Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 Son Araştırmalardan CBT 1470/22 Mayıs 2015 Birleşik Arap Emirlikleri liderleri geçen hafta Mars misyonuyla ilgili planlarını açıkladı. Mars yolculuğu 2012 yılında gerçekleşecek. Muhammed bin Raşid El Maktum Mars misyonunun resmi olarak tanıtılması sırasında paranın önemli olmadığını söyledi. Misyonu hazırlayan ve gerçekleştirecek olan ekip yetmiş mühendisten oluşuyor. Projede çalışanların 2020’ye dek 150 kişi olmaları bekleniyor. Mars misyonunun yönetici olarak tanıtılan siyah feraceli Sarah Amiri, amaçlarının Mars atmosferinin ilk kapsamlı görüntüsünü almak ve atmosferde meydana gelen değişimleri tasarlamak olduğunu açıkladı. “Toplanan tüm veriler dünya genelindeki iki yüzden fazla enstitüye ulaşılabilir olacak. Ve bilgiler uzay araştırmaları için önemli bir kilometre taşını oluşturacak.” Arapların Mars misyonu tüm Körfez Bölgesi sakinleri tarafından hoş karşılanmayabilir. İslam bilginleri günümüzde bile dün Araplar Mars’a gitmeye hazırlanıyor Ama Texel’deki patates tarlalarından hektar başına yaklaşık 30.000 kilo patates elde ediliyor. Oysa normal tarlalarda hektar başına iki misli (60.000 ton). Bu durumda tuzlu suyla yetişen patates marketlerde kilosu 5 Avro’ya satılıyor. Oysa normal patatesin kilosu bir Avro’dan daha düşük. Fakat tuzlu suyla yetişen patateslere ilgi yine de büyük. na göre tuzlanma dünya genelindeki kullanılabilir tarım alanlarını yılda 2000 hektar küçültüyor. Günümüzde yaklaşık olarak 62 milyon hektarlık bir alan tehdit altında ki bu aşağı yukarı Fransa’nın yarısı kadar bir alan demek. Örneğin Çin’deki Sarı Nehir, Suriye ve Irak’ta Fırat ve Pakistan’da İndus nehrindeki sorunlar büyük. Hollandalı çiftçi Marc van Rijsselberghe çözümü Texel Adası’nda arıyor. Burada ekibiyle birlikte patatesleri yedi farklı tuz yoğunluğuna sahip yani tatlı sudan deniz suyuna kadar uzanan farklı sularla suluyor. Ölenleri atıyor sadece hayatta kalanları inceliyoruz diyor van Rijsselberghe. Ayrıca havuç, çilek, soğan ve salata gibi bitkilerin de tuz dirençliliği kontrol ediliyor. Ama en ilginci patates, sonuçta dünya genelinde en fazla ekilen bitkiler listesinde dördüncü sırada yer alıyor. Birleşmiş Milletler Beslenme ve Tarım Ekonomisi Birliği’ne (FAO) göre yaklaşık olarak beş bin patates türü var. Rijsselberghe ve bilim insanları, çifti ve tarım işçilerinden oluşan ekibi şimdiye dek Çin, Suriye, Pakistan ve Irak’a binlerce patates bitkisi göndermiş. Tuza dayanıklı patatesler Texel ekibine göre sorunlu bölgelerde uzun vadede milyonlarca insana yardımcı olabilecek. FAO’ya göre dünya genelindeki tahıl ekinin yüzde onu tuzlanma tehdidi altında. Tuzlu toprakta yetişen patates normalden daha fazla şeker ürettiği ve topraktan aldığı tuzu da yapraklarında depoladığı için daha tatlı oluyor. Kalıtsal hastalık riski bilmecesi çözüldü mü ? İnsan kalıtımının çözülmesinden on dört yıl sonra bile bilim insanları genetik varyasyonların belli başlı hastalık riskleri üzerinde ne şekilde etkili olduğunu bulmaya çalışıyor. Çünkü sorunun sadece genlerle ilgi Cep telefonu mikroskobu nematodları tanıyor Afrika’da sık görülen bir nematod (ipliksi solucan) enfeksiyonu, cep telefonuyla kolay ve hızlı bir şekilde tespit edilebiliyor. Bilim insanları akıllı telefonu bir video mikroskoba dönüştüren bir alet geliştirdi. Science Translational Medicine dergisindeki araştırma yazısına göre, Loaloa ipliksi solucanların tespiti, solucana bağlı ağır bir hastalığın tedavisinin buna bağlı olması nedeniyle büyük önem taşıyor. D’Ambrosio ile çalışan ekip iPhone telefonuna, içine kan örneğinin itilebildiği bir yanın biçimiyle ve gezegenlerin yörüngeleriyle ilgili farklı görüşler bildiriyor. Kimileri dünyanın bir disk biçiminde olduğunu, diğerleri ise güneşin dünyanın etrafında döndüğünü söylüyor. Mesela Suudi din adamı Bandar Şeyh al –Khaibari geçen Şubat ayında dünyanın sabit bir pozisyonda bulunduğunu ve güneşin etrafında dönmediğini iddia etmişti Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki üniversite öğrencileriyle konuşurken. Bandar Şeyh alKhaibari’ye göre dünya hareket halindeyken, uçaklar hiçbir zaman hedeflerine ulaşamazlarmış. Konuşma Youtube’da gösterildiğinde eleştiriler almış olsa da bu fikri kabul edenler ve bunun Arap okullarında okutulması gerektiğini söyleyenler de oldu. Mohammed Bin Rashid Uzay Merkezi müdürü Omran Shara ise Mars misyonunun bir sinyalizasyon etkisi yapacağını söylüyor. Ayrıca diğer ülkeleri de bilimsel çalışmalara yönlendirmesini bekliyor. alet geliştirmiş. Alet ayrıca bir ışık kaynağına, kontrol mekanizmasına ve bir USB bağlantısına sahip. Özel bir uygulama CellScope olarak isimlendirilen aleti ve kan örneğinin analizini çalıştırıyor. Cep telefonunun kamerası ise Loa loa mikrofilaryalarının hareketlerini çekiyor ve hastalık etkenlerinin sayısı bir algoritmayla hesaplanıyor li olmadığı anlaşıldı. 2001 yılda “İnsan Kalıtımı Projesi”nin (Human Genome Project) tamamlanmasından bu yana bilim insanları hastalıklarla ilgili risk faktörlerinin yüzde sekseninin genlerle ilgili olmadığını tespit etti. Bilmece genlerin “harf sırasından” çok genetik kodun proteinlere kopyalanmasında gizli gibi. Bu yüzden 2010 yılından beri GTex (genotip doku ekspresyonu) adında uluslararası bir araştırma projesi yürüyor (Science). 1.600 örneği içeren ilk sonuçlar az sayıda genin, farklı dokularda kopyalandığını gösteriyor. Fakat aynı genler farklı beden bölgelerinde etkin olduklarında, farklı etkiler yapabiliyor. Tüm beden hücrelerinin kalıtım sekansları aynı olmasına rağmen, bu şekilde örneğin böbrek ve karaciğer hücrelerinin birbirlerinden ne kadar farklı oldukları anlaşılıyor. Jeff Struewing (NH): “Astım veya böbrek kanserini araştıran uzmanlar akciğer veya böbreklerdeki genetik varyasyonların tam olarak ne şekilde çalıştıklarını bilmek istiyorlar.” Hayvanlar kafalarına nasıl kavuştu? 500 milyonluk iki fosil, biçimsiz yumuşakçalardan, kafalı ilk eklembacaklıların nasıl oluştuğunu gösteriyor. İngiliz paleontologlar ayrıca iki kalıntının, beyni görülebilir en eski fosiller olduğunu açıkladı. Yaklaşık 500 milyon yıl önceki Kambriyen patlaması sırasında dünyamızdaki yaşam olağanüstü bir şekilde zenginleşmişti. Bu döneme ait fosiller daha önce var olmayan ve göreceli kısa bir zaman içinde gelişen çok çeşitli hayvan türlerine ait. Aynı devirde denizlerde de kabukluların ilk öncüleri gelişmişti. Kambriyumdan önce hayvanların çoğu yumuşak denizanalarına veya mikro alglere benziyordu. Bu biçimsiz yumuşakçalardan günümüzdeki biçimli bedenlere ve özellikle de kafanın oluşumuna giden yoldaki önemli bir adımı Cambridge Üniversitesi’nden Javier OrtegaHernandez açıkladı. Araştırmacı Kambriyen patlamasının yaşandığı döneme ait iki fosili incelemiş: yumuşak bir trilobit ve Odaraia alata isimli tuhaf bir canlı. Bu hayvanın bir eklembacaklıya benzer bir beden yapısı vardı ve kereviti andırıyordu. Farklılıklara rağmen bu iki hayvanın bazı ortak özellikleri de vardı. İki hayvanın da bedenlerinin ön ucunda sertleşmiş bir plaka (ön sklerit). Yer alıyordu. Bunun içinde ise göze benzer organlar bulunuyor. Sinirlere ait izler ise beynin ön bölgesiyle bağlantıya işaret ediyor. Günümüz yengeçler veya böcekler gibi eklembacaklılarda bu beyin bölgesinde görme merkezi yer alır. Kanada’daki Burgess dağındaki kayağantaşında bulunan fosil tam bir şans eseri. Çünkü bu buluntu yerinin mükemmel koşullarında bile bu kadar iyi korunagelmiş beyin kalıntıları ender olarak bulunur. Bu kadar yumuşak bir doku çok ender olarak günümüze kadar gelir. Yeni bulunan fosiller en eski beyinlere sahip olmakla birlikte en iyi korunagelen örnekleri de teşkil ediyor. Ayrıca sadece ilk kafa ve beyin yapılarını göstermekle kalmayıp, önemli bir gelişim aşamasını da yansıtıyor. Burada gördüklerimiz, eklembacaklıların yumuşak bedenden ne şekilde sert bedene dönüştüğünün bir yanıtıdır diyor OrtegaHernandez. Anomalokarididler iki metre büyüklüğünde dev bir karidesi andırıyordu. Ve Kambriyum döneminde beslenme zincirinin tepesinde yer aldıkları tahmin ediliyor. Tuzlu toprakta tatlı patates yetişiyor Hollanda’nın Kuzey Denizi’ndeki Texel adasında bulunan bir tarla dünyadaki açlığa bir çözüm olabilir. Bilim insanları ve çiftçiler burada yetiştirdikleri patatesleri tuzlu suyla suluyorlar. Hedef, uygunsuz koşullarda bile büyüyen türler bulmak. Sonuçlar gerçekten de ümit verici, en dayanıklı patateslerin tadı oldukça tatlı. Tarla bitkileri ve tuz aslında bir araya gelmemeli. Bu yüzden toprakların yetersiz sulama yüzünden gitgide tuzlanması bir sorun yaratıyor. Bir Birleşmiş Milletler araştırması