17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİKBİLİM Aykut Göker http://www.inovasyon.org; [email protected] YÜKSEK TEKNOLOJİ İNTERNET ŞİRKETLERİ DE ONLARI KEŞFETTİ Başaranın nasıl başardığını anlamak gerekir. Taklit etmek için değil; yaratıcılık gibi bir kavramın da olduğunu unutmadan kendi yolumuzu çizmek için... AKP’nin Gerçekte Başardığı Ne? (2) AKP’nin sandık başarısını, toplumun önemli bir kesimini, mevcut kültür düzeyinde tutabilme ve o kültürü herhangi bir değişime uğratmadan yeniden üretmedeki başarısına ve bir de o kesimi denetimi altında tutabilecek örgütlenme becerisini göstermesine bağlamış ve bunlardan ikincisi üzerinde durmuştum. Gelelim kültür meselesine… Baştan söyleyeyim; toplumun niceliksel olarak büyük bir kesimini mevcut kültür düzeyinde tutabilmeyi ve o kültürü yeniden üretmeyi başarma konusunda R.T. Erdoğan ve kadroları ilk değildir. Aslında Erdoğan ve kadroları da kendilerinden önce aynı beceriyi göstermiş olanların eseridirler. Cumhuriyet Türkiye’sinin Osmanlı İmparatorluğu’ndan, eğitim kurumlarının yeterli olmadığı, yeterli yaygınlığa ulaşmadığı, cehaletin ve dinsel dogmanın kol gezdiği bir toplum devraldığı bilinen bir gerçektir. Nüfusunun ezici çoğunluğu köyde yaşayan genç Cumhuriyet’in, eğitimdeki bir avuç öncü kadrosu, bunun içindir ki, cehaletin kırsal kesimden başlayarak üstesinden gelinmesini sağlayacak özgün bir eğitim kurumu yaratmıştı: Köy Enstitüleri... Ama ne yazık ki, Köy Enstitüleri’nde yakılan ışıklar, 1940’ların ikinci yarısında köreltilmiş ve 50’li yıllarda bütünüyle söndürülmüştür. Yeniden karanlığa mahkum edilenler ilk bakışta yalnızca kırsal kesimin insanlarıymış gibi görülebilir ama bu bir yanılsamadır. Çünkü 50’li yıllarda başlayan, köyden kente göç dalgasının yol açtığı büyük toplumsal altüst oluşta, kırsal kesim, baş başa bırakıldığı o büyük karanlığını da kendisiyle birlikte kentlerin varoşlarına taşımıştır. Ve o insanlar, zaman içinde, köy yaşamının kendi doğasından kaynaklanan her türlü değer yargısından da koparak kendi varoş kültürlerini üretme yoluna girmişlerdir. Ama bu kültürel dönüşüm kendi hâline bırakılmamıştır. Varoşları kendi çıkarları için denetimleri altında tutmak isteyenler, kullanabilecekleri en etkin aracın ne olduğunun da farkındadırlar. Bu araç, Osmanlı’dan topluma miras kalan dinsel dogmadır. Onun içindir ki, bir yanda köy enstitülerinin ışığı köreltilip karartılırken öte yanda eğitimde dinsel dogmayı esas alan bir okullaşma süreci de başlatılmıştır. Bu sürecin ilk tohumları da yine 194649 yılları arasında atılmıştır. “Ankara’da bir İlahiyat Fakültesi’yle birlikte çeşitli il merkezlerinde on İmamHatip kursunun” açılmasıyla başlayıp 50’li yıllarda imamhatip okullarının kurulmasıyla devam eden bu süreç, sonraki yıllarda giderek hızlanmış, özellikle 12 Eylül karanlığında tırmanışa geçmiştir. 2002 Kasım’ına gelinceye dek, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında ilk ve ortaöğretim programlarında din motifinin kaybettiği ağırlığı Kur’ân kurslarını ve imamhatip okullarını sayıca artırıp yaygınlaştırarak karşılamayı kendilerine ilke edinen merkezsağ iktidarlar, bunu hep, dayandıkları muhafazakâr oy tabanını özellikle de nüfus patlaması yaşanan varoşları denetimleri altında tutabilmenin, dolayısıyla da taraftarı oldukları iktisadisiyasi sistemi sürdürebilmenin güvencesi olarak görmüşlerdi. Onların bütün derdi, Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras kalan Sünnî inanç sistemine bağlı geniş halk kitlelerinin desteğine sırtlarını dayayıp, ama Osmanlı’dan farklı olarak, Sünnîliği devletin yönetiminde hâkim ideoloji hâline getirmeden iktidarlarını sürdürmekti. Ne var ki bu amaçla eğitim sistemine müdahale ederek sürmesini sağladıkları din tabanlı kültür doğrudan siyasî İslâm’ı besler hale geldi; dayandıkları kitleler, sonuçta kendi siyasi/ dini önderlerini yarattı. Denetim altında tutulabilecekleri sanılanlar siyasi/ dini önderleri marifetiyle denetimi ele almayı başardılar. O önderler, şimdi de geldikleri kültürün ve inançlarının gereği olarak iktidarlarını mutlaklaştırmanın, kalıcılaştırmanın peşindeler. Ve bunu da hangi toplumsal kültüre dayanarak başarabileceklerinin bilincindeler. Kendilerini yaratan kültürü kent merkezlerine doğru genişleterek yeniden üretiyorlar. Ve bunu beceriyorlar. İnsansız hava araçlarının önemi giderek artıyor Facebook ve Google birbirinin ardından İHA (İnsansız Hava Aracı) üretici firmaları satın alıyorlar. Bu ilgi neden acaba? Erdal Musoğlu ([email protected]) İ HA’lar yani İnsansız Hava Araçları (UAV: Unmanned Aerial Vehicle ya da Drones), bilindiği gibi uzun yıllardır askeri amaçlarla kullanılmaktalar. Adlarından da anlaşıldığı gibi İHA’lar pilotsuz uçak ya da helikopterlerdir. Uçuşları ya yerdeki bir pilot ya da içerilerindeki bilgisayarlarla kontrol edilir. İlk nesilleri basit uzaktan kumandalı hava araçları olan İHA’lar günümüzde giderek bilgisayar kontrollü bağımsız sistemlere dönüşmektedir. Önce askeri uygulamalar için: İHA kavramı daha 19. yüzyıl ortalarında ortaya atıldı. Askeri uygulamalar, birinci ve ikinci dünya savaşlarında başladı. Uçan bombalardan, uzaktan kumandalı keşif ve eğitim uçaklarına, hatta jet motorlu olanlarına kadar İHA’ların birçok çeşitleri geliştirildi. İHA’ların askeri ve keşif amaçlı kullanımları 1960’lı yıllarda ABD’nin U2 casus uçaklarının düşürülmesi ve Vietnam savaşında kaybettikleri pilotların önemli sayılara ulaşması sonucu hız kazandı. 1970’ li yıllarda İsrail de havadan, gerçek zamanda veri iletişimi ve canlı video yayını yapan kendi İHA’larını geliştirdi. A r dından da, radar yanıltma ve radara yakalanmama (stealth) teknolojilerini de ekledi. ABD’ye 11 Eylül 2001 saldırısından sonra ise İHA’ların yalnız keşif ve istihbarat amaçlı değil saldırı amaçlı uygulamaları başladı. Bu yeni nesil askeri İHA’ların en bilineni, uydular üzerinden yerden kumanda edilen Predator’dur. Ardından gelen Global Hawk ise pratik olarak bağımsız olarak uçabilmektedir. Ayrıca, minyatürleştirme teknolojilerindeki gelişmeler sonucu askeri İHA’ların giderek küçülen modelleri de üretilmiş ve boyutları bir kişinin havaya fırlatabileceği ölçülere inerek yerleşim yerlerindeki çatışmalarda istihbarat amaçlı kullanılmaya başlanmıştır. çalışan, gamma ışınlarını algılayan ya da biyolojik ve kimyasal türden almaçlar (sensors) kullanılmaktadır. Elektromagnetik almaçlar, gözle görülen ışığın yanında, kızıl ötesi (termal) ve mor ötesi ışınlar ile mikrodalga ve radar ışınlarını da algılamaktadır. Biyolojik almaçlar havadaki mikroorganizmaları ve diğer biyolojik etkenleri belirlemekte kullanılmakta, kimyasal almaçlar ise laser spektrografisi kullanarak havadaki element yoğunluklarını belirlemektedir. İHA’lar topladıkları verileri depolayabilmekte ve anında iletebilmektedirler. Askeri kullanım amaçlarına ek olarak, İHA’lar, arama kurtarma çalışmaları, ekinlerin havadan izlenmesi, spor ve sinema filmi çekimleri, elektrik hatları ve petrol boruları (pipelines) kontrolü ve vahşi yaşamın izlenmesi gibi alanlarda kullanılmaktadır. İHA’lar ile ulaşımı zor bölgelere tıbbi malzeme iletimi uygulamaları da başlamıştır. Hatta Amazon firması ile Alman posta servisinin DHL bölümü evlere paket teslimi için de İHA kullanımı üzerinde çalışmaktadır. Ayrıca geniş bölgelerin havadan gözetim (surveillance) uygulamaları da, İHA’ların ucuzlamaları ve havada kalış sürelerinin giderek uzamaları sonucu yaygınlaşmaktadır. Bu alanda, petrol ve maden arama, hayvan sürülerinin gözlemi, orman yangınlarının takibi, güvenlik, devriyelik ve korsanlıkla mücadele görevleri sayılabilir. İHA’ların doğal bir kullanım alanları da (askeri uygulamalarda olduğu gibi) insan pilot ve SİVİL AMAÇLI KULLANIM CBT 1415 8 /2 Mayıs 2014 İHA’ların uzaktan algılama (remote sensing) yetenekleri her gün artmakta ve elektromagnetik spektrumda UZAKTAN ALGILAMA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle