Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN SON ARAŞTIRMALAR Dünyanın en dakik saati Yüksek randımanlı ölçüm aleti, zamanı, insanlık tarihinde üretilen tüm saatlerden daha kesin bir şekilde gösteriyor. Boulder Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü’nden Andrew Ludlow ve arkadaşlarının açıklamasına göre yeni saat bir lazer tuzağı içindeki ultra soğuk itriyum atomlarından oluşuyor. Atom saatlerinin işleyiş hassasiyetini fizikçiler normalde “göreceli standart sapma” ile gösterir. Bu değer yedi saatlik çalışmanın ardından 1,6 x 10 üzeri eksi 18 olarak saptanmış. Oysa bu güne kadar ki rekor 10 üzeri eksi 17’ydi. Yeni saatle evrenin yaşı bir saniyeden daha az bir hata payıyla belirlenebilir. Rekor saat öte yandan dünyamızın yer çekimini ölçmek için de kullanılabilecek. Çünkü görelilik kuramı ile tahmin edilen zaman genişlemesini saptamak için yeterli hassaslıkta. Zaman genişlemesi, kuvvetli çekim alanlarında saatlerin daha yavaş işlemesine neden olmaktadır. Bu etki mesela yer kabuğundaki seviye farklılıklarının ölçülmesinde yararlı olur. Saat zaman genişlemesiyle yalnızca bir santimlik yükseklik farklılıklarını bile kaydedebilecek. Hatta ince yapı sabiti alfanın ölçümü için bile kullanılabilecek. Bu boyutsuz bir büyüklüktür ve elektrik yüklü parçacıklar arasındaki kuvvetlerin gücünü tanımlar. Bazı fizikçilerin tahminine göre alfa zaman içinde az da olsa değişime uğramıştır. Eğer bu doğruysa teori yapısı için tahmin edilemez sonuçları olabilir. Fakat bugüne kadar ki ölçümler herhangi bir değişimle ilgili bir işaret vermemiştir. ri ve büyüklükleri geçmişteki Mars nehirlerinin özellikleri hakkında bile bilgi veriyor. Bu yuvarlak taşların biçimlenebilmesi için Mars’ta derinlikleri on santim ila bir metre arasında değişen akarsuların bulunmuş olması gerekir. Ve sular saniyede bir metre hızla hareket ediyor olmalıydı diyor Morten Bo Madsen. Mars, günümüzde sıvı suyun hızla buharlaştığı son derece kuru, soğuk ve yaşama elverişsiz bir gezegen. Fakat Mars misyonlarıyla Kızıl Gezegen’de sıvı suyun varlığını kanıtlayan kanyon, kurumuş çağlayanlar ve göllere ait kalıntılar bulundu. Tüm bu formasyonlar, Mars’taki donmuş toprağın bir meteorit çarpması ya da yanardağ püskürmesine bağlı olarak erimesiyle ortaya çıkan muazzam su kütleleri gibi ani olaylarla da açıklanabilir. tanımlandı. Anlaşıldığı üzere bu ilkel hayvanın tüyleri vardı ve kanat çırparak zıplamış olduğu ve pike uçuşuyla kısa mesafeleri geride bırakmış olabileceği sanılıyor. Fakat Archaeopteryx öte yandan dişlere ve dinozorlarda olduğu gibi uzun bir kuyruk sokumuna da sahipti. İlk tüy fosili 1861 yılında Almanya’daki Solnhofen taş ocağında bulunmuştu. Günümüzde dünya genelinde az çok veya iyi korunagelmiş 11 fosil var ve bunların hepsi Bavyera bölgesine ait. Fakat geçtiğimiz yıllarda Archaeopteryx ve günümüzdeki kuşlar arasındaki akrabalık ilişkilerine kuşkuyla yaklaşılmaya başlanmıştı. Özellikle de Çin’de bulunan tüylü dinozorlar nedeniyle bazı bilim insanları Archaeopteryx’in soyağacındaki merkezi pozisyonundan emin olmamaya başladılar. Bu uzmanlar Archaeopteryx’in kuş soyuna ait olmayan küçük bir tüylü dinozor olduğunu düşünüyorlardı. Bilim dünyasında bugüne kadar bu konuda görüş birliğine varılamamıştı. Brüksel’deki Belçika Doğa Bilimleri Kraliyet Enstitüsü’nde Pascal Godefroit ve ekibi, Çin’de bulunan tüylü bir dinozoru inceledi. Aurornis xui Orta Jura’dan Son Jura devrine geçişte yaklaşık 160 milyon yıl önce yaşıyordu, Archaeopteryx ise 150 milyon yıl kadar önce yaşamıştı. Araştırmacıar, Archaeopteryx ve diğer “ilkel kuşların” özelliklerini karşılaştıran bir soyağacı oluşturdu. Buna göre Aurornis xui kuşların en eski öncüsü. Ama bu durumda Archaeopteryx de bu soyağacında aynı çizgide yer buluyor. sevdikleri yiyeceği kaybettiklerinde, bağırmaya, kaşınmaya ve kendilerine vurmaya başlıyor. Yale Üniversitesi’nden Alexander Rosati ve ekibi araştırma çerçevesinde şu deneyler yaptı.. Maymunlar şans oyunlarında kaybettiklerinde çok güçlü negatif duygular sergilemişler. Psikologlar ve ekonomistler, insandaki duyguların, karmaşık tercihler karşısında çok önemli bir rol oynadığını saptamışlardır. Mesela söz konusu para yatırmak veya biriktirmek olduğunda diyor Rosati. Son araştırma maymunların da riskli seçimlerde tıpkı insanlara benzer duygusal tepkiler gösterdiklerini ortaya koymuştur. Bu duygusal reaksiyonların gelecekteki tercihleri de değiştirip değiştirmediğinin öğrenilmesi için yeni araştırmaların yapılması gerekiyor diyor bilim insanları. Ancak çakıl taşlarının yuvarlak biçimlerine kavuşabilmeleri uzun bir zaman gerektirir. Akarsuların Mars’taki varlıklarını uzun bir süre koruyabilmeleri için de iklimin çok daha sıcak olması gerekirdi ayrıca günümüze kıyasla da çok daha yoğun bir atmosferin bulunması gerekirdi. Son buluntular Mars’taki bu sıcak ve nemli evrenin iki ila üç milyar yıl öncesine kadar devam etmiş olması gerektiğini gösteriyor. Archaeopteryx’in atası bulundu Çinli paleontologlar yeni bir ilkel kuş türü buldu. Archaeopteryx’in bir akrabası olan “Aurornis xui” 160 milyon yıl önce yaşıyordu. İlginç buluntu öncü kuşların Jura devrinde bile çeşitli türlere ayrıldığının bir kanıtı. Uzun bir süre memeliler ve kuşlar arasındaki bağ olarak görüldüğünden genel anlamda ilkel kuş olarak CBT 1369 6 / 14 Haziran 2013 Kızıl Gezegen’de bir zamanlar nehirler akıyordu ve bu yaşama elverişli koşulların bulunduğu anlamına da gelir (Science). Tucson Gezegen Bilimleri Enstitüsü’nde Rebecca Willians ve ekibi “Curisity” Mars aracının Gale kraterinden aldığı görüntülerde yaklaşık 515 çakıl saptamış. Kalınlıkları kırk santimi bulan taşların kumla birlikte katı bir konglomera oluştukları söyleniyor ki bu dünyamızdaki nehir tortulları için de tipiktir. Çakılların biçimleri suda yuvarlanarak şekillendiklerini gösteriyor. Rüzgâr ve kum fırtınalarıyla aşınan taşlar pürüzlü ve köşeli olur. Oysa görüntülerdeki taşların hepsi yassı, pürüzsüz ve yuvarlak. Taşların biçimle Mars’ta eski akarsuların varlığı: Çakıl taşları Amerikalılar şempanze ve Bonobo maymunlarının şans oyunlarında nasıl davrandıklarını inceledi. Sonuç: Maymunlar en Şans oyunları maymunları öfkelendiriyor Aynı anda iki yöne bakabiliyor Fareler bizden farklı görüyor. Gözleri birbirine paralel hareket etmek yerine kısmen ters yöne doğru hareket edebiliyor. Bu yetileri sayesinde kemirgenler yırtıcı kuşları zamanında fark edip kaçabiliyor (Nature). Birçok memelinin kafasının iki yanın Mars yolcuları ışınlardan ne kadar etkilenecek? NASA ve ESA önümüzdeki yirmi veya otuz yıl içinde insanlı Mars misyonu gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Şimdi bir insanın Mars yolculuğu sırasında kozmik ışından ne derecede etkileneceği ölçüldü. Kozmik ışınların insanlı uzay uçuşları için bir problem olduğu uzun süredir biliniyordu. Bir uzay aracında bulunan insanlar ve objeler önemli ölçüde yüksek enerjili partiküller ve düşük enerjili partiküllere maruz kalır. Güneybatı Araştırma Enstitüsü’nden Cary Zeitlin ve ekibi şimdi uzay aracıyla Mars’a uçan bir insanın etkilendiği her ışını kesin olarak tanımladı. Bu amaçta Mars Bilim Laboratuarı (Mars Science Laboratory/MSL) ve Mars aracı Curiosity’nin içindeki ışın ölçülmüş. Zeitlin’in yönettiği araştırmada kullanılan Radyasyon Değerlendirme Detektö rü çok iyi bir şekilde korunmuştu. Bu açıdan detektörle yapılan ışın miktarı gerçeği yansıtmaktadır. Zeitlin ve ekibi, Mars’a giden bir astronotun, yaşamı boyu kaldırabileceği ışın miktarının büyük bir kısmını oluşturduğu sonucuna varmış. Ölçümler 180 günlük bir Mars uçuşuna göre yapılmış ki bu NASA’nın Mars yolculuğu için tahmin ettiği süredir. Mars’a inildiği taktirde bu değer daha da artacak. MSL’nin 253 günlük yolculuğu sırasında aracın içindeki günlük ortalama ışın oranı 1.8 milisiver olarak ölçülmüş. Buradan yolan çıkan Zeitlin, bir “turda” alınan ışın miktarının 0,66 milisiver olacağını tahmin ediyor. Bu oran, beş ila altı günde çektirilen bir tüm beden bilgisayar tomografisinde alınanla karşılaştırılabilir. NASA’nın astronotlar için tüm kariyerleri boyu öngördüğü üst sınır bir sivert civarındadır. Ortaya çıkan değerler, NASA ve diğer uzay ajansları tarafından limit değer olarak açıklananın tam sınırında hatta kısmen üzerinde.