26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Müfit Akyos mufı[email protected] 8 Ekonomi CBT 1452/16 Ocak 2015 TÜRKİYE EKONOMİSİ: İŞİN ASLININ PEŞİNDE Çocuklara ve Ülkeye Kıymayın Efendiler… Bu yazının amacı uzmanlığım olmayan bir alanda eğitim politikaları söz söylemek, şu veya bu ülkenin eğitim sistemini öne çıkarmak değil, geleceği inşa edecek çocuklarımıza değer görülen eğitim sistemimize karşı, konunun dünyada hangi düzeyde ve hangi kapsamda ele alındığına iki örnekle de olsa işaret etmektir. ABD’de 1990’ların ortalarında geliştirilen fen eğitimi standartları 2013 yılında Ulusal Bilimler Akademisi ve Ulusal Mühendislik Akademisi’nce yeniden belirlendi. Bilim eğitiminin çerçevesini oluşturan “A Framework for K–12 Science Education: Practices, Crosscutting Concepts, and Core Ideas” esas alınarak ve yaygın bir katılımla geliştirilen “Next Generation Science Standards: For States, By States” raporunun giriş bölümünde şöyle denilimektedir: “Bilimin ve bilim eğitiminin bütün Amerikalılar için yaşamsal önemi konusunda kuşku yoktur. Dünyamız önceden hiç olmadığı kadar karmaşık ve bunları bütünüyle anlayabilmek için bilimsel bilgi bu kadar kritik olmamıştı… Bilim bu ülkenin buluş yapma, önderlik etme ve geleceğin işlerini yaratma yeteneğinin temelinde yer alır. Bütün öğrenciler – ister bir hastanede teknisyen, ister yüksek teknolojili bir üretimde işçi veya doktoralı araştırmacı olsunlar güçlü bir K12 [temel eğitim M.A] bilim eğitimi almalıdırlar.” İleri teknoloji ve bilgi tabanlı ekonomisini ARGE ve yeniliği esas alarak geliştirmekte olan Finlandiya, eğitim sistemini de bunun gereklerine uygun olarak düzenlemektedir. Her düzeyde eğitimin kamu kaynaklarından finanse edildiği Fin eğitim sisteminde okullar, gelir durumlarına bakılmaksızın her öğrenciye sıcak yemek, sağlık ve diş tedavisi hizmetleri verilen, rehberlik ve psikolojik danışmanlık sağlanan, bütünsel hizmet birimleridir. Bu özellikleriyle “eğitimden daha fazlası” olarak özetlenebilecek Fin eğitim sistemi çocukların esenliği için toplumsal bir taahhüdü ifade eder. Sistemin başarısının temelinde yüksek kaliteli ve iyi eğitilmiş öğretmenler yer alır. Profesyonel bilim emekçileri olarak görülen ve mesleğe giriş çıtasının ve sağlanan eğitim olanaklarının yüksek tutulduğu Finli öğretmenlere tanınan otonomi ve sınıf hâkimiyeti de bir o kadar yüksektir. Sistemin başarısı, 50 yıl önce politik olarak karar verilen “tekli eğitim” sistemi reformunun sürekliliğine, sürekli iyileştirilmesine ve ülkenin kültür ve tarihi dikkate alınarak özenle oluşturulan siyasaların dikkatle uygulanmasına bağlanmaktadır. Fin okullarında öğrencilere bilgi ekonomisinin gereği olan yaratıcılık, girişimcilik, risk alma, bilgiyi yeni durumlara uyarlayabilme gibi yenilikçilik özellikleri kazandırılmaya çalışılır. Toplumsal, kültürel, politik, ekonomik, teknolojik dönüşümler boyutlarında tasarlanması gereken eğitim sitemimiz için yukarıda örneklenen ülkelerin eğitim gereksinimleri bizim ülkemizin çocukları için de geçerli değil mi? Aynı dünyada yaşamıyor muyuz? Geçmişe yönelik soru; güçlü ve çağa uygun bir bilim eğitiminden geçmiş olsaydık ülkemizle ilgili biz de daha doğru ve gerçekçi kararlar veren yurttaşlar olabilir miydik? Geleceğe yönelik endişe ise, süreklilikten yoksun, laiklikten koparılmak üzere uzmanlardan çok politikacıların (politikacılara hizmet eden “eğitimcileri” de katabilirsiniz) sorumsuzlukla müdahale ettikleri bir eğitim sisteminin hızla değişen dünyamızın gereklerini nasıl karşılayacağıdır. Yazının başlığı kesinlikle “efendilerden” bir talep anlamına gelmemektedir. Kendi çocuklarımızın geleceğine sahip çıkma iradesini ve azmini gösterebileceğimiz yeni bir yıl dilerim. Not: Eğitim sistemimizde bilim eğitimi için pilot bir uygulama olarak 12 Ekim 1964 tarihinde eğitime başlayan Ankara Fen Lisesi (mezunu olmakla gurur ve minnet duymaktayım) bugün Milli Eğitim Bakanlığı’nın elinde ne yapılacağı bilinmeyen bir okul olarak durmaktadır. Bir deneyim olarak değerlendirilerek yeniden günümüzün gerekleri için modellenemez mi? Parçalanmış eğitim sistemimizin parçalanmış eğitimcileri adeta çocuklarımızın geleceğini parçalamak için ‘şura’ yapmışlar… Bir başarı öyküsü mü, yoksa yaratılmış bir mit mi? Son aylarda Türkiye ekonomisine ilişkin yapılan analizlerde ekonomideki kırılganlığa dikkat çekilmekte, Türkiye ekonomisinin “kırılgan beşli” arasında yer aldığı belirtilmektedir. Ekonomide yaşanan kırılganlığa rağmen, Türkiye ekonomisinin son derece başarılı olduğuna ilişkin genel bir kanının varlığı da inkâr edilmez bir gerçek. Gerçekten de iddia edildiği gibi Türkiye ekonomisinin karnesi başarılı mı? B Bayram Ali Eşiyok ir ekonominin performansını göstermesi açısından öncellikle sabit fiyatlarla ölçülen ulusal gelirin (GSYH) büyüme hızına bakmak gerekiyor. Diğer temel bir gösterge de, büyüme sürecinin dışsal bağımlılığının kaba bir göstergesi olarak kullanılabilecek cari işlemler dengesidir. Çalışmada bu iki gösterge yanında, işsizlik oranı, tasarruf oranı ve dış ticaret göstergelerinden yararlanıyoruz. Bu makalede, Türkiye’nin ekonomik performansı 20032013 dönemi için inceleniyor ve Türkiye ile aynı kategoride yer alan seçilmiş gelişmekte olan 6 büyük ekonomi (Türkiye, Arjantin, Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya ve Meksika) ile kıyaslanarak çözümleniyor. %5 büyüyen Türkiye ekonomisi başarılı mıdır? Türkiye ekonomisi 20032013 yıları arasında yıllık ortalama %5 büyürken, Arjantin ekonomisi %6.2, Çin %10.2, Hindistan %7.6 ve Endonezya’nın %5.7 oranında büyüyor. Tablo 1’de yer alan ülkelerden sadece Brezilya ve Meksika’nın büyüme performansının Tablo 2: Türkiye ve OrtaÜst Gelir Grubundaki Ülkelerin Yıllık Ortalama Büyüme Oranları (%) 20032013 OrtaÜst Gelir Grubundaki Ülkeler Türkiye 6.3 5.0 Kaynak: World Bank veri tabanından hareketle kendi hesaplamamız. 20032013 arasında %5 büyüyen Türkiye Ekonomisi Çin, Endonezya, Arjantin ve Hindistan’ının altında bir başarım gösteriyor Türkiye’den düşük gerçekleştiği anlaşılıyor. Peki henüz olgun bir ekonominin çok gerilerinde bulunan (önemli emek rezervleri barındıran) Türkiye ekonomisi için bu büyüme rakamları başarılı mı sayılmalı?. Kuşkusuz hayır… 20032013 yılları arasında yıllık ortalama Tablo 1: Seçilmiş Ekonomilerde MakroEkonomik Göstergeler (20032013 Ortalaması)(%) Büyüme Oranı 6.2 3.5 10.2 7.6 5.7 2.5 5.0 İşsizlik Oranı 9.7 8.4 4.2 8.4 4.4 9.7 Tasarruf Oranı 20.2 17.3 49.7 32.5 29.5 21.6 14.6 Cari Denge / GSYH 1.4 0.7 5.0 1.8 0.6 1.2 5.4 Türkiye’nin yıllık ortalama büyüme oranı ortaüst gelir grubunda yer alan ülkelerin de gerisinde Arjantin Brezilya Çin Hindistan Endonezya Meksika Türkiye Arjantin Brezilya Çin Hindistan Endonezya Meksika Türkiye Kaynak: IMF veri tabanından hareketle tarafımızca düzenlendi. Arjantin Brezilya Çin Hindistan Endonezya Meksika Türkiye Arjantin Brezilya Çin Hindistan Endonezya Meksika Türkiye Kişi başına geliri (2013 yılı itibariyle) 4,126 dolar ile 12,745 dolar arasında yer alan ortaüst gelir grubu ülkeler ile Türkiye’nin yıllık ortalama büyüme oranını 20032013 için gösteren Tablo 2 incelendiğinde, Türkiye söz konusu dönemde yıllık ortalama %5 büyürken ortaüst gelir grubundaki ülkelerin yıllık ortalama büyüme oranının %6.3 ile Türkiye’nin oldukça üzerinde gerçekleştiği görülüyor. Başka bir ifadeyle Türkiye’nin yıllık ortalama büyüme başarımı hem gelişmekte olan birçok büyük ekonominin hem de ortaüst gelir grubunda yer alan ülkelerin gerisinde kaldığı anlaşılıyor. Kısaca, Türkiye ekonomisinin 20032013 yılları arasındaki büyüme performansı bir başarı öyküsünü değil, bir safsatayı ortaya koyuyor. Cari Açık/GSYH oranına göre Türkiye ekonomisi çok başarısız Bir ülkenin ekonomik başarımını göster
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle