Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sağlık Metabolik sendrom Dünyadaki ölüm oranlarına bakıldığında kalp ve damar hastalıkları birinci sırada yer almaktadır. Bu hastalıkların önlenmesi ise en önemli konular arasındadır. Amaç kalp ve damar hastalıklarına yol açan yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol gibi kolaylaştırıcı faktörleri tedavi ederek kalp ve damarları korumaktır. Dr. Bülent Yardımcı, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Psikiyatri Bölümü M etabolik sendrom (MS) kalp ve damar hastalıklarına eğilime neden olan birçok bozukluğun bir arada görüldüğü bir tablodur. MS’u tanımlayacak olursak; ’Bel çevresinin kalın; şeker metabolizmasının bozuk; trigliserid denilen kan yağlarının yüksek, yararlı (HDL) kolesterolün düşük ve tansiyonun yüksek olduğu belirtiler bütünüdür’ diyebiliriz. MS kriterlerini dünyada en çok kullanılan Amerikan Kardiyoloji Derneği ve Amerikan Ulusal kalpAkciğerKan Enstitüsü Derneğinin ATP 3 adı verilen ortak kılavuzuna göre sıralayacak olursak: • Açlık Kan şekerinin 100 mg/dL den yüksek olması veya bozulmuş glukoz toleransı • Erkeklerde 102, kadınlarda 88 cm’den fazla bel çevresi olması • Serum trigliseridlerinin 150 mg’dan yüksek olması • Serum HDL kolesterol değerlerinin erkeklerde 40 mg/dL, kadınlarda 50 mg/dL’den düşük olması • Tansiyon değerinin 130/85 mmHg üzerinde olması bu belirtilerden en az üçünün birarada olması MS tanısını koydurtmaktadır. Hastalığın oluşumunda genetik ve çevresel faktörlerin birarada bulunduğu düşünülmektedir. Temel bozukluk olarak nsülin denilen ve pankreastan salgılanan hormonun, vücutta istenilen olumlu etkilerini gösterememesi yani tıptaki adı ile ‘ nsülin Direnci’ gösterilmektedir. Doğuştan bozukluğa eğilim dışında, kilo alımı ile artan yağ dokusu insülin direncine yol açmaktadır. MS’un toplumda giderek arttığı düşünülmektedir. Bugün için gelişmiş ülkelerde tüm nüfusa bakıldığında oranın % 316 arasında değiştiği görülmektedir. Erişkin nüfusa bakıldığında ise oran daha da çok artmaktadır. Türkiyede yapılan bir çalışmada 20 yaş üzeri nüfusta erkeklerin %28, kadınların ise %39,6 oranında MS olduğu saptanmıştır. Bu neredeyse her 3 erişkinden birinin MS olduğu anlamına gelmektedir. Bu sendromun ilk belirtisi karın çevresinin artmış olmasıdır. Aslında belirtilmek istenen şey kişinin yaşına ve boyuna göre kilosunun fazla olmasının risk yaratacağıdır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Vücut kitle indeksini (Vücut ağırlığının boyun metrekaresine bölünmesi ile elde edilir. Formülü VK =vücut ağırlığı (kg)/ boy 2 (metre) dir) veya bel çevresi/kalça çevresi oranını kriter olarak almıştır. VK ’nin 30 kg/m2 den fazla olması veya bel/kalça oranının erkeklerde 0,9; kadınlarda 0,85 ten fazla olmasını MS için kilo fazlalığı kriteri olarak almıştır. Dünya Diyabet Derneği (IDF) kriterleri ise bel çevresine göre kilo fazlalığını tanımlamıştır. Bu nedenle tgenel olarak, ‘Kilo fazlalığı olan her birey MS kriterlerinden birisine sahiptir.’ diyebiliriz. MS’u kolaylaştıran diğer risk faktörlerini sigara içmek, yüksek karbonhidrat içerikli diyet, hareketsiz yaşam olarak sıralayabiliriz. Orta ve alt gelir düzeyinde beslenme olanak ve alışkanlıkları nedeniyle metabolik sendrom sıklığının arttığı bildirilmiştir. MS beraberinde ciddi riskleri getirmektedir. MS’u olanlar diğer insanlara göre kalp hastalığı ve beyin damar hastalığına 3 kat, şeker hastalığına 5 kat fazla yakalanırlar. Ayrıca karaciğer yağlanması, kronik böbrek hastalığı, polikistik over sendromu, uyku apnesi, gut, demans (bunama) gibi hastalıklar MS’lularda daha çok görülür. Hastalık aslında çocukluk, ergenlik ve gençlik yıllarındada görülür. Fakat çoğunlukla önemsenmez. Çocuklukta 10 yaşından itibarem MS tanı kriteri olarak erişkinlerdeki kriterler kullanılabilir; fakat 10 yaşından aşağıda kesin kriterler oluşturulamamıştır. Bu konuda daha araştırmalara ihtiyaç vardır. Yine de tüm bu bilgiler hastalığın daha çocukluk çağlarından itibaren başlayabileceğini ve önlemleri çok erken yaşlarda almamız gerektiğini göstermektedir. MS’dan korunma ve tedavide en önemli bölüm yaşam şeklinin düzenlenmesidir. Daha çocukluk yıllarından itibaren şişmanlık engellenmeli, hareketli bir yaşam tarzı edinilmelidir. Santral obesite denilen göbek bel etrafı yağ toplanması önemli bir risk faktörüdür. Özellikle bu tarz kilo alan grubun önemli risk altında olduğu unutulmamalıdır. Beslenme konusunda bir çok diyet önerisi vardır. Üzerinde çalışma yapılan ve en çok bilinen diyet programlarının başında “Akdeniz Diyeti” gelir. Bol miktarda sebze, meyve ve hububat ve zeytinyağı ağırlıklı bir diyet türüdür. Ülkemiz bu konuda şanslı ülkelerden birisidir. Çünkü bu diyetteki besin maddelerine yurdun her tarafında kolayca ulaşabiliriz. Bu diyet daha iyi kilo verilmesini sağlamakta hipertansiyonun daha rahat kontrol altına alınmasını sağlamakta, insülün direnci ve yüksek kolesterol değerlerinin düşmesine yardımcı olmaktadır. Bunun dışında BEL RT LER DASH adı verilen, daha az tuz ve daha çok süt ürünleri içeren diyetin de Akdeniz Diyeti gibi etkili olduğu bilinmektedir. Düşük glisemik indeksli diyetler ise bu iki diyete benzer. Bu diyette ana prensip, çabuk emilimi olan glukoz gibi küçük moleküllü şekerleri içermeyen (çay şekeri, tatlı içecekler ve yoğun şeker içeren tatlılar vb.) karbonhidratları tüketmektir. Burada da posalı gıdalar, sebze, meyve ve tahıl ön plandadır. Egzersiz kilo kaybı ve karın çevresi azalması yaparak MS‘da faydalı rol oynamaktadır. Bugünkü egzersiz önerilerinde basit, düzenli ve orta şiddette fizik aktivite önerilmektedir. Günlük yarım saat civarında orta hızda yürüyüş, bisiklet, jimnastik öneriler arasındadır. Egzersiz insülin direncini azaltmaktadır. Bu nedenle diyet kadar önemli olduğu unutulmamalıdır. Farmakolojik tedavi olarak ilk sırada insülin direncini azalttığı gösterilen bazı diyabet ilaçları gelmektedir. Metformin en çok bilinen ve uygulanan ilaçtır. Glitazonlar denilen grup (Pioglitazon) ise kullanım sıklığında ikinci sıradadır. Bu ilaçlara başlanmasına mutlaka doktor karar vermeli ve takibi yine doktorlarca yapılmalıdır. Etkinlik ve olası yan etkilerini hastanın ya da doktor dışı kişilerin değerlendirmesi mümkün değildir. Kilo verilmesine yönelik preperat olarak onaylı tek ilaç vardır: Barsaktan yağ emilimini azaltan Orlistat. Bu ilacın da doz ve kullanım şekli bir hekim tarafından düzenlenmeli, yakın takip yapılmalıdır. Diğer tedaviler eğer MS’lu kişide ilaç tedavisi gerektirecek düzeyde ise kan yağlarının yüksekliğine ve hipertansiyona yönelik ilaçları içerir. Son yıllarda erken başlanan ilaç tedavilerinin yaşam süresini uzattığı ve komplikasyonları azalttığı yönündeki bulgulardan dolayı bu grup hastalıkları tedavi eden hekimler arasında ilaç kullanma eğilimi artış göstermektedir. STANBUL ÜN VERS TES ’NDE KÖK HÜCRE ÖĞRENC KULÜBÜ Bir çalışma grubu olarak 1 Mart 2011 tarihinde çalışmalarına başlayan stanbul Üniversitesi Kök Hücre Öğrenci Kulübü – ÜKÖK, teorik çalışmalarla başladıkları faaliyetlerine yaz stajları, yeni laboratuvar kursları ile devam ediyor. ÜKÖK, 20102011 ikinci öğrenim yarıyılı boyunca başta Prof. Dr. Ayhan Bilir, Prof. Dr.Teoman Soysal ve Prof. Dr.Tülay rez olmak üzere kök hücre konusunda uzman öğretim üyelerinin katkılarıyla kök hücrenin daha iyi anlaşılması amacıyla toplamda 11 adet seminer düzenledi. 2012 yılında da genişletilmiş bir program dahilinde devam edecek olan seminerler, TÜBA’nın yayımladığı “Kök Hücre Biyolojisi ve Klinik Uygulamaları” isimli kitabından CBT 1276/17 2 Eylül 2011 esinlenerek hazırlanan rehber programlarla devam edecek. Kulübün bir diğer çalışması ise laboratuvar kursları şeklinde devam edecek. Bu bağlamda hücre kültürü kurslarına öncelik tanınacak. Bu amaçla yalnızca bir fakülteden değil, birkaç farklı fakülteden öğrencilerin bir araya getirilmesi multidisipliner bakış açılarının gelişmesine olanak tanıyacak. Kulüp, bütün bu çalışmalarda sağlam bağlantı ağı kurabilmek amacıyla Student Society for Stem Cell Research (SSSCR) adındaki uluslararası kuruluşun stanbul ayağını oluşturmuş bulunuyor (bkn:www.ssscr.com). Ulusal alanda ise ÜKÖK, Türkiye Kök Hücre Öğrenci Konseyi (TÜRKKÖK) adlı topluluğun kurucu dokuz üniversitesinden biri. ÜKÖK ile ilgili ayrıntılı bilgi için: www.istanbul.edu.tr/iukok/