Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİKBİLİM Müfit Akyos http://www.ınovasyonheryerde.com/: mufıta@ttmail.com İKLİMBİLİM İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: EN YENİ BULGU VE SONUÇLAR Büyük sorunları barındıran kentler, “çözümü” de içinde barındıran “devrimci” yapılardır. Ölç ve Hizaya Gel! Ülkemizin akla ziyan gündem değişikleri arasında kaybolup giden (yoksa yok edilen mi demeli), 2020 Olimpiyat Oyunları’nın Tokyo’ya verilmesi ya da İstanbul’un kaybetmesi konusu kısa bir süre ilgili ilgisiz birçok bağlamda tartışıldı. Aday kentler uygunluk ölçütlerine göre değerlendirilmekte ve Olimpiyat Oyunları ülkelere değil kentlere verilmektedir. Doğaldır ki verilen kararda uygunluk ölçütlerinin dışında öznel etmenler, siyaset, diplomatik ilişkiler ve çıkarlar da etkili olabilmektedir. Bunlar konumuz dışındadır. Sorumuz şudur; uluslararası düzlemde genel kabul gören “değerlendirme modelleri” esas alınarak İstanbul’un konumu ölçülmüş olsaydı yine de başvurulur muydu? Değerlendirme için ölçmek gerekir. Ölçmek; uygarlaşmayla ilgili bir kavramdır. Ölçerek konum belirlenir, karşılaştırma yapılır, hedef v.b belirlenir. Kentlerde yaşayanların yaşam kalitelerinin arttırılması ve refahlarının sağlanması kentleri yönetenlerin birincil sorunları olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda çevrenin korunmasını esas alan yerel ekonomilerin geliştirilmesine çalışılmaktadır. Özet olarak günümüzde kentlerin başarımları, genellikle ekonomik ve sosyal koşulları ve çevreyi ana ölçütler olarak alan modellerle ölçümlenmektedir. Örneğin; “Mercer’s Quality of Living Worldwide City Rankings” Modeli’nde; 10 ana başlıkta ve 39 ölçütle değerlendirme yapılmaktadır. Ana başlıklar, politik ve sosyal çevre, ekonomik çevre, sağlık, eğitim, kamu hizmetleri ve ulaşım, spor ve eğlence, tüketim, barınma, doğal çevredir. 221 kentin değerlendirildiği 2012’de, ilk sırada Viyana var. Tokyo 44., Madrid 49., İstanbul 117. sırada. Altyapı (elektrik, su, telefon, posta, ulaşım, trafik ve hava alanı) değerlendirmesinde ise Tokyo 32., Madrid 34., İstanbul 104. sırada. Siemens tarafından geliştirilen ve büyük kentlerin bugünkü çevre başarımlarını ve gelecekle ilgili hedeflerini ve önlemlerini ölçmeyi amaçlayan “Green City Index” Modeli’nde, kentlerin konuya nereden başladıkları, değişimin yönü ve değişim için gösterilen gayret ve yenilikçi yöntemlerde irdelenmekte ve örneklenmekte. Model; CO2 emisyonu, enerji, binalar, ulaşım, su, atıklar ve arazi kullanımı, hava kalitesi, çevre yönetimi olmak üzere 8 ana başlıkta, 30 ölçütle ve 100 puan üzerinden değerlendirme yapmakta. Avrupa‘da 30 kenti kapsayan değerlendirmede; ilk sırada Kopenhag (87,31) yer almakta. İstanbul, 25. (45,20) ve Madrid 12. (67,08). Daha da önemlisi İstanbul çevre yönetimi sıralamasında 29. sırada. Tokyo ise bu değerlendirmede 22 Asya kenti sıralamasında “ortalamanın üstü” grubunda yer alıyor. Madrid ve Tokyo ile kıyaslandığında, şimdiden 14 milyon nüfusa ulaşan İstanbul gibi bir megakent için Olimpiyat Oyunlarına başvurmadan önce yapılması gereken pek çok işin olduğu çok açıktır. Kentler başta çevre olmak üzere büyük sorunları barındırmaktalar. Örneğin, halen küresel düzeyde enerji tüketiminin yaklaşık %65’i, sera gazı emisyonunun %70’i kentlerde gerçekleşmektedir. Buna karşın kentler bilgiye, teknolojiye ve ağ yapılaşmaya en yatkın entelektüel emek yığılmasının olduğu, bilginin üretildiği, yüksek dinamizm ve çelişkiler içeren, geleceğin toplumsal sınıflarını barındıran, bir anlamda “çözümü” de içinde taşıyan yapılardır. Bir başka deyişle “Kentler Devrimcidir”. Bu çözümün, kentin ekonomik, sosyal, kültürel ve estetik değerleri korunarak ve geliştirilerek gün yüzüne çıkartılması için bilim, sanat ve yaratıcılığın katılımcı ve yenilikçi yöntemlerle devreye sokulması gerekir. Kentlerimizin yukarıda değinilen modellerdeki sıralamasına, iktidarın kent yönetimlerindeki uygulamalarına ve genel kentleşme siyasalarına bakıldığında akılcı olanın Olimpiyat oyunlarına aday olmak yerine başta çevre olmak üzere kentlerin barındırdıkları büyük sorunlarla baş edebilmek üzere bilime, bilgiye, uzmanlığa ve insana değer veren siyasaları öncelikle ve ivedilikle geliştirmesi beklenmez miydi? Yanıtlarınızı duyar gibiyim… Değişim daha önce görülmemiş düzeyde İstatistik Bölümü Bağlantılı ODTÜ Prof. Dr. Murat Türkeş, İklim Bilimci (Fiziki Coğrafya ve Jeoloji – Klimatoloji ve Meteoroloji) H ükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 1. Çalışma Grubu’nun 5. Değerlendirme Raporu’na katkısı niteliğindeki İklim Değişikliğinin Fiziksel Bilim Temeli Raporu’nun Politikacılar İçin Özet raporu, 2326 Eylül 2013 tarihleri arasında Stockholm’deki toplantıda kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen katıldığım toplantılar sırasındaki konuşmalarımda, katkıda bulunmaya çalıştım. Bu makalede, özet raporun ana mesajları (burada kalın başlıklar altında italik gösterildi) ile 1. Çalışma Grubu raporunun ana bölümlerindeki öne çıkan önemli bulgu ve değerlendirmeler özetlendi. Küresel iklimdeki ısınma kesindir ve 1950’li yıllardan beri iklimde gözlenen değişikliklerin çoğu on yıllardan bin yıllık bir zaman dönemi 1. İKLİM SİSTEMİNDE GÖZLENEN DEĞİŞİKLİKLER: ne kadar daha önce hiç görülmemiş düzeydedir. Bu dönemde, atmosfer ve okyanuslar ısınmış, kar ve buz tutarları azalmış, ortalama deniz düzeyi yükselmiş ve sera gazlarının atmosferdeki birikimleri artmıştır. 1.1 Atmosfer Geçen 30 yılın her 10 yılı, yeryüzünde 1850’den beri kaydedilen küresel sıcaklık verileri için hesaplanan tüm on yıllık dönemlerden ardışık bir biçimde daha sıcak olmuştur (2). Çözümlenen dolaylı eski iklim verileri, Kuzey Yarım Küre’de 1983 – 2012 döneminin olasılıkla son 1400 yılın en sıcak 30 yıllık dönemi olduğunu (orta güvenirlik) göstermektedir. Küresel ortalama birleşik kara ve okyanus yüzey sıcaklığı verileri, birbirinden bağımsız olarak üretilmiş olan veri setleri kullanılarak, 1880 – 2012 döneminde 0.85 [0.65 – 1.06 °C güven aralığında] °C’lik bir doğrusal ısınma eğilimi gösterdi. Var olan en uzun tek veri setine dayanarak hesaplanan, 1850 – 1900 dönemi ve 2003 – 2012 dönemleri arasındaki toplam ısınma ise 0.78 [0.72 – 0.85] °C’dir. Küresel ortalama yüzey (kara ve okyanus) sıcaklığı verileri, bölgesel eğilimlerin yeterli düzeyde hesaplanabildiği en uzun dönem olan 1901 – 2012 döneminde, 0.89 [0.69 – 1.08 °C güven aralığında] °C’lik doğrusal bir artış göstermiştir. Bu dönem boyunca hemen tüm Yerküre yüzeyi ısındı. Birçok ekstrem (aşırı) hava ve iklim olaylarında 1950’den beri değişiklikler olduğu gözlendi. Yüksek olasılıkla (% 90 – 100), küresel ölçekte soğuk gün ve gecelerin sayıları azalmış, sıcak gün ve gecelerin sayısı arttı. Avrupa, Asya ve Avustralya’nın geniş bölgelerinde sıcak hava dalgalarının sıklığı olasılıkla (% 66 – 100) arttı. Kuvvetli yağış olaylarının sayısının artış gösterdiği kara bölgeleri, kuvvetli yağışların azaldığı karalardan olasılıkla daha çoktur. Kuvvetli yağış olaylarının sıklığı ya da şiddeti olasılıkla Kuzey Amerika ve Avrupa’da artmıştır. 1.2 Okyanuslar Okyanuslardaki ısınma iklim sisteminde biriken enerjideki artışı denetlemektedir. Bu kapsamda, 1971 – 2010 döneminde okyanuslarda biriken enerjinin % 90’dan fazlası (yüksek güvenirlik) küresel okyanus ısınmayla bağlantılıdır. Üst okyanus (0 – 700 m) 1971 – 2010 döneminde kesin olarak ısınmışken, 1870’ler ve 1971 arasında olasılıkla ısındı. Küresel ölçekte, okyanusların ısınması yüzeye yakın bölümde en büyüktür ve üst 75 m’lik katman 1971 – 2010 döneminde her 10 yılda 0.11 [0.09 – 0.13] °C ısındı. Yüksek olasılıkla, buharlaşmanın egemen olduğu (buharlaşma yağıştan fazla) yüksek tuzluluk bölgeleri daha tuzlu olurken, yağışın egemen olduğu (yağış buharlaşmadan fazla) düşük tuzluluk bölgeleri 1950lerden beri daha tatlı (az tuzlu) oldu. Okyanus tuzluluğunda gözlenen bu bölgesel eğilimler, okyanuslar üzerindeki buharlaşma ve yağışın değiştiğine ilişkin dolaylı kanıtlar sunmaktadır (orta güvenirlik). 1.3 Buzküre Grönland ve Antarktik buz kalkanları geçen 20 yıllık dönemde kütle kaybetmekte, buzullar (dağ, vadi ve takke buzulları, vb.) neredeyse küresel ölçekte küçülmeyi sürdürmekte, Arktik deniz buzu ve Kuzey Yarımküre ilkbahar kar örtüsü alansal olarak azalmasını sürdürmektedir (yüksek güvenirlik). 1.4 Küresel deniz düzeyi 19’ncu yüzyıl ortasından beri gözlenmiş olan deniz düzeyi yükselmesi oranı (hızı), önceki iki bin yıllık dönemdeki ortalama yükselme oranından daha CBT 13888 / 25 Ekim 2013