Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz Evrimsel Süreçler ve Eğitimimiz Üzerine Birkaç Soru okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com Doğu’yla Batı’yı, Batı’yla Doğu’yu kışkırtmak; bir taşla iki kuş vurmak, birini ötekine kırdırmak ve sonunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yerle yeksan edip, leş kargalarına sunmak... B EVRİM bilgisini ortak içerikli bir programla, eğitim bilimleri, fen bilimleri gibi sağlık bilimleri okuyan öğrencilerimize de farklı şekillerde, animasyon ve görsellerle ayrıca not/sınav baskısı olmadan konferans ya da sempozyum havasında tartışarak verelim diyorum.. Doç. Dr. Güven Erbil, Dokuz Eylül Univ. Tıp Fak.; Histoloji&Embriyoloji A.D., guven.erbil@deu. keler liginde birinci olma şerefini taşıyormuşuz gibi yapacağız. Gerçek anlamda din ve devlet işlerini ayıran toplumların, kilisehavra ile ilgisini, bilimsel çalışmalar ve ürünlerine olan saygılarıyla nasıl ayırdıklarını öğrenmemiz gerekmektedir. Evrim’e inanılmaz, evrim sorgulanarak ve denenerek bugünkü bilgi seviyemize ulaştı. Evrim kuramsal olarak kendisine inanılmasını da istemez. Evrimsel süreçler ancak çok çalışarak ve kafa yorularak öğrenilebilir. Bu konuları anlayabilmek için de öyle basit bir alt yapı da yetmez. Bunları izlemek bile, bir bilim insanının ömrünü alabilecekken aşağılayan bir ifade ile “evrime inanıp inanmadığını” sorgulanması, sorgulayanın kimliğini ve niyetini belirlemekten öteye gidemez. Karanlık çağları aydınlatmak ve yaşam denilen bu görkemli organizasyonun gizemini çözmek için sadece dua edilmedi. Yaşamlar boyu süren çalışmaların keyifli sonuçlarını tam anlamıyla hoyratça tüketen kalabalık yığınlarız biz bugün. Bir takım dini kanallar, halkımızın “belgesel” seyretme düşkünlüğünden yararlanarak artık gizem olmayan fakat insanlara bazı embriyolojik gelişim süreçleri ile ilgili görselleri ya da fizyolojik en temel kitap bilgisi olan insan vücudu işleyiş gerçeklerini “yaratılış kanıtları” olarak izleyicilerine sunmaktadır. Bu, bilimin tüm olanakları ve verileriyle bilime karşı açılmış bir açık savaştır. Böyle bir savaşa hiç gerek yoktur. Bugün önüne geçemediğimiz “şifacı”ların halk üzerindeki algısı ne kadar masumanedir. Bunu gözleyebiliyorsak, halkımızın da eğitim seviyesi ve sorgusuz kabulünü, anlayabiliyor olmamız gerekmektedir. Ne yazık ki boy, boy ilanlarla “gıda takviyesi” satan hekimlerimiz de bu ülkede yetişmişlerdir. Yanlış anlaşılma kaygısı ile evrim kuramı artık tamamen es geçilerek bir “sessiz sinema” oynanmaktadır. Oysa, bizim öğrencilerimizden biliyorum ki gençlerin eğitime bakışı politize ve önyargılı değildir. Tam tersine genç beyinler bilgisizlikten korkmaları gerektiğinin farkındalar. En basitinden dünyamızın oluşumu, insanın gelişimi ve evrimsel süreçler konusunda bilgi sahibi olmak onların en temel anayasal hakkıdır. Özellikle sağlık bilimlerindeki akademisyenlerimize buradan açık bir çağrıda bulunarak EVRİM bilgisini ortak içerikli bir programla bu konuları en azından eğitim bilimleri, fen bilimleri gibi sağlık bilimleri okuyan öğrencilerimize de farklı şekillerde, animasyon ve görsellerle ayrıca not/sınav baskısı olmadan konferans ya da sempozyum havasında tartışarak verelim diyorum. Bunun için günümüz üniversitelerinin hem alt yapısı hem de yeterli insan gücü vardır. Eksik olan sadece konuyu önemseme, niyet ve işbirliğidir. Güncel ve geleneksel tıp kongrelerinde acaba temel değerimiz olan yarının doktor, sağlık çalışanı ve akademisyenleri olacak öğrencilerimiz için bir yarım gün ayrılamaz mı? Yoksa her şey yolun da mı? Felaket Tellallığı Yapıyorum! (Bir facebook arkadaşımın Hafız’dan yaptığı alıntıya bakarak...”Güneşin bile bir zerre sayıldığı kâinatta, kendini büyük görmek, edebe uyar bir şey değil.”) CBT 1422 19 /20 Haziran 2014 u derginin okuyucuları çok iyi bilmekteler ki evrimsel süreçler birer tabu değil, sorgulanabilirler ve insanlık tarihi kadar eski olan ve merak denilen dürtü ile beslenen büyük bir birikimdir aslında. Fakat son yıllarda bilinçli olduğunu düşündüğüm bir “karşı evrim dalgası” ile ister istemez bizim gibi bazı akademisyenler ve dahası tüm toplumumuz baskı altına alınmaktadır. Son yıllarda sınavlaştırıldıkça, eğitim olmaktan çıkan orta öğretim içeriğimizde her ne kadar olsa da evrim kuramı/öğretisi en çok kaynatmak amacıyla din bilgisi derslerinde sorgulanmakta ve deyim yerindeyse tartışılmaktadır. Genç arkadaşların coşku ve merakla oluşturdukları soruların yanıtları akıllı tahtalar yardımı ile aydınlatılmaktadır. Fen bilimleri ya da biyoloji dersleri ise, müfredatı yetiştirmek ve doğaldır ki sınavlara hazırlanabilmek için akılcı ve sonuca yönelik olarak, buraları hızlıca geçip kurtulmaktadır. Sosyal bilimler ve ağırlıklı olarak temel coğrafya bilgimizin lise düzeyindeki seviyesi konusunda çok bilgim olmasa da Celal Şengör hocamızın bu konudaki serzenişleri gözümün önünden gitmiyor. Günümüzün bir lise mezunu, dünyamızın oluşumu ya da tarih öncesi gibi çok derin sorgulamalar yaptığınızda en iyi şartlarda bunları kendi bölümünde okumadığını ya da fikri olmadığını söyleyerek kaçak cevaplar vermektedir. Bunun sorumlusu düpedüz sistemimiz ve bu sistemin birer parçası eğiticiler olarak bizleriz. Birçok lisede olan eğitim araçları, tozlanmaması için yıllarca kilitli dolaplarda korunarak saklanmadı mı? Uygulamanın ve tartışmanın kavga ortamı tetiklemesi korkusu ile ünlü özdeyişimiz “icat çıkarma” sözünü her birimiz defalarca işitmedik mi? Tam burada Doğan Kuban hocamızın yıllardır anlatmaya çalıştığı “eğitimli cahiller” kalabalığını artırdığımızı üzüntüyle gözlemekteyim. Tıp fakültesinde Genel Embriyoloji dersleri verirken öğrencilerimle aynı pencereden bakmadığımı fark ettim. Buradan hareketle ülkemizdeki bir avuç, fakat fedakâr evrim bilimci ve temelde birçok farklı disiplinden bilim insanının bu işle gönülden ve özveri ile ilgilendiğini gördüm. Bununla da kalmayıp birçok yazılı/görsel dokümanlarına ulaştım. Yoğun içerikli bir sempozyuma da katılarak umutlandım, sorununda tam olarak neden olduğunu görmeye başladım. Evrim bilimciler değil ama ülkemizde ne yazık ki evrim karşıtlığı çok keskin ve tartışmasız bir cepheleşmeyi körüklemektedir. En basit olarak “Evrime mi yoksa yaradılışa mı inanıyorsun?” sorusu, kökünden başlayarak cepheleşmeyi sağlamaktadır. “Din inancı özgürlüğü”, evrimsel gerçekleri bir inanç gibi kutuplaştırıyor. Tıp fakültelerinde geleceğin hekimleri insan bedenin özellikleri ve işleyişini öğrenirken bu bedenin “tarihini”, “sorunlu parçalarını” öğrenip/sorgulamak yerine ne kadar kusursuz bir tasarım olduğu yönündeki verilerle inceleme ve çalışmalarını sürdürmektedir. Sorgusuz itaatin sonucunda, hep üçüncü sınıf ül Evet, bu felaketin tellallığını yapıyorum. Bu felaketin efendilerine, uşaklarına ve bekleyenlerine karşı bir çözüm yolu olarak “Kurtuluş Kongresi”ni toplamayı ve vekillerin meclisi derhal terk ederek ve siyasal kimliklerinden sıyrılarak bu harekete katılmalarını öneriyorum. Durum partilerin seçim kaygılarının çok üstünde bir tehlikeyi bize göstermektedir. Bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti var olmak ve demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak var olmak zorundadır! • Bir kez daha söylüyorum: “Barışı hukukla istemeliyiz”! Değilse, entrikaların, komploların, paranoyaya varacak derecede kuşkuların ve ince hesapların karanlığında bu bölge bir dünya felaketinin dinamit fitiline dönüşecektir. Hukukun temel ilkelerine ve üç bin yıllık hukuk kültürüne güvenebilirsiniz. • Ülkeyi yıkan, satan, halkını, ulusunu onursuzlaştıran, yoksullaştıran dinamit yasaların çıkışını yıllardan beri seyredenlerin, onaylayanların Türk Bayrağı’nı bir Kürt çocuğunun gönderden indirmesine ateş püskürmelerine doğrusu hiç şaşırmadım. Bu da oynadıkları senaryonun kendilerine söylettiği bir başka replik değil mi? Geçin hanımlar, beyler, geçin bunları! Bırakın artık şu cambaz seyretme, seyrettirme işlerini! • Anıtkabir bu ülkenin, bu ulusun, bu halkın onurudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin konuğu olarak Ankara’ya gelen her yabancı devlet adamının Anıtkabir’i ziyaret etmesi bu ülkeyi, bu halkı, bu ulusu onurlandırır. Ziyaret etmemesi de bu ulusu, bu halkı, bu ülkeyi aşağılar, hiçe sayar. Buna çanak tutup, çanak yalayanlara ve bilmeyenlere bir duyurayım, dedim. • Cumhuriyete musallat olmuş bu bela, geçicidir deyip geçiştirilemeyecek denli kalıcı bir beladır. “Gaflet ve dalalet” içindekilere bunu iyi açıklamalıdır. Zaten biliyorlarsa, “hıyanet” içinde olduklarını söylemelidir. Bunu istiyorlarsa, güçlerini ellerinden bir an önce almalıdır. Buna gücünüz yoksa, güç toplamalıdır. Bu sırada şiddet kullanarak kimsenin ekmeğine yağ sürmemelidir. Gücün kaynağı inanç ve özveridir. • Güçlü, yeterli ve yetkin bir yargı gücünü kurmak bu halkın ve bu ulusun bugün sorumlu bulunduğu tek önemli görevidir. • Hukuku bilmemek mazeret değildir! • Ölme, öldürme. Ezme, ezdirme. Sömürme, sömürtme. Anlamaya çalış, anlaşılmaya çalış. Zafer kimsenin değil, hukukun olmalı. • Hukuk bilinci zayıf bir siyasetçi kadar tehlikeli bir yaratık yeryüzünde yoktur. • Başarılı devlet yönetimi hemen her şeyi yanlış anlaşılamayacak biçimde yapılandırıp işlemesini sağlamaktır. Bağlılık dediğimiz tutumun temelinde bu yatar. Bir devlet anlama kargaşasıyla yıkılır. • Tüm anaların çocukları bizim çocuklarımızdır. Hiç bir savaşta onlar kurbanlarımız olamaz. Hiç bir savaşımızda onları kurban vermeyiz, verdirmeyiz. Vermek isteyenlere de izin ve imkân vermeyiz! • İstifa etmiyorlar, psikolojik destek alıyorlar... • Bir yolu yanlış olsa da kolay diye gitmeyi artık bırakmalıyız, Kemal Ağbi! • Tehlike, haksızlığa karşı duyulan öfkenin zulme yol açmasıdır. • Sesin yankılanacak denli güçlü çıkmalı! • Cambaz seyretmeyi bu kadar çok seven bir millet olduğumuzu, doğrusu bilmiyordum! • Biliyor musunuz? Çalmasına hiç gerek yok. Herkese tazminat davası açsa, dünyanın en zengini olur. • Bir insanın kitapları varsa, tek kitabı olamaz. • Kutsal kitabını kitapların arasına saklayanlardan korkmalı. • Kalbi kalp olanın fikri zehir olur. • Erkeğe kadın üzerinde cinsel özgürlük tanımak onu iktidarla aşağılık bir işbirlikçiye dönüştürüyor. • Dışarısı yoksa, içerisi de yok. İçerisi yoksa, dışarısı yok. İçerisi varsa, dışarısı da var. Dışarda ne var? İçerde ne var? • Gel demeyen, git demeli, gitmeli. • Güneşin bir zerre olduğu bir kainattır insan. Edebe bunu bilmek uyar.