Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yüksek teknoloji kamu güvenliğinin hizmetinde Boston Maratonu sırasındaki bombalı saldırıdan sonra bu tür geniş katılımlı sosyal etkinliklerde kamu güvenliğinin nasıl sağlanacağı konusu yeniden gündeme geldi. Uzmanlar, terör girişimlerinde yüksek teknoloji ürünü cihazlardan yararlanarak saldırganları eyleme geçmeden önce durdurmanın yollarını arıyor. Bu hedefe yönelik en umut verici çözüm akıllı güvenlik kameraları. Boston’daki bombalı saldırının ardından: KAMU GÜVENLİĞİNDE KULLANILAN TEKNOLOJİLER Hangisi sizi daha çok rahatsız eder? Sık aralıklarla üzerinizin metal dedektörlerle aranması mı, yoksa her hareketinizi videoya kaydeden insansız hava taşıtları mı? “En iyisi köpeklerdir” diye konuşan ABD Gümrük ve Sınır Koruma Kurumu’ndan eski antiterör uzmanı Joseph King, “Köpekler sabit bir noktada durup geleni geçeni koklamazlar; kalabalığın içinde dolaştıkları için insanlar kontrol edildikleri duygusuna kapılmazlar” diyor. Boston Maratonu gibi sosyal olaylarda güvenliği sağlamayı zorlaştıran faktör, olayın büyüklüğüdür. Havaalanlarından alışık olduğumuz tarama cihazları, kontrol noktaları ve diğer teknolojiler, açık havadaki bombalı saldırıları önlemekte yetersiz kalır; hatta bunlar teröristleri, güvenlik kontrol noktalarının önünde sıraya giren insanların oluşturduğu kalabalıkların üzerine çeker. Los Angeles Uluslararası Havaalanı’ndaki güvenlik önlemlerini inceleyen RAND Corp. şirketinin raporuna göre havaalanlarındaki bu tür terör saldırılarında ölü sayısını azaltmanın en kestirme yolu, bilet kuyruklarını ve güvenlik taramaları önündeki yığılmaları önlemektir. Video kameraları da suçluların analizinde önemli bir araçtır. Bazı uzmanlar güvenlik kamera sayısının arttırılmasını güvenliği sağlamanın bir yolu olduğunu düşünse de sıradan in 1 5 Nisan tarihinde Boston’da düzenlenen maraton koşusu sırasında meydana gelen bombalı saldırıda üç kişi öldü, 180’den fazla kişi yaralandı. 12 saniye arayla birbiri ardına patlatılan iki bomba, sırt çantasına gizlenmiş düdüklü tencerelerin içine yerleştirilmişti. El yapımı patlayıcıların (Improvised explosive devicesIED) içine şarapnel etkisini arttırmak için çiviler ve bilyeler yerleştirilmişti. Hastanelerde tedavi edilen yaralıların vücutlarından çok sayıda çiviye benzer cisimlerin ve saçma tanelerinin çıkartıldığı açıklandı. Bombalı saldırılar yalnızca ABD’nin sorunu değil. Son 12 yıldır Irak, Afganistan ve Pakistan’a yönelik askeri operasyonlarda onbinlerce masum insan bombalı saldırılarda öldü veya sakatlandı. Iraq Body Count adı verilen güvenilir bir haberalma kaynağına göre Irak’ta 20032011 yılları arasında koalisyon kuvvetleri 1.200’ü çocuk olmak üzere yaklaşık 15 bin sivilin ölümüne yol açmıştı. Stevens Institute of Technology’den bilim yazarı John Hogan, Scientific American dergisinde yayımladığı makalesinde, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Afganistan ve Pakistan’da sivil halk hedef alınmadığı halde, bombalı saldırılarda binlerce sivilin öldüğünü ve yetkililerin bu kayıplar için için özür dilediğini bildiriyor. Hogan bu gelişmeleri şöyle yorumluyor: “Yasal ve ahlaki açıdan ne kadar iyi niyetli olursanız olun, aynı hataları sürekli olarak tekrar ederseniz, özür dilemek bir noktadan sonra anlamını yitirir.” Hogan, işgal güçlerinin bu ülkelere demokrasi getirmek amacıyla düzenlediği operasyonların kendilerine terör eylemi olarak geri döneceğini önceden tahmin etmesi gerektiğine işaret ederek, tüm Batılı ülkelerin aslında Boston’dakine benzer bombalı saldırılara karşı hazırlıklı olmak zorunda olduğunu düşünüyor. Hogan’a göre herkesin kolayca elde edebileceği malzemelerle üretilebilen el yapımı patlayıcılar (IED), her an her yerde çok sayıda can ve mal kayıplarına yol açma potansiyeline sahip. BOMBALI SALDIRILARA HAZIRLIKLI OLMAK sanlar yaşamlarının her anının izlenmesinden pek de hoşnut olmuyorlar. Boston saldırısında yetkililer, kamusal güvenlik kameralarının yanı sıra, seyirci kalabalığının çekmiş olduğu video ve fotoğraflardan da yararlanmayı düşündüler ve seyircilerden çekmiş oldukları görsel malzemeyi internet üzerinden kendilerine göndermelerini istediler (Crowd sourcing). İnsansız hava taşıtları olarak bilinen, uzaktan kumandalı mini uçaklar da bu tür sosyal etkinliklerde kalabalıkların güvenliğinin sağlanmasında önemli bir rol oynarlar. Bunların düşük maliyetli araçlar olması da önemli bir avantajdır. İleri teknolojilerle donatıldıkları takdirde bu uçaklar bir gün patlayıcıların varlığını havadan tespit edebilecek yeteneğe kavuşturulabilir. Bu tür kalabalık etkinliklerde polis memurları, terörist saldırılarında ilk müdahaleyi yapan olarak değil, engelleyici olarak da hizmet verebilirler. Üniformalı polisler ve gizli polisler hareketlerinden kuşkulandıkları kişileri tutuklama yetkisine sahiptir. Kuşkulanılan kişilerin Boston saldırısında olduğu gibi, sonradan masum oldukları anlaşılmış olsa bile, böyle bir terör eyleminde “iş kazaları” normal sayılır. Gözetimin dışında yetkililer, Boston saldırısında kullanılan türden bombaların yapımında kullanılan malzemelere erişimi engelleyebilirler. Ancak uzmanlar bumun olanaksız olduğunu belirtiyorlar. Son olarak, toplumlar bireysel özgürlükler ile kamu güvenliği arasında bir denge kurmak zorunda. Halihazırda ABD’de kalp krizine veya trafik kazasına bağlı ölümler, böyle bir saldırıda ölme riski taşıyan insan sayısından daha fazla. King bu konuda şunları söylüyor: “Polis devletinde bile her dakika, her atılan adım takip edilemez.” http://www.scientificamerican.com/article.cfm?id=howtobetterprotectpublicevents KİTLESEL TRAJEDİLERDE İŞBİRLİĞİ Sosyal psikolojinin yerleşik kuramlarına göre Boston’daki patlama sırasında çevredeki vatandaşların yaralıların yardımına koşmaması, olayı uzaktan izleyip acil yardım ekiplerinin koşuşturmasına seyirci kalması gerekirdi. Ancak tümüyle farklı bir tablo sergilendi. Maratonu izleyenlerin, patlamadan hemen sonra kendilerine tamamen yabancı olan yaralılara yardımcı CBT 1362/ 10 26 Nisan 2013 CBT 1362/ 11 26 Nisan 2013 15 Nisan’da maraton sırasında patlayan bombaların el yapımı (IED) olduğunu açıklandı. Irak ve Guantanamo’da görev almış eski bir askeri istihbarat uzmanı olan AJ Clark, Scientific American dergisindeki söyleşisinde, patlatılan iki bombanın IED tipi ve küçük olduğunu, C4 veya diğer yüksek dereceli patlayıcılar içermediğini belirtiyor. Patlayıcı düzenekler, kendi patlamasının gücüyle toz haline gelmiş olsa bile geride türüyle ilgili bir iz bırakır. Clark, Boston’daki bombaların yapımında şu malzemelerin kullanıldığını açıklıyor: Ucuz bir cep telefonu, elektrik kablosu, fitil, pil (AA veya 9 volt), izole band ve bir tristör (kontrollü yarı iletken bir anahtarlama elemanı. SCR olarak da bilinir). Tristör, cep telefonu hoparlörünün pozitif ve negatif diyotlarına bağlanmaya yarar. Clark’a göre, bu parçalar arasındaki devreyi tamamlamak için iki yol bulunuyor; biri cep telefonun titreşim mekanizmasından yararlanmak, diğeri ise hoparlör. Telefon çaldığı zaman bombayı patlatacak sinyal tetiklenir. IED’ler genellikle bir aracın altına yerleştirilir. Burada patlatıldığı zaman çok büyük bir yıkıma yol açarlar. Eğer terörist bu tür bir bombayı kalabalıklar içinde patlatmak istiyorsa vereceği zararı maksimum düzeye çıkartmak için içine çivi ve bilye gibi küçük ama vücudun içine girebilecek sertlikte cisimler yerleştirir. Genel olarak kalabalığın içindeki terörist, cep telefonu yoluyla bombayı patlatabilir. Yapacağı tek şey bombanın etki alanı dışına çıkmak ve cep telefonuyla patlatma sinyalini göndermektir. Patlamadan sonra bu el yapımı cihazlar çok büyük hasar görür. Dolayısıyla suç mahalinde kalıntı bulmak zordur. Ancak küçük bir elektrik kablosu, kırmızı renkli izole bir band parçası bile bombanın niteliğine ilişkin bilgi verir. Esas önemli olan, birinci patlamadan sonra bomba imha ekiplerinin ikinci, üçüncü bombayı patlamadan bulabilmeleridir. Emniyet kuvvetleri çoğunlukla bu tür olaylarda, patlama mahalinde başka bombaların da bulunması olasılığına karşı bölgedeki cep telefonu servis ağlarının kapatılması emrini verirler. Bu şekilde olası diğer bombanın fitilinin ateşlenmesinin önüne geçebilirler. Askeri kamyonlarda ise jammer denilen servis ağlarını bloke eden cihazlar kullanılır. Bunlar tek araçta 78 tane olabilir; çünkü bazıları çalışır, bazıları çalışmaz. Boston’daki patlamada emniyet yetkililerinin servis ağlarının kapatılması emrini vermiş olduğu düşünülüyor, zira patlama mahalinde patlamamış başka IED’lerin de bulunduğu açıklanmıştı. http://www.scientificamerican.com/article.cfm?id=bostonmarathonbombattack TERÖRİSTLER EL YAPIMI PATLAYICILARI NASIL KULLANIR? olabilmek için çırpındığı görüldü. Sosyal psikologları yanıltan, özgecilik konusundaki şu yerleşik kuramlardı: 1.OLAYIN GEÇTİĞİ YER: Sosyal psikoloji yabancılararası yardımlaşma eğiliminin, kırsal bölgelerde kentsel bölgelere oranla daha fazla olduğunu savunur. Yapılan analizler de bu kuramı destekler. Örneğin yolunu şaşırmış bir yabancı veya kaybolmuş bir çocuk, bin kişinin yaşadığı bir kasabada, onbin kişinin yaşadığı bir kasabadakinden daha fazla yardım görür. Bunun nedeni, kentlerde yaşayanlar bencil ve acımasız, kırsal bölgedekilerin doğuştan yardımsever olması değildir. Sosyal Psikolog Stanley Milgram’a göre bunun nedenlerinden biri, kentlerdeki insanların üzerindeki aşırı uyarı yüküdür. Duyularımız sürekli olarak ışık, koku, ses bombardımanı altında ise, dikkatimizi dar bir alana odaklarız ve diğer duyusal girdilere kendimizi kapatırız. Ve kentlerde yaşayanlar bunu bir alışkanlık haline getirir. Bu nedenle çevremizdeki yardım isteyenleri görmeyiz bile. İkincisi çeşitlilik etkisidir. İnsanlar genellikle kendilerine benzeyen insanlara yardım eder. Yaş, ırk veya cinsiyetin buradaki rolü önemlidir. Kentlerdeki kalabalıklarda çeşitlilik daha fazladır. 2.SEYİRCİ NE KADAR FAZLAYSA, YARDIMA KOŞANLAR O KADAR AZ OLUR: Yapılan araştırmalara göre seyirci etkisi ve sorumluluğun dağılması faktörlerine bağlı olarak, bir kaza sırasında seyirci sayısı ne kadar çoksa yardıma koşanların da sayısı o kadar azdır. Bu gibi durumlarda insanlar “Nasılsa biri gelip yardım eder” mantığı ile sorumluluk almaktan kaçınır; çoğunluk donup kalır ve olaya seyirci kalmayı tercih ederler. 3. KOŞULLARIN BELİRSİZLİĞİ YARDIMI ENGELLER: İnsanlar ne olup bittiğinin farkında oldukları olaylarda yardıma daha yatkındır. Yapılan araştırmalara göre yolda baygın gördüğünüz bir kişiden çok, önünüzde düşüp bayıldığını gördüğünüz bir kişinin yardımına koşmanız daha büyük bir olasılıktır. İşte bu nedenlerle Boston’daki gibi geniş bir seyirci kalabalığı içinde, büyük bir kentte, başka bombaların da patlama olasılığının yüksek olduğu koşullarda, insanların birbirinin yardımına koşması yerleşik kuramlara ters düşüyor. Illinois Üniversitesi Sosyal Psikoloji Bölümü’nden Melanie Tannenbaum, Boston’daki bombalı saldırıda yaşananları, insanlarda mantığa, muhakemeye ve deneysel bulgulara meydan okuyan bir “iyilik yapma ve özgecilik tohumunun” varlığını hâlâ sürdürmesine bağlıyor. http://blogs.scientificamerican.com/psysociety/2013/04/15/bostonmarathon2013/ Derleyen: Reyhan Oksay HEDEF: VİDEO GÖRÜNTÜLERİNİ GERÇEK ZAMANDA ANALİZ EDEN BİR YAZILIM Boston saldırısıyla birlikte teröristlerin “kitle kaynak” (crowdsourcing) yöntemiyle bulunması için emniyet güçleri, seyircilerin cep telefonu veya fotoğraf makineleri ile çektikleri görüntüleri internet üzerinden kendilerine göndermeleri için bir duyuru yayınladı. FBI, internet sayfasında “En küçük bir ayrıntı bile bizi suçlulara götürebilir” diyordu. Seyircilerin çektiği fotoğraf ve videoların yanı sıra, çevredeki güvenlik kameralarının çektiği görüntüler de büyük bir titizlikle incelendi. Bugün bir takım yazılımlar, olay sırasında çekilmiş video görüntülerini sonradan analiz ederek kuşkulu hareketleri tespit edebiliyor. Ancak nihai hedef, akıllı video kameraların kuşkulu faaliyetleri gerçek zamanda tespit ederek, güvenlik güçlerini alarma geçirmesi ve olası trajedileri önlemesidir. New York Üniversitesi’nden (N.Y.U) bilim insanları böyle bir yazılım üzerinde çalışıyor; amaç kalabalık içinde insanların hassasiyetlerini ölçebilmek. Bugüne dek bu teknoloji, deneme aşamasında pazarlama aracı olarak kullanıldı. Ancak bilim insanları bunu güvenlik uygulamaları için geliştirmek istiyor. N.Y.U’daki söz konusu çalışmayı finanse eden ABD Silahlı Kuvvetleri, böyle bir yazılım yardımıyla, kontrol noktalarına veya askeri üslere yaklaşan bir insanın saldırı amacı taşıyıp taşımadığını tespit edebilmeyi umuyor. N.Y.U bilgisayar bilimcisi Chris Bregler, akıllı yazılımlarla kalabalıkların davranışlarını inceliyor. Bu şekilde pazarlamacılar da tüketicilerin olumlu tepkilerini anlayabilecekler. Bugün yazılım, yalnızca pozitif hassasiyetleri algılayabiliyor. Araştırmacıların bir sonraki hedefleri, olumsuz tepkileri ölçmek. Analitik bir yazılımın video görüntülerini gerçek zamanda analiz edebilmesi için öncelikle belirli ipuçlarını arayabilecek yeteneğe sahip olması (Örneğin yumuşak bir giysinin altına gizlenmiş sert bir cismi algılaması) ve emniyet güçlerini uyarması gerekir. New York şu anda ABD’nin en güvenli büyük şehri ve şehirlerin kamu güvenliği konusunda nasıl daha akıllı hale geldiğine iyi bir örnek. IBM, dosya dolaplarında, kartoteklerde ve not kağıtlarında saklanan bilgileri bir araya getirebilecek bir veri ambarı oluşturulması için New York Emniyet Müdürlüğüyle (NYPD) birlikte çalıştı. Bugün, Gerçek Zamanlı Suç Merkezi sisteminin içerdiği bilgiler arasında New York Şehrinde yapılan 120 milyonu aşan suç duyurusu, 31 milyon ulusal suç kaydı ve 33 milyar kamu kaydı bulunuyor. Gelişmiş analitik ve arama özellikleri, çok sayıda veritabanı arasında bağlantılar kuruyor. Bilgiler birkaç saniye içinde iki kat yüksekliğindeki bir ekranda görüntülenebiliyor: şüphelinin bir fotoğrafı, dövmeler, geçmiş suçlar gibi ayrıntılar, adresler ve haritalar kısa sürede ekrana yansıyor. Kritik veriler anında olay yerindeki memurlara aktarılıyor. Daha önce günler süren işlemler şimdi dakikalar içinde tamamlanıyor. Güvenlik güçleri ve antiterör örgütleri halihazırda yüztanıma teknolojilerine sahipler, ancak video çekimlerini saatlerce izlemek yerine, bu görüntülerden anlam çıkartabilecekleri ilave tekniklere gereksinim duyuyorlar. http://blogs.scientificamerican.com/observations/2013/04/18/httpblogsscientificamericancomobservationswpadminpostnewphpposttypepost/ http://www.scientificamerican.com/article.cfm?id=motioncapturesurveillance