26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR AyeAye maymunun orta parmak gizi çözüldü Bilim insanları termal kamera görüntüleri sayesinde AyeAye maymunun orta parmağının ısındığını keşfetti. Diğerlerinden çok daha uzun olan orta parmakla, maymun kurtçuk ve solucan avlıyor. Avlanmadan önce orta parmağın sıcaklığı altı derece kadar artıyor. Bu şekilde sinir hücreleri daha iyi çalışıyor, diyor New Hampshire Darmouth College’de Gilian Moritz ile çalışan ekip “International Journal of Primatology” dergisinde. Uzun orta parmak, evrensel dokunma ve av aracı görevini görüyor. Lemurlara dahil olan bu primatlar (Daubentonia madagascariensis) uzun orta parmağıyla ağaçlardaki en küçük kovuklarda bile kurtçuk ve diğer hayvanları avlayabiliyor. Moritz ve ekibi, sekiz AyeAye maymununu termal kamerayla filme aldıktan sonra özellikle de ince uzun orta parmağına dikkat etmişler. Bu parmak kulanım halindeyken altı derece daha sıcaktı diyen bilim insanları özel bir kan akışının varlığını tahmin ediyorlar. Kurallara göre yaklaşık on derecelik sıcaklık artışı, biyokimyasal reaksiyonu ikiye katlamaktadır. Bu nedenle orta parmağın ısınması sensorlardaki duyarlılığı arttırıyor olabilir. IUCN Doğayı Koruma Birliği’nin kırmızı listesinde “büyük tehdit altında” olarak sınıflandırılan bu maymunların sayısı son yirmi beş yıl içinde yüzde yirmi ila yirmi beş oranında azalmış. Geceleri etkin olan bu hayvanlar sadece Madagaskar’da yaşıyorlar. Gün içinde ağaç dallarında uyuyan bu hayvanlar yerliler tarafından uğursuz sayıldıkları için görüldüğü yerde öldürülmektedir. otuz dokuz bilim insanının imzası bulunan H5N1 dokümanlarını yayımlıyor. Hastalık etkeniyle ilgili tehlikelerin ve alınabilecek önlemlerin tartışılmasını. Dergilerin açıklamasına göre Dünya Sağlık Organizasyonu WHO, uzmanları ve kuruluşları Şubat ayında Cenevre’de gerçekleştirilecek olan konferansa davet edecek. Ayrıca en büyük uluslararası bilim insanları birliği AAAS (American Association for the Advancement of Science) konuyu Şubat ayının ortalarında Vancouver’daki toplantılarda ve seminerlerde ele alacak. Virüsler Ron Fouchier (Rotterdam Erasmus Üniversitesi) ve Yoshihiro Kawaoka (WisconsinMadison Üniversitesi) tarafından üretilmişti. İki ekip de ölümcül virüsü çok bulaşıcı hale getirmek için çok az değişimin yeterli olduğunu fark etmişti. ğunu gösteren bir kalıntıdır. Bu birikimin üzerindeki çamurlu toprak tabakalar ise daha sonraki bol sulu bir döneme işaret ediyor. Günümüzdeki su seviyesinin azalmasından insanlar sorumlu tutuluyor. Şu anki seviye deniz seviyesinin 426 m aşağısında. Adının aksine Ölü Deniz yoğun tuz oranına rağmen biyolojik olarak ölü değil. Dalgıçlar gölün dibindeki tatlı su kaynaklarında sürpriz bir biçimde çeşitli yaşam biçimleri buldular. Ölü Deniz sadece Ürdün nehriyle beslenir. Fakat İsrail, Filistin ve Ürdün, nehirden çok fazla su pompaladıkları için su seviyesi düşmektedir diyor uzmanlar. ha az yağla yetiniyor. Yağ reseptörü ne kadar az ise yağlı yeme isteği de o kadar artıyor diyor araştırmacılar. Tahminlere göre beş insandan birinde CD36 reseptör eksikliği var. Bu da yağ tadının daha kötü algılanması anlamına geliyor. Fakat bu genetik faktör dışında beslenme alışkanlığı da CD36 genin miktarı üzerinde etkili oluyor. Testler, besinle birlikte ne kadar çok yağ alınırsa reseptör sayısının da o kadar azaldığını göstermiş. Yağ tadı, ilaçlar veya özel diyetler yardımıyla daha iyi alınabilir. Karbondioksit, denizde davranışları değiştiriyor “Isituto per l’Ambiente Marino e Costiero” enstitüsü, denizlerdeki karbondioksit içeriğinin balıklar üzerindeki etkisini araştırınca, yükselen karbondioksit oranının hayatta kalma çabasına zarar veren davranış değişikliklerini saptadı. Avustralya kıyılarındaki mercan resiflerindeki balıklarda örneğin engelleri aşmaya yarayan sağa veya sola dönme ve doğal düşmanları kokudan tanıma yetisi zayıflamakta. Bu nedenle de doğuştan var olan Lut Gölü, 125.000 yıl önce kurumuş Lut Gölü ya da diğer adıyla Ölü Deniz bundan 125.000 yıl kadar önceki bir kuraklık döneminde neredeyse tamamen kurumuş. Sonuç uluslararası bir araştırma ekibinin sondaj çalışmasıyla ortaya çıktı, (Kudüs’teki İbrani Üniversitesi). Gölün kuzey havzasındaki su seviyesi yılda ortalama bir metre kadar düşüyor. Dünyanın en tuzlu gölü iki bölümden oluşuyor. Yapay olarak oluşturulan güney tarafındaki su seviyesinin artışı da tuz kalıntıları yüzünden endişe uyandırıyor. Uluslararası Kıtasal Sondaj Programı (ICDP) çerçevesinde gerçekleştirilen sondaj çalışmaları, Kasım 2010 ve Mart 2011 tarihleri arasında iki noktada devam etmiş. Biri gölün ortasında yaklaşık olarak 300m derinlikte diğeri de Ein Gedi kıyısının yakınlarında. Yaklaşık 250m derinlikte kalın tuz yatakları bulunmuş ki bu, gölün bir zamanlar neredeyse kurudu Dilimizdeki yağ reseptörleri Uzun bir süre dilimizin ayırt edebildiği tatların sadece tatlı, ekşi, tuzlu veya acı olduğu sanılıyordu. Daha sonraları ise tatlı ve tuzlu arasında, yağlı ve biraz da eti çağrıştıran bir tat olan “umami” de eklendi bunlara. Amerikalı bilim insanları şimdi dilimizde yağa karşı duyarlı olan reseptörler de buldu. Şişmanlık Batı dünyasında durdurulamaz bir şekilde artıyor. Neredeyse iki Avrupalıdan biri fazla kilolu. Bu “şişmanlık salgını”nın araştırılması sırasında bilim insanları şimdi yeni bir anahtar bulmuş olabilir. Çünkü Washington Üniversitesi Tıp Okulu araştırmacıları, insanların yağın tadını doğrudan alabildiklerini kanıtladı. Bugüne kadar yağlı yiyecek düşkünlüğünün özellikle de yağın kokusu ve özel yapısına bağlı olduğu sanılıyordu. Oysa yağlı yeme isteği ağızda başlıyor. Dilin tat tomurcukları üzerinde yağ reseptörleri bulunmakta. Fakat bunların sayısı insandan insana değişiyor. Araştırma çerçevesinde en fazla yağ reseptörüne sahip kişilerin yağın tadını sekiz misli daha iyi aldıkları ortaya çıkmış, dolayısıyla da bu insanlar da Süper virüs araştırmasına iki ay ara Yanlışlıkla geliştirilen süper virüs korkuttu. Son derece tehlikeli olan H5N1 virüsü yanlış ellere ulaştığında ne olur? Biyolojik terorizm korkusu yüzünden bilim insanları laboratuvarda geliştirilen süper virüsle ilgili araştırmayı iki aylığına durdurdular. Bu zaman içinde sağlık politikacıları virüsün yanlış ellere geçmesini önleyecek kurallar hazırlayacaklar. Washington virüsle ilgili verilerin kilitli tutulması gerektiğini önermişti. ABD ve diğer ülkeler teröristlerin tehlikeli ve çok bulaşıcı virüsle biyolojik silah üretmelerinden korkuyorlar. Nature ve Science dergileri şimdi altında tüm dünyadan kaçma reaksiyonu etkileniyor hatta bazı durumlarda tamamen yok oluyor. Bunun nedeni merkezi sinir sistemi için önemli olan GABAA reseptörü, diyor Paolo Domenici. Bu reseptörün çeşitli nöron türlerindeki etkisi çok önemli olduğu için zarar görmesi halinde yaşamsal önem taşıyan bu davranış motifi yok olabilir. Okyanuslardaki karbondioksit miktarı son iki yüzyılda yüzde kırk oranında arttı. Uzmanların tahminlerine göre günümüzdeki 380ppm’lik karbondioksit oranı 2100 yılında 700900 ppm’ye kadar yükselebilecek. Bu artış da birçok deniz canlısı için çok önemli sonuçlar doğuracaktır. James Cook ve Oslo Üniversiteleri tarafından gerçekleştirilen çalışmanın sonuçları Biology Letters ve Nature Climate Change dergilerinde yayımlandı. Araştırma Soyu tükendiği sanılan maymunlar Endonezya’da görüldü Araştırmacılar aslında leoparları ve orangutanları görüntülemek için fotoğraf tuzakları kurmuşlardı. Fakat Borneo Adası’nın doğusundaki Wehea bölgesinden alınan görüntülerde, daha önce hiç kimsenin görmediği bir maymun grubuna rastladılar. Langur maymunları daha önceleri sadece çizimlerden biliniyordu. Bu nedenle maymunları bilimsel olarak sınıflandırmak önce zor oldu, diyor Simon Fraser Üniversitesi’nden (Kanada) Brent Loken. Bu maymunların hem de Wehea’da hâlâ yaşıyor olmaları çok şaşırtıcı. Langur maymunlarının Sumatra ve Java’da yaşadıklarını sanıyorlardı. Ve bilindiği kadarıyla da siyah yüzlü beyaz göbekli şapkalı langur maymunlarının soyu tükenmişti. Hayvanların doğal yaşam alanları, ormanların yok edilmesi ve madencilik yüzünden bozulmuştu. 2005 yılındaki arama çalışmaları da boşa gitmişti. Bölgede kaç tane şapkalı langur maymunun yaşadığını öğrenmek isteyen bilim insanları, yaklaşık 38.000 hektarlık bir alanı sistematik bir şekilde araştıracaklar (American Journal of Primatology). CBT 1298/ 4 3 Şubat 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle