24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR Neandertal insanı konuşabiliyormuş geçerek hazneden çıkıyor. Bu şekilde oluşan sıvı ışınının hızı saniyede 30m kadar ve bir kobay farenin cildine sorunsuz olarak giriyor. Bilim insanları flüoresanlı boyar maddeyle gerçekleştirdikleri deneylerle, etki maddesinin birkaç milimetre derinliğe ulaştığını görmüşler ki bu örneğin pıhtılaşmayı önleyen derialtı enjeksiyonları ve ensülin için fazlasıyla yeterlidir diyor bilim insanları. meyen araştırmacılar daha sonra bu türün doğadaki ilk örneğini bulmuşlar. Bilim insanları maymunların kontrolsüz av yüzünden tehdit altında olduğunu bu nedenle kırmızı listeye alınmasını öneriyor. ce Orbiter aracında Mars’ın etrafında dönerek, tayfın görünebilir ve enfraruj alanında gözlemler yapıyor. Sonda sadece dikey olarak aşağı değil aynı zamanda ufkun üzerinden de eğik olarak da bakabildiği için ince atmosferin bileşimini tabaka tabaka inceleyebiliyor. Ölçüm verileri, Mars’ın Güney Kutbunun tam üzerinde oluşan uzun ömürlü büyük bir buluta ve 70. enlem derecesinin güneyindeki bölgede ise daha küçük ve geçici bulutlara işaret ediyor. Enfraruj tayftan yapılan ölçümler sonucunda ise bulutların büyük karbondioksit parçacıkları içerdiklerini gördük diyor araştırmacılar Journal of Geophysical Research dergisinde. Ufka eğik bakış ayrıca bulut ve yüzey arasındaki tüm hava boşluğunun bu parçacıklarla dolu olduğunu da gösteriyor. Phoenix uzay aracı daha birkaç yıl önce Mars’ın üzerinde su buzundan kar tanecikleri saptamıştı. Yeni sonuçlar Kızıl Gezegen’de ikinci bir kar türünün bulunduğunu kanıtlıyor. Bulutların karbondioksitten oluştuğunu ve yere kar olarak düşecek kadar da yoğun olduklarını kesin olarak söyleyebiliriz, diyor Hayne. Neandertal insanının da günümüz insanı gibi konuşabildiği tespit edildi. Fransa’da bulunan bir Neandertal dişini inceleyen Alman araştırmacılar, Neandertal insanının sağlak olduğunu ve alet kullanabildiğini söylüyor. Frankfurt SenckenBerk Paleontoloji Bölümü’nden Virginie Volpato, üzerinde bazı dişlerle bulunan alt çeneye sahip yaklaşık 75.000 yıllık iskeleti inceledi. PLoS One dergisindeki araştırmaya göre, dişler üzerinde sağdan yukarı ve soldan aşağı doğru devam eden çizik izlerinden, 20 yaşındaki erkeğin yediklerini ağzına götürmek için sağ kolunu kullanıyormuş. Ayrıca Neandertal insanı, dişlerini ço ğunlukla bir tür “üçüncü” el olarak da kullanmış. Bu davranış ön dişlerin aşınmasına ve karakteristik çizik izlerinin oluşmasına yol açmış. İzlerin açısı, hangi elle yiyeceklerini kavradıklarını gösteriyor. Kol ve omuz kemiklerinin de incelenmesinden sonra bu erkeğin sağlak olduğu doğrulanmış. 20 yaşında olduğu tahmin edilen erkeğin sağ elini kullanması nedeniyle sol beyin yarısının baskın olduğu, dolayısıyla da konuşma yetisine sahip olması gerektiği düşünülüyor. Günümüz insanının konuşma merkezi de genelde sol beyin yarısındadır. Bu nedenle Neandertal insanının sağlak oluşu sol beyin yarısının modern bir motifine işaret etmekte. Sol beyin hâkimiyeti ve arkeolojik buluntular ve DNA analizleri gibi diğer kanıtlardan yola çıkarak Neandertal’in konuşma yetisine sahip olduğuna varılmış. Güney Koreliler enjeksiyonu iğnesiz ve tamamen acısız gerçekleştirmeye izin veren bir teknik geliştirdi. Etki maddesi lazerin enerjisiyle çok ince bir sıvı ışınıyla cilde aktarılıyor. Bu sıvı ışının işleyişinde lazer tekniği büyük bir rol oynuyor diyor Seoul Üniversitesi’nden JaiIck Yoh: “Lazer atımlarının sayısı ve süresiyle, etki maddesinin cildin ne kadar derine ulaşacağını kontrol edebiliyoruz.” Yeni tekniğin diğer olumlu tarafları ise daha az atık ve tıp personelinin daha düşük yaralanma riski. Yoh ve ekibi tarafından geliştirilen lazerli enjeksiyon iğnesi, elastik bir diyaframla ikiye bölünmüş bir hazneden oluşuyor. Haznenin bir yarısında su diğer yarısında ise etki maddesi bulunuyor. Aşılama için suyun içinden, dalga uzunluğu 2.94 mikrometre olan enfraruj lazer atımı geçiriliyor. Bu atım lazerin odağında birdenbire buharlaşıyor ve ani basınç artışı diyaframdan etki maddesine ulaşarak, 0.15mm inceliğindeki püskürtücü ağızdan Lazer ışınıyla acısız enjeksiyon Mars’ta donmuş su dışında, donmuş karbondioksit de yağıyor. Bu tahminle ilgili kanıtlar şimdi Amerikalı gezegen araştırmacıları tarafından Mars’ın yörüngesindeki bir sonda yardımıyla kanıtlandı. Bilim insanla Mars’ta kuru buz yağışı rı Mars’ın Güney Kutup bölgesindeki bulutlardan kuru buz yağdığını izlemişler. Bu gözlem sayesinde karbondioksitten oluşan kar bulutlarıyla ilgili bir kanıt sunmuş olduk diyor Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden (Pasedena) Paul Hayne. Bu fenomen güneş sisteminin başka hiçbir yerinde bilinmez. Kızıl Gezegen de dünyamıza benzer bir şekilde, mevsimlere göre büyüyen veya küçülen kutupsal buz başlıklarına sahip. Mars’ın kutuplarındaki buzun önemli ölçüde donmuş karbondioksitten oluştuğu uzun bir süredir biliniyordu aslında. Fakat bu kuru buzun ne şekilde toplandığı, kırağı gibi mi oluştuğu yoksa kar gibi gökten mi yağdığı henüz aydınlatılamamıştı. Bu sorulara yanıt arayan Hayne ve ekibi, Mars Climate Sounder sondasının 2006 ila 2007 yıllarında toplamış olduğu verileri değerlendirdi. Bu cihaz Mars Reconnaissan Tropikal mercan resifleri için neredeyse hiç umut kalmadı. İklim değişimine bağlı hava sıcaklığının en fazla iki derece artması bile 2050 yılında dünyadaki mercan resifle İki derecelik ısınma bile mercanlar için tehlikeli İŞYERİNDEKİ STRES ENFARKTÜS RİSKİNİ ARTTIRIYOR İşyerinde çok fazla gergin olan ve çalışma süreçlerinde neredeyse hiç karar verme yetisi bulunmayanlarda kalp enfarktüs riski yüzde 23 daha yüksek. Sonuç, bu konuyla ilgili en kapsamlı araştırmayla elde edildi. Araştırma çerçevesinde yedi ülkeden 200.000 kişinin verileri değerlendirilmiş. Sonuçlarımız iş stresinin daha yüksek bir kalp enfarktüs riskiyle ilişkili olduğunu gösterdi, diyor College London Üniversitesi’nden Mika Kiviä, The Lancet dergisinde. İş stresinin sağlık ve kalpdolaşım sistemi hastalıkları üzerindeki etkisi defalarca incelenmiş olmasına rağmen, araştırmaların metodik olarak yetersiz olması nedeniyle farklı sonuçlar elde edilmişti. Bilim insanları daha kesin verilere ulaşabilmek için 19852006 yılları arasında yedi Avrupa ülkesinde katı kurallara göre gerçekleştirilen on üç uzun vadeli araştırmayı değerlendirirken bu çalışmaya daha önce yayımlanmayan araştırmaları da dahil etmişler. Değerlendirme sonuçlarına göre araştırmaya katılanların yüzde 1322’sinin işyerinde çok fazla stres altında bulundukları ortaya çıkmış. Ayrıca 7,5 yıl kadar devam eden araştırma sırasında da 2.356 kişi kalp enfarktüsü geçirmiş. Bu kişilerin arasında stresli bir iş yaşamına sahip olanların oranı daha fazlaydı diyen bilim insanları buna göre iş stresinin kalp enfarktüs riskini yüzde 23 arttırdığını hesaplamışlar. Bu oran yaş, cinsiyet, gelir, sigara veya şişmanlık gibi risk faktörlerinin dikkate alınması halinde de değişmemiş. Bununla birlikte işyerindeki stresin kalp sağlığı üzerindeki rolü yine de sigara, aşırı kilo ve yetersiz hareket gibi diğer risk faktörlerinden çok daha az diyor araştırmacılar. Bu nedenle işyerindeki stresle savaşırken, sağlıksız yaşam biçiminden de uzaklaşılması önerilmekte. CBT 1332/ 6 28 Eylül 2012 Amerikalı bilim insanları Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yeni bir maymun türü keşfetti. Maymunun soluk yüzü grimsi sarı bir yeleyle çevrili ve boyu yaklaşık olarak 65cm. Yıllardan sonra Afrika’da ilk kez yeni bir maymun türü bulundu diyor araştırmacılar PLoS One dergisinde. Yeni maymun türü yalnızca Sahra’nın güneyinde yaşayan Cercopithecine oymağına dahil, Lomami havzasında bulunduğu için Cercopithecus lomamiensis adını almış. John A. Hart ile çalışan ekip 2007 yılında Kongo’da dolaşırken bir ilkokul müdürünün evinde daha önce görmedikleri bir maymun türüyle karşılaşmışlar. Müdürün “Lesula” olarak tanımladığı maymunu daha önce gör Kongo’da yeni bir maymun türü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle