Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D ün y an ı n e n u z un sü r e li ep i de m i yo l oj i k ç al ı ş ma s ın d an çı k a n s on u çl a r : ‘’ NEREDEN GELDİĞİNİZ, NEREYE GİDECEĞİNİZİ BELİRLİYOR kalp hastalığına yakalanma riski o kadar fazladır. NSHD kaynaklı analizler de bu bağlantıyı destekler doğrultuda. Bu bağlantılar diyabet, obesite, kanser ve şizofreni gibi hastalıklarda da geçerli görünüyor. Bugün bilim adamları, bu bağlantıların altında yatan mekanizmayı çözmeye çalışıyor. Çocuklardaki hangi biyolojik sistem önemlidir? Bu kalıcı izler nasıl oluşur?Bu soruların olası yanıtlardan biri epigenetiktir (Biyolojide DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan, ama aynı zamanda ırsi olan, gen ifadesi değişiklikleri. Bu değişiklikler hücreyi ya da organizmayı doğrudan etkiler ancak, DNA dizisinde hiçbir değişiklik olmaz.). Erken yaşam deneyimleri, epigenetiğin çalışma mekanizması üzerinden ileri yaşlarda hastalıklara yakalanma riskini etkiliyor olabilir. Bu bağlamda University College London’dan onkolog Martin Widschwendter, kohortların DNA’sındaki olası onbinlerce metilasyon bölgesini analiz ederek, doğum kilosu ile meme kanseri riski arasındaki bağlantıyı açıklayabilecek değişiklikleri aramayı planlıyor. Widschwendter, DNA bilgileriyle birleştirilmiş ayrıntılı yaşam bilgilerinin ancak böyle bir kohorttan sağlanabileceğine inanıyor. EPİGETİK FAKTÖR AÇIKLAMASI 1946 yılında İngiltere’de doğan binlerce kişinin kesintisiz olarak izlendiği analitik bir çalışma, bugüne dek yapılmış en uzun soluklu ve en geniş kapsamlı araştırma olarak epidemiyoloji tarihine geçti. Bilim dünyası bu çalışmanın sağladığı değerli verilerden yararlanarak, sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklıklarını ve bunları etkileyen belirteçleri inceleme şansına kavuştu. Çalışma her şeyden önce, erken çocukluk döneminin yaşam üzerindeki etkisinin sanılandan daha belirleyici olduğunu ortaya çıkarttı II . Dünya Savaşı’ının sona ermesinden birkaç hafta sonra İngiltere’de Galler ve İskoçya bölgelerinde doğan 16.695 bebeğin her biri için, ayrıntılı tıbbi ve sosyolojik durum bilgilerini içeren dosyalar açıldı. Bu dosyalarda bebeğin sağlık göstergelerinin yanısıra, babanın mesleği, bebeğin evindeki oda sayısı, evde kaç kişinin yaşadığı, bebeğin gayri meşru olup olmadığı gibi çok ayrıntılı bilgiler de yer alıyordu. İlerleyen yıllarda bunların içinden beş bin kadarı, kesintisiz olarak bugüne dek izlendi. Çalışmaya başlatan, sürdüren ve dışarıdan katkıda bulunan bilim insanları, beş bin kişinin bedenlerini ve zihinlerini akla gelebilecek her şekilde ölçtüler, biçtiler, taradılar ve sorgusual ettiler. 2011 yılında 65.doğum günlerini kutlayan denekler, aynı zamanda dünyanın en uzun kohort (Epidemiyolojik bir incelemede istatistiki olarak ortak özellikler gösteren insan topluluğu bu çalışmada ortak nokta aynı tarihte doğmuş olmaları) çalışmasının bir parçası olmanın gururunu paylaştılar. Bu sıradan kadın ve erkekler, gezegenin en ayrıntılı incelenen insanları olarak tıp tarihine geçtiler. Aynı zamanda bu, kendilerini bilimsel açıdan da değerli kılıyordu, çünkü bu sayede bilim insanları bu kadar geniş bir denek grubunu tıbbi ve sosyal açıdan yaşam boyu izleme şansına sahip olmuştu. yetinmek zorunda kalan Patricia Malvern, 16 yaşındayken okulunu bırakmak zorunda kalmış; çok istediği halde öğretmenlik mesleğini yapamadığı için bugün büyük üzüntü duyuyor. Bu sonuçlar, 1946 yılına göre bugün çok daha anlamlı. O yıllarda savaştan yeni çıkmış İngiltere’ye hakim olan iyimserlik ortamında, eğitim reformları ve Ulusal Sağlık Hizmetleri’ne (National Health Service – NHS) duyulan güven tamdı; herkes daha iyi bir eğitim ve sağlık hizmeti alacağına inanıyordu. Bu ortam ile bugün İngiltere’de kendini hissettiren karamsarlık arasında çok büyük bir tezat var. Bugün öğrenciler yüksek okul ücret artışlarına tepki olarak ayaklanıyor. Çok büyük bir kesim NHS’in sunduğu sağlık hizmetlerinin yetersizliğinden yakınıyor. Bütçe kesintilerine bağlı olarak kamu hizmetlerinin aksaması insanları mutsuzluğa sürüklüyor. Araştırmanın bugünkü sorumlusu Diana Kuh, bu gelişmeleri son derece kaygı verici buluyor ve torununun üniversite ücretini ödeyebilmek için bugünden tasarruf yapmak zorunda kaldığına dikkat çekiyor. Dougles, araştırmasının sonucunda en parlak çocukların, sosyoekonomik altyapılarına bakılmaksızın “elit” ilkokullarına gitmelerini sağladı. 13.687 çocuk içinden seçtiği 5.362 çocuk ile ilgili sağlık, büyüme ve sosyal yaşantısıyla ilgili bilgileri düzenli olarak topladı. Bu çalışma ortaya bazı şaşırtıcı sonuçlar çıkarttı. Örneğin iri doğan bebeklerin onlarca yıl sonra meme kanserine yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu, alt gelir kesiminde doğan bebeklerin erişkin olduklarında kilo almaya daha yatkın olduğunu, yüksek IQ’lu kadınİngiliz Sağlık ve Gelişim l Araştırması’nın son yıllar arın daha geç yaşta menopoza girdiğini, bir daki yöneticisi Diana Kuh, haftadan daha uzun süre hastanede tedavi gören küçük çocukların, ileri yaşlarda davranış ve 5.000’den fazla insanın eğitim sorunları yaşadığını ortaya çıkarttı. doğum tarihleri olan 1946’dan bugüne dek 1946 yılında başlatılan bu doğum kohort dosyalarını tutuyor. çalışması bugün, Tıbbi Araştırma Konseyi’nin (Medical Research CouncilMRC) yaptığı İngiliz Sağlık ve Gelişim Çalışması (National survey of Health and DevelopmentNSHD) olarak biliniyor. Çalışma şu ana kadar 8 kitap ve 600 makale oluşturacak hacme erişmiş durumda. Çalışma herşeyden önce erken çocukluğun yaşam üzerindeki etkisinin, çok ama çok önemli olduğunu gösteriyor. 2007 yılına kadar çalışmayı yaklaşık 30 yıl boyunca yürüten Michael Wadsworth, “Özetle nereden geldiğiniz, nereye gittiğiniz belirliyor” diyor. SÜRPRİZ SONUÇLAR CBT 1298/ 10 3 Şubat 2012 20.yüzyılın ilk birkaç on yılında İngiltere’de doğum oranlarının azalması büyük kaygı yaratıyordu. Nüfus Araştırma Komitesi adı verilen bir kuruluş, aileleri çocuk sahibi olmaktan alıkoyan sosyolojik ve ekonomik nedenleri araştırdı. Bu kurumun başına James Douglas isimli bir doktor getirildi. Savaş sırasında hava saldırıları sonucu ölenler konusunda geniş kapsamlı bir araştırma yürüten Douglas, bugün etik CBT 1298/ 11 3 Şubat 2012 Sosyoekonomik koşulları daha iyi olan ailelerde doğan çocuklar, okulda ve üniversitede daha başarılı oluyorlar, kalp hastalıklarına daha az yakalanıyorlar, formlarını daha iyi koruyorlar, daha keskin bir zihinsel yapıya sahip oluyorlar ve daha uzun yaşıyorlar. Örneğin babası iyi kazanan bir kuru temizlemeci olan David Ward, üniversiteye gidebilme şansına kavuşmuş ve bugün başarılı bir gazeteci. Oysa, babası kendisi beş yaşında iken evi terk eden, ikinci el giysilerle SOSYOEKONOMİK KOŞULLAR NEYİ BELİRLİYOR? Columbia Üniversitesi’nden epidemiyolog Ezra Susser, “NSHD çalışması, tüm bir kohortu yaşam boyu izleyen tek çalışma. Bu, epidemiyoloji tarihinde bir ilk; hastalıkların nedensonuç ilişkisine farklı bir bakış açısı getiriyor ” diyor. Hastalıkların, insanların yaşamları boyunca başlarından geçen olayların sonucu olarak evrildiği fikrinin yeşermesinde bu çalışmanın çok önemli bir rol oynadığına inanan Susser, “Bir insanı yaşamı boyunca izlediğiniz zaman, hastalıklarının nasıl ortaya çıktığı konusunda müthiş bir bilgi hazinesine sahip olursunuz” diyor. Şu anda kohort üyeleri, artık yaşlandıkları için yaşam deneyimlerinin yaşlanmayı nasıl yavaşlattığı/hızlandırdığı konusuna da ışık tutuyor. Bu konu, nüfusu giderek yaşlanan ve hastalanmaya yüz tutan İngiltere ve ABD için çok büyük önem taşıyor. 20062010 yılları arasındaki veri toplama sürecinin son devresinde kohort üyeleri, günümüzün biyomedikal testlerinin hemen hemen hepsinden geçirildiler.Bu bilgiler, şu anda çalışmaya katılan, işbirliği içinde olan bilim insanları/merkezleri tarafından ayrıntılı bir değerlendirme sürecinden geçiyor. Bazıları obezite veya hastalıkların oluşumunda genlerin, yaşam deneyimleri ile nasıl bir etkileşim içine girdiğini incelerken, diğerleri epigenetik işaretler (erken doğum gibi olayların geride bıraktığı moleküler izlerbunlar gen ifadesini değiştirir) için deneklerin genomunu taramayı planlıyor. HASTALIKLAR YAŞAM TARZINA GÖRE EVRİLİYOR ları ve annenin bakımı konusunda, zengin ve yoksul arasında çok büyük bir uçurum olduğunu ortaya koyan kitap, büyük tartışma yarattı. 1947’de David Ward henüz bebekken annesi ve kızkardeşi ile. Aynı David Ward 1976 Douglas, bu çalışmanın kapsamını genişleterek yılında oğlu ve kızı ile birlikte...(Solda) Patricia Malvern 16 ve 51 yaşlarında.. 51 yaşında torunlarından biri ile birlikte. (Sağda) sosyal eşitsizlikleri belgelemeye ve NHS gibi sosyal reformların etksini ölçmeye karar verdi. olarak kabul edilemeyecek bir sorgulamayı gerçekleştirdi; Bu uğraşlarının sonucunda en parlak çocukların, sosyoeko1946 yılında araştırmanın başladığı mart ayında doğum yapnomik altyapılarına bakılmaksızın “elit” ilkokullarına gitmemış 13.687 kadınla söyleşi yaptırdı. Douglas bu çalışmanın lerini sağladı. Douglas ayrıca 13.687 çocuk içinden seçtiği sonuçlarını 1948 yılında Maternity in Great Britain isimli 5.362 çocuk ile ilgili sağlık, büyüme ve sosyal yaşantısıyla ilkitabınla yayımladı. Doğan bebeklerin hayatta kalma orangili bilgileri düzenli olarak topladı. Ve bu çocukların algı dü zeylerini 8, 11 ve 15 yaşlarında ölçtü; okuldaki performanslarını sürekli takip etti. BİR ARAŞTIRMA 65 YIL NASIL SÜRDÜRÜLEBİLİR? 1946 Kohort çalışması kendisinden sonraki araştırmalar için çok değerli dersler içeriyor. İngiltere’de bundan sonra 1958, 1970 ve 2000’de doğum kohortları başlatıldı. ABD’de ise 100.000 çocuğun katılması beklenen Ulusal Çocuk Araştırması şu anda tasarım aşamasında.Bu çalışma çocukları 21 yaşına kadar izlemeyi amaçlıyor. 1946 Kohort Araştırması’nı yürüten bugünkü ekip Bunların dışında planlanan pek çok kohort çalışması iç çekişmeler, maliyetlerde aşırı artış veya fon yealtındaki en önemli neden olduğunu söylüyor. tersizliği gibi nedenlere bağlı olarak yarıda kesilmiş. 1946 KoNe var ki bu başarıları bugün tekrarlamak neredeyse hort Çalışması’nın bugünkü yöneticisi Diana Kuh, bu kadar olanaksız. 1946 yılında bürokratik işlemler bugüne göre dauzun süre dayanmalarını, yöneticilerin kendilerini tümüyle ha basitti. Kuh bu konuda şu örneği veriyor: “Örneğin bir kiişe adamalarına ve görece olarak düşük bütçelerine bağlı şinin görüşmeyi kabul etmesi, o kişinin onayı yerine geçebiyor. liyordu. Ayrıca onay oranı %90’ları buluyordu, çünkü kimseBir diğer neden de katılımcıların arasında güçlü bir ba nin aklına katılmama bir seçenek gelmiyordu.” ğın oluşturulmuş olması. Her yıl deneklere gönderilen doğum Ne var ki bu basit işlemler aynı zamanda stres kaynağı günü kartlarında, araştırmadan alınan en son sonuçlar hak da olabiliyordu. Çalışmanın ilk günlerinde para ve cinsellik kında bilgi veriliyor. Denekler o güne dek karşılaşmamış ol gibi konuları dile getirmek tabuydu. Gayrimeşru çocuklar çasalar bile, birbirleri hakkında bilgi sahibi olma şansına ka lışmaya dahil edilemiyordu. Ayrıca annelere hamileliklerinvuşmuş durumdalar. Kuh, katılımcılar arasındaki bu yakın te de sigara içip içmedikleri bile sorulamuyordu, çünkü Sağlık masın, orijinal ekibin yüzde 80’ini bugüne de korumalarının Bakanlığı bunu bir sorun olarak görmüyordu. Refah devletinin mimarları için bu sonuçlar son derece cesaret kırıcıydı. Orta sınıftan gelen parlak öğrenciler ilkokulu bitirme sınavlarında (11+ olarak nitelenen sınavlar) yüksek puanlar alırken, zeki işçi çocukları onlar kadar başarılı olamıyordu. Douglas, The Home and the School (1964) ve All Our Future isimli kitaplarında bu zeki ancak yoksul aile çocuklarını “İngiltere’nin harcanmış yetenekleri” olarak görüyordu. Bu sonuçlar daha sonra İngiltere’de sınav sonuçlarına bakılmaksızın girilen orta eğitim kurumlarının açılmasının yolunu açtı. 1970’li yıllarda emeklilik yaşına yaklaşan Douglas çalışmalarını yavaşlatmaya başladı. 30’lu yaşlarına süren NSHD denekleri bu zamana kadar eğitimlerini tamamlamış, mesleklerini edinmiş ve sosyal hayatta yerlerini almıştı. Tıbbi epidemiyologlar kohort çalışmasını bir süre rafa kaldırmanın daha doğru olacağına karar verdiler. Ta ki üyeler yeniden ilginç olmaya başlayıncaya kadar. 1979 yılında NSHD çalışmasının yönetimini üstlenen sosyal epidemiyolog Michael Wadsworth, kohort üyelerinin değişen sağlık durumlarının her aşamada ilginç olduğunu ileri sürerek, sağlık taramalarının devam edilmesine karar verdi. REFAH DEVLETİNE YAKIŞMAYAN SONUÇLAR Ancak Kuh ve ekip arkadaşları kaderimizin erken yaşlarda sabitlenmiş olduğu fikrine katılmıyor. Bulguların deterministik olmadığını savunan Kuh, hastalık risklerinin yaşam boyunca biriken deneyimlerin bir sonucu olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla eğitim, diyet ve diğer faktörler yardımı ile kötüye giden bir gidişat iyiye döndürülebilir. Grubu bilişsel açıdan inceleyn epidemiyolog Marcus Richards, 30’lu yaşlarda yapılan düzenli egzersizin ileri yaşlardaki bilişsel çöküşü engelleyebileceğini ortaya koyan kanıtlar elde etti. 1980’li yıllarda çevresel faktörlerin önemini pekiştiren bulgulara rastlandı. 1946 yılında doğan bebeklerin hiçbiri, savaş sonrası ekmekkarnesi dönemine denk geldikleri için şişman çocuklar olmadı ve formlarını gençliklerinde de korudular. Ne var ki 80’li yıllarda gelirlerin görece olarak artması, fastfood’un yaygınlaşması, otomobil sahibi olmanın kolaylaştırılması alt ve üst gelir gruplarında bariz bir şişmanlamaya zemin hazırladı. KADERİMİZİ DEĞİŞTİRMEK MÜMKÜN! Kohort üyesi kadınlar 50’li yaşlarına geldiklerinde hiç beklenmedik gelişmeler ortaya çıktı. Çocukluklarında zekâ testlerinde daha başarılı olanlar, başarısız olanlara göre menopoza daha geç giriyorlardı. Bunun istatistiksel açıdan ne denli güvenilir olduğunu belirlemek için çeşitli kontrollar uygulandıysa da sonuçlar değişmedi. Ancak bilim insanları ZEKÂ MENAPOZU GECİKTİREBİLİYOR SOSYOEKONOMİK KOŞULLAR VE AKADEMİK BAŞARI 1985 yılında Wadsworth ve ekip üyeleri, doğum kiloları düşük olan kohort üyelerinin erişkin dönemlerinde yüksek tansiyon hastası olma riskinin yüksek olduğunu tespit etti. Bu, bebeğin doğum öncesi ve doğum sonrası gelişiminin erişkin sağlığı üzerindeki önemli etkisine dikkat çeken ilk çalışmalardan biriydi. Bu bağlantı daha sonra Barker Varsayımı olarak isimlendirildi. Epidemiyolog David Barker 1989 yılında doğum kilosu ile ileri yaşlardaki sağlık durumları arasındaki bağlantıyı ortaya çıkartan analizlerleriye tanınıyor. Barker’a göre bir bebek ne kadar zayıf doğarsa ileri yaşlarda ERKEN ÇOCUKLUK BELİRLEYİCİ bu ikisi arasındaki bağlantıya anlamlı bir açıklama getirince sonuçlar ciddiye alındı. Kısaca söyledikleri şuydu: Yüksek IQ puanı, bütünü ile iyi gelişmiş bir beyni işaret eder; dolayısıyla bu, üremeyi de olabildiğince uzun süre sürdürebilecek yeteneği de beraberinde getirir. Kuh’un yönetime gelmesiyle araştırma farklı bir boyut kazandı. Kuh MRC’yi ikna ederek katılımcıların kliniklerde rutin, ücretsiz tahlil yaptırmalarını sağladı. Ayrıca çalışmaya tam zamanlı 25 araştırmacı ve 100 işbirlikçi katıldı. En son verilerin açıklanmasıyla ofislerinin önünde epidemiyologların, genetik bilimcilerinve diğer bilim insanlarının kuyruklar oluşturmasını bekleyen Kuh, şimdi erken yaşam deneyimlerinin ileri yaşlarda daha da dramatik bir etki yaratıp yaratmadığını merak ediyor. Deneyin ileri aşamalarında bunları da göreceğiz. Türkçesi: Reyhan Oksay Kaynak. Nature, vol. 471 3 Mart 2011