05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

niden yaşamayı göze alabilir mi? îlkbaharın yalnızca çocuklukta duyulan o eşsiz kokusunu yeniden duyabilmek için bütün bir hayatın acılarını göze alabilir mi? Tunner'in bir rüyasından çıkan bu soru, romanın ikinci anahtar öyküsü. Bu soruya zamanında yanıt veremiyor insanoğlu. Yaşamı, yaşamın amaçlannı arayanla, her şeyi kolayından alanın çatışması, varoluş acıları bir romana gerekli akıcılığı sağlayamazdı. Bowles, Kuzey Afrika'da serüvenler, aşklar, hastalıklar, Çöl'deki öteki Batılılar, çöl göçebeleri (belki de Berberiler), yabancı gazetecilerle, hatta her Batılı için çekici "harem" öyküleriyle sağüyor romanın akışıru. Kahramanlar, bütün bu serüvenlere katılırken hep kendi bakış açılannı koruyorlar. Sinekler, çöpler, kayıtsız insanlar, develer onların iç acılarını belirten, altını çizen, neredeyse hareketsiz bir dekor oluşturuyor. Serüvenin en çarpıcı yerinde bile Araplar sanki yalnızca bir "bahane." Çöl şehirlerindeki gökyüzü de kişileri daha karanlık bir şeyden, felaketlerden ve ölümden korumakiçinvar. Bowles, klasik üçlü aşk öyküsünü, BatılıDoğulu çatıjmasını anlatımıyla yenileştiriyor. Bir Arap otelindeki, bir sofrayı anlatışı gibi bir 15de düşürüyor kimi zaman aynntılara. Küçük bir kahkaha: "...o gururlu uygarhk kanıtlarına baktı... Cilalı masaların üzerine sofra örtüsü yerine kâğıt yayılmıştı.. Tuzluklar ağır camdandı. Açılmış şarap şişelerinin boynuna aynı renkten peçeteler sarılmıştı." Ve kahkahaız bir başka ayrıntıyla boğazınızda kalıyor: "Bıçağın ucu masanın tahtasına saplanmıştı. O ucun tam altında bir hamamböceği göze çarpıyordu. Bacaklan hâlâ hafif hafif sallanmaktaydıböccğin." Paul Bowles, Çölde Çay'da, "biten bir aşkın aranması, yeniden yaratılmaya çalışılması" temasını yerleştirmiş anlatımına. Port, Kit'i sevmektedir. Daha doğrusu onun için sevmek demek, Kit'i sevmek demektir. Ama "çoktan beri sevgi kalmamıştı, sevgi olanağı bile kalmamıştı (...) Kit, nasd her zaman içinde taşıdığı o korkuyu silkip atmayı başaramıyorsa, Port da kendini hapsettiği kafesten kurtulamıyordu. Uzun zaman önce kendini sevgiden korumak için yaptığı kafesten." Bu iki insanın birlikteliğindeki dramı, kadın sezmektedir: "Sık sık aynı tepkileri göstermelerine, aynı duyguları hissetmelerine rağmen, hiçbir zaman aynı sonuçlara varamadıklarını, çünkü yaşamdaki amaçlannın birbirinin tcrsi olduğunu görmek ona hüzün veriöyordu." Çöldeki Çay, çeşitli noktalannın altını çizerek, çeşidi yorumlara vararak okuyabileceğiniz bir roman: Varolmanın nedeni, kadınerkek farklılığı, aşkın bedensel mi beyinsel mi olduğu, Doğu insanı ile Batı insanı arasındaki fark, gerçek huzurun nerede aranmasıgereği..vb. Bertolucci'nin sinemadaki yorumunu seyretseniz bile. D Debra Wlnger ve John Malkovlch Çölde Cav'da K I T A P T A N B Giriş kapısının karşiMndaki bir odaya yüriidülcr. Muhammed içeriye baktı, duvarın önündeki sedirde oturnuıj erkelderden bazılannı sclamladı. Içeri girdi, Port'a da kendisini izlemesi için işaret etti. İçerdekiler onlara ver açtılar, onlar da ötekilerle birlikte yerleşip oturdular. Bir çocuk çabucak ikisinin çay siparişini aldl, odadan koşarak avlııya çtktı. Muhammed az sonra yanında oturan adamla sohbete başlamıştı. Port arkasına yaslandı, çay içip erkeklerle çene çalan kı/.ları seyretti. Karşı tarafa, yere oturmuşlardı. Port bir çirkın hareket görmeye, pis bakışlartn bir imaMnı sezmeye çalıjtı, hiçbiri bulamadı. Onun anlayamadığı bir nedenle, ortalıkta bir yığın da küçük çocuk vardı. Loş bir avluda oynarkerı terbiyeli ve sessizdiler. Sanki avlu bir genelevın degil, bir okulun avlusuymuş gibi. Bazıları odalara giriyor, erkcklcr onları kucaklarına alıyor, sevgiyle davranıyor, yanaklarını okşııyor, ara sıra onlara kendi sigaralanndan bir nefes çektiriyorlardı. Çocukların bu ortak iyilik havasına eğilimli olmasr herhalde büyüklerin onlara rahat ve iyi davranmasından, diye düşündü. Küçüklerden bıri ağlamaya başlarsa, erkekler gülüyor, ellerini sallayarak ona u/akla>masını söylüyor, o da hemen susuyordu. Şişman, siyah bir polis köpeği salınarak bir odadan bir odaya dolaşmakta, ayakkabıları koklamaktaydı. Herkes ona hayranlık ünlemleri yöneltiyordu. Köpek onların oturduğu odanın kapısına geldiğinde Muhammed, "Ain Krorfa'nın en güzel köpeği" dedi. "Albay Lefilleul'ün. Demek o da burada bu ak$am."... (...) Çocuk elinde çaylarla gelirken yanında ikinci bir çocuk daha vardı. On yaşından fazla olamazdı, ama eskimiş, yumujak bir yüzü vardı. Port , Muhammed'e onu gösterdi, fisıldayarak çocuğun hasta gibi göründüğünü söyledi. Yandaki odanın orta yerinde, müzisyenlerın önünde, bir kız dans ediyordu... Yaptığı hareketlerle dans denilebilirse tabii. İki eliyle bir sopayı başının arkasinda tutmaktaydı. Hareketlerı yalnızca boynuyla ve omuzlarıyla yapıyordu. Gülünç olmanın sınırlarını zorlayan bu zarif hareketler, ona eşlik eden müzik türünün tam bir karşılığı gibiydi. Ama Port'u etkileyen, dansın kendisi olmaktan çok, kızın uyurgezer haliydi. Yüzündeki gülümseme pek durağandı... B 0 L 0M Af rlka'nın glzeml, aşk , vabancılasma ve Batılı İçin oldukça çsklcl olan Harem öykülerl: "Cölde Cav C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI S A YF A 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle