01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayılarla boğuşmak DAHA NE KADAR VAKTİNİZ VAR? Önemli olan sayının kendisi değildir, sayının arkasında saklı olandır. Dr.İsmail Kılınç Sayı, çokluğu belirten soyut bir birim iken; rakam ise sayıları yazılı göstermek için kullanılır. Sayı, miktarları ve büyüklüklerin ilişkilerini değerlendiren ve karşılaştıran kavramdır. Hintlilerin Nana Ghat yazıtlarında (MÖ. III.yy.) sayıların bulunduğu söylenir. Hintliler 19’u biliyorlardı. Sıfır kavramını da bildikleri söylenir. Hintlilerin Sunya sözcüğünün (boşluk anlamında) sıfırı temsil ettiği söylenir. Arapların sıfırı buldukları da söylenir. Her ne olursa olsun, Arap matematikçiler Hintlilerin kullandıkları sayıları V.yy.da ele alır. Sayılar X.yy.da ise Avrupa’ya gelir. Sonrada herkesin anladığı bir ileti haline dönüşür. Sayı net, belirgin ve evrenseldir. Doğumdan ölüme her yerdedir ve yeni teknolojilerle de her tarafımızı kuşatırlar. Sayıdan kaçmak olanaksızdır. Bilgi çağı ile artık her günümüz sayılarla boğuş(l)maktan geçmektedir. Sabah uyandığınızda saatin sayılarıyla güne başlar ve servis saatine yetişmeye çalışırsınız. Öğlen yemek yerken bir tabaktaki kalori, araba kullanırken hızımız ve plaka numarası, oturduğumuz evin metrekaresi, apartmanın ve dairenin numarası, cep telefonunun açarken ve alışverişte kredi kartının kodu ya da şifresi, devlet dairesinde ya da sigorta işlemlerinde T.C. kimlik numarası, beynimizin zekâ katsayısı hep konuşulur, telaffuz edilir, tartışma konusu olur. Gazete ya da televizyonda haberleri izlerken Afganistan’da ki ölü sayısı, bayramlarda trafik kazalarındaki ölü ve yaralı sayısı, seçim zamanlarında, kamuoyu yoklamalarının sonuçları, sınava girenlerin ve kazananların sayısı, Somali’de açlıktan ölen çocukların sayısı bizi ürpertir. Milli Piyango ya da sayısal lotoda gördüğümüz sayılar elimizdeki kuponla uyuşuyorsa havalara uçarız. Sabahtan akşama kadar sayılar gözümüzün önündedir, beynimize girer çıkar, tekrarlanırlar, sonra da bir an aklımızdan çıkar giderler. Sayılar verildiğinde olayın boyutu, rengi değişir ve sayılar daha farklı algılamamızı sağlar. İsabelle Sorente ‘Genel Bağımlılık’ adlı yapıtında ‘sayılar konuştuğunda akıllı insan düşünmez. Bir şey hissetmez. Sayıya itaat edilir. Hissiyat yoktur. Bilgisayarın sonucuna bakmadan algoritmayı gerçekleştirdiği gibi, sayısal düzene boyun eğmekteyiz. Bu rasyonellik bizi rahatlatır, uyutur’ diyor. Kanadalı gazeteci Jean Dion ise ‘sayılar çözüm arayanlar için, sokak lambaları da sarhoşlar içindir. Lambalar aydınlatmaktan çok destek sağlarlar’ diyor. Sayılar sürekli olarak yaşamımızdalar; girer, çıkarlar yaşam kapılarından. Sürekli boğuşuruz onlarla. Onların içinde boğuluruz. Sonra unutsak ta geri dönüşlerini engellemek zordur. Rahatlattığı gibi sinirlendirir de. Ne yapmak gerekir? Göreceli hale getirmek gerekir. Ö nem l i ol an s a y ı nı n k en di s i deği l di r , s ay ı nı n ar k as ı nda saklı olandır. İstatistik de sayılarla oynar. Onun için istatistik mini etek gibidir. Size bir fikir verir, ama önemli olanı saklar. İktisat bilimi de sayıları sever. Gayri Safi Milli Hasıla ya da büyüme oranı size bir fikir verebilir ama arkasında sakladığı çok önemli zenginlik ya da fakirliği göstermez. Eşitsizlikleri beceriyle örter. Tüm bilimler sayılara muhtaçtır. Doğan Kuban’ın dediği gibi ‘Öğretim ve çok kişiyi ilgilendiren bütün etkinlikler sadece sayıya indirgendiği zaman ne insanlık kalır ne de uygarlık ölçütleri. Bu kapitalizmin insanlığa getirdiği en büyük, belki de de ölümcül hastalıktır. Sayı ile ölçmenin zavallılığına bölgeler ve gelirler arasındaki dengesizlikleri de katarsanız, Türkiye’de eğitim ve öğretimin, büyük kentler deki trafik gibi, bir curcuna olabileceğini tahmin edebilirsiniz’. İpsos (Kamu oyu yoklama şirketi) genel müdür yardımcısı Thomas Tougard’ın ise ‘Dünyayı yeterince anlamamıza yaramaz, sadece sayılar değil, nitelikte önemlidir. Ayrıca gözlem de gerekir. Sayının bulunduğu ortamı da dikkate almak gerekir. Tek başına bir şey ifade etmeyebilir. Karşılaştırma yapmak ta gerekir. Sayılarla bir anın fotoğrafını alırsınız sadece’ der. Bugün sayılarla ve sayıların sağladığı hesaplarla hesap makineleri, bilgisayarlar uğraşıyor. Bu makineler sizi rahatlatıyor. Ama kredi kartı şifresini unuttuğunuzda sinirlenirsiniz ve ayrıca size pek de iyi gözle bakmazlar. Kilonuzu söylemekten kaçınırsınız, ama sınavda aldığınız not sizi sevindirir. Kısacası sabah akşam sayılarla boğuşsak ta bir an gelir unuturuz. Ama uykunuz gelmezse başlarsınız tekrar sayılarla uğraşmaya ve koyunları saymaya. Sütün raf ömrü gibi, ölüm zamanımız da kestirilebilir mi? Bilim insanları, ölüm zamanını tam olarak kestirebilirler mi? Evet, bu konuda ciddi bir çalışma var... Görünüşe bakılırsa, çoğumuz, daha ne kadar zamanımız kaldığını gösterecek bilgilere ulaşmaya can atıyoruz. Duruma, ticari kuruluşlar da el attığına göre! Birtakım gendizilim şirketleri çoktandır insanları hızlı bir taramadan geçirip, akciğer kanserinden mültipl skleroza uzanan çeşitli hastalıklara yakalanma olasılığını saptıyor. Şimdi de, kromozomların uçlarında yer alan telomer adlı yapıları incelemek suretiyle, insanları ne denli sağlıklı yaşlandıkları konusunda bilgi veren şirketler türedi. turuyor. Harley bu değerlerin bedende olup bitenler konusunda son derece iyi bir gösterge sayıldığına dikkat çekiyor. Ancak Telome Health testinden farklı olarak, Uzun Yaşam testi çok ciddi anlamda kısa telomerlerin bolluğu konusunda bilgiler de sunuyor. Yaklaşımdaki bu farklılık telomerlerle ilgili anlayışımızdaki kimi temel boşluklara ışık tutuyor. Harley telomer uzunluğu ile sağlık arasında bir ilinti kuran araştırmaların çoğunda ortalama uzunluklardan yararlanıldığını belirtiyor. Ancak uzun yaşam araştırmacıları insanların asıl bilmesi gerekenin, ortalama telomerler değil, çok kısa telomerlerin bolluğu olduğuna dikkat çekiyorlar. Telomerler belli bir kısalığa ulaştıklarında kromozomları sonlandırma işlevini artık yerine getiremiyorlar. Çok kısa telomerler hücre ölümüne ve sonuçta yaşlanmaya neden oluyorlar. Uzun Yaşam şirketinin kurucularından ve İspanya Ulusal Kanser Merkezi’nin başkanı Maria Blasco, yine de bu konuda henüz bilinmeyen bir yığın şey olduğunu kabul ediyor ve “Telomer uzunluğunun tam olarak ne anlama geldiğini öğrenmek için daha geniş kitleleri kapsayan araştırmalar yapmak gerekir,” diyor. Blackburn ile Nobel ödülünü paylaşan Johns Hopkins Üniversitesi’nden Carol Greider de, telomerlerin ölçülmesiyle ilgili en iyi yöntem konusunda henüz bir görüş birliğine varılmadığına işaret ediyor. Nitekim, fareler üzerinde yaptığı araştırma sonucunda telomer uzunluğu ile yaşam süresi arasında herhangi bir bağlantıya rastlanmadığını belirten Greider telomer uzunluğunun insan sağlığını ve yaşam süresini nasıl etkilediği konusunda elimizde çok az bilgi olduğuna dikkat çekiyor ve telomer testlerinin kamuya uygulanması için henüz çok erken olduğunu vurguluyor. O halde, bu testlerin ölüm tarihini kesin belirlediği görüşüne ne demeli? Harley bu görüşü bir “saçmalık” olarak nitelendiriyor ve ciddiye almaktan kaçınıyor. Testlerin ancak genel bir sağlık göstergesi bir tür “motor uyarı lambası” işlevini görebileceğini öne sürüyor. Rita Urgan, Kaynak: New Scientist, 10 Aralık 2011 u tür gelişmelerin sürdürülmesi durumunda insan ömrünün tıpkı bir kutu sütün raf ömrü gibi hesaplanabilmesi de işten değilmiş gibi görünüyor. Bu bilgi kimilerinde sıkıntı yaratırken, kimilerini de geleceği tasarlamalarına olanak tanıdığı gerekçesiyle mutlu edecektir. Ancak ölüm tarihinin önceden bilinmesi insanda ister hüzün ister neşe yaratsın, böyle bir olay ne denli gerçekçi? Geliştirilen bu yeni testler gerçekten de oyunun kurallarını değiştirebilecek nitelikte mi? Ne de olsa, yüksek kolesterol ve yüksek tansiyon gibi yaşamsal açıdan tehlikeli kimi unsurlar uzun zamandır birtakım incelemeler sonucunda saptanabiliyor. Tel om er Yaşlanmanın dirimsel açıdan daha iyi kavranması bizleri yaşam süresi konusunda biraz daha aydınlatsa da, kişinin ölüm tarihi her zaman gizini koruyacaktır demek acaba yanlış olur Kromozom mu? Bilimsel önbiliciliğin bu yeni cesur dönemi insanın sonuna katkıda bulunabilecek unsurları ortaya çıkartmayı vaat eden genetik testlerin birkaç yıl önce bulunmasıyla başladı. İnternet kanalıyla ısmarlanan ve evinize teslim edilen bu bir dizi testin uyİçimizdeki kronometre gulanması da son derece basit. Hücre bölünmesi sırasında kromozomlar Oturduğunuz yerden pamuklu kopyalanır ve telomerleri de kısalarak olaçubukla yanağınızın içinden alsı bir biyolojik yaşlanma göstergesine dödığınız DNA örneğini postayla nüşürler. analize gönderiyorsunuz. Sonuçlar birkaç hafta sonra eposta adresinize geliyor. Çok geçmeden ciddi bir sorunun ayırdına varıyorsunuz: sonuçların yoruma açık olması, onları kafanızdaki düşüncelerle uzlaştırmanızı kolaylaştırıyor. Söz gelimi, her gün içeceğiniz üçüncü fincan kahvenin kalp krizi geçirme olasılığınızı %60’a çıkarttığını öğrendiniz. Bu bilgi kulağa hiç hoş gelmese de, kahveden kaynaklanan bir kalp krizi geçirme olasılığınız yine de çok düşük bunun sizi öldürme olasılığı ise daha da düşük. Dahası, konuyu biraz daha etraflıca araştırırsanız bu düşük olasılığı bile azaltacak örneğin, ortalamanın biraz altındaki genel kalp krizi geçirme olasılığınız gibi bir şeyler bulabilirsiniz. Kısacası, gen envanteri birkaç ölümcül tek gen hastalığına karşı dirençli olup olmadığınızı öğrenmek dışında ne kadarlık bir ömrü kaldığını öğrenmek isteyenler için pek de aydınlatıcı bir özellik taşımıyor. Düşük olasılıklardan olu B şan uzun liste kişinin 95 yaşını devirme olasılığı konusunda pek bir bilgi içermiyor. İnsanların bu testlere verdikleri tepkileri araştıran Kanada’daki Alberta Üniversitesi biyoetik ve hukuk uzmanlarından Timothy Caulfield, “Görünüşe bakılırsa insanlar bu tür olasılıkları içeren bilgilere pek kulak asmıyor. Sonuçlar karşısında çılgına dönmüyor, ansızın sağlıklı beslenmeye, daha çok egzersiz yapmaya ve daha sık doktora gitmeye başlamıyorlar,” diyor. Caulfield’e göre bu tepki hiç de şaşırtıcı değil, çünkü insanlar kilo, tansiyon, kolesterol düzeyleri gibi daha geleneksel bilgilere de pek kulak asmıyor. Genetik uyarı işaretleri karşısında sergilediğimiz devekuşuna benzer bu davranışın gerçekte son derece mantıklı olduğu bile söylenebilir. Leiden Üniversitesi Tıp Merkezi’nden Eline Slagboom ve arkadaşları, 8090 yaşlarındaki sağlıklı insanlarda kalp hastalıkları, kanser ve tip 2 şeker hastalığına yakalanma riskini arttırdığı bilinen gen değişkelerini ya da alelleri taşıma olasılığının bizlerden daha düşük olmadığını ortaya koydular. Ancak farklılık bu kişilerin bir olasılıkla tehlikeli genleri uzak tutan başka genler taşıyor olmalarından kaynaklanıyor. Bu genlerin hiçbiri henüz tanımlanmamış olsa da, Slagboom ve arkadaşları genomun görünürde önemli dört farklı bölgesini ortaya çıkardılar. Araştırmacılar bu önemli genlerin metabolizma, yangı ve bağışıklıkla ilgili unsurları denetleyen sönük genler olacağını düşünüyorlar. Genetik testlerin en ateşli savunucuları bile, uzun yaşamın salt genlerden kaynaklanan bir özellik olmadığı gerçeğini yok sayamıyor. Uzun yaşamın temelinde, aralarında yaşam biçeminin de olduğu, etkileri doğrudan ölçülemeyen bir yığın çevresel etmen yatmaktadır. Bir insanın taşıdığı genler, olsa olsa, uzun bir yaşam sürdürme olasılığının yalnızca %25’lik bir bölümüne ışık tutabilir. Durum böyle olunca, telomer esaslı yeni testler daha başarılı olabilirler mi? Ayakkabı bağcıklarının ucuna iliştirilen plastikler gibi, telomerler de kromozomların yıpranmalarını ve birbirlerine dolanmalarını önler. Hücre bölünmesi sırasında kromozomlar ne zaman kopyalansa telomerler biraz daha kısalır. Kaliforniya’da bulunan Telome Health adlı kuruluşun başkanı Calvin Harley’e göre, bu süreç insanın dünyaya gelmesinden önce başlar ve yaşamının ilk 20 yılında telomer uzunluğunun yaklaşık üçte birini yitirir. Kısalma yaşlandıkça da sürer ve her on yılda bir ortalama %9’luk bir kısalma meydana gelir. Kimi insanlarda telomer yitim hızının doğal olarak daha yüksek olup olmadığı tam olarak bilinmese de, telomerlerin yaşam biçeminden etkilendikleri, sigara, alkol, obezlik ve stresin telomerler DEVEKUŞU TAVRI Yaşamınızı Uzatabilecek Unsurlar Kadınlar erkeklere kıyasla ortalama beş yıl daha uzun yaşıyorlar. Newcastle Üniversitesi’nden Tom Kirkwood bu durumun bir olasılıkla kadın bedeninin kendini daha kolay onarmasından kaynaklandığına inanıyor. Güz mevsiminde ya da kışın başında dünyaya gelenlerin ilkyaz sonunda doğanlara kıyasla çok daha uzun yaşadıkları görülüyor. Aday olmak yetmez, ödülü almak gerekir. Toronto Üniversitesi’nden Donald Redelmeier yaptığı bir araştırmada Oscar ödülüne aday gösterilen tüm sinema oyuncularını karşılaştırdı. Sonuçta, ödülü kazananların ortalama 3,9 yıl daha uzun yaşadıkları görüldü. 490 iskelet kalıntısını inceleyen, kemik uzunluklarını ölçüp, dişlerdeki aşınımdan ölüm yaşını hesaplayan Britanyalı bir araştırma ekibi uzun boylu insanların daha uzun ömürlü oldukları sonucuna vardı. • Kadın Olmak KARARI SİZ VERİN! • Güz Mevsiminde Doğmak • Akademi Ödülü Almak CBT 1299/ 10 10 Şubat 2012 YILDAN YILA KISALMA • Uzun Boylu Olmak Her iki testin temelini de lökosit adıyla bilinen bir tür akyuvarlardaki telomer ölçümleriyle ilgili çözümlemeler oluş ÇOK KISA NE DENLİ KISADIR? CBT 1299/ 11 10 Şubat 2012 deki kısalmayı hızlandırdığı biliniyor. Bu da kötü bir haber, çünkü kısa telomer daha erken ölüm anlamına geliyor. Örneğin, Utah Üniversitesi’nden Richard Cawthon 60 yaşın üzerindeki erişkinlerdeki telomer uzunluklarını araştırdı. Telomer uzunluğu yaşlarına göre ortalamanın altında olan kişilerin kalp sorunlarından ölme olasılığının telomer uzunluğu yaşlarına göre ortalamanın üzerinde olanlara kıyasla 3,18 kat, bulaşıcı bir hastalıktan ölme olasılığının da 8,54 kat daha yüksek olduğu görüldü. Öyle ki, insanların kendi raf ömürlerini hesaplamak amacıyla telomer uzunluklarını ve kendi yaş gruplarına kıyasla ne durumda olduklarını öğrenmek istemeleri son derece doğal. Geçen yıl testini 500 Avrodan satmaya başlayan Madrid merkezli Yaşam Uzunluğu adlı İspanyol şirket tam da bu bilgileri sunuyor. Telome Health de bir telomer testini piyasaya sürmeyi tasarlamaktaydı. Kuruluşun ortaklarından ve telomerde uzamaya yol açan telomeraz adlı enzimi bulmasından ötürü Nobel ödülünü alan Elizabeth Blackburn geçen mayıs ayında testin yıl sonunda hazır olacağını ve 200 doların altında satışa sunulacağını bildirmişti. Ancak sonradan Harley testin yalnızca araştırma amaçlı kullanılacağını belirtti. GÖRÜŞ BİRLİĞİ YOK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle