23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Rönesans Avrupası’nda teknoloji Rönesans dönemi Avrupa’sındaki teknolojik gelişmelerin en önemli özelliği, ortaçağ dönemindekinden farklı olarak yeni icatların toplumsal yaşamın çeşitli alanlarıyla ilgili olmasıdır. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Dijital medyaya gelene kadar insanlık tarihi boyunca beynin değişip dönüşmesi pek çok kere yaşanmıştır. Çünkü beyin pragmatiktir; gelen değişikliği iyi/kötü diye değerlendirmez. Yeterince güçlüyse dönüşür. Beyin Pragmatiktir “Dijital Medya ve Beyin” adlı bu mini dizinin ilk iki yazısında (dijital) medyanın insan beyni üzerindeki kalıcı etkilerini ve derin düşünce becerileri gelişmemiş Y Kuşağı’nın neden hiçlikle karşı karşıya kalmamak için dijital medyaya dört elle sarıldığını irdeledik. İnsan beynindeki dönüşüm genel anlamda medyanın özel anlamda ise dijital medya olarak internetin ortaya çıkması ile ilgili ve sınırlı değildir. Bundan çok önce de insan beyni yaşam modelinin değişmesine paralel olarak beyinsel becerilerini zorunlu değişikliğe tabii tuttu. Örneğin yazının bulunması, yazının yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla sözel geleneğin terk edilmesi, matbaanın bulunmasıyla kitabın yaygınlaşması ve okuryazarlığın artması, yazının konuşmanın bir yansıması olmasından kurtulmasını sağlayan kelimeler arası boşluk bırakılması ve imla işaretleriyle birlikte sessiz okumanın gelişmesi, sessiz okumayla gelen derin düşünce, tefekkür becerilerinin artması. Öğrencisi Platon’un öncülüğünü yaptığı yazılı gelenek, Sokrates’in temsil ettiği sözlü gelenekten gelenler için vahim bir durumdu. Bugün dijital göçmenler, durup düşünme, odaklanma problemi yaşayan Y Kuşağı’nı nasıl eleştiriyorlarsa, Sokrates gelenekçiliği de herşeyi ezberlemek varken yazılı hale getirmek isteyen Platoncuları eleştiriyordu. Onlara göre yazının bu şekilde yaygınlaşması insanlığı yıkıma götürecekti. Oysa görüldüğü üzere (üstünden iki bin beş yüz yıl geçtiği halde) insanlık yıkılmadı. Tam tersine yazılı gelenek ve ardından gelen matbaanın bulunmasıyla yazılı eserlerin kolay ve ucuz bir şekilde çoğaltılması insanın derin düşünceyi, tefekkürü keşfetmesini sağladı (elbette ki bu Batı’ya bakıldığında görülen tablodur; Doğu’da insanlık derin düşünceyi, tefekkürü farklı yollardan keşfettiler – ör. zikir, meditasyon, vb.) Rönesans ve buhar makinesinin icadıyla gelen modernizm bu sürecin zirvesini oluşturdu. Fikirlere baz teşkil eden bilgiler dini (kaynaklı) olmaktan çıktı. Bilgi her yere yayıldı. Bugün Y Kuşağı ile birlikte sözlü geleneğin postmodern bir versiyonu ile karşı karşıyayız. Dijital medya bugün gerek dijital göçmenlerin gerekse de Y Kuşağı’nın yazı matbaa derin düşünce süreciyle dönüşmüş/dönüşebilecek beyinlerini yeniden formatlıyor. İnsan beyni yeniden sözlü gelenekteki yüzeysel, derinliksiz, muhafazakâr haline dönüşüyor. Bunu antik değil de postmodern yapan şey ise bu sürecin veri, enformasyon ve bilgi ile bombalanmakta olması; an be an! Beyin; çağlar içinde değişip dönüşebildiği halde “hata” denilebilecek bir özelliğe de sahiptir. Beyin pragmatiktir. Yeni gelenin daha iyi ya da daha kötü olup olmadığını değerlendirmez. Gelen eğer yeterince güçlüyse, beyin de o yeni gücün isteklerine boyun eğer ve dönüşmeye başlar. Yani beyin için her zaman “Kral öldü; yaşasın kral”dır. Ancak beyin yine de bazı şeyleri unutmaz. Örneğin kolu kopmuş bir kişinin beyninin ilgili bölgesi zamanla başka işlere kanalize edilse de kişi zaman zaman artık varolmayan parmaklarının karıncalandığını “hissedebilmektedir”. O halde dijital medya beynimizi formatlıyor (dijital göçmenler için) ya da beynimizde derin düşüncenin gelişmesini engelliyor (dijital yerli Y Kuşağı için) diye yakınmak yerine bu yeni beynin yeni koşullarda sağlıklı bir şekilde performans göstermesinin ne şekilde olacağı üzerine kafa patlatmak daha doğru olacaktır. Öte yandan dijital medya kullanımı ile muhafazakarlaşma ilişkisini, örneğin Arap Baharı arka planında, toplumsal ve kamu yönetimi açısından değerlendirmek de gerekir. Madem dijitalleşme muhafazakârlaştırıyor, dünya üzerinde hükümetler dijital medyayı neden sınırlamakta? Bu da bir sonraki yazımızın konusu olacak. O rtaçağ Avrupası’ndaki teknolojik gelişmelerin temel özelliği, bu gelişmelerin çok büyük ölçüde tarım teknolojisiyle ilgili olmasıydı. 12. yüzyılın sonları ile 16. yüzyılın sonları arasındaki dönem olarak kabul edebileceğimiz Rönesans döneminde ise toplumsal yaşamın hemen hemen tüm alanlarını ilgilendiren teknolojik gelişmeler oldu. Yaklaşık 400 yıl süren ve ortaçağı 17. yüzyılın bilimsel devrimine ve 18. yüzyılın sanayi devrimine bağlayan bu dönemde inşaat teknolojisi gelişmesini sürdürdü, su ve rüzgâr çarklı değirmenler gelişti ve yaygınlaştı, pusula ve mekanik saat yapıldı, barut, top ve tüfek gibi ateşli silahlar üretildi ve kullanımları yaygınlaştı, tekstil makineleri geliştirildi, metalürji yöntemleri daha etkili hale getirildi, gemi teknolojisinde gelişmeler oldu ve matbaa icat edildi. Bin yıllık durgun ortaçağın ardından gelen bu nispeten hızlı teknolojik gelişmenin ardındaki temel etkenler nelerdir? Rönesans’a yol açan etkenler hiç şüphe yok ki, çok yönlüdür ve bu etkenlerin bilimsel, düşünsel, sanatsal, dini, ekonomik, siyasi ve askeri boyutları bulunmaktadır. Her şeyden önce ortaçağda tarım teknolojisindeki gelişmeler çağın sonlarında nüfusun artmasına, şehirlerin gelişmesine, ticaretin büyümesine vb. yol açmış ve belirli bir toplumsal dinamizm yaratmıştı. Yeni yaşamın gerekleri ve düşünsel uyanış dini yaşam tarzının sınırlarını zorlamaya başlamıştı. Dinin hayatın her alanını kapsayan egemenliğine karşı çıkışlar ancak böyle bir ortamda doğabildi. (Boccaccio aksi takdirde kilise egemenlerini küçük düşürme cesaretini kendinde nasıl bulabilecekti? ) Öte yandan 12. ve 13. yüzyıl Avrupa’sı, iki yoldan İslam dünyasındaki bilimsel ve teknolojik durumdan da etkilendi. Birincisi, özellikle Toledo’da ve Sicilya’da yoğunlaşan Arapçadan Latinceye yapılan çeviri çalışmaları nedeniyle Avrupa’nın eski Yunan eserlerinden ve ortaçağ İslam dünyasında geliştirilmiş olan yeni bilimsel düşüncelerden ve bilgilerden etkilenmesidir. İkincisi ise, Haçlı Seferleri sırasında İslam dünyasında gözlem yoluyla edinilmiş olan teknik kaza nımların etkisidir. Bu iki yönlü etkinin Avrupa Rönesansı üzerinde önemli etkileri olmuştur. Ancak Rönesans’ın doğuşunu asıl belirleyen etken hiç şüphesiz, Avrupa’da kiliselerin ve dini dogmaların kitleler üzerindeki baskısının zayıflatılmaya başlamış olmasıdır. Bu etkinin zayıflamaya başlamasıyladır ki, yetenekli insanlar yaratıcı güçlerini gösterebilme imkânını ve ortamını bulabilmişlerdir. İnsanların dünya ve doğa hakkındaki bilgilerinin artması, insanların hem kendilerine olan güvenlerini arttırmış, hem de bazı gerçek dışı kutsal dogmaların yıkılmasını kolaylaştırmıştır. Coğrafi keşiflerin de Rönesans’ın gelişmesine çok büyük katkıları olmuştur. Coğrafi keşif faaliyetleri, Rönesans’ın hem sonucu, hem de yeni ve büyük itici gücüdür. Benzeri bir tanımlamayı top ve matbaanın kuruluşu için de yapabiliriz. Rönesans teknolojisini yaratan bilimsel temel neydi? Bu dönemdeki icatlar, yeni geliştirilmiş bilimsel teorilerin sonucunda mı gerçekleştirilmişti? Bu sorular çok temel nitelikte sorulardır. Hiç şüphesiz bilimsel teorilere bağlı icatlar bulunuyordu. Örneğin 15. yüzyıl okyanus seyahatlerindeki yön bulma teknikleri, en son astronomik gözlemlere dayalı yeni bilimsel yaklaşımların sonucuydu. Fakat bu dönemdeki yeniliklerin ve icatların büyük çoğunluğunun, bilimsel teorilerden ziyade bilimsel düşüncelere dayandığını belirtmemiz gerekir. Nedensellik düşüncesi ile tümevarım, tümdengelim ve analoji, bu doğrultudaki verimli üretici metotlardı. (Örneğin pusulanın icadında hem tümevarım, hem de tümdengelim düşüncesi kullanılmış olmalıdır. Mekanik saatin tasarımında ise su değirmeninin çalışma mekanizmasının örnek alınmış olması olasılığı yüksektir). Ancak teknolojik gelişmenin belirli aşamaları da, bilimsel teorilerin oluşturulmasına temel ve yardımcı oluyordu. (Örneğin Galilei, parabolik düşme teorisini top mermisinin hareketi üzerinden gerçekleştirmişti). Rönesans döneminin en büyük teknologu, hiç şüphesiz Leonardo da Vinci’dir. (Vinci’li Leonardo). Ancak Leonardo, mühendisten ziyade tasarımcıdır. Rönesans’ın mucitleri, çoğunlukla pratik ihtiyaçlarına çözüm arayan zanaat sahibi insanlardı. Rönesans Avrupa’sı teknolojisi, insan aklının ve yaratıcı düşüncesinin, dogmatik ve edilgenlik zincirlerinden kurtulmaya başlamasının eseridir. rak, kendisine verilen 25 ay, ertelenemez ve para cezasına çevrilemez hapis cezasını, adil ve anlaşılır bulmuyor, kınıyoruz. http://lists.tad.org.tr/mailman/listinfo/gk Türk Astronomi Derneği Yönetim Kurulu, Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye verilen 25 aylık hapis cezası ile ilgili bir duyuru yayımladı. Duyuru şöyle: Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi Bölümü emekli öğretim üyesi meslektaşımız astronom Prof. Dr. Rennan Pekünlü türbanlı öğrencilerin eğitim hakkını engellediği iddiasıyla 25 ay hapis cezasına mahkum edilmiştir. Bu hapis cezası ertelenemiyor ve para cezasına çevrilemiyor. Prof. Dr. Rennan Pekünlü, Anayasa Mahkemesi’nin halen geçerli kararları çerçevesinde uyulması gereken kılıkkıyafet kurallarına uymayan türbanlı öğrencilerle ilgili olarak bir tutum sergilemiştir. Meslektaşları ola Prof. Pekünlü’ye verilen cezaya kınama Ulusal Akademi Forumu Atatürk Düşünce Derneği Kartal Şubesi 5 Ekim 20125 Ocak 2013 tarihleri arasında Ulusal Akademik Forum düzenliyor. Bu tarihlerde her Salı ve Cuma akşamı saat 19:0022:00 saatleri arasında Kartal Belediyesi Ekolojik Pazar Toplantı salonunda düzenlenecek olan foruma aralarında Muazzez İlmiye Çığ, Doç. Dr. Cüneyt Akalın, Doç. Dr. Cenk Yaltırak, Haluk Tarcan, Onur Öymen, Ataol Behramoğlu gibi isimlerin bulunduğu 18 konuşmacı katılacak. İletişim için: Kemal Aslan 0533 269 02 01Mehmet Yarar 0530 927 59 39 CBT 1332/ 12 28 Eylül 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle