Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN TEK BİLİNÇLİ HALK HAREKETİ GEZİ İDİ rüntüsü. Modern teknolojinin kalabalıkları aldatan akıl almaz görkemli bir görüntüsü var. Eskiden krallar, derebeyleri, süslü silahlar ve askerler, şatolar, saraylar, fiyaka yaparlarmış. Şimdi bazı şeyleri halkla paylaşıyorlar. Onlara da gökdelen, otomobil, televizyon, telefon veriyorlar. Fakat sömürme olgusu değişmiyor. Sadece araçlar ve yollar değişiyor. Üstelik sömürü öldürmeden de oluyor. Öldürülenler gelişmemiş ülkelerin halkları. Bu gözlemlerin dayandığı gerçeklere dayanacak bir seçimin ideolojik ve entelektüel içeriği neredeyse sıfır. Türkiye’de cumhurbaşkanı seçimi iki boyutlu, bir boşdolu mekanizmasıdır. Bu toplum (bir aday’a bir aday) aşamasında yaşıyor. Halk yine anlayıp yorumlamayacak. ‘Bul karayı, al parayı’ olacak. Mustafa Kemal adlı Tartışmaların yazarları, okuyucuları, sürece yaratıcı bir liderin varlığı bir statü kazandırmak Türkiye’nin insanlarını 500 için uğraşıyorlar. Sanki yıllık kulluk statüsünden demokrasi, özgür halk varmış gibi söylenme, halk statüsüne bu savaşla sadece söyleyenlerin eriştirmiştir. Anadolu halkı gösterileridir. Bu akbu statüyü kazandı, ama törler beyninin yarısı aydınlık yarısı karanlık, koşullarını öğrenmedi. Jatus kafalı adamlardır. Bugünkü sorun da budur: Bütün bunlar Halk kendine yeni bir lider komplo mu? Olsa bile araçları içerdedir. En seçecek bilince kavuştu büyük araç cahil halk mu, kavuşmadı mı? kütlesidir. Partiler bunun parçalarıdır. Özetlersek: Özgür olmayı hak eden bir Türk toplumu var. Fakat özgür değil. Özgürlük için savaşan bir genç kuşak var. Bu aşamada, az da olsa dünyanın öncüsü barışsever devrimciler yetiştirmişiz. Cahil ve fakir cumhuriyet tarihinin mirası bu ‘Duran İnsanlar’dır. Adayları fuara getirilmiş damızlıklar gibi sergilemek, bir cehalet ifadesidir. Evet, belki tek aday. Ama demokratik ve laik, yani çağdaş bir yaşam öyküsü ve onu destekleyen bir söylem üretmişse! Cumhurbaşkanı Seçmek Cumhur (Ar. Cumhür) Halk demek. Cumhurbaşkanı Türk halkının ve devletin başkanı, yani temsilcisi. Halk seçtiği başkanın kendini ve devleti temsil ettiğini biliyor olmalı. Bu Türkiye de bir Türk halk’ı var, anlamına geliyor. Türk ve bayrak sözcükleri üzerinde kopan fırtınaları düşününce biraz irkiliyoruz. Halk, kendisinin halk olduğunu biliyor mu? SÖMÜRGE OLGUSU DEĞİŞMİYOR H alk kavramı, Türk toplumunun kültür dağarcığında yoktur. Avrupa’da 17891848 devrimlerini anlamadan halk kavramını çağdaş demokraside konumunu da anlayamazsınız. Eğer halk özgürlük, yani kendi varlığını kanıtlamak için savaşmadıysa kuşkusuz yine halktır. Ama bilinçli değildir. O hakkın kendisine ne sağladığını bilmez. Halkımızın hesap soran bir kesimi var. Ama büyük kütleler hâlâ kendilerini devletin kulu sayıyorlar. Türkiye’de halkları bir araya getiren Kurtuluş Savaşı’dır. Savaş bir halk bilincini uyandırma mekanizmasıdır. Yabancı boyundurluğuna karşı yapılan savaş, halkın özgürlüğünü elde etme savaşı değildir. Cumhuriyet, Türk halkı için tarihi bir şans dönemidir. İmparatorluğun parçalanması, vatanın emperyalistler tarafından, Türkleri Anadolu’dan atmak için işgal edilmesi, Anadolu’nun temel dilinin Türkçe konuşan ve Müslüman bir halkın vatanı olması, bilinçli ve deneyimli bir askeri elitin ve Mustafa Kemal adlı yaratıcı bir liderin varlığı Türkiye’nin insanlarını 500 yıllık kulluk statüsünden halk statüsüne bu savaşla eriştirmiştir. Anadolu halkı bu statüyü kazandı, ama koşullarını öğrenmedi. Bugünkü sorun da budur: Halk kendine yeni bir lider seçecek bilince kavuştu mu, kavuşmadı mı? Avrupa halkları tek bir savaş sonrası kulluktan halklılığa terfi etmediler. Özgür halk olmak için uzun kavgalar verdiler. Bu Fransız Devrimi’nden 1870’e hiç olmazsa 100 yıl sürdü. Anadolu halkı savaşta kazandı, halk oldu. Ya da olduk mu? Sandıkta mı halkın bilinci oluştu? Seçimden seçime nafaka alarak özgür insan olmak olası değil. Halkın politik bilinci sandığa oy atınca gelişiyor mu? cu olan demokrasi olabiliyor! Kişisel komplolar ya da Arap çetelerinin cinayetleri hariç, barikatlar, silahlı mücadeleler dönemi geçti. Bu sadece halklar için değil, devletler için de geçti. Bu yeni politik aşamayı halk anlamadıkça onu yönetenler de anlamıyor. Şimdilerde halk eline saz alınca direnişçi oluyor, polis de gaz, su, silah kullanınca kahraman oluyor. Ne var ki emperyalistlerin silahlandırdığı çetelerin cinayetleri hikâyesi zavallı ülkelerin halklarının yüzbinler mertebesinde vahşice öldürülmesine neden oluyor. Geri kalmış ülkelerdeki kanlı gösterilerle gelecek olan, kölelik düzeninin çanlarıdır. CBT 1422/5 /20 Haziran 2014 Sayın okuyucular, 1848’de halkın kurduğu barikatların resmini gördünüz mü? O dönemde askerlerle halk arasında çok fark yoktu. O zaman gaz bombası, plastik fişek, su sıkan araçlar, uzay giysili polis yoktu. 1968’den sonra küçük grupların dile getirdikleri sloganlar büyük kütlelerin bilinçli özgürlük söylemlerine dönüşmedi. Bu gün ülkede Soma madencilerinden ücret karşılığı oy isteyen bir sistem geçerli. Politik bilinci sandığa oy atmakla sınırlı bir halk, Cumhurbaşkanını seçecek bilgi ve bilinçle donanımlı değil. Onun için iktidarın seçtiği bir başkan yok. Onun için çatı başkan gibi komik kavramlar var. Pakistan, Afganistan, Irak, Suriye, Mısır, Libya, Türkiye ve daha pek çok İslam ülkesi parçalanmış, kavga alanlarıdır. Buralarda kanlar özgürlük için değil, politik egemenlik, ilkel mezhepçilik için akıyor. Bütün İslam ülkelerinde ve gelişmemiş toplumlarda seçimler iç ve dış ekonomik, politik oyunların egemen olduğu, ve şiddet ve paranın cahil kütleleri yönlendirmek için kullanıldığı kirli manipülasyonlara dönüşmüştür. Seçimi mümkün olduğu kadar halkın bilinçli iradesine tabi kılmak, kuşkusuz temel bir demokrasisi ilkesidir. Fakat böyle bir halk olmayınca ne bilinçli seçim ne de onun sonu CUMHURBAŞKANI SEÇECEK DONANIM YOK Türkiye de bilinçli halk direnişi sadece Gezi’dir. 1793’den 170 yıl sonra da olsa, burada bilinçlenmiş bir halk kesimi ilk kez ortaya çıktı. Bu olaylar geçmişte Avrupa’da olanlara benzemiyordu. Avrupa’da donsuzlar, fakirler egemen sınıflara direniyordu. 1848’de Avrupa’da ayağa kalkanlar aristokrasiye karşı direniyordu. Ve bunu destekleyen burjuvalar vardı. 170 yıl sonra politik egemen olan köylüler cinayete, yolsuzluğa karşı çıkmıyorlar. Özgürlük için sömürü hizmetkârlığına direnenler kentlileşmiş yeni burjuva çocukları. Bu Avrupa’da olanlardan farklı. Türkiye farklı bir süreç yaşıyor. Onun için Avrupa’nın yarattığı sözcükler bu durumu anlatmaya yetmiyor. Fakat sürüp giden bu çatışmalar toplumun gelişmemiş olduğunu da kanıtlıyor. Sayın okuyucular, Halk’ın özgürlükten Tayfun Akgül haberi olmadığı için, seçim olayı burada bitmiyor, başlıyor. Ayağından asılmış bir halka özgürlük bilinci vermekte zorlanıyoruz. Rönesans’tan bu yana, çağdaş kapitalizmin müşteriköle mekanizması yerine oturana kadar, dünyanın kuyruğunda yaşadık. İmparatorluk büyük fırtınada battı. Cumhuriyet, Rönesans’a ve Avrupa bilimine yeniden abone oldu. Fakat 1950’den sonra cahil bir halkın yeni bir kölelik statüsü olduğunu da anlayamadık. Oysa cahil ağa, cahil derebeyi, cahil sultan, cahil hükümetler, cahil profesörler, cahil işadamları arasında pek fark yok. Değişen cehaletin yeni gö GEZİ: BİLİNÇLİ TEK HALK HAREKETİ