Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Romanlartmzın Ayşe Kadım (Molla Mahmut'un anası) ile Ayşe Teyzentz arasmda bağ kurabtlır mtytz? Okurlarınız tçtn açtklar mısınız? • Tabii, aynen. Şunu eklemek ibtiyorum buna. Onun anlattıklarını, babamın anlattıklarını romanın gereği olarak bazılarını atarak, bazılarını ekleyerek kendi dünya görüşüme bağlayarak yazdım. Ulusal Kurtulus Savastmtzın adsız kahramanları ulduğu gibt, ulusal uyanıst çelmelemeye çalısanlar da vardı. Hacı Nun, Imam Ziver, Kadir Ağa, Testicı Bayram vb.... Imam Zıver'le amlanmzın Bayburtlu Hocası arasında btr koşutluk var. Ktsısel çıkar savasımınm ınsanlart bunlar. Bu lur ınsanlann toplumsal barısı ters yönde etkıledıkleride birgerçek. Bunu biraz açar mtstnız? Kurtuluş Savaşı'nı yazarken olumlu, olumsuz tipleri belirtmek gerekir. Her sınıftan, her katmandan olumluolumsuz insanlar rol oynamış. Bugün de öyle... Türk aydınlanma eyleminde ne çok tipleri her gün görüyor ve yaşıyoruz. Sağlamlar, çürükler, çıkarcılar, toplumdan yana namuslu insanlar hepsi iç içe... Oylumlu bir rumanda buıılann hepsi elbet yer alacak. Bmbır yoksulluğun ıçınde ktvranmalarına karsın, Anadolu köylüsunün ülke severliğinin kökleri nereye uzanır? • Binlerce yıldır bu topraklarda kök salmış, bu toplumu ayakta tııtmuş, Türk kimliğini sürdürüp getirmiş bir halk var. Her türlü acılardan namusuyla sınav verip Atatiirk gibi bir önderi bulunca arkasına düşüp bugünkü devleti yaratmış, desteklemiş bir halk. Ben hep bu halka güvendim. Bu üç cıltltk romammzda kiştler surekli olarak birbirleriyle konujuyorlar. Bunu öteki romanlartmzda da göruyoruz. Pek çok öykünüzun kurgusu da böyle. Bu sizin yazma biçeminiz midir? Bu bir roman anlayışı. Kişileri konuşturarak,, aralanndaki farkı, iç dünyalarını bu yolla belirterek, yeri geldikçe betimlemeleri de yaparak yazıyorum. Bizde ve dünyada böyle çok roman yazılmıştır. Elbet kendi özelliklerim de vardır. Bunu okurlarveeleştirmenler belirtebilir. Savaş sonrasmda Molla Mabmut'la Haceli guzel olusumların beklentisı içindedirler. Bu beklentt uzun bir surecı alır onlardan. Yoksulluk, faizcilerın kıskacına düsüş ve Hacı Nun gıbtlenn yenıden öne geçtfi onlarda bir duikırtklığma neden olur. Savas sonraundd köylülerin beklentılenne neden yanıt verılemedt? Bu bir gerçek. Yeni kurulan devletimiz, Osmanlı'dan kalan bürokrat takımının elinde halkımızın beklentilcrine uygun yanıt verememiştir. Halkımız lehine Köy Enstitüleri eğitim biçimi dışında hemen hiçbir atılım yapılamamıştır. Köy F.nstitüIeri de altı yedi yıl ıçinde kapatılmış, yerine imam hatip liseleri kurulnuışt ur. Ve Haceiı... Kartsım vttırtr, sonra da tam bir yalnızlık ıçınde bulur kcndini. Teselliyi Tactm Dede'ye stğınmada bulur. Hacelt'nin C U U H U R İ Y E T K l T A » SAYI 1 9 1 Ali Püsküllüoğlu'nun kaleminden halk öykülerimiz Halkımızın yaşattığı yapıtlar Ali Püsküllüoğlu, halkımızın malı olan ve halk arasında yaşayan öyküleri ve anlatıları derleyen iki kitap yayımladı: "NasrettinHoca" ve " Türk Halk Öyküleri". Püsküllüoğlu, öyküleri çocuklar için yeniden yazmış. MUZAFFER UVCUNER li Püsküllüoğlu, halkımızın malı olan ve halk arasında yaşayan öyküleri ve anlatıları derleyen iki kitap yayımladı: NasrettinHoca, Türk Halk öyküleri. Nasrettin Hoca adlı kitap, Nasrettin Hoca tıkralarının marzunı olarak yazılmışlarını içermektedir. Resimlerle süsleıımij bulunan kitapta 31 fıkra yer almıştır. Bilındiği üzere, Nasrettin Hoca, 1206 yılında Sıvrihisar'ın bir köyünde doğmuş; Konya'da medrese eğitimı görmüş ve sonra da imamlık, vaizlitc, gölge kadılığı (kadı yardımcılığı) ve kadılık yapmış birlcişidir. Uzun süre Akşehir'de yasamış, oıada ölmüştür. Mezarı da oradadır. Nasrettin Hoca'nın hazırcevaplığı hep söylenmektedir. Hoca, halkı iyiliğe, doğruluğa, gerçeklere yönelten bir kişiliide çıkıyor karşımıza. rıkralarında bunl?rı esprili bir söylem içinde buluyoruz. Hemen belirteyim ki, bugün halk arasında yaşayan ve yeri geldikçe söylenen fıkraların tümünün Hoca'nın olduğu söylenemez. Bu arada, fıkraların anlatımında da kişilere göre, bölgelere göre değişiklikler bulunmaktaaır. Hangi fıkraların özgün olarak onun olduğu elbette bilinemez. Bazılarmın savı, içki ve sarhoşluk ile ilgili fıkraların onun olmayacağıdır; çünkü, Hoca'nın içki ile yakınlığı yoktur.Hoca'nın fıkraları cok eski yıllardan bu yana toplanmıştır. tflt derleme kitapları Letaifi Hoca Nasrettin genel başlığı ile çıkıyor karşımıza. Başka ülkelerde yaşayan Türkler ve özellikle Yugoslavya da yaşayanlar arasında da bu nkralar yaygındır. Nasrettin Hoca'nın fıkralarımn manzum olarak yazıldığını da biliyoruz. Sözgelimı, Ateşzade Mehmet tzzet Paşa, bazı fıkraları manzum olarak yazmıştrr. "Al abdestini Pabuşumu ver" ile "Olmasun bir kavm içinde nüküm ve evzân muhtelif bablıklı fıkraları anabilirim burada. ürhan Veli de tıkralardan bazılarını manzum olarak yazmış ve yayımlamıştır. Daha başkaları da var elbette, hepsıni savmaya gerek vok. Püsküllüoğlu, fıkraları manzum olarak düztnlerken daha çok çocukların kolayca anlayacağı bir söyleşi uygulamıştır. Bu manzumeterde ölçü ve uyak kaygısı pek yoktur. Ateşzade ise aruz ölçüsünü kullanmıs ve uyaklara önem vermiştir. Uyaklar ikişer dizelik olarak yapılmıştır: Batmana tutmuştur elbette nükumet bir ayar Şunu bir mi'yara uydurursan hükumetcenevar! Köyümüzde çok zamandır kıyye, hatman muhtelif. Olmasun bir kavm içinde hükürr ve evzân muhtelif. Bir fıkranın son dört dizesi böyledir. Püsküllüoğlu, uyak konusunda özgür davrandığı gibi dizelerin bölümlenmesinde de özgür davranış içindedir. Sözgelimi, "Suç" adlı fıkra örnek olarak gösteruebilir. Onun ilk iki bölüğü şöyledir: Kavun karpuz ekmiş Üç bes dönüm bizimki Ve beklemiş Kavun karpuz düşüyle yazı. Gözü gibi bakmış Bostanına, Katmıs geceye gündüzünü Temizlemiş otunu çöpünü Sulamış. Böyle uzayıp giden bu fıkrada ilk bölük dört, ikincişi beş dizeden oluşmaktadır. Sonra da ikili, altılı, dörtlü, üçfü bölükler geliyor. Görüldüğü üzere, Püsküllüoğlu, çocukların kolayca anlayabileceği bir dili, bir söyleyişi yeğlemiştır. Çocoklar için önemlı bir okuma ve yönlendirme kitabıdır. Püsküllüoğlu'nun ikinci kitabı Türk Halk öyküleri'dir Bu kitapta Emrah üe Selvi, Ferha: ile Şirin, Hurşit ile Mahmihri, Sürmelibey ile Telli Senem, Arzu ile Kamber öykülerini buluyoruz. Bütün halk öyküleri bu kadar değil elbette. Püsküllüoğlu, halk öykülerinin bazılarını daha önce yazmış ve DurJar Türkiye radyol.ınnda halka sunulmuştu. Kitapta, orada su.ıulan 12 öyküden yeniden yazüan Lu öykülere yer vermijtir.Püsküllüoğlu, bu öyküleri de çocuklar için yazmıştır. Halk anlatıcılarının anlattıklanna bağlı kalarak, anlatımda onlara yaklaşarak, çocukların kolayca anlayabileceği bir anlatıma ve dile yönelmiş bulunmaktadır. öykülerin başında birkaç satırlık bir sunuş yapmış, sonra da anlatıma geçmiştir. Anlatımı yaparken, koşmalar ve soyfeşileri olduğu gibi asıllarına uygun olarak yerleştirmistir. Sözgelimi, Emrah ile SeKı öyküsünde, Ercişfi Emrah'ın, öykünün aiknda da görülen koşma ve atısmalarını buluyoruz. Ferhat ile Şirin de de uygulama aynıdır; Ferhat'ın ve Şirın'in manzum olarak söyledikleri aslına uygun olarak yerli yerine konulmuştur. ö b ü r öykülerde de uygulama avnıdır. Renksiz resimlerle de (Şükran Sel'in resimlerı) okura yaklaşan kııap, bu övkuleri sevenlere ve okuma merakında olanlara seslenmektedir. • Nasrettin Hoca//1// Püsküllüoğlu,/ manzum fıkralarjArkadaş Yayınt, Ankara 1V93 (}.baskı),/lWsay/a./ Türk Halk öyVü\cn,ArkudaşYaywıAnkara 1993(2 baskt)/lO4say/<i. SAYFA 5 olusunu lacım Dede'de bulurlar. Aradiğım bulamamanın tam bir düşkırtkltğt mtdır bu? Evet, halkımız kendi yazgısıyla başbaşa bırakılınca birtakım geri eylernlerin ıçine itilir. Romanımda Haceli bunun simgesidir. Bugün halkımızın büyük çoğunluğu Haceli'nin durumundadır. Tactm Dede, Keçeci Dede.. yoksul halk katmanlanmn birer sığınağıdtr. Bu "dede "lerden kurtuluşu nerede buluyorsunuz? Çağdaş ve laik bir eğitimde buluyorum. 1950'lerden sonra gittikçe açılan bir kapıyla halkımız yeniden gerici akımlara terk edildi. Molla Mahmut'un uvey oğlu Selim'in eğitmen kursuna katılışt ona az çokguven veren btr olay oluyor. Beklentesınin bir ucundan tutabildi midersiniz? • Türkiye'de eğitmen hareketi, arkasından gelen Köy Enstitüleri halkımızı çağdaş bir toplum olmaya yönelten adımlardı. Bin yıllık karanlığımızdan kurtulabilecektik. Egemen güçler yarıda kestiler... Molla Mahmut'un oğlu Galip "Ben okuyacağım boba. Selim abim beni okutacak"der. Bu KöyEnsitüsü olgusunasurükleyen bir ım mıdir? Yeni romanımz bu yone doğru mu yönelecek? • Evet, bu diziyi beş tilt olarak tasarlamıştım. Galip Eğitmenli okuldan sonra Köy Ensititüsüne gidecek ve roman o yılları kapsayacaktı. Gerçi "Ortakçının Oğlu" adlı roman ım bir ucudan bu konuyu işjer. Son oykulcrınızde daha çokgençlerle kcnt insanlartna yöneldig'inızı gorüyoruz. Sız bir bozktr yazarısımz. Bu yonelişın nedenıni okurlarımza açıklarmtstnız? • Her yazar çevresini, tanıdığı insanlarını, günlük izlenimlerini yazar. Uzun yıllardır kentlerde yaşıyoruz. Kentlerde öğretmenlik yaptım, gençlerle yakın üişkilerim oldu. Bunlar bir ölçüde yazdıklarıma yansıyor. Son öykülerimde kentten, gençler arasmdan konuları ele aldım. Ben aslındn köykenr yazarı ayrımı yapmıyorum. Bir yazar iyi tanıdığı, etkilendiği her çevreyi yazmahdır. Bizleri köy yazarı deyip küçümseyen çevreler aslındahaksızlık ediyor!ar. Biz kentlerden de söz eden öyküler yazdık. • A