22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ekonomi 20032013 döneminde (11 yılda) dış ticaret açı1998 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 ğı yaklaşık 687 milyar 0.85 0.81 0.81 0.81 0.79 0.79 0.78 0.83 0.76 0.76 0.86 0.83 dolara yükselirken, cari Kaynak: World Bank veri tabanından hareketle kendi hesaplamamız. açık 399 milyar dolara Tablo 4: Toplam İhracat ve İt Tablo 5: 19802002 ve 20032013 Arasında Cari Açık, Dış Ticaret yükseliyor. Oysa 1980Açığı ve Büyüme (Milyon $ ve Yüzde) halat Artış Oranları (%) 2002 yılları arasında (23 yılda) ticaret açığı yaklaİhracat İthalat Cari Açık Cari Açık / GSYH (%) D. Ticaret Açığı Büyüme(%) Artışı Artışı şık 224 milyar dolar ve 198019812002 12.9 10.5 2002 30,684 0.9 223,590 3.8 cari açık 31 milyar dolar 200320032013 15.1 17.4 olarak gerçekleşiyor. Peki 2013 398,910 5.4 686,850 5.0 Kaynak: TÜİK veri tabanından hareKaynak ve Notlar: Kalkınma Bakanlığı ve TCMB veri tabanından hareketle kendi he neden? ketle kendi hesaplamamız. saplamamız. CBT 1452/16 Ocak 2015 9 Tablo 3: Türkiye mal ve hizmet ihracatının dünya mal ve hizmet ihracat içerisindeki payı (%) mesi yanında, en temel kırılganlık göstergelerinin başında cari işlemler dengesi/ GSYH oranı geliyor. Söz konusu oranın %5’i geçmesi ekonomilerde önemli bir kırılganlık ögesi olarak değerlendiriliyor. Bu bağlamda gelişmekte olan büyük ekonomiler arasında en yüksek cari açık/ GSYH değerine Türkiye sahip bulunuyor. 20032013 yılları arasında Türkiye %5.4 oranında cari açık/GSYH oranı ile Tablo 1’de yer alan gelişmekte olan büyük ekonomiler arasında en fazla cari açık veren ülke olarak öne çıkıyor. Başka bir ifadeyle, Türkiye’den tempolu büyüyen Çin, Hindistan ve Endonezya gibi ülkeler bu büyüme oranlarını mütevazı sayılabilecek bir cari açık/GSYH oranı ile sağlıyorlar. Örneğin, Hindistan %7.6 gibi yüksek bir büyüme oranını %1.8’lik cari açık/GSYH oranı ile sağlarken, Çin %10.2 gibi son derece yüksek oranındaki bir büyüme oranını %5 cari fazlayla, Arjantin ise %6.2 oranındaki büyüme oranını %1.4’lük cari fazlayla sağlıyor. Türkiye ekonomisinin %5 oranındaki büyüme oranını %5.4 gibi görece yüksek bir cari açık/GSYH oranı ile sağlanmış olması, Türkiye ekonomisinin yapısal bir hastalığına işaret etmekte, Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığını ortaya koymaktadır. da gerçekleşiyor. Tasarruf oranı açısından Türkiye’ye en yakın olan Brezilya’da dahi tasarruf oranının Türkiye’den 2.7 puan daha yüksek gerçekleştiği görülüyor. Tasarruf oranlarına ilişkin bu bulgular cari açığının arkasındaki dinamiği ortaya koyuyor ve ekonominin dışa bağımlılığını gösteriyor. Türkiye’nin İhracat Karnesi: Başarısız 1980’li yıllar ile birlikte adeta fetiş haline getirilen ihracat göstergesine göre de Türkiye’nin başarımı hiç iç açıcı gözükmüyor. Türkiye’nin dünya mal ve hizmet ihracatı içerisindeki payını gösteren Tablo 3 ve Grafik incelendiğinde, Türkiye’nin dünya ihracat payının 20032013 arasında anlamlı bir artış göstermediği ve kimi yıllarda 1998 yılına göre önemli ölçüde aşındığını ve giderek durağanlaştığını ortaya koyuyor. Türkiye’nin 19812002 ve 20032013 yılları arasındaki yıllık ortalama ihracat ve ithalat artış oranlarını gösteren Tablo 4 incelendiğinde, Türkiye ekonomisinin 2000’li yıllarda karşı karşıya kaldığı cari açığın arkasındaki olgunun esas nedenini Türkiye ekonomisinde tasarruf görmek mümkün. Buna göre 19812002 oranları çok düşük arasında ithalatın yıllık ortalama artış oraTasarruf, dolayısıyla yatırım oranla nı %10.5 oranında gerçekleşirken, 2003rı açısından da Türkiye son derece kötü 2013 arasında önemli ölçüde artarak bir performans sergiliyor. Buna göre %17.4’e yükseldiği görülüyor. Oysa ihra20032013 yılları arasında Türkiye’de cat 19812002 yılları arasında %12.9 aryıllık ortalama tasarruf oranı %14.6 ora tarken, 20032013 yılları arasında ancak nında gerçekleşirken, Çin’de %49.7, %15.1 oranında artış gösteriyor. Hindistan’da %32.5 gibi yüksek bir oranBaşka bir ifadeyle, 20032013 dönemindeki ihracat 19812002 dönemine göre ancak 2.2 puan artarken, ithalat aynı dönemde 6.9 puan artarak 2000 ‘li yıllarda önemli ölçüde artan dış ticaret açıkları kanalıyla cari açık sorununu Grafik: Türkiye mal ve hizmet ihracatının dünya mal ve hizmet ihra gündeme taşıyor. cat içerisindeki payı (%)(19882013) Cari Açık Dış Ticaret Açığından Kaynaklanıyor Türkiye ekonomisinde ulusal gelirin büyüme hızı ile cari işlemler dengesi arasında yakın bir ilişki gözleniyor. Büyüme hızının cari işlemler dengesini etkilemesi büyük ölçüde Türkiye’nin büyük ölçüde dışa bağımlı olduğu ara malı ithalatından kaynaklanıyor. Sabit yatırımların hızlı arttığı yıllarda ise yatırım malı ithalatı yolu ile cari işlemler dengesi üzerinde baskı oluşturuyor. Başka bir deyişle, ekonominin tempolu büyüdüğü yıllarda ithalat da hızla artarak cari açığın yükselmesi ile sonuçlanıyor. Büyümenin tempo kaybettiği ya da kriz yıllarında cari açık önemli ölçüde düşüyor ya da fazla veriyor. Türkiye ekonomisinde büyüme ile cari açık arasında geleneksel olarak gözlenen bu ilişkinin, sanayi üretiminin ithalata olan bağımlılığının 2000’li yıllarda artması ile birlikte önemli ölçüde farklılaştığı, önceki yıllardaki (özellikle de 1990’lı yıllardaki) aynı büyüme oranlarını yakalamak için 2000’li yıllarda giderek daha fazla ithalata gereksinim duyulduğu, bunun da daha fazla dış ticaret ve cari açıkla sonuçlandığını gösteriyor. Buna göre, 19812002 yılları arasında yıllık ortalama %3.8 oranındaki bir büyüme oranı ulusal gelirin %0.9’u oranında cari açıkla sonuçlanırken, 20032013 dönemindeki, yıllık ortalama %5 oranındaki büyüme oranı (19812002 dönemine göre sadece 1.2 puanlı bir artış) ulusal gelirin %5.4’ü oranında bir cari açığa neden oluyor. Türkiye ekonomisi 19802002 yılları arasında, 23 yılda sadece 30,684 milyon dolar (yaklaşık 31 milyar dolar) cari açık verirken, 20032013 arasındaki (11 yılda) cari açık toplamı 400 milyar dolara (tam olarak 398,910 milyon dolar) yaklaşıyor. 20032013 döneminde hızlanan cari açığın temel nedeni ise sanayinin giderek daha fazla ithalata bağımlı olması sonucunda yaklaşık 687 milyar dolara yaklaşan dış ticaret açığından kaynaklanıyor. Oysa Türkiye ekonomisinin 19802002 yılları arasında sadece 224 milyar dolar civarında dış ticaret açığı verdiğini vurgulamak gerekiyor (Tablo 5). Sonuç olarak, Türkiye ekonomisinin başarılı olduğu söylemi, içi boş, kof bir anlatıdan başka bir şey ifade etmiyor. Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama büyüme oranı Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı ortaüst gelir grubunun yıllık ortalama büyüme oranından düşük gerçekleşirken, birçok gelişmekte olan büyük ekonominin de gerisinde bulunuyor. Diğer yandan Türkiye cari işlemler dengesi/GSYH göstergesine göre de son derece başarısız olduğu görülüyor. Türkiye cari işlemler dengesi ile ilintili olarak, ulusal tasarruf oranları açısından da Türkiye ile aynı kategoride yer alan gelişmekte olan büyük ekonomilerden daha kötü bir performans ortaya koyduğu anlaşılıyor. Türkiye işsizlik oranı açısından da (bu çalışmada kullanılmayan diğer birçok göstergede olduğu gibi, örneğin dış borç göstergelerine göre) Arjantin ile birlikte en kötü performans ortaya koyan ülke olarak öne çıkıyor. Finansal birikime dayalı politikalar ekonominin üretim kapasitesini aşındırıyor ve işsizlik olgusunu gündeme getiriyor. Türkiye’nin övünç kaynağı olarak sunulan ihracat açısından da karnesi hiç iç açıcı gözükmüyor. Buna göre, Türkiye’nin dünya mal ve hizmet ihracatı içerisindeki payında da belirgin bir durağanlık ve kimi yıllarda düşüşler izleniyor. Diğer taraftan cari açığın 20032013 döneminde hızla arttığı gözleniyor: Türkiye ekonomisi 19802002 yılları arasında (23 yılda) sadece 30,684 milyon dolar (yaklaşık 31 milyar dolar) cari açık verirken, 20032013 arasındaki (11 yılda) cari açık toplamı 400 milyar dolar (tam olarak 398,910 milyon dolar) olarak gerçekleşiyor. Türkiye ekonomisinin son yıllarda içerisine sürüklendiği olumsuz gelişmelerde; 1989 yılında gündeme gelen 32 Sayılı Karar’ın, Gümrük Birliği’nin ve ithalatı özendiren dahilde işleme rejiminin olumsuz etkilerini özellikle belirtmek gerekiyor. 1990’lı yıllarda başlayan ancak esas etkisini 2000’li yıllarda gösterecek olan finansal liberalizasyon politikaları sonucunda, kısa erimli spekülatif sermaye girişlerine bağlı olarak değerlenen TL sonucunda ithalat patlarken, yerli sanayi bu gelişmeden son derece olumsuz etkileniyor ve artan kredi genişlemesi tüketimi besleyerek ulusal tasarruf oranları üzerinde baskı oluşturuyor ve artan dışa bağımlılığı gündeme getiriyor. Diğer yandan Gümrük Birliği Anlaşması ile birlikte Türkiye’nin gümrükler üzerindeki hükümranlık haklarını kaybederek üçüncü ülkelere karşı önemli bir koruma aracından yoksun kaldığı izleniyor. Özellikle Çin, Hindistan gibi ülkelerin Türkiye’ye karşı rekabet güçlerini yükselterek iç pazara nüfuz ettikleri anlaşılıyor. Gümrük Birliği Anlaşması sonucunda (ve 2000’li yıllarda giderek değerlenen TL’nin de etkisiyle), Asya ülkelerinden düşük fiyatlarla yapılan ithalat gündeme geliyor (ithalatta Asyalaşma olgusu) ve bu durum ekonomide dış ticaret açıkları yoluyla cari açık üzerinde baskı oluştururken yerli üretimi son derece olumsuz etkiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle