Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 Son Araştırmalardan CBT 1479/24 Temmuz 2015 Lozan Federal Teknik Yüksek Okulu ve Köln Üniversitesi araştırmacılarından oluşan ekip, halihazırda kullanılmakta olan yüzlerce ilacın deney tüpündeki Mycobacterium tüberculosis bakterisi üzerindeki etkisini inceledi. Bunlardan çok azı beklenilen etkiyi gösterdi. Tüm maddeler ilk önce tüberküloz mikrobu bulaşmış akciğer hücrelerine aşılandı. Hücreler bundan sonraki üç günde hayatta kaldıklarında o madde etkili olarak sınıflandırılmış. En etkilisi mide asidini önleyen Lansoprazol oldu. Ancak bu madde, sadece bakterilerin akciğer hücrelerinde veya insanın savunma hücrelerinde bulunmaları halinde etkili olmuş. Araştırmacılar, Lansoprazol’ün hücrelerarası anti tüberküloz etkinliğinin mekanizmasını inceleyince, ilacın insandaki hücrelerce önce etkin bir metabolizma ürününe Tüberküloza karşı yeni bir madde Dev karadelik şaşırttı Bilim insanları “erken gelişmiş” bir karadelik keşfetti. Karadelik o kadar zengin kütleli ki ve o kadar hızı büyümüş ki, ana galaksi ona yetişememiş. Bu durum galaksi gelişimiyle ilgili teorileri tartışmaya açıyor. Birçok galaksinin merkezinde bir karadelik bulunur. Bunlar kütle çekimleri, içinden hiçbir gökcismin hatta ışığın bile kaçamayacağı kadar kuvvetli olan cisimlerdir. Ama karadeliklerin çoğu galaksilerine kıyasla çok az kütleye sahiptir. Fakat Hawai’deki Keck gözlemevi astrofizikçilerinin uzaktaki bir galakside keşfettikleri CID947’’de durum farklı. CID947 on milyar güneş kütlesiyle, bugüne dek bilinen en zengin kütleli karadelik diyor. Oysa galaksisindeki kütle “normal” diyor araştırmayı yöneten (Zürich Federal Teknik Yüksekokulu) Benny Trakhtenbrot. Buna göre karadeliğin kütlesi galaksiden on kat daha az kütleye sahip. Oysa diğer karadeliklerin kütlesi galaksilerinin birkaç binde biri kadardır. İşte bu fark bilim insanlarını şaşırtmış. Şimdiye dek gözlemlenen karadeliklerin kütleleri galaksilerinin yıldız sayısına dolayısıyla da bunların kütlelerine bağlı olarak arttığı tespit edilmişti. Bu da soğuk gazdan oluşan ortak bir rezervden yıldızların oluştuğu ve bu gazla karadeliğin merkezinin de beslendiği anlamına geliyordu. Araştırmalar ayrıca karadeliğin büyümesi sırasında yansıyan ışının, yıldız oluşumunu kontrol ettiğini hatta durduğunu da ortaya koymuştu. Anlaşıldığı üzere bu durum sadece evrenin yakın geçmişini gösteren “bölgesel” evren için geçerli diyor Trakhtenbrot. Oysa yeni keşfedilen galaksi ve karadeliği , evrenin iki milyardan biraz daha genç olduğu zamana ait. İlk patlamadan bu yana neredeyse 14 milyar geçti. Bu karadelik buna göre galaksiye kıyasla çok daha hızlı büyümüş diyor astrofizikçi. Astronomlar söz konusu karadeliğin büyümenin sonuna gelmesine rağmen çevresinde hala yıldızların oluştuğunu söylüyorlar. Daha önceki tahminlerin aksine karadelik tarafından kontrol edilen enerji ve gaz akışı yıldız doğumlarını engellememiş. Galaksi gelecekte büyümeye devam edebilir fakat karadeliğin kütlesi ve yıldızlarınınki arasındaki fark yine büyük kalacaktır diyor astronomlar. Bu yüzden CID947 bölgesel evrende gördüğümüz, en zengin kütleli sistemlerin bir öncüsü olabilir. (metabolit) dönüştürülmesi gerektiğini öğrenmişler. Bakteriler bundan sonra ölüyor. Lansoprazol mide ülseri ve mide yanması/ ekşimesi gibi hastalıklarda yazılır ve yüksek dozlarda dahi alınsa çok az yan etki gösteren proton pompa inhibitörü olarak satılan ilaçlar sınıfına girer. Araştırmacılar, Lansoprazol’ün gelecekte dirençli tüberküloz bakterilerine karşı etkili bir antibiyotik olarak kullanılabileceğini umuyor. Yabanarıları hem yabani hem de kültür bitkileri için önemli bir tozlaştırıcıdır. Avrupa ve Kuzey Amerika’da yaygın olan türlerin yayılım alanı güney sınırı kuzeye doğru kayarken, kuzey sınırında aynı durum söz konusu değil (Science). Güney sınırı yüz yıl öncesine kıyasla 300 kilometre daha ku Yabanarılarının sonu mu geldi? ya da kendilerine uygun sıcaklıkları sunan mağaralara sığınıyorlar. Kerr ve ekibi aynı durumun yabanarıları için de geçerli olup olmadığını araştırmış. Bu amaçta 67 Avrupa ve Kuzey Amerikan yabanarısı türüne ait 19012010 yılları arasında toplanan 420.000 veriyi değerlendirdi. Arıların 19011975 yılları arasındaki durumları yani ortalama sıcaklığın çok düşük olduğu dönemler temel olarak seçilmiş. Bu dönemdeki dağılım alanları, on yıllar sonraki dağılım alanlarıyla karşılaştırılmış. Diğer hayvan türlerinin aksine, yabanarıları ısınmayı takip ederek yaşam alanlarını kuzeye taşıyamamışlar. Sadece birkaç popülasyon daha yüksekteki serin bölgelere yayılabilmiş. Fakat eninde sonunda dağ bitecek ve daha yukarı çıkamayacaklar diyor Vermont Üniversitesi’nden Leif Richardson. Yabanarıları insan ve hayvanlara besin kaynağı sunan birçok bitkinin tozlaşmasına yardımcı oluyor. Yok olmalarını önleyemezsek gıda ürünlerinin fiyatları artacak, çok daha az çeşitle yetinmek zorunda kalacak ve daha birçok başka sorunlarla karşılaşacağız. Kerr yabanarılarının iklim değişimine ayak uydurabilecek yardımlar bulmak için yeni stratejilerin geliştirilmesini öneriyor. Mesela arıların belli hedefe taşınmasını sağlayacak “yardımlı göç” gibi. Yabanarıları daha çok kuzey yarımkürenin ılıman ve serin bölgelerinde yaşar ve dünya genelinde 200’ü aşkın türü bulunur. Uçmak için gerekli beden sıcaklığını göğüs kaslarının titreşimiyle üretebildikleri için ilkbaharda hava sıcaklığı donma derecesinin hemen üzerindeyken uçmaya başlar. Yabanarıları özellikle de serada yetiştirilen domates bit kileri için çok önemli bir rol oynuyor. Yapay yolla yetiştirilen milyonlarca yabanarısı her yıl tarım üreticilerine gönderilir. Birçok insan köpekbalıklarını tehdit olarak görse de aslında tam tersi bir durum söz konusu. Çünkü her yıl yüz milyon ka Köpekbalıkları sayılıyor zeyde yer alıyor. Soğuk iklim koşullarında gelişen yabanarısı gibi türler için iklim değişimi olası bir tehdittir ve onları tamamen yok edebilir diyor Ottawa Üniversitesi’nden Jeremy Kerr. Bazı hayvan türleri iklim değişimine karşı farklı bir yaşam döngüsüyle reaksiyon gösteriyor. Ama dağılım alanları da değişiyor. Hayvanlar hep kuzeye doğru ilerliyor İtalya’nın Noli bölgesindeki dalgıçlar kendilerine alışılmışın dışında bir hobi buldu: Su altında fesleğen yetiştiriyorlar. Bitkiler çan biçimindeki dev plastik haznelerde mükemmel büyüyor. Çünkü su altı üretiminin çok önemli avantajları var: sabit sıcaklık, yeterli tatlı su böceksiz ortam. Ligurya’nın yakınında yer alan Nori’deki proje, kurak sahil bölgelerindeki üretime iyi bir alternatif olabilir. Pesto sosunun ana içeriği olan yoğun kokulu fesleğen, kuzeybatı İtalya sahilindeki bu bölgenin en önemli ürünü. Su altı plantasyonun fikir babası, su altı iletişimleri konusunda uzman bir firmanın yöneticisi olan Sergio Gamberini. Suyun üzeri ve dalgıçlar arasında daha fazla değiş tokuş isteğim için bu fikre ulaştım diyen Gamberini, ilk başta içinde gübre ve bitki tohumu bulunan plastik bir topu suya bırakmış ve fesleğenin büyüdüğünü görmüş. Kıyıdan 100 metre uzaklıkta ve sekiz metre derinlikte çan biçiminde üç büyük hazne deniz Su altında fesleğen üretimi dibine yerleştirildi. Bunların içinde klasik bitki saksıları yer alıyor. Su altı plantasyonu dördüncü sezonunu yaşıyor, artık ama üretim sadece Haziran ve Eylül arası aylarında yapılıyor. Yılın geri kalınında malzemenin karada saklanması gerekiyor. Haznelerin içindeki buharlaşma yüzde seksen ila doksan nem oluşturuyor ki bu da bitkiler için yeterli tatlı su demek. Ve güneşli bölgelerde yüzeydeki ışığın yüzde altmışı derinlere kadar ulaştığı için de bitkiler fotosentez yardımıyla oksijen üretebiliyor. Kuzey Akdeniz kıyılarındaki deniz suyu sıcaklığı şu sıralar 25 derece civarında, su altı haznelerindeki sıcaklık ise 29 derece. Ayrıca bitkiler sualtında her türlü böcek ve parazitten de korunuyorlar. Şu sıralar yaprak salata yetiştirmeye çalışan Gamberini, bu yaz domates, çilek ve fasulye de yetiştirmek istiyor. Bu üretim şekli tatlı suyun az olduğu sahil bölgelerinde uzun vadeli bir çözüm olabilir. Önemli olan hesaplı ürün verecek yöntemlerin geliştirilmesi diyor girişimci.