02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Enstitüsü’nden Niels Dingemanse ve arkadaşlarının çalışması da doğal ortamın kimi yıllar atılgan bireylerden yana olduğunu daha çok kuşun yaşamda kalıp daha çok yavrunun üretildiğini kimi yıllarda da çekingenlerin çok daha başarılı olduklarını ortaya koyuyor. Quinn ve arkadaşları keşfetmeyle yaşamda kalmayı sağlayan temel davranışlar arasında da birtakım bağlantılara tanık oldular. Kuşlar keşfetmeye ne denli istekliyseler, dışa açılmaya, risk almaya ve saldırgan davranmaya da o denli yatkın oluyorlardı. Tam tersine, keşfetmekten pek hoşlanmayan bireyler de yiyecek bulmakla ilgili sorunları çözmede çok daha başarılıydılar. Chizé Dirimsel Araştırmalar Merkezi’nden Samantha Patrick de keşifçi erkek kuşların eşlerine ihanet etmeye daha eğilimli olduklarını, ancak aldatılma olasılıklarının da çekingen ve sakıngan erkeklere kıyasla daha yüksek olduğunu ortaya koydu. daha sakıngan bireyler olgunluğa erişmeden kuruyacak olan çaylarda onlara belirgin bir üstünlük sağlıyor. Bir başka deyişle, her kişiliğin koşullara göre yararlı ya da zararlı sayılabilecek özellikleri var. Doğal ortamlar karmaşık bir yapıya sahip olduklarından ve sürekli değiştiklerinden, doğal seçilim önce kişiliklerden birini ardından ötekini, ya da aynı anda her ikisini de destekliyor olabilir. University College Cork uzmanlarından John Quinn’in, Avrupa’ya özgü küçük bir kuş türü olan, büyük baştankaralar ile ilgili araştırması bu görüşü daha da açık bir biçimde gözler önüne seriyor. Yabanıl kuşların ne denli reaktif ya da proaktif olduklarını anlamaya çalışan Quinn, yakaladığı kuşların her birini yeni bir ortama yerleştirdi. Kimileri oraya yerleştirilmiş yapay ağaca tüneyip, 8 dakikalık deney boyunca orada kalırken kimileri hemen kondukları yerin her köşesini didik didik araştırmaya başladı. Daha sonra kuşlar yeniden doğaya salındılar. Quinn bu bireylerin bir sonraki yıl yeniden yakalanmaları durumunda hemen hemen aynı davranış biçimini sergileyeceklerini belirtiyor. Bu durum keşfetmenin süreklilik gösteren bir kişilik özelliği olduğu anlamına geliyor. Dahası, kuşları sürekli gözleyen Max Planck Kuşbilim KEŞFETME ARZUSU Çekingenliğin sağladığı yararlar her zaman yüreklilik denli açık olmamakla birlikte, özenle yapılan gözlemler kimi yararları gün yüzüne çıkartmaya başladı. Bir hayvanın kişiliğinin onun düşmanları karşısında verdiği tepkileri nasıl etkilediğini merak eden Kanada Concordia Üniversitesi’nden Grant Brown ve arkadaşları, yavru gökkuşaklı alabalıklar üzerinde yaptıkları deneyler sonucunda çekingen alabalıklarda uzun süreli belleğin, en azından tehlike belirtileri söz konusu olduğunda, çok daha iyi çalıştığı sonucuna vardılar. Çekingenliğin bir başka yararına da batıya özgü mavi kuşlarda tanık olundu. Arizona Üniversitesi araştırmacılarından Renee Duckworth en iyi kolonileştiricilerin saldırgan erkekler olduğunu bu kuşların gözü pek kişilikleri sayesinde çok daha geniş alanlara yayıldıklarını ortaya koydu. Ne var ki, yaşam ortamları dolmaya başladığında çekingen erkekler üstünlüğü ele geçirmeye başladılar. Bunun nedeni çekingen erkeklerin çok daha özenli babalar olmalarından ve kaynakların bol olduğu yerleşik bir yaşam ortamında saldırgan erkeklere kıyasla daha çok yavru dünyaya getirmelerinden kaynaklanıyor. SAĞLADIĞI AVANTAJLAR İNSANLARDA FARKLI Doğada çekingenliğin birtakım yararlar sağladığı ke sin. Ancak bu durum insanlar için de her zaman geçerli olmak zorunda değil. Öncelikle, insanların çekingenliğiyle hayvanlarınkini aynı kefeye koymak doğru olmaz. İnsanlarda çekingenlik bireyin toplumsal durumlarda sergilediği beceriksizlik ve korkuyla ilgilidir. Araştırmacılar insanın kişiliğini “Büyük Beşli” olarak bilinen beş ölçüte göre değerlendirirler vicdanlılık, uygunluk, yeni deneyimlere açıklık, dışa dönüklük ve duygusal dengesizlik. Bu özellikleri hayvan kişilikleriyle karşılaştıran Edinburgh Üniversitesi’nden Lars Penke çekingenlikgirişkenlik süreminin nevrotizm/duygusal dengesizlik ve içedönüklük/dışadönüklük gibi durumlarla birçok ortak özellikler taşıdığına tanık oldu. Ne var ki, insanlarda doğal seçilimin çekingenliği destekleyip desteklemediği konusunda kesin bir yargıda bulunmak çok güç. Çeşitli araştırmalardan elde edilen bulgular reaktif ve proaktif kişilik türlerinin, tıpkı hayvanlarda olduğu gibi insanlarda da varlıklarını bağımsız olarak sürdürebilen iki stratejiyi temsil ettiğini ortaya koyuyor. Eğer gerçekten öyle ise, o zaman her bir stratejinin görece başarısı bağlamına göre değişiyor. Ancak sorun şu ki, gözüpekliğin göklere çıkartıldığıve çekingenliğin yerden yere vurulup ruhsal bir bozukluk noktasına bile vardırıldığı toplumlarda çekingenlerin işi bir hayli güç. Şimdilerde çekingenliğin bir hastalık olarak ele alınıp ilaçlarla sağaltılması eğilimi giderek artıyor. Gelgelelim, ilaçların çekingen insanlara ne yapmaları gerektiğini öğretmediğine dikkat çeken Carducci, arkadaşlarıyla birlikte Çekingenlik Araştırma Enstitüsü’nde “çekingen insanların yaşamda başarılı olmaları için” ilaç yerine kılgısal birtakım yöntemler uyguluyor. Bu arada çekingenlikten yana bir eğilimin de giderek yaygınlaştığına tanık olunuyor. Geçtiğimiz yıl “Susmak Bilmeyen Bir Dünyada İçe Dönüklüğün Gücü” başlıklı kitabıyla büyük bir yankı uyandıran Susan Cain, The New York Times gazetesinde yayımlanan yazısında,”Çekingenlik ve içe dönüklük ya da her ikisinin de genelde kaynağını oluşturan özenli ve duyarlı kişilik yapısı yalnızca normal olmakla kalmayıp, aynı zamanda son derece değerli özelliklerdir. Bu özellikler insan türünün ayakta kalabilmesi açısından yaşamsal bir önem taşıyor olabilir,” diyor. Bu durumda dünyayı kimler ele geçirecek? Korkusuzlar mı, yoksa çekingenler mi? Hayvan kişiliklerinden yola çıkacak olursak, biri olmadan diğerinin de var olamayacağı kesin. Kişilik söz konusu olduğunda, çeşitlilik gerçekten de yaşamın tadı tuzu olsa gerek. Rrita Urgan, New Scientist, 20 Nisan 2013 Dünya göstergeleri Gazete tirajları Doğu’da yükseliyor, Batı’da düşüyor CBT 13699 / 14 Haziran 2013 Dünya Basın Eğilimleri Raporu dünyanın 70 ülkesinden toplanan verilere göre hazırlandı. Raporun ortaya çıkarttığı sonuçlardan biri 2008 yılında 537 milyon olan toplam tirajın 2012 yılında 530 milyona düşmesi, diğeri de bölgeler arasında büyük dalgalanmaların olması. Eğer ABD veya Batı Avrupa’da yayınlanan bir gazetede görevliyseniz, sizi çok da parlak bir geleceğin beklemediğini bilmelisiniz. 2008 yılından bu yana Amerika’da tiraj % 15’lik bir düşüş göstererek 41 milyona düştü. Aynı zamanda reklam gelirlerinde de % 42’lik bir düşüş yaşandı. Avrupa’da ise hem tiraj hem de reklam gelirleri dörtte bir oranında azaldı. Bu arada web siteleri ve uygulamaları gibi dijital kaynaklar bu düşüşü telafi edebilecek geliri sağlayamadılar. Dijital reklamcılık Amerikan gazetelerindeki toplam gelirin % 11’ini oluşturuyor. Oysa Doğu’ya doğru gidildikçe tirajın arttığı görülüyor. Asya’da tiraj % 10 oranında artarak dünyadaki ani düşüşü kısmen de olsa telafi edebildi. Çin, 114.5 milyon günlük gazete satışıyla Hindistan’ı geçtiği gibi dünyanın en büyük tirajına sahip durumda. PSİKOLOJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle