Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Öğretmen yetiştirmede fenedebiyat ve eğitim fakülteleri Prof. Dr. Mehmet Arslan, Tugberkcan1999@hotmail.com E ğitim fakülteleri ülkemizde okul öncesi, ilk ve ortaöğretime öğretmen yetiştiren temel kurumlardır. Eğitim fakülteleri Dünya Bankası ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortaklaşa yürüttükleri yeniden yapılanma projesi çerçevesinde yeni bir yapı ve işleyişe kavuşturulmuştur. Bazı aksaklıklar, eleştiriler ve değişikliklere rağmen bu yapı halihazırda korunuyor. Cumhuriyetten günümüze fenedebiyat fakülteleri özellikle ortaöğretime öğretmen yetiştirmede bir kaynak olarak kabul edildi. 2000’li yılların başında yürürlüğe giren eğitim fakültelerini yeniden yapılandırma çerçevesinde ortaöğretimde branş öğretmeni olmak isteyen fenedebiyat mezunlarına uygulanan tezsiz yüksek lisans uygulaması ile de bu kurumların öğretmen yetiştirmedeki işlevi yasal bir zemine kavuşturuldu. Son yıllarda fenedebiyat fakültesi öğrenci ve mezunlarında kendilerinin öğretmenlik haklarının ellerinden alındığı yönünde bir kanaat ve algı oluştu. Fenedebiyat fakültesi öğrencilerinin yoğun baskısı üzerine tezsiz yüksek lisans uygulamasına son verildi, kaynağı daha da genişletilerek pedagojik formasyon programı uygulamasına dönüştürüldü. Halen bir kısmı rektörlük bünyesinde, bir kısmı eğitim bilimleri bölümü bünyesinde, bir kısmı da sürekli eğitim merkezleri bünyesinde olmak üzere bir çok üniversitede formasyon eğitimi sürdürülmektedir. Eğitim fakültelerindeki ortaöğretim alan öğretmenlikleri bölümlerinin ülkede gerekli ortaöğretim öğretmenini ihtiyacını karşılayabilecek kapasitede olmasına rağmen her yıl binlerce ortaöğretim alan öğretmeninin pedagojik formasyon kurslarında yetiştirilmesi fenedebiyat öğrencilerini memnun ederken eğitim fakültesi ortaöğretim alan öğrencilerini huzursuz etmektedir. Zaten son formasyon uygulamasıyla 2000’li yıllar öncesine dönüldüğü de bir gerçektir. Oysa, 2000’li yıllardaki YÖK düzenlemesi ortaöğretimde alan öğretmeni olmayı, statü itibarıyla daha yüksek biçimde, tezsiz yüksek lisans olarak belirlemiş idi. Nitekim tezsiz yüksek lisans eğitimini bitirenlere o alanda doktora yapabilme hakkı da tanınmıştı. Pedagojik formasyon programı uygulanan fakültelerde ve birimlerde ders veren özellikle eğitim fakültesi orijinli öğretim elemanları, böyle bir programı ilke olarak benimsemediklerini ancak fenedebiyat fakültelerinin siyasi baskılarının sonucunda açılan bu programlarda zorunlu olarak görev aldıklarını belirtiyor. Tabii ki, formasyon programlarının ikinci öğretimleri kapatılan, maddi güçlük içinde bulunan eğitim fakültesi öğretim elemanları için bir can si midi olduğunu da dikkate almalı. Bundan sonrası ile ilgili çeşitli spekülasyonların yapıldığı pedagojik formasyon eğitiminin bir esasa kavuşturulması zorunluluk oldu. Fen edebiyat fakültelerine olan talebi artırmak için her defasında özellikle ortaöğretime öğretmen yetiştirmede bu fakülteleri önplana çıkartmak eğitim fakültelerine zarar verir. Zaten yıllardan beri öğretmen yetiştiren kurumlarla fazla uğraşıldığı için, hem eğitim fakülteleri, hem de öğretmen yetiştirme istikrara kavuşturulamadı. Ortaöğretime öğretmen yetiştirmede fenedebiyat fakülteleri temel kaynak olacaksa eğitim fakültelerinin ortaöğretim alan öğretmenlikleri kapatılsın. Bu durumda eğitim fakülteleri yarı yarıya fenedebiyatlara pedagojik formasyon eğitimi veren bir işleve kavuşturulmuş olur. Hatta pedagojik formasyon eğitiminin de fenedebiyatlarda eğitim bilimleri bölümleri oluşturularak, ki böyle uygulamalar da mevcut, yapılması gayretleri mevcut. O zaman eğitim fakültelerine sadece ilköğretime öğretmen yetiştirmek kalır. Belki o zaman eğitim fakültesi demek bile yanlış olur. Bu fakültelerin adlarını ilkokul öğretmeni eğitimi fakültesi biçiminde revize etmek gerekebilir. Güzel sanatlar eğitimi resimiş ve müzik eğitimi de güzel sanatlar fakültelerinin uhdesine geçerse, eğitim fakültelerinde bu bölümlere ne gerek kaldı denilebilir. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği bölümleri zaten ilahiyat fakültelerine aktarıldı. Kanaatimce eğitim fakülteleri YÖK’ün yeniden yapılandırma çalışmaları sonucunda itibarlı fakülteler olmaya başlamışken bundan geriye dönüşler, eğitim fakültelerinin geleceği ve her şeyden öte öğretmen yetiştirme sistemi, eskiden olduğu gibi yine çok kaynaklı ve karmaşık bir yapıya dönüşür. tünel açmak için iki tarafından girdikleri dağı delerek ortada birleşen iş makineleri vardı. Engebeli/dağlık arazide iş yapmak zor gelince kolayına kaçtılar. İç Anadolu düzlüğünde bulunan EskişehirAnkaraKonya üçgeninde, mevcut yollarda bazı düzeltmeler yaparak hızlı tren seferleri başlattılar. 11 yıllık iktidarları boyunca yaptıkları sadece bu. Sayın Başbakan bu hatların açılışlarında hem hareket memuru, hem makinist pozlarında bol bol reklam ve propaganda yaptı. Cumhuriyetin kazanımlarını satarak elde edilen paraların bir kısmıyla çok övündükleri çift yolları yaptılar. SamsunAnkara karayolunu çift yol yapma çalışmaları 1991 yılında, şimdi Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan, DYPSHP koalisyonu döneminde Karayolları Bölge Müdürü olan Sayın Yusuf Ziya Yılmaz tarafından başlatıldı. O zamandan bu yana 22 yıl oldu fakat yol hâlâ tam bitmedi. Ara ara bir yerde, gidiş yolu kazılıp yeniden yapılıyor. Sonra geliş yolu kazılıyor. Bu yol üzerinde bulunan Havza’daki iki tünelin yapımı 20 yıl sürdü. Sayın Başbakan gelip törenle açtıktan sonra kapatıldı ve inşaat iki sene kadar daha sürdü. Bir koyundan iki post çıkmaz derler. Başka alanları bilmiyorum ama karayollarında aynı yoldan üçdört müteahhite rant sağlanmaktadır. Yani 34 post çıkarıyorlar. Oysa 90 yıl önce yapılan demiryollarının traversleri bile hâlâ değişmedi. Çünkü o zaman yandaş müteahhit yoktu. Hani vefa, şükran, minnettarlık duyguları olmasın diyelim. Hiç değilse, lütfen “biraz insaf ve emeğe saygı”. Cumhuriyetin verdiği coşku ve Büyük Kurtarıcı’ya olan inançlarıyla, zamanın demiryolcuları birer Ferhat olmuşlar ve dağları delerek demir ağları Pasinler’e, Kurtalan’a ve Tatvan’a kadar örmüşler. Sayın Başbakan’ın “Beyaz Türkler”, bizim “Mutlu Azınlık” dediğimiz bazı zenginlerin, 2. Dünya Savaşı yıllarında kısa bir süre taş ocaklarında çalıştırılmış olmaları, enteller tarafından hâlâ dramatize ediliyor. Sayın Başbakan da arada bir bu koroya katılıyor. Oysa demiryolu emekçileri taş işçiliğini yaşam tarzı yapmışlar ve bundan hiç gocunmamışlar. Biz, çocukları da onlarla övünüyoruz. CBT 1361/ 18 19 Nisan 2013 nında yapılan demiryollarının uzunluğu da, ondan sonra yapılanların uzunluğu da ortada. Aynı zamanda ‘arşın’ın da ötesi var: Sayın Emir Kıvırcık, “Demir Ağlar ve Behiç Bey” başlıklı iki yazıyla (CBT 1356 ve Bugünlere göre o günlerin 1357), başlarında Behiç Bey olan demiryolcuların Kurtuluş Savaşı’nda yazmış ol koşulları ve olanakları.. 80 yıl öncesine göre teknoloji dukları destanı özetledi. Prof. Dr. Süleyman Çelik, Samsun (scelik44@gmail.com) ve mühendislik yöntemleri çok gelişti. O zaman, şimdiki iş makineleri yoktu. Rahmetli eredeyse Kurtuluş Savaşı diye bir savaşın olmadığı Babam o yollarda çalışmış bir demiryolu işçisiydi. “Kazmanı savunan “gaflet, dalalet ve hatta hiyanet” içindeki kürekle yarma açıyor, murçlarla dağları delerek tünel yapıinkârcı nankörlerin her gün televizyon kanalların yorduk. Tek lüksümüz dinamitti. Bulabilirsek bayram edida boy gösterdikleri günümüzde, savaşın hangi koşullarda ya yorduk” derdi. Söz konusu edilen, 1930’lu yıllarda Doğu Anapıldığını anlatan böyle bir yazı için, başta Sayın Yazar olmak dolu’nun dağlık ve engebelerle dolu coğrafyasında, ırmaklaüzere İstanbul Kültür Üniversitesi’ne ve CBT’ye teşekkür ede rı/çayları/dereleri köprülerle aşa aşa; dağları delip, bayırları yariz. Demiryolcular gibi Karadenizli takacılardan, kağnıcı ni rarak yapılan demiryolları. nelerimize kadar ulusça yazılan destanlarla doludur savaşıAnlaşılan o ki Sayın Başbakan “demir ağlar” efsanesinmımız. Kadirbilir halkımız hepsini minnetle anmaktadır. den çok rahatsız ve ‘Hızlı Tren’ projesini bu efsaneyi yıkmak “Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” dizesinin, için geliştirmiş. 10.Yıl Marşı’na Atatürk tarafından eklendiğini bu yazıdan öğrendim. Sayın Yazar, Atatürk’ün Behiç Bey’e, “bu eklentiyi, HIZLI TRENLER sizin emeğinizin karşılığı olarak yaptım” dediğini bildirmekÖnce büyük reklamlarla İstanbulAnkara arasında, mevtedir. Bu bilgi, konjonktürün uygun olması ve dış güçlerin de cut raylar üzerinde hızlı tren seferi başlatıldı. Kendisine tekdesteğiyle elde edilmiş bir seçim başarısı üzerine kendisini dev nik olarak o raylar üzerinde belli bir hızın üzerinde gitmenin aynasında gören ve hep “ben” diyenlerin tersine, hep “biz” mümkün olmadığı raporlarla söylendiği halde, “ben emredidemiş olan Atatürk’ün değer ve kadirbilirliğine uymaktadır. yorum” diyerek uygulamayı başlattı (Cüneyt Ülsever, Bağımsız, Üstün dehasıyla savaşı kazanıp düşmanı denize döktükten son Sayı 9,s.23). Kısa bir süre sonra beklenen kaza oldu ve 35 kişi ra bile “ben” dememiş, 12 Eylül 1922’de İzmir’den ulusa ya hayatını kaybetti. Her zaman olduğu gibi, suç emekçilerin üzeyımladığı bildiride, “Büyük Türk Milleti, bu zafer senin ese rine yıkılarak iki makinist tutuklandı ve olayın üzeri örtülrindir” demiştir. dü. Bundan sonra uzun bir süre hızlı tren lafı duyulmadı. Cumhuriyetin kazanımlarını sürekli inkâr eden ve İnöBu süre içinde sanırım incelemeler yaptılar. Bildiğim kanü üzerinden Atatürk’e saldıran, hatta ‘antropoloji’ örneğinde darıyla, İstanbulAnkara hattında, arazi sadece Sapanca Boolduğu gibi bazen doğrudan Atatürk’e de dil uzatan Sayın Baş züyük arasındaki kısa bir mesafe engebelidir. Bu kadar kısa mebakan, bir süre önce 10. Yıl Marşı’na da dil uzatmış ve “…ne safede bile mevcut yolu hızlı trene uygun şekle getirmek zor ördünüz?..” gibi bir söz etmiştir. gelmiş olmalı ki İstanbulAnkara yolundan vazgeçtiler. Oysa Aslında ‘Halep’ de, ‘arşın’ da burada. Atatürk’ün zama ellerinde, masallardaki devler (!) gibi dağları yerle bir eden, Demir Ağlar Efsanesi N