23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BELLEK TAZELEME AMA GÜNCEL (5) DunningKruger Sendromu ve Bilgisizlerin Yükselişi “Kıfayetsiz muhterisler” para, ün, iktidar sahibi olmakta başarı göstermekte, DunningKruger Semptomu’nu doğrulamaktadırlar. Tunç Tayanç, esdaekosos@superonline.com “Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.” Bertrand Russel görememektedirler. HADDİNİ BİLMEZLİK PARA EDERSE H erhalde televizyon izlerken, gazete okurken, “bu kişi, bu bilgi(sizlik) ile nasıl olmuş da sunucu olmuş, köşe yazarı olmuş?” ya da çalışma yaşamında “nasıl olmuş da bu göreve gelmiş?” diye söylendiğiniz çok olmuştur. Cornell Üniversitesi’nden iki psikolog, David Dunning ile Justin Kruger, bu tür soruların yanıtını aramaya soyunan Amerikalı iki bilim insanı. Demişler ki: Bir işi yapmada yeterli olmayanlar, başarımlarını doğru dürüst ölçebilecek yetenekte değillerdir; Türkçesi “kendini bilmez kişiler”dir... Bu gibi kişiler, yetersizliklerini, yeteneklerinin sınırlı olduğunu doğru dürüst bilmediklerinden kendilerini geliştirmeye de çalışmazlar... Dunning ile Kruger, nasılsa öğrenciler ellerinin altında ya, kalkmışlar, bir deney yapmışlar. Sınavdan çıkan öğrencilere o bildik soruyu sormuşlar: “Nasıl geçti?” Sonra da öğrencilerin sınavdan çıktıklarında verdikleri yanıtları sınav sonuçlarıyla karşılaştırmışlar. Ortaya ilginç bir tablo çıkmış: Sınavı en kötü geçenlerin kendilerine güvenleri tam, beklentileri yüksekmiş; sınavı iyi geçenlere gelince, onlar da “alçakgönüllü”ymüşler, başarı beklentilerini abartma eğilimleri pek yokmuş. Bulgular öylesine açıkmış ki, oturmuş bir makale yazmışlar, bulgularını bilim dünyasında tartışılabilir yapmışlar (bknz. “Unskilled and unaware of it: How difficulties in recognizing one”, Journal of Personality and Social Psychology, December 1999, 77(6), ss. 11211134). KİFAYETSİZ MUHTERİS Ancak DunningKruger Semptomu’nun doğru ve ilginç olması bir yana ki yaptıkları çalışmayla, Harvard Üniversitesi tarafından verilen “insanları önce güldüren, sonra düşündüren” diye tanımlanan satirik bir “ödül” olan “IQ Nobeli”ni 2000 yılında psikoloji dalında almışlardırbaşkalarının söz konusu “kişi”yi nasıl gördüklerine bakıldığında “önemsiz” kalmaktadır. Yukarıdaki üç örnekten yola çıkacak olursak, Chop Türkiye Düzensiz Sistemler Çalışma Grubunu 13. Uluslararası Düzensiz Sistemler: Teori ve Uygulamaları SempozyumuşKaraburun, İzmir’de 2128 Ağustos 2013 tarihinde uluslararası katılımcılarla gerçekleştirilecektir. CBT 1379 3 / 23 Ağustos 2013 Önerme şu: Yetersiz olanlar (i) beceri/bilgi düzeylerinin gerçekte olduğundan çok daha iyi olduğunu düşünürler, (ii) başkalarının beceri/bilgi düzeyini değerlendiremezler, (iii) ne kadar beceri(k)siz/bilgisiz olduklarının farkında değillerdir, (iv) belirli bir beceri/bilgi edinmek üzere eğitim görecek olurlarsa, beceri/bilgi düzeylerini yükseltebilirler. Bu tür kişiler gelin onlara, tam uyan Türkçesiyle “kifayetsiz muhterisler” diyelim kendilerini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan, aslında yapamayacağı işleri yapmaya kalkışmaktan hiçbir rahatsızlık duymazlar. Tersine, her şeyi bildiklerine inandıklarından, her şeyi yapmanın, söylemenin hakları olduğunu düşünürler. Ortada bir “kısır döngü” vardır: Kişiler öylesine yetersizdirler ki, yetersiz olduklarını bile kavrayamamaktadırlar; oysa yetersizliklerinin üstesinden gelebilmeleri için yeterli olmakla yetersizlik arasında bir ayrım yapabilmeleri gerekmektedir ve onlar bu ayrımı da yapamamakta, tepkilerinin yanlış olduğunu ya da başkalarının görüşlerinin kendi görüşlerinden daha doğru olduğunu Ancak daha da beter olan, “kifayetsiz muhterisler”in “cehalet”lerinin ve “haddini bilmezlik”lerinin mesleki açıdan müthiş bir “itici güç” oluşturması, her zaman ve her yerde daha hızlı yükseliyor olmalarıdır. Örnek mi? Çook... Kendi çevrenize bak(ın)maya başlayın; iş dünyasından sanata, spordan siyasete kadar uzanan sayısız örnek bulacaksınız. Türkiye’deki örnekleri neredeyse herkes bilebileceğinden, biraz ülke dışına çevirelim gözlerimizi. Örneğin Deepak Chopra adını duydunuz mu? Kendisi 1947 doğumlu, Hint asıllı bir Amerikalı; “ana akım tıp” eğitimi almış, uygulamış sonra “alternatif tıp”a sarılmış, “alternatif tıp gurusu” olmuş; aralarında Türkçenin de bulunduğu 35 dile çevrilen, dünyada 20 milyondan çok satan 70 kitabın yazarı; zengin, ünlü bir “işadamı”; “kuantum fiziği” konusunda bir şey bilmediği halde, “mistik” görüşlerine “bilimsel” bir nitelik verebilmek için, “kuantumla tedavi” diye bir “saçmalık” ortaya atan “şarlatan”ın biri olarak görülüyor, gerçek bilim insanları tarafından. Örneğin Duane Gish (19212013)... Amerikalı biyokimyacı; “yaratılış hareketi”nin önde gelen üyelerindendi; yöneltilen eleştirileri “laf kalabalığı”na getirerek “çarçabuk” savuşturmasıyla tanınıyordu. Fosiller ya da paleontoloji konusunda hiçbir eğitim almadığı halde kitaplar yazmıştır; kendisini eleştirenlerden biri, bir iskeleti bir başkasından ayırt edebilecek düzeyde bile bilgisi olmadığını kanıtlamışsa da Gish’in “pazarlama dehası”nın ürünlerini önleyememiştir. Daha tanıdık birine gelelim: George W. Bush... Hepimizin gözü önünde, Irak’ta kitle imha silahları olmadığını söyleyen, iklim değişikliği konusunda uyaran uzmanları bir yana itmiş, aldığı kararlarla “Irak’a demokrasi götürme” bahanesiyle sonuçları ortada olan bir serüvene girişmiş, “Kyoto Protokolu”nu imzalamakta direnmiştir. Örnek sayısını artırmak olası olmakla birlikte gereksizdir. Sonuç ortadadır: “Kıfayetsiz muhterisler” para, ün, iktidar sahibi olmakta başarı göstermekte, DunningKruger Semptomu’nu doğrulamaktadırlar. ra da, Gish de on milyonlarca kişinin ilgisini üzerlerine çekmiş David Dunning ler, seçmenler de Bush’u ikinci kez “başkan” seçmekte beis görmemişlerdir. Bu arada “ ‘kıfayetsiz muhterisler’i anladık da, gerçekten bilgili, yetenekli olanlar nerelerde?” diye sorulacak olursa yanıt hazırdır: “Fazla alJustin Kruger çakgönüllü” davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar, değerlerinin anlaşılmasını bekleyecekler, anlaşılmayınca kırılacaklar, kendilerini daha da geriye çekeceklerdir. Son sözler çok farklı çağlarda yaşamış olsalar da benzer yaklaşımı sergileyen iki düşünürün: Sokrates: “Bir şey bilirim: O da bir şey bilmediğimdir.” Bertrand Russel: “Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.” * Bu yazı, birbirini tamamlayan beş konudan oluşan yazı dizisinin sonuncusudur. Öncekiler: “Sıradan Faşizm”, CBT, 19 Temmuz 2013; “Cadı Kazanı”, CBT, 26 Temmuz 2013; “Martin Niemöller”, CBT, 9 Ağustos 2013; “Kırık Camlar”, CBT, 16 Ağustos 2013 Çeviri yanlışına düzeltme 16 Ağustos 2013 tarihli CBT ekinde yayımlanan “Farklı dillerin kökeni: Avrasya’nın anadili” başlıklı yazının 8. paragrafında bir çeviri yanlışı yapılmıştır. Paragrafın düzeltilmiş biçimi aşağıdadır: “Bu önemli gelişmenin temelinde yatan unsur ekibin, 2007 yılında, sık kullanılan sözcüklerin yapısının kullanımları daha az yaygın olan sözcüklere kıyasla çok daha yavaş ilerleyen bir süreçle evrildiği yönündeki buluşuydu. Bu buluştan yola çıkan ekip, hızlı bir değişimden geçmedikleri için yapıları korunan bu sözcüklerde ata dillerin izlerine rastlama olasılığının hızla evrilen sözcüklerden daha yüksek olduğu sonucuna vardı.” IQ NOBELİ DEMOKRASİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle