24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Dürüstlerin ödüllendirilmesi Türkiye’de kurulu otomotiv ana sanayiinin gerçek babaları Koçlar değil; Ford’dur, Renault’dur, Fiat’tır... “Yerli Otonun Ayak Sesleri(!)” Sözünü çok ettiğim konulardan biri otomotiv sanayiidir. Eh, bunca laf ettikten sonra konuyu yeniden bu köşeye taşımasam olmaz; çünkü, gerçek babalar şimdi konuşmaya başladı. 1314 Mayıs 2011’de Ankara’da düzenlenen 21. Yüzyılda Planlamayı Düşünmek konulu kurultayda yaptığım sunuşta demiştim ki: “Otomotiv ana sanayiinin sermaye yapısı yerli bir marka yaratmaya pek de uygun bir yapı değildir. ...Türkiye’de kurulu otomotiv ana sanayiinin gerçek babaları Koçlar değil; Ford’dur, Renault’dur, Fiat’tır... Onlardan yerli marka çıkması nasıl olur, onu ben bilmiyorum.” Gerçek babaları tetikleyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün şu çıkışı oldu (Milliyet, 20 Aralık 2011): “Ticaretin amacı kârdır ama ülkenin idealleriyle üreticilerin ideallerinin örtüşmesi lazım. ...Son dönemde sanayicimizde aşırı kâr hırsı idealizmin zayıflamasına yol açtı. İkide bir, bir şeyin neden yapılamayacağını sunan adamlarla bir yere varamayız. Bazı kişiler o kadar çok mevzua hâkim ki bir şey yapalım dediğinizde kırk bahaneyle bunun neden yapılamayacağını koyuyor. Onlarla bir şey yapılamaz. İşin neden yapılması gerektiğine inanan adamlarla bu iş yapılır. Azıcık zoru görüp neden yapılamayacağını söylemek en kolayı...” Bu sözler tıbbi cihaz sektörüyle ilgili bir toplantıda söylenmişti ama, öyle anlaşılıyordu ki asıl muhatap o sektör değil. Sanıyorum, Bakan’ın “bir şey yapalım dediğinizde kırk bahaneyle bunun neden yapılamayacağını” anlatanlar derken kastettiklerinden biri Mustafa Koç’tu... Oysa o, 2012 beklentilerini anlatırken “Sisli havadayız, yavaşlayalım...” diyordu (Cumhuriyet, 30 Aralık 2011). Baktı olmuyor; Ergün, bir çıkış daha yaptı: “Biz yerli araç, yeni marka ve modeller konusunda duygusal nedenlerle, ‘milliyetçi hislerimizi tatmin edelim’ diye değil, rasyonel nedenlerle hareket ediyoruz. ...Bu ülkede bir avuç idealist mühendis 1961 yılında bir araya gelip bir araç ürettiyse Devrim arabalarını bugün üretememenin bir izahı yoktur. ...Biz reel sektörümüzün sadece bir tane değil birkaç firma çıkaracağına ...birkaç firmanın bu işe odaklanacağına ve birkaç marka çıkacağına şahsen inanıyoruz. ...Yerli otomobil konusunda erken davranan sadece bir adım değil birkaç adım öne fırlayacaktır. Yapmayan yapmadığına pişman olacak. ...‘Niye ben yapmadım’ diye. “Ford’a, Opel’e ve Volkswagen’e gelin burada üretin, diyoruz. Bunlar [Türkiye’de] en çok satan markalar. Ama Türkiye’de otomobil üretmiyorlar. Ford’un hafif ticari ve ağır ticari üretimi var. Ama Opel ve Volkswagen’in Türkiye’de hiç üretimi yok. Onların mutlaka 2012’de Türkiye’ye yatırım yapma kararını almalarını bekliyoruz. İnşallah alacaklardır. Tüm otomotiv toplantılarının konusu olan yerli otomobili farklı bir perspektifte ele almamız gerekir.” (Milliyet, 08 Ocak 2012). Belli ki Ergün de nihayet, gerçek babaların kimler olduğunu kavradı ve “yerli otomobili farklı bir perspektifte ele almayı” kabullendi. Yanıtını da hemen almaya başladı. 11 Ocak günlü Milliyet’te “Ford’dan Türkiye’de binek oto üretimine yeşil ışık” başlığı altında “Dünyanın en büyük otomobil üreticileri arasında yer alan Ford’un Yönetim Kurulu Başkanı Bill Ford, Türkiye’de binek otomobil üretimine sıcak baktıklarını söyledi” haberini okuyoruz. 16 Ocak’ta da, “Yerli Otonun Ayak Sesleri” başlığı altında “FiatChrysler CEO’su Sergio Marchionne’nin ‘yerli marka otomobil’ projesi hakkında ilk kez konuştuğunu” öğreniyoruz. Marchionne, “projeyle ciddi şekilde ilgilendiklerini, Koç Holding’le görüşmelerin sürdüğünü kaydederken TOFAŞ CEO’su Ali Pandır [da] yerli oto için Bursa fabrikasında yer olduğunu” söylemiş... Duyduğunuz sesler ‘yerli otonun ayak sesleri’ mi yoksa gerçek babaların ayak sesleri mi, onlardan ‘yerli marka’ nasıl çıkar, onun takdirini de siz okuyucularıma bırakıyorum. Y ve bir yandan da “kural tanımazlar“ (trafiğin meTınaz Titiz aralarını sarmaya ulusça çabaladığımız 23 lunları) ile “kural yandaşları“ arasındaki gri bölgedeki Ekim Van depremi sonrasında oluşan doğal çoğunluğu oluşturan zombi türünün en azından bir tepkilerin odağında, kötü kaliteli inşaatları ya bölümünün kural yandaşları yanına transfer olmaları pan ve/ya satan müteahhitler, bunların yetersiz ka için tanımlanan SÖZ kampanyası için çaba harcalitelerine düzgün denetlemeyen, bunlara ruhsat ve nıyor. İşe yarar bir sonuç üretmeden tüm medyayı seren görevli kamu görevlileri, bina kolonlarını kesip ferber edenlerin dışında gürültü yapmadan imkan sahiplerinin idraklerinin gelmesini bekferahlatan(!) cehalet anıtı kişiler gelileyenler kategorisindeki SÖZ, HİÇBİR yor. otomotiv firmasından destek görmedi; Bu kişilere yönelik tepkilerin yanıgörmediği gibi bilgilendirilmeleri için en sıra, o ölçüde olmasa da tam aksi uçkıt kaynak olan zaman israfına neden olta bulunan kişiler için de övgüler var. maları da cabası. Hatta, konuyla ilgili bir köşe yazısında, Benzer bir girişim, beklenen İstanbirinci gruptaki “melun” tür mensuplabul depremine karşı geliştirilen Mahalle rının afişe edilmeleri; ama diğer uçta buDayanışması projesidir. SÖZ’e benzer bilunan “kural yandaşları“nın da topluma Blaise Pascal çimde, Türkiye’de yaşayan herkesi ve tanıtılmaları gerektiği öneriliyordu. Niher kurumu derinden etkileyecek bir oltekim TV konuşmalarında da artık yavaş yavaş yerilecek kişiler kadar –bence daha da faz guya karşı geliştirilen proje, 3000 (yazıyla üçbin) bela diğerlerinin övülmelerinin yararlarına değinilmeye lediye içinden yalnızca 1 (yazıyla bir) belediyeden (Şişli) destek gördü. başlandı; bu çok iyi bir gelişme. Umarım, kural yandaşlığının “enayilik” statüAma ne yazık ki, başımıza gelen her bela fizikçi ve papaz Blaise Pascal’ın ünlü sözünü tekrar tekrar sünden sorumlu yurttaş statüsüne geçebilmesi için, hatırlatıyor: “Tecrübe zor ve pahalı bir okuldur, ama onların kendi aralarında oluşturacakları ağların desaklını kullanmasını bilmeyenlerin gidebileceği baş teklenmesi bilinci bu son felaketle biraz daha idrak edilmiş olur. kaca bir okul da yoktur“. Pascal’ı tekrar anarken, yaşamını tüm kaybeYaklaşık 10 yıldır, trafikteki “kural yandaşları”nın birbirlerini tanıyarak yalnız olmadıklarını farketmeleri denlere Tanrı’dan rahmet dilerim. fesyonel İtalyan ve yabancı sanatçılara açıktır. Projeler Floransa Design Week’in felsefesine uygun olmalıdır. İlgilenen sanatçılar için Festival ya da şirketler tarafından temin edilen nesnelerin yeniden yorumlanması mümkündür. İtalya ve dışında çağdaş sanatı desteklemeyi hedefleyen Associazione Culturale RistorArte (RistorArte Kültür Derneği), 8MANI projesi ile Türkiye'nin çağdaş kültürel üretimine olan ilgisini daha ileri bir aşamaya ulaştırmayı hedefliyor. Sanatçılar, başvuru formu ve projeyi 28 Şubat 2012 tarihine kadar email ile art@florencedesignweek.com adresine göndermelidirler. 8MANI Projesi ile Türk kültürü İtalya’da temsil edilecek 8MANI Projesi, tarihinin farkında ve geçmişin bilincinde olmakla birlikte kendisini çağdaş formlarla ifade edebilen bir Türkiye’yi Floransa Uluslararası Tasarım Haftası kapsamında, ‘Connecting time’ teması altında sunuyor. Katılımcılar arasından seçilecek olan sekiz kişinin eserleri Floransa’nın en önemli kamusal yapılarından Palagio di Parte Guelfa binasındaki Türkiye Pavyonu’nda ülkeyi temsil edecek. Davet, özellikle heykel, enstalasyon, resim ve fotoğraf olmak üzere güzel sanatlar ile ilgilenen öğrenci ya da pro Bilim Akademisi Derneği’nde seçimler Bilim Akademisi Derneği (http://bilimakademisi.org) ilk Genel Kurul toplantısını yaptı ve yasal yönetimini seçti.. Ali Alpar Başkanlığa getirildi. 52 üyesi olan derneğin divanını Metin Gürses başkanlığında Sami Gülgöz ve Ahmet Oral oluşturdu. Yönetim Kurulu: Ali Alpar, Ersin Yurtsever, Önder Pekcan, Şevket Pamuk, Hamit Fişek, Okhan Ak han, Ahmet Oral. Yedek üyeleri: Naci Görür, Bülent Sankur, İsmail Hakkı Duru, Mahmut Hortaçsu, Ali Ülger, Hilmi Demiray, Derin Orhon. Denetleme Kurulu: Sami Gülgöz, Çağlar Keyder, Aslıhan Tolun.. Yedek üyeler: Rahmi Güven, Metin Gürses, Bilal Tanatar. Onur Kurulu: Hasan Yazıcı, Ayhan Ulubelen, Cumhur Ertekin, Yücel Yılmaz, Tosun Terzioğlu. Yedek üyeler: Güven Arsebük, İlhan Tekeli, Erol Gelenbe, Mehmet Özdoğan, Celal Şengör. İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Liselerarası Ödüllü Robot Yarışması İstanbul Aydın Üniversitesi 13 Mart 2012 tarihlerinde geleneksel liselerarası robot yarışması düzenliyor. Düzenlenen Liselerarası Robot Yarışması ile Türkiye genelinde lise çağındaki gençleri teknoloji öğrenimi ve üretimi konusunda teşvik etmek, onların yaratıcılığını tetikleyerek yetenekli gençleri ödüllendirerek bu alandaki potansiyeli katma değer üreten bir noktaya taşımak amaçlanıyor. Robot yarışması CBT 1298/ 6 3 Şubat 2012 Türkiye’nin dört bir yanındaki lise öğrencilerine açık olan ve öğrencilerin tek başlarına veya en fazla üç kişilik takımlar halinde katılabilecekleri şekilde hazırlanmış robot yarışmasıdır. 3 kategoriden oluşan yarışma ve her kategoride kendi içerisinde değerlendirilecek. Kategorilerde dereceye giren takımlar İstanbul Aydın Üniversitesi’nde burslu okuma şansı yakalamanın yanında, sürpriz ödüllere sahip olacaklar. Ayrıca, yarışmaya kaydolan ilk 40 kişi Texas Instruments MSP430 Launchpad programlama eğitimi alarak bu kitlere sahip olabilecekler. Yarışmanın ayrıntıları ve katılım koşullarına http://www.aydin.edu.tr/> den adresinden ulaşabilirsiniz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle