17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP 90 yılın ardından Lozan Uluslararası Sempozyumu Bozkurt Güvenç’in izlenimleri İ nönü Vakfı ile Sabancı Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenledikleri “90 yılın ardından LOZAN Uluslararası Sempozyumu”, 8 ekim 2013 günü TÜBİTAK Feza Gürsey Salonu’nda yapıldı. Konferansa Türkiye araştırmalarıyla tanınan ikisi yabancı dört tarihçi ve üç araştırmacı bildiriler sundular. İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker, 90. Yıl Anma Programı’nı açıkladı. Konferansı onurlandırması beklenen ancak ‘yoğun programı’ nedeniyle gelemeyen Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün mektubunu okudu (Çakırözen Analiz, Cumhuriyet. 9 Ekim).Yazılı mesajında Gül, Atatürk ve İnönü’yü ismen anarak övmüş; LOZAN’ın “İdeolojk açıdan değerlendirilmemesi gerektiği” notunu eklemişti. T ü r k Devrimi’ni başarılı bir girişim olarak gören Sabancı Rektörü Prof. Nihat Berker, “Toplumsal Girişimcilik’ üzerinde durdu. Umutluydu. “Lozan, bir gelecek projesidir, gençlere güveniyo rum,” dedi. Oturum Başkanı Prof. İlhan Teke li, “Savaşçı Türkler barış yapamaz öğretisi Lozan’da yıkıldı; Lozan’da yapılan barış sürüyor” gözlemiyle sabah oturumunu başlattı. İttihat ve Terakki, İkinci Meşrutiyet araştırmalarıyla (Dr. Abdullah Cevdet Dönemi 1971) tanınan, Princeton Üniversitesi’nden Prof. Şükrü Hanioğlu, “Versay Barış Antlaşması’ndan Sevr’e Giden Yol: Karşılaştırmalı Bir Bakış” başlıklı bildirisinde, 19151920 yıllarında yapılan anlaşma ve çıkar çatışmalarını açıkladı; sonuç olarak, Sevr ile, yalnız Avrupa’da değil, Asya’daki Türk varlığına da son ve rilmek istendiğini vurguladı. Modernleşen Türkiye Tarihi (İletişim 1996) araştırmasıyla tanıdığımız, Leiden (Hollanda) Üniversitesinden Prof. Erik Jan Zürcher, “Karşılaştırmalı Sevr Perspektifi” bildirisiyle günümüz Türkiyesi’nde yaşayan Sevr duyarlığının tarihi kaynaklarını araştırdı. Sevr unutulamıyordu, çünkü plan, emperyalist çıkar ve hedefler taşıyor; Anadolu’daki Türk varlığını sömürgeleştirmek amacı güdüyordu. Batılı güçler, Osmanlı milletlerini desteleyip kışkırtarak, bu kaygıyı pekiştirmişti. Çağ Üniversitesi’nden Prof. Ali Engin Oba, Lozan Konferansı’na gözlemci olarak katılan ABD’nin ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph Grew’ün yayımlanmış anı ve raporlarında yer verdiği İsmet Paşa’nın başarılı diplomatik kişiliğini anlattı. Trabzon Şehrinin İslamlaşması ve Türkleşmesi 14611503 Eseri (BÜ 1981) tepkilere yol açan, Princeton ve Bahçeşehir üniversitelerinden (Barış gönüllüsü) Prof. Heath Lowry, ABD’li Gazeteci Kirchman Straight’in 1921’de Ankara’da Mustafa Kemal ve İsmet Paşa sohbetleriyle başlayıp, Lozan’dan haber ve yorumlarıyla devam eden anılarını Türkçe olarak sundu. Straight, Türk liderlerde gözlemlediği azim ve kararlılığın, Lozan’da ödün vermeden aynen uygulanmasından fevkalade etkilenmişti. Bilkent Üniversitesi’nden Prof. Nur Bilge Criss başkanlığında yapılan ikinci oturumda: Boğaziçi Üniversitesi’nden Doçent Sevtap Demirci, coşkulu sunuşuyla, izleyenleri aldı Lozan’a götürdü. Lord Curzon ile İsmet Paşa arasındaki ‘DiplomatikStratejik Savaşı’ yaşattı. Lozan, bir ateşkesin devamı olacaktı; ama hangisi: Mondros mu, Mudanya mı? İki taraf da savaştan yorulmuştu; yeniden savaşmak istemiyordu ve bu gerçeği karşı tarafın bildiğini biliyordu. Batı, Kapitülasyonlarını korumak isterken, Türk tarafı Misakı Milli ve tam bağımsızlıkta diretti. Batı, 150 yıllık ‘Doğu Sorunu’nu (Smith Anderson, YKY 2000) çözmek isterken; Türk tarafı, “O sorun (Osmanlı) bitti, şimdi bir Türkiye var,” diyordu. Savaşan diplomat Lord Curzon yenilmiş, barışçı asker İsmet Paşa kazanmıştı. Boğaziçi Üniversitesi’nden Doçent Gün Kut, “Lozan ve Mübadele” sorununun Lozan’da ilk imzalanan anlaşma oluşunun öyküsünü özetledi. Mübadele konusu, Balkan Harbi ertesinde gündeme gelmiş, Birinci Savaş’ın patlamasıyla arşive kaldırılmıştı. Ancak, sorun, Cemiyeti Akvam’da (1919) yeniden gündeme alınmış, İsveçli bir fizikçinin kişisel çabalarıyla olgunlaşmıştı. Yunanlıların deyimiyle, “Küçük Asya Felaketi”nden sonra Ortodoks Rumlarla, Müslüman Türklerin, artık, barış içinde yaşayamayacakları anlaşılınca, Mübadele (nüfus değişimi) kolayca karara bağlanmıştı. Prof. Baskın Oran, “Lozan Antlaşması’na göre Azınlıklar” başlıklı bildirisinde, Lozan’da etnik azınlıklar ve Türk kriteri yok; Müslümanlar ve gayrimüslimler vardı. Yalnızca Yahudi, Rum ve Ermeni hakları tartışılmış, Kürtler ve Aleviler konusu açılmamıştı. Karşılıklılık ilkesi olmadan eğitim ve sağlık kurumları korunmalıydı. İnsan Hakları ve Özgürlükleri, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, BM Evrensel Bildirgesi’yle gündeme gelecekti. Lozan Antlaşması, hak ve özgürlükler açısından çağdışı kalmıştır. Ancak özeleştiride insaflı olmak, bugünkü uygulamaları değil, antlaşma yıllarını dikkate almak gerekirdi. Bu ölçüyle değerlendirilse bile, Lozan koşulları Türkiye’de zaman zaman ihlal edilmiş, laiklik laikçiliğe, milliyetçilik yabancı düşmanlığına dönüşmüştü. Hak ve özgürlük sorunlarında feragat veya karşılıklılık ilkesi geçerli olamazdı. Antlaşma kuşkusuz yenilenemezdi ama eksikleri ve boşlukları telafi edilebilir ve edilmeliydi. Batılı güçlerin Doğu Sorunu (17741923), Osmanlı Mirası’nın paylaşılması sorunu idi. “İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı” (İlber Ortaylı), Lozan Antlaşması’yla bitmişti; ama, Lozan Barışı’nı yapanlar durmadılar, üç ay sonra Cumhuriyeti kurdular. 90 yılın ardından Lozan Sempozyumu, Prof. Zafer Toprak’ın tasarlayıp Çankaya Belediyesi Sergi Salonunda gerçekleştirdiği, “Lozan’dan Cumhuriyet’e Sergisi” ile sona ererken, sorulara yanıt veren, özgün ve belgesel serginin yurdu dolaşacağı müjdesi verildi. Türkiye; “Nereden Nereyeee?” Sergiyi izleyin, İnönü ailesi kıvanç duyacaktır. Sempozyuma katılan ve katkıda bulunanlar, Tarihi Pembe Köşk’teki şölende, Lozan’ı, Cumhuriyeti ve Sergiyi değerlendirmek fırsatı buldular. *** Barışın nasıl kazanıldığının görsel belgeseli, Lozan’dan Cumhuriyete İsmet İnönü Sergisi’dir. Prof. Zafer Toprak tarafından tasarlanan bu görkemli sergi Ankara’’dan sonra İstanbul ve büyük kent merkezinde açılacak. Lozan Sempozyumu’na katılamamış olabilirsiniz. Sergiyi mutlaka tekrar ve tekrar görünüz ve inceleyiniz. Nereden gelip nereye yöneldiğinin yanıtını bu sergide bulacaksınız Lozan’dan Cumhuriyet’e... İkinci Oturum Birinci Oturum Tekeşliliğin Nedenleri Üzerine Bozkurt Güvenç “Tekeşliliğin Nedenleri Üzerine Görüşler”i (CBT 1385, 4 Ekim 2013) ilgiyle okudum. Yaklaşık 150 yıldan beri aile sorunlarıyla yakından ilgilenen sosyal antropologların kanısına göre, evrim konusu, “bebeklerin öldürülmesi değil yaşatılması” sorunudur. Normalleşmiş bir prematüre olarak, erken doğan büyük beyinli (Koca kafalı) primat yavruları, gelişip çocuk sahibi oluncaya kadar nasıl hayatta kalıyor? “Doğa tarihi’ yöntemiyle evrim olgusunu inceleyen bilim insanları, nadir ve güçsüz bir primat olan homo sapiens’in (İnsan türünün) hayatta kalmasını, ‘anne, bebeğini korurken, babanın ona sahip çıkmasıyla, yani bir aile dayanışmasıyla’ açıkladılar. Özetle, nikah töresi, cinsel ilişkiye yani kadına doğum yapma izni verirkene, erkeğe anaya ve bebeğe sahip çıkma sorumluluğu yükler. Soysop ve aile ilişkileri, İnsanbilimin, toplum, kültür, eğitim sağlık ve hukuk bilimlerine katkısı “Soysop ve aile ilişkileri alanında olmuştur.* “Aile ve evlilik tiplerinden, yerellik, soydanlık, yandanlık ve erkillik türlerine uzanan son derece geniş, karmaşık ve tartışmalı bir alanda, kadınların yaygınlığı, bebek öldürme, öfkeli tanrıya kurban etme, dışevlilik ile ensest (fücur) yasağının evrenselliği gibi bazı çetin sorunlar aydınlanmıştır. Yaşamsal ilişkiler, özetle, şöyle açıklanabilir: • Kadınlar neden yaygın? Çünkü ailede, dışıevlilik töresi evrensel! • Dışevlilik neden evrensel? Çünkü ensest yasağı evrenseldir! • Güçlü erkekler, aile içindeki bütün kadınlara sahip olmasınlar. • Sahip olmasınlar, çünkü doğacak bütün bebekleri yaşatamazlar ! CBT 1388 18 / 25 Ekim 2013 Ensest yasağı: Baba ile kızının. Ana ile oğlunun ve kardeşlerin ilişkisini yasaklar. Çok eşliliği yasaklamaz. İstisnalar: Çokeşli Aslan ailesi yavruları yaşatır çünkü bütün dişiler avcıdır. Sultanlar ya kafeste yaşatır ya da kardeşlerini hatta oğullarını boğdururlar. Mısır”da Tanrı sayılan Firavun kardeşiyle evlenebilirdi. Roma’yı birbirine katan Cleopatra, belki de uzunca bir ensest soyundan geliyordu. Dışevliliğin toplumsal bir açıklaması vardır: Antropolog Mead, Arapeş’li yerliye sormuş: “Kız kardeşinle yatar mısın?” Şu yanıt almış: ”Neden yatayım ki, onu bir yabancıya verir onun kardeşini alırım. Böylece iki erkek dost kazanırım.” Ailecemaat üstü toplumlar, dışevlilik ve tekeşlilik töresinin yaygınlaşmasıyla gelişmiş görünüyor. Buna karşılık, “İçevlilik” sayılan “Amca kızı Amca oğlu” evlilği dünyada nadir, ülkemizde yaygındır. Sonuç: Çevrebilimci Komers haklı görünüyor: Tekeşlilik, ölüm değil yaşam sebebidir. *) Güvenç, “Akrabalık, Soy ve Evlilik.” İnsan ve Kültür. 12. ve 14. Bölümler. Boyut 2011.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle