Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ona doğru tırmanmaya devam ettim. Bunu yapmak zorundaydım.' Aşırı püriten geçmişi, cinselliğini bütünüyle bastırnıasına yol açmıştır. Bu nedenle onda "...birine fiziksel olarak dokunmaya karşı her zaman bir çekingcnlik, zorlanma vardır." Dokunulmaya da dayanamaz. Oysa iyilik dolu, sevgi dolu bir insandır Hannah. Singapur'da bir kadın çamaşırı satıcısıyla yaşadığı çarpık "cinsel deneyinV'i hile "acıklı' diye lanımlar; "pis" değil. "Insani olan hiçbir şey beni tiksindirmez, katı yüreklilik ile şiddet dışında", diye yanıtlar Shannon'ın alaycı sözlerini. Olümleri yaklaşan yoksul yaşlıların, yoksul aiteleri taraiııulan "ölümlerini ot yataklar, hasırlar üstünde tamamlasınlar" diye bırakıldıkları Şankay'daki "Ölümevi'ne ölen yüzleri çözmek için giden Hannah, önce iğrenip kaçar. İkinci gidişinde, ölüm yataklarının yanına konan "küçük çiçekler, afyonlu şekcrlcr, dinsel amblemler" gibi "küçük, rahatlatıcı şeyler"i görür bu "şeyler'e sarılan yonsulların gözlerindeki "Güneş Takımyıldızının yıldızları kadar parlak" son hayat ışıkları Hannah'yı çok etkiler hayatında gördüğü en güzel şeydir bu. Yalnızlığa, umutsuzluğa direnmeyi, kendine küçük mutluiuklar yaratmayı böyle böyle öğrenir. İguananın Gecesi'nde yalnızlığın çarpıcı boyutlarına, hüznünc tanıklık ederiz. Büyükbabası ölünce yalnızlığı nasıl göğüsleyeceğini merak eden Shannon'a, yalnızlığın yaşamın temel öğelerinden olduğunu söyler Hannah birlikteliklerde de egemendir yalnızlık, kalabalıklarda da: "Ah, hayır, Bay Shannon, kendinizi aldatmaya kalkışmayın, birlikte yolculuk ettiğiniz biri biç olmadı. Her zaman yalnızdınız, sizin deyiminizle, hayaletten başka kimse yoktu yanınızda. Tek yol arkadaşınız oydu. Hiçbir şey, hiç kimse sizin yanınızda dcğildi." Shannon'ın birlikte yolculuk etme önerisini geri çevirir yalnızlığı dışta bırakan eksiksiz bir ilişki, hele hele yitik iki kişi arasında, olanaksızdır. Rebberlik işini kaybedince "Çin'e yüzmeye" kalkışan Shannon'ın bu krizi atlaıabilmesi için tıpkı verandanın altındaki iguana gibi bağlanıp tutsak edildiği üçiincü perdede, çaresiz, inançsız, yapayalnız iki insanın birbirlerine yaklaşma, yardım etme çabaları, sonra da kurtuluş umııdu göremeyip, kendilerini çekmeleri anlatılır. Atlatüması o giiç gecede Hannah, arada derin soluklar alarak, Shannon'a haşhaş tohumu çayı içirerek onun sakinleşmesini bekler daha tazlasına gücü yoktur. Gecenin sonıında, Hannah'nın "anlayış'ı, "yardım etme isteği", Shannon'ı "Çin'e yüzınekten" alıkoyar. Bağlandığı hamaktan kendi kendini çözüp kurtarır, hatta "Tanrı yaratığı" bir başka tutsağı, iguanayı da özgürlüğünekavuşturur. Işık, müzik gibi plastik öğelerin öne çıkmayacak biçimde ölçiilü kullanımı, perdeler arasındaki nefis sinemaya özgü geçişler, zengin imgeler, etkili simgeler, Tennessee Williams oyunlarında genelde bulunmayan sağlanı bir dramatik yapı, salt Âmerikan tiyatrosunun değil, dünya tiyatrusunun da en iyi çizilmiş oyıın kişilerindcn Shannon ve Hannah, iguananın Gecesi'ni önemli bir tiyatro yapıtına dönüştüriir. Hepsinden öneınlisi, konuşma dilinin şiirini her zaman yakalayan Williams'ın bu oyunda ozan duyarlığını en üst noktalara göıürmesi, "ijairaneliğe" kaçmadan, yer yer bir "şiir tiyatrosu yaratnıasıdır. iguananın Gecesi, düşünce boyutıı zengin, insanı sarsan, lıüzünlendiren, önemli birovundur. • MetinAltıok'la, şiiriveyenikitabı Süveydâ üstüne Güzelliğin bedeli acı Süveydâ / Metin Altıok / Korsan Yayın 58. s. / 10.000 TL. HÜSEYİN ATAB»? Bir ürünün sanaı yapıtı sayılahilmesinin ko^ulları vardır. Bunl.ırın en önemlisi de estetik boyııtnır. Kstetik boyut, türiine göre \apıtı okuyanı, seyredeni ya da dinleyeni günlük yaşamın kısır ıl()ngüsünden çekip çıkararak kişiyi düşünmeye ve yaşamı yeniden yorumlamaya, yeniden üretnıeye yönelten öğedir. Sanatçı bu işlevi her yapıt için kurguladığı biçimle gerçekleştirir; diye düşünüyorum ve Metin Altıok'a soruyonım: Bir konuşmanızda, "şiire biçimsel olarak yaklaşmak ve oyalanmak boş bir çabadan başka bir şey değildir" diyorsunuz. Sizce şiirde biçimin işlevi nedir? Sadece bir disiplin olayı mı? ü tartışmanın temelinde şiirde öz ve biçimi iki ayrı öğe olarak değerlendirmek yatıyordıı. Hatta bıınların birbirlerine göre öncelikleri tartışılıyordu. Oysa bu, şiirdeki öz ve biçim ilişkisine yanlış bir yaklaşımdır. Bir şairin özü sözcüklerle açımlama çabası, biçimi de beraberinde getirir. Çünkü şiirde öz ve biçim bir kâğıdın iki yüzü gibi birbirinden ayrılamaz bir bütündür. Bu durumu, bir tohumun içindeki özün belli bir biçimde çimlenip büyümesine benzetebiliriz. Nasıl tohuma biçim dışardan eklenmiyorsa, şair de usuna bir tohum gibi düşen şiirsel öze biçim eklemez. Şiirin biçimi, şairin usuna Metin Altıok düşen dize ya da imgede kendiliğinden bulunur. Özü açımlamak demek aynı zamanda biçime sokmak demektir. Çünkü öz denen şey kendini bir biçimde vareder. On beş yılda sekiz şiir kitabı yayımladınız. "Gezgin"den "Süveydâ"ya, nereden nereye geldiniz, bundan sonra nereye gitmeyi düşünüyorsunuz? Dediğiniz gibi Gezgin' den bu yana, ben hiç bir kitabımı bir şiirler toplamı olarak düzenlenıedinı. Her kitabımda bir şiirsel bütünlüğü aradım. Nereden nereye geldiğime ve nereye gittiğime gelince, buna bir dize ile cevap vereyim: "Geldiğim aha şu dağlar boyuydu/ Yüzünüz kadar ırak gitti." Yine tematik açıdan yalnızlık, acı ve bir de hüzün sizin şiirinizi başlangıcından bııgüne teğelleyen öğelcr. Ama ben bıınların arkasında güçlü bir yaşama sevinci görüyorum. Yine de soruyorum: Neden hep acı, hüzün ve yalnızlık? Acı çağdaş yaşamın bir zorıınluluğudur ve duyarlı olmanın sonucudur. Şairin acı ile hesaplaşması gerekir. Bugün onurlu insan içinde bulunduğu olumsuzluklar karşısında, onları ortadan kaldırmak elinden geldiğine göre acı duymak zorundadır. Bu bir ketaret sorunudur. Aydın kişi acı duyarak güzelliğin, inceliğin kefaretini öder. Bıınca mutsuzluk içinde umuttan söz etmek de metafizik bir şeydir. Ama şunu da gözden kaçırmamak gerekir, Fazıl Hüsnü bir şiirinde "însan tükenmez" der. İşte, bugün inanacağımız ve yüreğimize biraz olsun su serpecek tek gerçek budur. Doğası ile, kavgası ile, acısı ile ve duyarlığı ile insan tükeimez. Son zamanlarda "Şiirin İlk Atlası" adlı bir kitap üzerinde çalıştığınızı biliyorum. Düzyazılardan oluşacak poetik bir çalışma olan bu kitaptan da söz edelim mi? Bence şiiri bilmenin ve anlamanın tek yolu şiirden hareket etmektir. Otuz yıldır şiirle kurduğum doğrudan ilişkiye dayanarak şiirin ilkeleri ve ana kavramları üzerine, deneme kapsamı içerisinde, bir kitap yazıyorum. Buna da Şiirin tlk Atlası adını verdim. Uzun zamandır bu kitap, tezgâhımda. Şiir bilgisinin en ilginç yanı, bu bilginin genel olmamasıdır. Çünkü şiir devingen ve değişken, her selerinde tek ve özgün olan çok özel bir varoluş biçimine sahiptir ve bizi önceki bilgilerimize karşı ihtiyatlı olmaya yöneltir. İşte, bütiin bunları göz önünde bulundurarak bu kitabı yazma işine giriştim. Ortaya ne çıkacağını hep birlikte göreceğiz. D S A Y F A 11 C U M H U R İ Y E T KİTAP S AY I 6 1