Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR Obama’dan beyin araştırmalarına büyük destek çoğunlukla özgürce seçiyor. Bununla birlikte çocukların dili daha çok kelimelerin birbirinden bağımsız olarak kombine edildiği bir gramer kuralı profiline uyuyor. Dilbilimciler ayrıca küçük çocukların büyüklerin sözcük çiftlerini sadece tekrar etmeleri halinde tanım edatı ve ismi ne şekilde kombine edeceklerini gösteren bir model de oluşturdu. Bunun için de yetişkinlerin çocuklara söyledikleri 1,1 milyon kelimeyi kullandılar. Ne var ki model çocukların gerçekte kullandıkları kadar çeşitli sözcük kombinasyonları ortaya koymamış. Çocuklar konuşmaya öğrenirken şüphesiz bellek önemli bir rol oynuyor. Sözcükler ve konuşma uygulamaları açık örneklerdir. Fakat sonuçlar belleğin gramerin kombine edici gücünün yerine geçemeyeceğini göstermiş. Bu saptama, küçük çocukların konuşmayı, tıpkı primatların işaret dilini taklit ederek öğrenmeleri gibi tekrarlarla öğrendiklerine dayanan teoriyle ters düşüyor. men hiç belirti göstermediği için ve uzun süre tedavi edilmediği için “sessiz ve görünmez bir katildir”. Bu yüzden hipertansiyon olarak belirlenen hastalığa daha fazla dikkatin çekilmesi gerektiği söyleniyor. Ayrıca erken tanı olanaklarının da iyileştirilmesi isteniyor. İnsanlar yüksek tansiyonun niçin tehlikeli olduğunu ve bunu ne şekilde önleyeceklerini öğrenmeli. 1980 yılında dünya genelinde 600 milyon kadar yüksek tansiyonlu hastası vardı oysa günümüzde bu sayı yaklaşık olarak bir milyara fırlamış. Yüksek tansiyon vakalarının çoğalmasından dünya nüfusunun artışı dışında, “sağlıksız yaşam biçiminin küreselleşmesi” de sorumlu tutuluyor. Kronik yüksek tansiyon aslında uzun süredir ucuz ilaçlarla tedavi edilebiliyor. Ama önemli olan kişinin sağlıklı bir yaşam biçimini tercih etmesi Amerikan Başkanı Barack Obama, insan beyninin incelenmesine dayanan dev bir araştırma projesini açıkladı. Hükümet, 2014’te projeye 80 milyon Avro’luk yatırım yapacak. Bu proje sayesinde Alzheimer ve epilepsi gibi tedavisi bulunmayan hastalıklar için umut doğabilecek. En az on yıl devam etmesi beklenen “Brain Initiative” projesinin hedefi, beyin süreçlerini haritalamak ve sinir hücrelerinin işleyiş biçimlerini açıklamak. Obama “Beynimiz, çözülmesi gereken tek gizem” dedi. Tıpkı 1990’lardaki insan genom projesi gibi Brain Initiative projesinin de Amerikan ekonomisini canlandırması bekleniyor. “İnsan genomunun çözülmesi için yatırdığımız her dolar, ekonomimize 149 dolar getirdi” diyor Obama. Avrupa Birliği de ocak ayında benzer bir projeyi açıkladı. “Human Brain Project” ile mesela süper bilgisayarlar beynimizi ve işlevini “canlandıracak”. Avrupa Birliği ilk olarak 54 milyon yatıracak, sonra da kamusal ve özel yatırımlarla da 2020 yılına dek proje için bir milyar Avro’nun ayrılması bekleniyor. Alman KalpDolaşım Araştırmaları Merkezi (DZHK) bilim insanları, enfarktüsten sonra kalp kaslarını destekleyecek bir doku plasteri üzerinde çalışıyor. Dokunun, zarar gören kalbin üzerine yapıştırıla Enfarktüs hastalarına doku plasteri CBT 1361/ 6 19 Nisan 2013 Çocuklar konuşmayı sanılandan çok daha yaratıcı bir şekilde öğreniyor. İki yaşındakiler bile konuşurken sözcükleri özgürce birleştiriyor (Proceedings). Amerikalı araştırmacılar, insanların, gramer açısından ikisinin de doğru olduğu “a cat” ve “the cat” kombinasyonlardan birini tercih ettiklerinden yola çıkarak, küçük çocukların tanım edatı ve isim kombinasyonunu ne şekilde kullandıklarını inceledi. Pennsylvania Üniversitesi dilbilimcisi Charles Yang yeni konuşmayı öğrenen iki yaşındaki dokuz çocuğun verilerini analiz etti. Yang bunları dilbilimcilerin 500 metnini kapsayan metin dizisi “Brown Corpus” ile karşılaştırdı. Bu koleksiyonda sadece her dört isimden birinde belli veya belirsiz bir tanım edatı kullanılıyor. İki yaşındakiler tanım edatını Çocuklar konuşmayı tekrarlayarak öğrenmiyormuş Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) açıklamasına göre dünya genelinde her yıl dokuz milyonu aşkın insan yüksek tansiyon nedeniyle yaşamını yitiriyor. Oysa yüksek tansiyona bağlı kalp enfarktüsü, inme veya böbrek yetmezliği gibi tehlikeler sağlıklı yaşam biçimiyle önemli ölçüde düşürülebilir diyor WHO müdürü Margaret Chan, Dünya Sağlık Günü’nde (7 Nisan). Dünya Sağlık Günü’nün bu yılki konusu “Kan basıncınızı kontrol edin”. Kronik yüksek basınç ilk başlarda hemen he DSÖ’nün yüksek tansiyon uyarısı dir. Alkol, nikotin, tuz, aşırı kilo veya uzun süre devam eden stres durumlarının azaltılması gerekiyor. Ayrıca düzenli bedensel hareket de önemli. 120’ye 80 mmHG normal kan basınca kabul ediliyor. Eğer tansiyon uzun süre 140/90mmHG olursa doktorlar artık hipertansiyondan söz ediyorlar. bileceğini veya dikilebileceğini sanıyoruz diyor Göttingen Üniversitesi Kardiyoloji bölüm başkanı Gerd Hasenfuß. Fakat bilim insanları henüz yolun başında, yöntem ancak birkaç yıl sonra insanlar üzerinde denenebilecek. Tüm testler başarıyla sonuçlandığı takdirde yöntemi on yıl içinde kullanılabilir. Enfarktüste kalp kasları ölür. Tüm dünyadaki bilim insanları on yılı aşkın bir süredir kalpte yeni hücreleri oluşturmaya çalışıyor. Tıp uzmanları mesela kemik iliği kök hücrelerini kalbe yerleştirerek, kalbin yenilenmesini beklemişlerdi. Fakat bu yöntemle sadece kısa vadeli pozitif etkiler ortaya çıkmış. Araştırmacılar bu yüzden artık farklı yöntemler denemeye başladı. Özellikle de geri programlanabilen hücreler (iPS hücreleri) üzerinde duruluyor. Bunlar örneğin, bir kök hücreyi uyum sağlayacak duruma getirecek kan veya cilt hücreleri olabilir. Bu kök hücrelerinden daha sonra kalp hücreleri oluşur ve bunlar da doku halinde birleştirilebilir diyor uzmanlar. Bu tür hücre toplulukları üretmek mümkün oldu, şimdi hedef bunların bir tür RÜYALARIMIZ MAKİNEYLE OKUNACAK “Korkarak ona bakıyorum. Soluk ve şişkin görünüyor; sonunda organik bir şeyi gözden kaçırdığımı düşünüyorum. Pencerenin önüne götürüyor ve boynuna bakıyorum. –Ağzı açılıyor ve burun kanatlarına benzeyen oluşumlar görüyorum.” Sigmund Freud 1899 yılında hastası İrma tarafından görülen rüyayı bu şekilde tarif etmişti. Eğer unutsaydı, rüya hem kendisi hem de okuyucusu için kaybolup gidecekti. Bunun nedeni açıktır. Rüyayı sadece gören bilir. Rüya sadece beyinde yaşanır. Dışarıdan bakıldığında geriye pek bir şey kalmaz ortaya çıkan beyin akımları rüyanın içeriği hakkında bilgi vermezler. Fakat bu durum yakında değişebilir. Japon araştırmacı Yukiyasu Kamitanı, beyindeki uyarım dalgalarını “okuyacak” bir çeviri makinesi üzerinde çalışıyor. Araştırmacı 2005’te Kyoto’daki ATR Hesaplamalı Sinirbilimleri Laboratuarı’nda ilk taslağını sunmuştu: sekiz sözcüğü kapsayan bir tür nöronsal sözlük. Kamitani araştırmaya katılan kişileri beyin tarayıcısına bağladıktan sonra, çizgi motifli sekiz resme bakmalarını istemiş. Resimler üzerindeki çizgiler farklı bir şekilde konumlandırıldıkları için katılımcıların görme merkezlerinde farklı uyarılara neden oluyordu. Araştırmacı bu bilgileri, öğrenmeye yatkın bir bilgisayar programına yüklemiş. Program daha sonra beyin akımlarıyla, o sırada sekiz resimden hangisine bakıldığını tahmin etmiş. Katami son araştırmasında artık çizgi motifleriyle yetinmiyor, “düşünce okuyan makinesiyle” rüyaları çözmeye çalışıyor. Katami başarısını sadece teknik gelişmeye değil katılımcıların bilgilerine de borçlu. Çünkü beyin tarayıcısında uyuyan katılımcılar uyandırılmış ve o anda gördükleri rüyalarını anlatmışlar. Örneğin: “Bir insan gördüm ve bir kişinin bir anahtarı, sandalye ve karyola arasına sakladığı bir sahne” gibi açıklamalar. Bilgileri bilgisayar programına yüklemek isteyen Katami, rüyaları şifreler halinde kısaltmış, “insan”, “anahtar”, “sandalye”, “karyola” ve “bir kişi” gibi. Makine adım adım bu sözcükleri beyin görüntüleriyle birleştirmeyi öğrenmiş. İkinci bir denemede makine rüya içeriklerini yüzde altmış doğruluk payıyla tahmin etmiş.