Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
şünmemiş olmak; düşmanlar yaratmayı sürdürmenin, haçlı sefcrlerine girişmenin, sloganlar oluşturmanın çekiciliğine kapılmak: Yakında bütün bunlar bizim için ciddı sorunlar çıkaracak. Yaşadığımız dönem, geçtnişte ne olduğumuza ve gelecekte ne olabilecegımize bir göz atmak bakımından çok elverişli bir ara dönem..." Kendisini aldatmaya çalıştığınızı bılen birini nasıl aldatırsınız? Ya da daha doğrusu, kendisini aldatmaya çalışttğınızı bildiğini bildiğınizi bilen birini nasıl aldatırsınız? Belki de Le Carre'nin ustalığının sırrı, bu "içerden dışarı düşünme" tarzında. Belki de Le Carre'nin kişiliğinin anahtarı gizlilikte. Geçmişinin ne kadannı gizledığinde ne kadannı açıklamaya hazır olduğunda. 1931 yılında Dorset'te doğan Le Carre'nin geçmişindeki sırlarından bazılarını artık herkes biliyor. Sözgelimi gençliğinde, iflah olmaz bir dolandırıcı olan babası Ronnie'nin kimliğini ve annesinin evi terk ettiğini gizlemek için ailesi konusunda hep uyduruk bilgiler verdiğini İngiliz Haberalma Örgütü'nde ilk işini savaştan sonra Avusturya'da üstlendiğini, daha sonra Oxford Üniversitesi'nde yabancı diller bölümünü bitirdiğini, Eton College'da Fransızca ve Latince öğretmenliği yaptığını, sonra yeniden Ml5'e girdiğini, ardından M16 ya geçtiğini; Almanya'ya gönderildığinde diplomat kisvesi altında gizli serviste çalıştığını, bu yüzden ilk romanlarından başlayarak takma ad kullandığını, 1963'te Soguktan Gelen Casus'la uluslararası üne eriştiği zaman bile takma adını korumak zorunda kaldığını artık herkes biliyor. Gerçek adının David John Moore Cornwell olduğunu da. The Independent yazan Mansfield'e göre Le Carre sola yakınlık duyan bir insan. Belki de bu yüzden Thatcher döneminde gizli servislerin gücünün artması karşısında tedirgin: "Bizim ülkemizde, sarurım özgür dünyada benzeri olmayan bir gizli hükümet var... Ba zı güçlü Muhafazakâr Parti milletvekilleri ve hükümet üyelerinin geçmişlerini bilenlerimizin gözünde, gizli servislerle Muhafazakâr Parti arasındaki doğal yakınlık biraz tuhaftır. tsçi Partisi iktidara gelmeyegörsün, gizli servislerle Muhafazakâr Parti gece gündüz halvet olurlar. Bundan hiç kuşkunuz olmasın..." Le Carre'nin, casusluk romanlarına getirdiği en büyük yeniliklerden birinin temeli belki de 1963'te yayımlanan Soğuktan Gelen Casus'ta atılmıştı. Romanın kahramanı, bir Doğu Alman görevlisini öldürmeye gönderilen, yaşlanmaya başlamış bir İngiliz Haberalma Örgütü ajanıydı ve alışılmış güçlü casus tipinin tersine, toplumda saygın bir yer edinememiş, yalnız bir kişiydi. Büyük başarı sağlayan ve o günden sonra Le Carre'nin kendini bütünüyle yazmaya vermesine yol açan kitap, iki yıl sonra aynı adı taşıyan ve başrollerini Richard Burton ile Claire Bloom'un paylajtıkları çok başarılı bir filme de kaynaklık edecekti. Tinker, Tailor, Soldier, Spy (Köstebek), Le Carrenin ünlü karakteri George Smiley ile onun korkulu düşmanı, usta Rus ajanı Karla'nın serüvenlerini konu alan üçlemenin ilk kitabı oldu. Bu kitap da Smiley'i Alec Guiness'in canlandırdığı ve Türkiye'de de eösterilen bir televizyon dizisine uyarlandı. İki ajanın soluk kesici savaşımı, Avnıpa'dan çok Güneydoğu Asya'da geçen The Honourable Schoolboy (Bir Öğrenci Gibi) adlı kitapta sürdü ve Smiley'in Karla'yı Batı'ya sığınmaya zorladığı Smiley's People'da (Smiley'in Dönüşü) sonuçlandı. George Smiley, tam on bir yıl sonra Yolun Sonu adlı yeni romanla hayranlarına geri dönüyor. İngiliz Gizli Servisi'nin başındaki Bill Haydon'ın ihanet ettiği çöküş döneminde örgütü ayakta ve bir arada tutmayı başaran, ama durmadan karısı tarafından aldatılan, her şeiyle sıradan, ama zekâsıyla şaşırtıcı George Smiley, bu ez Le Carre'nin bir romandan çok bir kısa öyküler antolojisıni andıran yeni yapıtında, öyküler arasındaki bağıntıları kurmakla görevli. Dıkkatli Le Carre okurları, Yolun Sonu'nda da an latıcı rolünü üstlenen Ned'i hemen anımsayacaklar. Soyadını bilmediğimiz, ama hep "Kolej" diye anılan Ned, 1989'da yayımlanan Rus Evi'nde, beceriksizce düzenlenen operasyonun başındaki İngiliz ajanıydı. Ku$kusuz, Rus Evi'ndeki fiyasko tümüyle Ned'in yanılgısından kaynaklanmıyordu. Ama Gizli Yolcu'yu okumaya basladığımızda öğreniyoruz ki Ned gizli servisteki üstlerince cezalandırılmış, emeklıliğinın ejiğinde yöneticilik görevinden uzaklaştırılarak genç casus adaylarının eğitildiği merkezin başına getiriimiştir. Casusluk sanatının çeşitli inceliklerinin öğretildiği bir eğitim döneminin sonunda hep birlikte bir öğle yemeği yenilecektir. Ned, köjesine çekilmiş olan eski ustası Smiley' in de yemeğe gelmesini, kısa bir süre sonra casusluk uğraşına atılacak genç kadın ve erkeklere bir konu^ma yapmasını sağlar. Efsanevi Smiley konuşma sırasında ve konuşmayı izleyen tartışmada gizli servisin yakın tarihıni nerdeyse yüksek sesle anımsamaya başlayacak, Smiley'in anlattıkları, Ned'i de kendi yaşadığı serüvenlere tajıyacak, Ned'in kendi belleğinde çıktığı yolculuk Yolun Sonu'nun olay örgüsünü, daha doğrusu öykülenni oluşturacaktır. Soğuktan Gelen Casus'un kendisini uluslararası bir üne erıştırdiği günlerde ilk karısından ayrılan John le Carre, şimdi 20 yıllık ikinci karısı Jane'le birlikte Londra'daki evinde oturuyor. Hemen her gün sabahın altısında yazmaya oturuyor, öğle yemeğine kadar yazıyor. Öğleyin bir şişe şampanya açıyor, öğledcn sonraya uzayan yemek boyunca da sürekli şarap içiliyor. Ancak Pau Mansfield'e bakılırsa, bu aralıksız "alkol akışı" Le Carre'yi pek o kadar etkilemiyor. "Ayık kalma yeteneği" diyor Mansfield, "casusluğun gizli dünyasmın bahşettigi niteliklerden biri olsa gerek..." D l K İ T A P T A N B İ R B Ö L Ü M Bir uzman gibi, "Soğuk hava iyi gelir" dedi. Beni tutuklandığımda gördüğüm iki arabaya da benzemeyen park edilmıs bir arabaya götürdü. Arka koltukta oyuncak bir direksiyon vardı. Boş sokaklardan geçtik. Arada uyukladım da. Askerler tarafından korunan beyaz demir bir kapıya vardık. "Onlara bakma" dedi. Ben yine gözlerimi kapatırken askerlere kâğıtlarını gösteriyordu. Arabadan çimenlik bir tepede indik. Denizden gelen rüzgâr yüzlerimizi donduruyordu. Başım iki futbol topu kadardı. Ağzım sol yanağımdaydı sanki. Gözlerimin biri kapanmıştı. Gökte ay yoktu ve tuzlu sisin ardında deniz homurdanıyordu. Işık olarak sadece arkamızdaki kentin parıltısı vardı. Onun yanında dururken burada öleceğim işte, diye düşündüm. Önce beni dövdü, sonra sıcak bir banyo yaptırdı, şimdi de bir kurşun sıkıp yamaçtan aşağı yuvarlayacak. Ama elleri iki yanındaydı ve tabancası yoktu, bakışları bana değil de, yıldızsız karanlığa çevrilmijti. Belki de . bir bafkası vuracaktı beni, şu anda karanlıklar arasında bekleyen biri. Gücüm olsaydı ben daha önce davranıp Jerzy'yi öldürebilirdim. Ama gücüm yoktu ve bu ihtiyacı da hissetmiyorudm. Herhangi bir kayıp ya da kazanc duygusu olmadan Mabel'i düşündüm. Onun emekli aylığıyla nasıl yaşayacağını, kimi bulacağını merak ettim. Fraulem Stefanıe evde değıl, diye hatırladım... Belki de telefonu açan Ste/anıe'ydı, diyordu Smiley... O kadar karşılıksız kalmış dua var ki, diye düsünüyordum. Ama pek çok dua da henüz edilmemişti. Büyük bir uyuşukluk ıçındeydim. "Bizi dınleyebdecek hıçbır mıkrofon olmadığı ıçın senı buraya getirdim," diyordu Jerzy. "Sizin için casusluk yapnıak istiyorum. Aracılık yapacak iyi birine ihtiyacım var. Bu iş için scni seçtim." Rus Evi'nde Mıchelle Pfeıffer, kendıne Danle adını veren fızıkcının eskı sevgılısı Kalya rolünü canlandırıyor CUMHURİYET K İ T A P SAYI 53 S A Y F A 13