24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilimsel Başarım CBT 1441 /31 Ekim 2014 3 Epilepsi (sara) ve Hindistan’ın uzay aracı Mars yörüngesinde. Ya biz neredeyiz? ünlü epileptikler Stratejik düşünmenin ve planlamanın birinci ilkesi, “İşleri doğru yapmaktan daha önemlisi doğru işleri yapmaktır” ilkesidir. Her ikisinin de pek yapılmadığı (!) ülkemiz için epey ders çıkarılabilecek bir konuyu işliyoruz bu yazımızda. (emusoglu@gmail.com) ile bunun için gerekli teknolojileri geliştirmekti. İkincil hedef ise, bilimsel araştırma amaçlı olup, Mars gezegeni hakkındaki bilgilerimizi arttırmaya dönük idi. Ağırlığı1350 kg olan Hint uzay aracı, toplam ağırlıkları yalnızca 15 kg, yani neredeyse bir uçak yolcusunun el bagajı kadar (!) olan 5 bilimsel alete sahipti. Toplam 840 watt güç üreten (ve bu gücün büyük kısmını dünya ile haberleşmek için kullanan) güneş panellerinden beslenen bu cihazlar: • Mars atmosferinin üst tabakalarındaki hidrojen ve döteryum oranlarını ve bundan hareketle gezegenden uzaya kaçan su miktarını belirleyecek bir fotometre, • Mars’da olası yaşam belirtilerini saptamak için bir metan gazı dedektörü, • Mars’ın en dış atmosfer tabakalarındaki (exosphere’deki) parçacıkların yapılarını belirlemek için bir kitle analizörü, • Gezegenin yüzeyinin yapısı ve bileşenlerini incelemek için bir kızılötesi spektrometre, • Ve görsel spektrumda görüntüler almak için bir renkli kameradan oluşmakta idiler. İlk denemede başarı Mangalyaan, 15 ay gibi rekor bir sürede tamamlanarak, 5 Kasım 2013’te Hindistan Uzay Araştırmaları Organizasyonu (ISRO) tarafından Sriharitoka uzay merkezinden fırlatıldı ve 298 günlük bir yolculuktan sonra, 24 eylül 2014’de Mars yörüngesine oturtuldu. Uzay aracının uçuş takibi ve kontrolü ile topladığı verilerin alımı Bengalore’daki uçuş kontrol ve telemetri (ISTRAC) merkezinden yapılmaktadır. Aracın işletimsel (operasyonel) ömrü 6 ay olup, yörüngeye girer girmez Mars’ın ilk görüntülerini ve topladığı verileri iletmeye başlamıştır. Ülkemiz için çıkarılacak dersler Hindistan, uzay teknolojilerini bir ulusal öncelik olarak belirlemiş, gerekli organizasyon ve kaynakları sağlamıştır. Hedefler, uzun erimli ama gerçekçi olarak konulmuş, kaliteye gereken önem verilirken maliyeti en aza indirecek yöntemler kullanılmıştır. Ayrıca, uzay araçları az sayıda bilimsel cihazla donatılmış ama en gerekli ve önemli bilimsel alanlara odaklanılmıştır. Böylece Ay’daki suyun ilk kez ortaya çıkarılması gibi önemli ve ses getirici buluşlar yapılabilmiştir. Özetle, doğru işler, doğru olarak yapılmıştır! Geliştirilen yeni yöntemler ve ileri teknolojiler, yapılan inovasyonlar, bütün uzay araştırmalarında olduğu gibi, yalnız bu alanla sınırlı kalmamış, ülkenin endüstrisine yeni bir ivme katmıştır. Ama, bütün bunlardan da daha önemlisi, Hindistanın uzay projeleri ve özellikle Mars yörüngesine uzay aracı gönderilmesinin, ülke insanının Hintli olmakla övünmesini, bilimin önem ve değerini kavramasını sağlaması ve gençlere ilham vermesidir. Örnek alınan, rol modeli olan, artık, bilim insanı, Mars projesinin insan kaynaklarının %20’sini oluşturan bilim kadınları, uzay mühendisleridir! Uygar bir geleceğe, yalnız aklın, bilginin ve bilimin yolu ile ulaşabileceğinin ülkece özümsenmesidir. Bizim ülkemiz ise, ne acıdır ki, bütün bunlardan ışık yıllarınca (!) uzakta görünüyor ... Referanslar: Prof. Dr.Coşkun Özdemir, coskunoz@superonline.com E Erdal Musoğlu H indistan, geçen eylül ayı sonunda, kendi tasarımı bir uzay aracını başarıyla Mars gezegenin yörüngesine yerleştirdi (Ref1). Ayrıca, bunu, kendi bilim insanları ve kendi fırlatıcıları ile, üstelik benzer uzay araçlarının onda biri maliyetle, 15 ay gibi çok kısa bir sürede ve ilk denemesinde başardı! Bu olağanüstü başarı, daha önce Mars’a uydu göndermiş olan ABD, Rusya ve AB’yi de şaşkına çevirdi. Aşağıdaki fotoğrafta, birçoğu Mars projesinde önemli görevlerde bulunan Hintli bilim kadınlarının sevinci görülüyor. Ülkemizin durumu ve gidişine bakıldığında çok düşündürücü değil mi? (Ref2) Olağanüstü bir başarı: Hindistanın Mangalya an adlı projesinin toplam maliyeti 74 milyon dolar. Bu ise, kendisinden bir süre önce Mars yörüngesine giren ABD’nin Maven uydusunun 671 milyon dolarlık maliyetinin neredeyse onda biri! Önceki benzer girişimlerinde başarısız olan Çin, Japon, Rus ve ABD düşünüldüğünde Hindistanın ilk Mars misyonunun başarısı daha da önem kazanıyor. Peki, bu sonuca nasıl ulaşıldı? Maliyetin düşüklüğü Hindistan’ın Mars projesini böylesi düşük bir maliyetle gerçekleştirebilmesi şu etkenlerle açıklanıyor: Batı ülkelerine göre (çok) düşük ücretler, ülkede üretilen teknolojilerin kullanımı, basit ve modüler tasarım, uzay aracının sınırlı sayıda bilimsel cihaz taşıması. Uzay teknolojilerine odaklanma Ulusal uzay teknolojisini 2003’te geliştirmeye başlayan Hindistan, 2008’de, Ay’a, bir uydusonda gönderdi ve Ay’da büyük miktarda suyun varlığını ilk kez doğrudan kanıtladı. Hindistan, daha o zaman, gerçekçi ve ulaşılabilir bir hedef belirlemiş, önemli tek bir buluşa odaklanmış ve Ay’da suyu bularak bir ilke imza atmıştı. Stratejik planlama Gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler Mars Yörünge Uçuşu Görevi (Mars Orbiting Mission – MOM) bir teknoloji geliştirme ve (dünyaya) kanıtlama projesi olarak 2010’da başladı (Ref3). Ana hedef, Güneş sistemimizdeki gezegenler arası bir görevin (misyonun) tasarım, planlama, yönetim ve işletimi 1http://www.bbc.com/news/scienceenvironment29341850 2 http://www.bbc.com/news/worldasiaindia29357472 3 http://en.wikipedia.org/wiki/MarsOrbiterMission pilepsi çok geniş bir şekilde işlenebilecek çok ilginç, çok yönlü bir konu. Oldukça sık görülen ve nöbetler halinde tekrarlayan bir hastalık. Sıklığı binde 410 arasında. İşinde gücünde ve aldığı nöbet önleyici ilaçlarla normal yaşamını sürdüren çok sayıda epileptik insan var. Nöbetlerin nedeni beyin korteksindeki (dış kabuğunda) nöronların anormal deşarjıdır. Çok çeşitli etkenler bu nöron deşarjına yol açabilir. Bu deşarjın beyindeki lokalizasyonu nöbet patternini (tablosunu) tayin eder. Bu nöbet, motor, duysal, davranışsal, görsel, işitsel, çok çeşitli olabilir. En çok bilinen konvulsiyon (kol bacaklarda çırpınma) ile birlikte bilinç kaybıdır.. Çok değişik çok farklı nedenler epilepsiye yol açabilir. En sık görülen, bilinmeyen nedenlerdir. Bunlara esansiyel adını veriyoruz. Bir bakıma nedeni bilmiyoruz, bulamıyoruz demek oluyor esansiyel. Bunu genetik anomaliler, merkez sinir sistemi enfeksiyonları, beyin tümörleri, travmalar, ilaçlar, beyin damar hastalıkları izliyor. Örneğin damara cardiozol verilmesi ya da insulin zerk edilmesi (kanda şeker düşüşü, calcium eksikliği) nöbet yaratabilir. Yıllar önce psikozlar için şizofreni için insulin koma tedavisi yapıyorduk. Yüksekçe doz insulin zerk ederek hastayı hipoglisemiye sokmak bir tedavi yöntemi idi; o sırada hasta ter döker ve epilepsi nöbeti geçirir, çünkü hipoglisemi eksitabilitieteyi arttırmış nöbete yol açmıştır. Hastayı gözlem altında bulundurur, damardan glukoz (şeker) vererek açılmasını sağlardık. Elektroşok ile epilepsi nöbeti yaratmak yine önde gelen tedavi yöntemlerindendi. İnsülin tedavisi artık kullanılmıyor, ama elektroşok birçok merkezde devam etmekte. Gerçekten özellikle depresyon için çok etkili bir tedavi yöntemidir. Bir eksitabilite (uyarılabilirlik) sorunu olarak bakmak lazım epilepsiye.. Epilepsi nöbetleri bir beyin tömörünün ilk belirtisi olabilir. Bu nedenle böyle bir nöbet halinde uzman bir nöroloğun gerekli incelemeleri (laboratuvar, EEG, MR) yaparak sebebi bulması gerekir. Tanı konulduktan sonra nedene yönelik tedavi yapılacaktır. Esansiyel epilepside nöbetleri önleyici en uygun ilaçlar, uygun dozda verilir. En azından nöbet sayısı azalır. Dünyaca ünlü büyük Rus romancısı Dostoyevski bir epilepsi hastası idi. Nöbetlerini İdiot adlı kitabında roman kahramanına (Prens Mişkin) mal ederek tarif etmiştir. Başka romanlarında da epileptikler yer alır. Bu ilginç tarifler ünlü İngiliz nöroloğu Jackson’un modern epilepsi tarifinden uzun yıllar öncedir (1860 70). Önceleri histeri sanılan nöbetler onu çoğunlukla geceleri uykuda sık sık yokluyordu ve Grand mal (büyük nöbetler) ya da ekivalan nöbetler şeklinde idi. Sibirya’da hapislik döneminden sonra hastalığı sıklaşmıştır. Nöbet öncesi aurasını kendisine büyük bir zevk ve mutluluk veren dünya ve kendisi ile mükemmel bir uyum hali olarak anlatıyor ve bunu bir ömre bedel bulduğunu ekliyor Dostoyevski. Bu büyük zekâ ve yetenek iyi bir kumarbazdı. Onun hastalığını ünlü Fransız nörologlar Henri Gastaut ve Alajouanine ve diğer yazarlar geniş bir şekilde incelemiş ve yayımlamışlar ve öteki ünlü yazar Gustave Flaubert büyük ressam Van Gogh’un epilepsisi ile kıyaslamışlardır. Bu son ikisinin temporal tip epilepsi geçirdikleri anlaşılıyor. Van Gogh iyice hiperaktif (seksüel dahil) oldukça pasaklı, derbeder bir insan, aynı zamanda agresif. Bir başka ünlü ressam, yaşamının ikinci yarısını okyanusyada geçiren Gauguin’e bıçakla saldırısı iyi bilinir. Yine kulağını keserek yaptığı kendi portresi ünlüdür. Yaşamı boyunca sadece bir tek resim satabilen bu eşsiz ressam intihar ederek ölmüştür. Kendisine atfedilen başka hastalıklar da söz konusudur. Gustave Flaubert ise hipoaktif bir insan kötü bir konuşmacı. Primer genetik bir epilepsi taşıdığı bildiriliyor. Oğlu da bir status epileptikusla (art arda gelen nöbetler) ölmüştür. Onun da Van Gogh gibi ani patlamaları var. Bu 3 şöhret artistik dâhiler olarak anılmaktadır ve epilepsinin ve nöbetlerin dehaya engel olmadığının kanıtıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle