24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2014 ALS ve Nörodejeneratif Hastalıklar Konferansı Suna Kıraç, hastalığı ile ülke tıbbına ve bilimine hizmet eden iş dünyamızın ünlü bir siması. Türkiye’de yaklaşık 56000 kişi bu hastalıkla yaşıyor. ALS/MND adını taşıyan bu hastalık için yapılan yoğun çalışmaların bir an önce tedavi aşamasına ulaşmasını diliyoruz. Prof. Dr. Coşkun Özdemir S una ve İnan Kıraç tarafından kurulan KIRAÇ Vakfı 4. kez İstanbul’da dünyanın ALS ve nörodejeneratif hastalıklar alanındaki en ünlü bilim insanların katılımı ile üst düzey bir sempozyum düzenliyor. 4. konferans 1214 haziran 2014 tarihlerinde İstanbul’da Pera Müzesi salonlarında yapıldı. Nobel ödüllü Robert Horvitz, Harvard Üniversitesi’nde Jeffrey D. Macklis, Massachusetts Üniversitesi’nden Robert Brown, Oxford Üniversitesi’nden Kevin Talbot, Salk Enstitüsü’nden (San Diego) Ariel Levine konuşmacılar arasında idi. PLANLANMIŞ HÜCRE ÖLÜMÜNÜN ROLÜ ALS ÜÇÜNCÜ SIRADA Bu seri konferanslar, Kıraç Vakfı’nın, Boğaziçi Üniversitesi, Harvard ve Massachusetts üniversiteleri işbirliği ile gerçekleştiriliyor. Kıraç Vakfı tarafından Boğaziçi Üniversitesi işbirliği ile kurulmuş olan Nörodejeneratif Hastalıklar Araştırma Laboratuvarı’nın başında bulunan Prof. Nazlı Başak bu organizasyonlarda yetenekli öğren Sempozyum Nobel ödüllü ünlü Robert. Horvitz’in konferansı ile başladı. Bu büyük bilim insanı çalışma ve araştırmaları, başlıca apoptosis (programlanmış hücre ölümü) olmakla birlikte matematik ve ekonomi alanlarına kadar uzanıyor. Mikroskopik yuvarlak kurtların (round worm), iplik kurtlarının (nematod) gelişim ve davranışları onun çalışmaları arasında. Horvitz’in araştırmaları insan biyolojisi ve hastalıklarında önemli moleküler genetik yolların, ayni zamanda hayvan gelişiminde normal bir olgu, apoptosisden sorumlu yolların tanımında bilgi sağladı. Apoptosis, dejeneratif hastalıklarda sık sık gündeme gelen ve tartışılan bir konu. Apoptosiste önemli rol oynayan bir enzim olan CASPASE, konferanstaki bildirilerde yer alıyordu ve bu enzimin inhibe edilmesinin hücre ölümünü engellediği bildirildi. Bu olgu ile bağlantılı olarak statinlerin, servistatin ve simvastatinin bütün nöronlar üzerinde etkili olduğu ve akson gelişiminde ve optik sinir rejenerasyonunda rol oynadığı ilginç bir bulgu olarak sunuldu. sitesi, mitokondri anomalisi, büyüme faktörlerinde yetersizlik, glial hücre patolojisi, bozulmuş RNA, ubikitin proteazom, multipl travma. Bunlar bazı kanıtlarla birlikte yıllardır öne sürülüyor. Bu alanın önde gelen Prof. Dr. Coşkun Özdemir, Massachusetts Üniversitesi’nden o t o r i t e l e r i n d e n Robert Brown ile birlikte. Boston Harvard’ın ünlü hastanesi MGH’den Massachusetts Üniversitesi’ne transfer olan Robert Brown diğer bazı sunucularla birlikte doğal gelişimdeki (development) ortaya çıkan bir kusurun ona eklenen faktörlerle birlikte motor nöron kaybına yol açabileceğini bildiriyor. Nörodejeneratif yıkım yerine bu gelişimdeki defektin yıllar sonra hücre kaybına yol açması, değişik konuşmacılar tarafından belirtildi.Telafi (kompensatuvar) mekanizmalarının yetersizliği de burada rol oynayabiliyor. Klinik gözlemler atletik hiperaktivitenin, travmaların bu oluşumda rol oynayabileceğini gösteriyor. ALS vakalarına ender olmayarak kognitive kusurlar ve Fronto Temporal demans eşlik ediyor. SİNİR KAYBININ NEDENLERİ Niçin nörodejenerasyon? Çok çeşitli teoriler ve risk faktörleri ileri sürülüyor. Bunlar: Toksik mekanizmalar, oksidatif hasar, protein aggregasyonu, glutamat eksitoksi CBT 1422 9 /20 Haziran 2014 cileri ile birlikte baş rol oynuyor. Bu yılki konferansın adı “Motor Sistem: Gelişimden Nörodejenerasyona” idi. ALS ya da Motor Nöron hastalığı dünyada dejeneratif hastalıklar arasında üçüncü sırada bulunuyor. Omur ilikteki ön boynuzda yer alan motor hücrelerin ölümü nedeni ile ilerleyici kas erimesi ile şekillenen, ayni zamanda hareketin birinci nöronu (piramidal yol) da dejenerasyonuna yol açan bu hastalığın insidansı (bir yılda görülen vaka sayısı) 23/ 100.000 kadardır. Dünyanın en ünlü ALS hastası İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nde bulunuyor. Stephen Hawking uzun yıllardır hareket etmeden, konuşmadan bilim üretmeyi sürdürüyor. Aktör David Niven ve besteci Şostakoviç ünlü ALS hastalarından. Amerikalılar ünlü beyzbol oyuncusu Lou Gehrig’in adını öne çıkararak bu hastalığa onun adını veriyorlar. Ben, Hawking’in bu adı çok daha fazla hak ettiği inancında olanlardanım. Tüm konuşmacılar, ALS’nin heterojen bir hastalık olduğu, burada geniş bir spektrumun var olduğu ve aslında tek değil, bir grup hastalıktan söz etmenin daha doğru olacağında görüş birliği içindeydi. Bu hastalığın %10 kadarının genetik kaynaklı olduğu biliniyor. 1993 de SOD 1 geni bulundu ve familyal ALS fALS sporadik sALS den ayrıldı.O günden sonra tıpkı klinik tablo da (fenotip) olduğu gibi bu hastalığın genotipinde de heterojenitenin geçerli olduğu anlaşıldı. Bugün için familyal ALS den sorumlu bilinen 5 gen olduğu bildiriliyor. Ancak Nazlı Başak bunların tüm familyal vakaların % 44’ünü oluşturduğunu, akson araştırmaları ile buna %16 eklenebileceğini bildiriyor. Genetik geçişin dominant (başat) olduğu biliniyordu. Ama yeni genlerin bulunması ile familyal ALS’ler içinde resesive vakaların da olduğunu ve bunların daha genç başlangıçlı vakalar olduğunu öğreniyoruz. Çok sayıda semptom göstermeyen gen taşıyıcıları olduğu da anlaşılıyor. TEK DEĞİL, BİR GRUP HASTALIK DR: HANDE ÖZDİNLER KATILAMADI Konferansa katılması beklenen ve hastalıkla ilgili özellikle piramidal yol (hareketin birinci nöronu) üzerinde önemli araştırmaları olan Hande Özdinler, yazık ki Amerika’dan gelip sunuşunu yapamadı. İstanbul’da Suna ve İnan Kıraç Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Departmanı tarafından kurulan Nörodejeneratif Araştırma Laboratuvarı’nın direktörü Nazlı Başak bugüne kadar 440 ALS vakasını incelediklerini, bunların 101 tanesinin 71 aileden familyal ALS vakaları, 339 unun sporadik vakalar olduğunu, 30 ailede konvansiyonel metotlarla 10 ailede NGS (modern metodlarla) genetik çözüme ulaşıldığını, 5 major genin fALS’lerin % 42 sinde saptandığını bildiriyor. Türkiye’de bilinen tüm genetik çeşitlerin (etnik çeşitlilik) var olduğunu en sık görülen %18.3 ile C9 olduğunu onu SOD 1’in izlediği bilgilerini ekliyor. Hastalığın tedavisi ile ilgili, hastaları mutlu edecek bildiriler yoktu. Kök hücreden söz edilmedi. Sempozyum çok önemli çalışma ve araştırma sonuçlarını içeriyordu. Çok kaliteli bilimsel bir toplantı olduğu tartışma götürmez. Ancak dejeneratif hastalıklar büyük sırlar taşıyor ve tedavi şifa (cure) sonucuna varmak daha uzun süre çalışmaları gerektiriyor. Klinisyenler, nörologlar hastaları ile birlikte bu gerçeği kabul etmek ve temel bilimcilerin araştırma sonuçlarını izleyerek onlara en iyi bakım hizmetlerini sağlamak görevini yüklenmek durumunda bulunuyorlar. MUTLU EDECEK HABER YOK KONGRELERDEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle