17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dünyanın Son Gecesi Orinal Eser: Ray Bradbury, Özgün Çeviri: Burak Kılanç (İKÜ Genel Sekreteri) Bana 1986`dan miras kalan bir hikayeyi paylaşmak istiyorum sizlerle. İstanbul Erkek Lisesi`ndeki Almanca ders kitabımızda (Standpunkte) okuduğum, ve yaşamın akışı içinde zaman zaman kendini bana hatırlatan ve zihnimde bugüne kadar kalan bir hikaye bu. Umarım beğenirsiniz... Yazarı Ray Bradbury`e saygılar ile. “Bu gece, dünyanın son gecesi olsa ne yapardın?” “Ne mi yapardım ? Ciddi misin sen ?” “Çok ciddiyim.” “Bilmem ki... Düşünmedim hiç.” Adam, kahve makinesinin düğmesine bastı. Salondaki halının üzerinde oyuncakları ile oynayan kızların sesi mutfağa kadar geliyordu. Yeni demlenen kahvenin çekici kokusu akşamın tatlı karanlığına karıştı. “Bence düşünsen iyi olur.” “Ciddi olmazsın…” Adam ciddi olduğunu kafası ile onayladı. “Ciddiyim.”… “Şavaş mı çıkacak ?” dedi kadın. Adam kafasını salladı. “Atom bombası mı? Hidrojen bombası mı?” “Hayır” “Biyolojik silah mı?” “Öyle birşey değil bu..”dedi adam kahvesini karıştırırken. “Nasıl anlatsam ki ? Sanki… Okuduğun kitap bir anda kapanıveriyor…” “Tam anladığımı söyleyemem” “Ben de tam anlayamıyorum. Düşünceden çok bir his bu. Aklıma gelince bazen ürperiyorum… Bazen umursamıyorum. Umursamayınca yakamı bırakıyor.” Salonda oynayan kızlara bir göz attı. Ikisinin de sarı saçları, abajur ışığında ne de güzel ışıldıyordu. “Henüz sana söylemedim…. Dört gün önce gördüm…” “Neyi ?” “O rüyayı…” dedi adam. “Her şeyin sona ereceğini gördüm. Beni uyaran bir ses vardı. Kimin sesiydi bilmiyorum, hatırlamıyorum, ama bir ses bana böyle olacağını söyledi. Dünyadaki tüm yaşamların sona ereceğini söyledi… Ertesi gün pek de aklıma gelmedi rüya. Taa ki, öğleden sonra işyerinde Stan Willis’in pencereden dışarıyı seyrettiğini görüp de yanına gidinceye kadar. Bir iki lafladık, sonra bana gördüğü rüyayı anlattı. Garip birşey ama , o anlatmadan ben rüyasını biliyordum. İnan bana… O anlatmasa bile, ben ona rüyasını anlatabilirdim… Sadece dinledim…” “Senin gördüğün rüyaydı değil mi? “Evet… Bunu Stan’a söyledim, ama hiç şaşırmadı. Sadece derin bir nefes aldı. Konuşmadan ayrıldık… Sonra, ben işyerini baştan sona dolaştım. Stan da aynısını yaptı, bunu planlamamıştık, ama o da aynısını yaptı. İşyerindeki insanlar ya düşünceli şekilde klavyelerinin üzerinde gezinen ellerine bakıyorlar ya da pencereden dışarısını süzüyorlardı. Bir ikisi ile lafladım. Stan da konuşuyordu birkaçı ile. “ “Hepsi aynı rüyayı mı görmüşler ?” “Evet… Hepsi aynı rüyayı… En ufak bir fark yok…” “Buna inanıyor musun?” “Hiçbir şeyden bu kadar emin olmamıştım. “Ne zaman bitecek peki? Demek istediğim, dünyanın sonu ne zaman gelecek?” “Bu gece… Gece boyunca dünyadaki herkes bunu yaşayacak. Yirmidört saat içinde herşey son bulacak.” Bir süre hiçbirşey yapmadan oturakaldılar. Sonra kahvelerinden bir yudum alırken göz göze geldiler… “Bunu hak edecek ne yaptık biz ?” dedi kadın. “Bizimle alakası yok. Sanırım dünyadaki işler olması gerektiği gibi gitmedi… Hem sen anlattıklarıma hiç şaşırmadın, neden ?” “Sanırım bunun için sebeplerim var…” “Nasıl yani ? Benim işyerinde olanlar gibi birşey mi?” Kadın kafasıyla hafifçe onayladı. “Esasında sana hiç bir şey söylemeyecektim. Ben de dün gece aynı rüyayı gördüm. Bizim bloktaki bütüm kadınlar aynı rüyayı görmüş. Bugün hepsi ondan konuşuyordu. Ben sadece bir tesadüftür diye düşünmüştüm.” Gazeteyi eline aldı…”Gazetede bu konuyla ilgili hiçbir şey yok” “Neden olmadığını anlamak zor değil” dedi adam. Arkasına yaslandı. “Korkuyor musun?” “Hayır. Esasında böyle bir durumda hep korkacağımı sanırdım. Ama şimdi…korkmuyorum.” “İyi de, üzerinde çok konuşulan o “insanın yaşama içgüdüsü”ne ne oldu?” “Bilmem ki. Sanırım birşey mantıklı geliyorsa, insan özel bir tepki de vermiyor. Bu olanlar çok mantıklı. Dünyada yaşanılan yaşamları, bizimki de dahil, düşünürsek sonun yakında geleceğini beklemek çok mantıksız değil.” “Çok mu kötü insanları biz ?” “Hayır, değiliz. Ama yeterince iyi miyiz acaba ?” dedi kadın. “Bence biz şurada bir hata yaptık. İnsanların bir çoğu yanlış şeyler yapmakla uğraşırken biz ise fazlasıyla kendi içimize kapandık.” Salonda oynayan kızların kahkahaları duyuluyordu. “Böyle bir durumda insanların sokakta bağıra çağıra koşuşturacağını düşünürdüm.” “Kaçınılmaz ile karşı karşıya kaldığında insan bağıramaz.” “Biliyor musun? Senden ve kızlardan başka hiçbir şeyi özlemeyeceğim. Ne bu şehri, ne işimi. Sizin dışınızda hiçbirini sevmiyorum esasında. Hiçbir şeyi özlemeyeceğim… Birkaç şey dışında belki… Ne bileyim, belki havanın aniden değişmesini, ya da çok sıcak bir günde soğuk bir bardak su içmeyi, güzel bir uyku çekmeyi… Nasıl oluyor da burada oturmuş, bu kadar sakince bunları konuşabiliyoruz ? “Yapacak bir şey kalmadığı için.” dedi kadın CBT 1383 13 / 20 Elül 2013 “Haklısın, başka nasıl olması beklenirdi ki ?” Belki de dünya tarihinde ilk kez, ertesi gün ne olacağını herkesin kesin olarak bildiği biz anı yaşıyoruz.” “Günün geri kalan saatlerinde insanların ne yapacağını çok merak ediyorum.” “Belki bir sergiye gidecekler, radyo dinleyecekler, televizyon seyrecekler, iskambil oynayacaklar, çocuklarını yatıracaklar, sonra da uyuyacaklar… Her zamanki gibi.” “Her zamanki gibi… normalde insanın övünebileceği bir şey bunu söyleyebilmek” Bir süre sessizce oturdular. Sonra adam, kendine bir fincan kahve koydu… “Sence neden bu gece oluyor bu ?” “Ne bileyim. Öyle işte” “Neden yüz sene ya da beş yüz sene önceki bir gece değil de bu gece ?” “Belki de hiçbir zaman tarihte 24 Eylül 2013 olmadığı içindir, ve bugün 24 Eylül gecesi olduğu için, ve 24 Eylül tüm tarihlerden daha önemli olduğu içindir. Belki bu sene dünyada yaşanan şeylerden dolayı, ya da herşey her zamanki gibi olduğu için ve bir son olması gerektiği için...” “Belki de süpergüçler nükleer füzelerini ateşleyecekleri içindir...” “Neden olduğunu bilmemek de belki nedenlerden biridir.” “Neyse…” dedi adam. “Ne yapıyoruz şimdi ? Bulaşıları yıkayalım mı?” Birlikte bulaşıkları yıkadılar ve sonra hepsini dikkatle dolaba yerleştirdiler. Saat sekiz buçuk gibi kızlarını öperek yatırdılar. Odadan çıkarken ışığı kapadılar ve kapıyı azıcık aralık kalacak şekilde çektiler. Salona doğru yürürken adam durdu ve geri dönerek sordu “Yaa, bir baksana…” “Neye ?” “Kızların kapısını aralık bıraktık mı? İçeri biraz ışık girsin” “Sence kızların haberi var mı ?” “Tabii ki yok..” Sonra salonda oturdular, gazete okudular, radyo dinlediler. Daha sonra şöminenin yanına oturdular ve kor ateşi seyrettiler. İnsanların dünyanın son gecesini, kendilerince nasıl geçirdiklerini düşündüler.Guguklu saat on buçuğu , onbiri, onbir buçuğu vurdu. Adam sonunda “Hadi bakalım…” dedi. Kalkmadan önce eşini uzunca öptü. “Birbirimize karşı hep iyi olduk” dedi kadın. Birlikte yatak odasına doğru yürürken evin ışıklarını söndürdüler. Gecenin serinliğinde pijamalarını giydiler ve yatak örtüsünü açtılar. “Çok yorgunum” dedi kadın. “Herkes çok yorgun.” Yatağa yan yana uzandılar. Biraz sonda kadın “Bir dakika” dedi. Adam, kadının mutfağa gittiğini duydu. Kadın birazdan geri geldi. “Musluğu tam kapatmamışım. Damlıyordu”. Adam, olayı komik bulmuş olacak ki güldü. Kadın da yaptığı şeyin komikliğini farkedip ona katıldı. Bir süre güldüler. Sonra, el ele ve kafa kafaya sessizce yatmayı sürdürdüler. Bir süre sonra kadının sesi duyuldu “İyi geceler…” Adam yanıtladı… “İyi geceler...”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle