir erkeğe âşık olmanın getireceği hayal kırıklığı arasında pek fark yoktur. Bunu yaşamak ve fark etmek, Anja'yı ikinci romanında cinsel tercihini değiştirmesiyle ilgili açıklamalara götürmüş. Utanç Bitti bu tercih değişikliğini sezdiriyor. Polltik Olanla Kişisel Olan Anja Meulenbelt, kendi öyküsünü anlatarak bir çözümleme yapıyor. Ne kadarının belgesel, ne kadarının kıırgusal olduğunu bilemeyeceğimiz bu anlatımdaki amacını şu satırlarla da saptayabiliriz: "Politik olanla kişisel olanı ayırmanın kapitalist anlayışın belirtisi olduğunu kavrıyorum. Kadınla erkek arasındaki ayrımın üretim ve yeniden üretim arasındaki ayrımla ilintisi var. Ve duygusal özelliklerimizle ekonomik konumumuz arasında ilinti var. Ev kadınları ise ekonomi ve özel yaşam arasındaki bağlantı noktası" (s. 284). Kitabın bitiş satırları ise Utanç Bitti'yi basit bir özyaşam öyküsü sanacak herkese: "Eğer her şeyin düşe kalka kendi utancından kurtulmuş bir kadından, bütün diğer hikâyelerden kopuk bir hikâyeden ibaret olduğunu düşünüyorsanız, o zaman beni anlamadınız." Bu satırları okuduğunuzda kitabın başına dönmek isteğini duyabilirsiniz. Toplumsal ve sürekli olanı daha iyi farketmek için. • Utanç Bitti, 'Kişisel Bir AnlatıV Anja Meulenbelt/ Almanca'dan Çevıren tlknurtgan/ Ayrtntı Yayınlanl 309s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 8 8 "soluk almak için çırpınarak batıyorum yavaş yavaş onun eli olmayınca | boğuluyorum" Adına dünya dediğimiz ve rengi ya da anlamı giderek solan küre üzerinde, işaret parmağınızın dolanacağı her noktada kadın olmak benzer zorlukları ve zorunlulukları barındıran bir olgudur. Yaşantılardaki acı farklılıkları, bir rengin sayılabilir tonları olmasından öte bir şey ifade etmez. Cinslerin egemenlik alanları herkes ve her yer için belirlenmiştir. Bu nedenle Hollandalı yazar Anja Moulenbelt çirkin, kepçe kulaklı bir kızdır ama, "olsun", sahip olduğu kişilik, bedeninin taşıdığı bu utancın(!) özrü olabilir. Ne var ki sunulan bu çözümler, Anja'nın kişiliğini suçluluk duygularıyla tıka basa doldurmaktan başka bir işe yaramaz. Zamanla bu kişilik, karşıtını yaratmanın yollarını aramaya başlar; Anja'nın biri, uyumak için çirkinliğinden sorumlu olduğu oyuncak bebeğini seçerken, diğer Anja da kuşatmayı yarma girişimlerinde buIunur. "Okulda benden nefret eden öğretmen, dikkafalı yumurcak diye azarlardı. Bir gün haddimi bildirmek için başarısız bir girişimde bulunarak bana vurdu, ben de sersemleyerek masanın üstüne düştüm. Babam, bunu mutlaka haketmişsindir, dedi." 16 yaşında hamile kalıp evlenen Anja, "Karıkoca adlı, dört ayaklı bir hayvan" olmaya ancak üç sene dayanabilir. Boşandıktan sonra, ailesinin sağladığı burjuva ayrıcalıklarını reddederek, eğitimini bıraktığı yerden sürdürmeye karar verir. 70'li yıllar Hollanda'da ikinci kadın hareketinin yükseldiği yıllardır. Bu hareket içinde Anja bir sosyalistfeminist olarak aktif çalışmalarda bulunur. Ancak feminist olduğu için sosyalist, sosyalist olduğu için de feminist olarak kabul görmez. "Kadınlar arasında onca dayanışma içinde yaşadığımız esrimeden sonra bir hayal kırıklığının geleceği kesin di. Bir zamanlar hareket in anası olarak kabul ettiğim Andrea Burnier (...) benimle aynı kürsüde konuşmayı reddediyor, çünkü, solcu olduğumu duymuş, bu durumda feminist olamazmışım. Onun mektubunun kopyası elime geçtiği gün beni Sextant'tan sürme kampanyası hazırlayan bir KP'liden de mektup geliyor. O da, feminist olduğum için solcu olmadığımı öne sürüyor. "Hareket içindeki bu saldırıların yanında, karşı cinsle olan ilişkilerinde de incinmelerinin yinelenip durduğunu görür. "Sevgililerim aşırı sek se düştüğümü düşünürken ben aslında soğuk ve sekse uzak hissediyorum kendimi. Sadece yalnızken, üçünden biri yanımda değilken doyuma varabiliyorum. Kendisinin benimle yatmaktan zevk aldığı kadar benim de ondan zevk alıp almadığıniı soran üçünden biri yoksa yanımda." Cinsel devrim kendimizi ve elbette korkularımızı ardına gizlediğimiz koca bir balondur; seks ve aşkı ayırabilecek kadar çağdaş kılamamıştır bizi. Sevişmelcr 'ulu tanrı penis adına' yapılır. Kadınlar düzenli koltuk altı tıraşları olurlar. Kadınlar kendilerine erkek gözüyle bakmaktan vazgeçemezler. Kadınlar avuçladıklan vajinalarını, erkeklerin yüzlerine tutarak, "Daha önce böylesini gördün mü? Güzel mi, ha? Güzel mi?" diye soramazlar.' Kadınlar erkeklere kendilerini sahici olarak dinletemezler. Kadınlar kocalarına değil, 68'li yıllarda devrim için çalışmış yoldaşlarına kahve pişirdikleri için eşitliklerini koruduklarını düşünürler. Kapital'in okunup tartışıldığı eğitim grubunda iki kadın, giyim üzerine fısıldaşarak, kadınlıklarını gizlemeye çalışarak konuşabilirler. Ama, "sıkıntı uç noktaya geldiğinde kurtuluş da yakındır."... Bütün düz cümleleri soru cümlesine dönüştürmenin zamanı gelmedi mi? Sonraları Anja Maulenbelt, ağırlıklı olarak lezbiyenlerin katıldığı Femo kampıyla, sosyalistfeministlerin kampı arasında gider gelir. Femo deneyimiyle Anja, "cinselliği nesnesinebağlayan kavramlar"dan uzaklaşmaya başlar. Kendi bedenini tanıdığı ve ondan zevk aldığı noktada utanmayı bırakır. Sevgilisinin karısıyla(!) dertleştikleri bir gece lezbiyenlikle tanışır. "Ben, seni sevdiğimi kastediyorum, diyor. Ve ancak kavrıyorum. Bir erkek söz konusu olsaydıçoktan anlamıştım (...) Gururla orgazma varıyor, utanmadan, yüksek sesle. Ve sonra ben, Anna, diyorum, niye bu kadar bekledik ki."Yüreğinizde, "karnınızda kelebekler uçuşturan" sohbet anları vardır. Ertesinde sevinçten uyuyamadığınız ve düşlerinize taşımayı istediğiniz anlardır bunlar. Anja Meulenbelt'in 'Utanç Bitti' adlı otobiyografik anlatısı gibi dürüst ve içtendirler. Yakalamak için uğraştığınız ama, yakalanmaya katlanamadığınız yaşantıları kırmaya da yararlar.Bana ve feminizmin çekiciliğine kapılmış diğer erkeklere de ne oluyor? "Yumuşaklıktan, ağlamaktan korkmayan, beklemesini bilen, baskın olmak istemeyen, öylesine çaba gosteren yeni erkekler. Kendimi onlardan sorumlu hissetmek istemiyorum (...) Geçmişlerimiz öylc farklı ki." Yine de ben, göğüs uçlarını saran killarla güneşlenmesinden utandığım için, Sevgili Elifin beni bağışlamasını istiyorum.B ,SA,Y{A 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle