Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MekinNevin Tanker Üniversitelerimiz hakkında bunca olumsuz haber duyarken herkesi mutlu edebilecek bir öykü ile, birkaç dakika da olsa rahat bir nefes alalım istedim... Mekin Tanker’in 100 kadar, Nevin Tanker’in 80 kadar bilimsel yayını vardır ve Mekin Tanker 50 öğrenciye, Nevin Tanker de 40 öğrenciye doktora yaptırarak bilim yolunda onların ilk öncüleri oldular.Prof. Dr. Ayhan Ulubelen, ayhan.behic@yahoo.com Başarılı bir bilim hayatı VKV Ödülü Nermin Abadan Unat’a Vehbi Koç Vakfı (VKV) tarafından 2002 yılından beri kültür, eğitim ve sağlık alanlarında verilen Vehbi Koç Vakfı ve 100 bin dolarlık para ödülü bu yıl eğitim alanında Cumhuriyetin ilk kuşağının yetiştirdiği, Siyaset Bilimi alanında yüzlerce öğrenci ve akademisyen yetiştiren özellikle “kadın” ve “uluslararası göç” konularında öncü ve örnek çalışmalar yapan Nermin Abadan Unat’a Mustafa V. Koç tarafından verildi. Bu yıl hocaların hocası Prof.Dr.N Prof.Dr.Çiğdem Kağıtçıbaşı başkanlığındaki seçici kurul; Prof.Dr. İpek Gürkaynak, Prof.Dr.Ziya Selçuk, Prof.Dr.Güzver Yıldıran ve Batuhan Aydagül’den oluştu. “En öncelikli sosyal yardımları eğitim amaçlıdır. Kaliteli eğitim, eğitime erişim ve eğitimde eşitlik ülkemizin en önemli sorunlarından biridir” diyen Koç, World Economic Form tarafından yayımlanan The Global Competitiveness Report’tan eğitimle ilgili sıralamalarda çok daha geride kaldığımızı gösteren rakamları örnek verdi; “Genel eğitim kalitesinde 94. sırada, matematik ve bilim alanında 103. sırada, işletme okullarının kalitesinde 110.sırada, öğretmenlerimizin eğitiminde 86.sırada, kadınların iş gücüne katılma oranında ise 133.cü sırada olduğumuzu görüyoruz” diyerek iş gücünün eğitim seviyesinin düşüklüğüne de dikkat çekti. Gecede, 1921 yılında Viyana’da doğan 14 yaşında ailesine rağmen okumak için vatan olarak Türkiye’yi seçen, cesareti, inadı, zekâsı, yetenekleri, çalışkanlığıyla fark yaratan Nermin Abadan Unat’ın hayatının özetlendiği belgesel de gösterildi. Nermin Abadan Unat dakikalarca alkışlanan konuşmasına; “Bu ödül 56 yıl sürekli olarak yerine getirmeye çalıştığım bir vicdani mükellefiyetin taçlandırılmasıdır” sözleriyle başladı: “Benim için eğitimin en önemli amacı yeni bilgi alanları açıklamak, geçmişten devraldığımız deney ve kültürel mirası korumak kadar genç insanlarımıza özgür düşüncenin kapılarını açmak, onları üretken, yenilikçi, dinamik kılabilmek için meraklı olmaları için yönlendirmektir. Soru sormaktan korkmayan, soru sormakla bilgi hazinesinin zenginleştirmeyen genç sadece bir bilgi aktarmacısı kalmaya mahkumdur. “Yarım yüzyıllık yaşamım boyunca çok soru sordum ve bu yüzden sosyal bilimlerin hemen her alanında araştırmalar yaptım. Hukuk devletinin neden gerçekleşmediğini anlayabilmek için iktidar kavramını oluşturan ögelerden kamuoyu, iletişim, bürokrasi, siyasi partiler, sivil toplum kavramlarını irdeleyen siyaset bilimini kucakladım. Yine toplumumuzda yasalar karşısında eşit görünen kadınlarımızın neden ikinci sınıf yurttaş kimliğinden bir türlü sıyrılamadıklarını araştırmaya çalıştım. Yurtdışı göç sorunsalı da aynı merak yüzünden başlıca araştırma konum oldu. Bu fikri serüven beni sonunda küreselleşme ile karşı karşıya bıraktı. “Bütün bu çabalar özgür düşüncelerin üreyebileceği, tartışmaların yapılabildiği üniversiteler gerektirmektedir. Ülkemizde akademik özgürlüğün bahşettiği olanaklardan ancak birkaç üniversite yararlanabilmekte. Bugün küreselleşen dünyada yetişen genç kuşaklar daha çok piyasanın gerekli bulduğu eleman açığını kapatmak gibi bir eğitim felsefesinin egemen olduğu ortamda yetişiyor. Bu nedenle merak duygusunu yeşertmek giderek güçleşiyor. Hele eğitimin taşıması gereken nesnel bakış ile inanç sisteminin öznel bakışları ile birleşince, eğitim politikasının demokratik bir toplum düzeninde nasıl bir yer işgal etmesi gerektiği sorusu askıda kalmaktadır. Özgür düşüncenin filizlenebilmesi için korkusuz bir araştırma iklimi gereklidir. Bu düşüncelere çözüm ararken, TBMM’nin eğitim sistemimizi alt üst edecek bir kanun tasarısı ile karşılaştım. Tüm gelişmiş ülkeler okul öncesi eğitimin yaşamsal önemini kabul etmişken, bu aşama öneriden kaldırılmıştır. Tüm gelişmiş ülkelerde 16 yaşına kadar tüm çocukların okula devam etmeleri mutlak bir zorunluluk iken, ilkokulun 4. yılından sonra yönlendirme arzuya bağlı olarak, açıktan öğrenime kapı açılmaktadır” dedi. 10 yaşında bir çocuktan meslek seçmesini, kendi kendini disiplin altına alıp uzaktan eğitim izlemesini beklemenin tüm pedagojik kavramlara aykırı olduğunu hatırlatan Unat şöyle dedi: “Çocukları okuldan uzaklaştırmak ağır bir mahrumiyettir. Bu ancak dogmatik bir düşünmeden başka birşey öğrenilmesini istemeyenler için elzemdir. Bunu ben hiç bir şekilde benimseyemem. Bu toplum için insan unsurunun ne kadar değerli birşey olduğunu bilmeyenlerin yapabileceği birşeydir. Bilinçli anne baba buna razı olmayacaktır. Fakat gene yoksul, geri kalmış bölgelerin çocukların üzerinde çok büyük bir oyun oynanıyor. Benim buna isyan etmemi lütfen çok görmeyin. Benim ömrüm boyunca benimsediğim ilkelerden başlıcası Atatürk’ün ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ sözü olmuştur. Okuyabilmek için 1930’ların Türkiyesine geldiğim zaman kırsal kesimde yaşayanların çarıkla gezdiği bir dönemde Cumhuriyeti kuran kuşak, tüm yoksulluklara karşın, kız erkek çocuklarını ilkokuldan üniversitenin sonuna kadar parasız okutmayı görev bilmiştir. İşte bu nedenle ülkeme borcum sonsuzdur” diyerek böyle bir ortamda Koç Vakfı’nın “Eğitim“ ödülüne layık görmesinin anlamının çok büyük olduğunu belirtti. Nermin Abadan Unat bu armağanın o sadece onurlandırmakla kalmadığını, yaşam boyu beslediği büyük bir düşü gerçekleştirme fırsatını da verdiğini belirtti: “Oğlumla ben ‘Yavuz Abadan ve Nermin AbadanUnat Vakfı’ kurmak istiyoruz. Biz de okuma aşkı ile tutuşan gençlerimize, kızlarımıza yardımcı olmak istiyoruz. Böylece bana uzatılan meşale yeni ellere geçecek ve bilgi piramidine yeni tuğlalar eklenebilecek.” Zeynep Altay H ikâyenin adı kısaca “Tankerler”, öğrencileri de arkadaşları da onları öyle bilir. Tankerler, 50 yılı aşkın evlilikleri olan, 18 Şubat’ta Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Konferans salonunda 80. yaşlarını kutladığımız 60 yıllık arkadaşlarım. Tankerler, hâlâ genç, hâlâ enerjik, hâlâ umut dolu, hala çalışkan, hâlâ yardımsever ve çevrelerine enerji ve mutluluk aşılayan iki emekli profesör. Kimya Mühendisliği’ni bitirip İstanbul 18 Şubat 2012. 80. yaş günü kutlamasında. CBT 1303/14 9 Mart 2012 Üniversitesi Eczacılık Y. Okuluna (o zaman okuldu) asistan olarak girdiğimde, onlar üçüncü sınıf öğrencisiydi. Mekin’i anımsamıyorum, ama Nevin’i fark etmemek mümkün değildi, sarışın bir civa damlası gibi idi, yerinde duramayan yaramaz bir küçük kız. Sonra onlar da Fakülteye, Farmakognozi kürsüsüne (o zaman kürsüler vardı) asistan oldular. Ve bir iki yıl içinde de evlendiler. Ben bitki çalışmalarımda her an onlardan yardım gördüm, bitkileri tanımak, toplanacakları yerleri bilmek, sizinle birlikte gelip toplamanıza yardım etmek onlar için adeta zevkli bir görevdi; önceleri Fakülte arabası, ya da otobüslerle şehir dışına gider bitkileri çuvallara doldurup dönerdik, sonraları bir araba sahibi oldular ve piknik yapar gibi çocuklarını da alıp Belgrat ormanlarında ya da İstanbul’un 7 tepesinin birinde bitki toplardık. Hafta sonlarını arkadaşlarına vermekten bıkmazlar, her ihtiyacı olana bilgileri ile, emekleri ile yardımcı olurlardı. Aslında ben onların Ankara’ya gittikten sonra yaptıklarını anlatmak istiyorum, doğrusu bunca yıllık arkadaşlarımın yaptıklarını bilmiyormuşum, 80. doğum günü İZMİR’DE SEVGİ SELİ kutlamasında öğrendim. 18 Şubat Cumartesi günü çoğumuz uçakla Türkiye’nin her yerinden İzmir’e aktık, Van’dan gelen de vardı, Kıbrıs’tan gelen de, Ankara’dan ve İstanbul’dan ve Türkiye’nin birçok başka yerinden gelen yüzden fazla genç, orta yaşlı ve bir iki de yaşlı arkadaş, öğrenci ve öğrencilerinin öğrencisi amfiyi bir sevgi seli ile doldurmuştu. Herkesin onlarla ilgili bir anısı vardı, ciddi hocalıkları, yardımsever ağabey ve ablalıkları hakkında yüzlerce öykü. Şimdi genç bir hanım olan kızları ve çok zeki ve hazır cevap bir çocukken şimdi genç bir bilim adamı olan oğulları ile ilgili hikâyeler. Ankara Üniversitesi’ne 1968 yılında Farmakognozi hocası olarak giden ve orada pek çok genç insanın yani asistanların bomboş oturduğunu gören Tankerler, Farmakognozi yanında Farmasötik Botanik, Farmasötik Kimya, Analitik Kimya, ve Eczacılık Tarihi alanlarında ilk etapta 35 genç insana tezler vererek çalışmaya başlamalarını sağlamışlar. Mekin Tanker’in 100 kadar, Nevin Tanker’in 80 kadar bilimsel yayını vardır, ve Mekin Tanker 50 öğrenciye, Nevin Tanker de 40 öğrenciye doktora yaptırarak bilim yolunda onların ilk öncüleri oldular. Daha da önemlisi onlardan, bugün uluslararası camiada çok tanınan 56 bilim adamının yetişmesindeki bu ilk katkılarıdır. Evet Tankerler bu genç arkadaşları ile ne kadar öğünseler yeridir, zira hem ülkemizde hem de üniversitelerimizde genç beyinleri atalete sevk edecek tuzaklar vardır, neme lazım, başıma dert mi alacağım, bana mı kaldı tuzakları, boş geçen yıllar ve umudunu yitirmiş nice genç yaşında ihtiyar olanlar vardır. Tez vermeye veya tezi yönetmeye üşenen hocalar mı istersiniz, yanına aldığı asistanın yeteneğini kıskanan ve onu baskılarla ezeni mi? Aksi halde Türkiye bilimde bugünkü durumunda mı olurdu? Hasılı Tankerler, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne devamlı hocalar gelene kadar beş kürsünün sahipsiz elemanlarına konularına yakın çalışmalar önermiş ve bu çalışmalarının yürüyebilmesi için gece gündüz fakültede, evlerinde hatta yaz tatilinde gittikleri Datça’da bile bilgilerini, deneyimlerini ve enerjilerini paylaştılar.. Mekin Tanker 3 kez dekanlık yaptı, başına Türkiye’nin en klasik derdi olan “çalışanın cezalandırılması” olayları da geldi, ama onlar küsüp her şeyden vazgeçmek yerine çalışmaya, her şeye rağmen çalışmaya devam ettiler. Ve bizler 18 Şubat’ta bu kaya gibi sağlam, dimdik duran çiftin 80. yaşını sevgi, saygı ve minnetle daha nice yıllara diye kutladık.