22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NASIL ÖLECEKSİNİZ? Havai fişek: Sel: Deprem ve diğer yer hareketleri: Köpek saldırısı: Yasa gereği idam: Arı veya eşek arısı sokması: Tayfun: Aşırı ısıya maruz kalmak: Elektrik akımına kapılmak: Hava ulaşımı kazaları: Silah ile vurulmak: Bisiklet kazası: Yangın: Kaza ile boğulma: Mosiklet kazası: Yaya kazası: Silahlı saldırı: Araba kazası: Düşme: Zehirlenme: Maksatlı olarakkendine zarar verme: Trafik kazası: İnme: 386.766’da 1 175.803’te 1 148.756’da 1 120.864’de 1 96.691’de 1 71.623’te 1 46.044’te 1 12.517’de 1 9.943’te 1 7.032’de 1 6.309’da 1 4.717’de 1 1.177’de 1 1.123’te 1 770’de 1 649’da 1 306’da 1 303’te 1 171’de 1 130’da 1 112’de 1 88’de 1 28’de 1 Toplam herhangi bir nedene bağlı: 1’de 1 Risk skalası *Köpekbalığı tarafından öldürülmek bu skalada yer almayacak kadar küçük bir olasılık: 3.943.110’da 1 görüşünü yerle bir etti. Loewenstein 2001 yılında yayımlanan “Duygu Olarak Risk” başlıklı araştırmasında insanların dünyayı gerçekten tehdit eden tehlikeleri görmezlikten gelirken, meydana gelme olasılığı milyonda bir olan çekincelere odaklandıkları sonucuna varıyor. Kısacası, riskleri algılayışımız genelde gerçekliğe doğrudan ters düşüyor. 1970’lerin başlarında, şimdi Princeton Üniversitesi’nde görevli olan Daniel Kahneman ile 1996 yılında ölen Amos Tversky adındaki iki ruhbilim uzmanı insanların kararlarını nasıl aldıklarını incelemeye başladı ve beynin seçimlerini yaparken temel aldığı birtakım bulgulayıcı, ya da zihinsel kısayolları belirlediler. Ardından Paul Slovic ile meslektaşları Baruch Fischhoff ve Sarah Lichtenstein risk karşısında bu mantık sıçramalarının nasıl devreye girdiğini araştırmaya koyuldu ve kişinin, söz gelimi, bir ayıyla burun buruna geldiğinde yararlandığı tüm küçük üç kâğıtları tanımlayan psikometrik örneklem adı verilen bir araç geliştirdi. gibi eğilimler de sergiliyoruz. Gelgelelim, risk algılamada bu tür eğilimlerin ortaya çıkmasını sağlayan asıl etkili unsur bulgulayıcı yöntemler ya da incelikli zihinsel kısayollar. “Bulunabilirlik” kısayoluna göre, bir senaryo ne denli kolay akla geliyorsa yaşanmasının da o denli yaygın olması gerekiyor. Hortumun etkisiyle bir evin yerle bir olmasını kolaylıkla kafamızda canlandırabiliriz, çünkü bu tür sahnelere televizyon ve sinemada sıklıkla tanık oluruz. Ancak kalp krizinden ölen biriyle ilgili bir habere pek sık yer verilmediğinden bu tür görüntüleri kafamızda canlandırmamız çok daha güç olur. Bu yüzden kasırgaların ölüm oranı yalnızca 1/46,000 olmakla birlikte, bu tür olaylar çok yakınımızdaki bir tehlikeymiş gibi görünürler. “Temsil” kısayolu bir şeyin bildik bir dizi özelliğin bir parçası olması durumunda olası olduğunu düşünmemizi sağlar. X, elinde hesap makinesi olan, gözlüklü, sessiz sedasız biri olduğuna göre... matematikçi ya da mühendis olabilir mi? Dışarıdan bakıldığında görülen özellikler bu yaygın kalıplara uymaktadır. Ne var ki, beynimizi kurcalayan tüm bu genel kural ve eğilimler arasında risk değerlendirme konusunda en güçlü olanı “etki” kısayoludur. Slovic, bunu kararlarımıza sızan “minik bir duygu kırıntısı” olarak tanımlıyor. Basit bir açıklama verecek olursak, bir seçimle ilintili olumlu duygular o seçimin daha yararlı sonuçlar doğuracağı yönünde düşünmemizi sağlarken, olumsuz duygular belli bir eylemin daha çekinceli olabileceği yönünde bir tavır takınmamıza yol açıyor. İnsanların, gerçek tehlikeleri görmezden gelme pahasına, aslı faslı olmayan tehlikelere odaklanmaları yalnızca özel yaşamımızı etkilemekle kalmayıp toplumsal politika ve kitlesel eylemlere de yön veriyor. Mantığa sığmadığı açıkça belli olan onca davranış biçimlerimize karşın, toplumbilimciler insan doğasının bu yönünü yeni yeni kavramaya ve sistemli bir biçimde belgelendirmeye başladılar. İnsan beyninin risk karşısında sergilediğimiz duygusal tepkileri hasır altı etmesi olanaksız. Ancak bu konuda elde edilen bilimsel veriler toplum içinde giderek yayılıyor. Risk iletişimi danışmanlarından David Ropeik, “Risk algılaması duygu ve akıl, ya da gerçekler ve sezgilerden ibaret olmayıp, her ikisinin de beynin derinliklerine kazınmış olduğu kaçınılmaz bir durumdur. Bunu yok etmek elimizde değildir,” diyor. İnsanların bu gerçeği giderek kabul etmeye başladıklarını ve toplumun risk kavramını daha bölünmez bir bütün olarak düşünmesi gerektiğinin ayırdına vardıklarını da sözlerine ekleyen Ropeik politikacıların bir yığın istatistiksel bilgi yaymak yerine, risk algı sistemimizi yönlendirecek politikalar uygulamaları gerektiğine dikkat çekiyor. Ropeik,”İnsanların risk algılaması zararlı olabilecek derecede kusurlu, ama toplum bu konuda bir şeyler yapabilir,” diyor. Rita Urgan: Discover, 08 Temmuz Kanser: 7’de 1 Kalp krizi: 6’da 1 EN ETKİLİ KISAYOL İnsanların evrim sürecinde hazırlıklı kılınmadıklarısilah, hamburger, araba, sigara ve korunmasız cinsellik gibi doğruluğu kanıtlanmış birtakım çekinceler karşısında, tehlikenin bilişsel düzeyde ayırdına vardıklarında bile, genellikle pek korkuya kapılmadıklarını belirten Carnegie Mellon Üniversitesi araştırmacılarından George Loewenstein, risk karşısında ya da belirsizlik durumunda insanların büyük ölçüde mantığa dayandıkları RİSK VARSA MANTIK YOK MU? Kişisel eğilimlerimizin bir çoğu hiç de şaşırtıcı değil. Örneğin, iyimserlik eğilimi gerçeklerin sunduğundan daha toz pembe bir gelecek tasarlamamıza yardımcı oluyor. Onaylama eğilimi halihazırdaki görüş ve duygularımızı destekleyen bilgileri dikkate alıp, onlara ters düşenleri yok saymamıza neden oluyor. Ayrıca, kendimizi özdeşleştirdiğimiz insanların görüş ve duygularına uymak, doğal tehlikelere kıyasla insan kaynaklı tehlikelerden daha çok korkmak ve uçak kazası ya da ışınım yanığı gibi dehşet verici olayların doğal olarak öteki olaylardan daha tehlikeli olduklarına inanmak KİŞİSEL EĞİLİMLERİMİZ D Ü NY A G Ö S T E R G E L E R İ Avrupalılar birikimlerini altın ve İsviçre Frangı’na yatırıyor Ekonomik darboğaza doğru sürüklenmekte olan Avrupa’da insanlar birikimlerini altın ve İsviçre Frangı’na yatırıyorlar. Altın’ın yakın dönemlerde, reel bazda en büyük değer artışı, enflasyon kaygılarının tavan yaptığı 1980’de görülmüştü. Bunu İsviçre Frangı’nın güçlendiği uzun bir dönem izledi. Hükümetler bu gelişme üzerine negatif faiz oranı uygulaması ile yabancıların İsviçre Frangı üzerinden bankalarda hesap açmalarını engellemeye çalıştı. Şu anda Avrupa ülkelerinde borçlanmanın yarattığı kaygılar ve Amerikan borç tavanı üzerindeki krize bağlı olarak bu iki yatırım aracının yeniden popüler olmasına şaşırmamak gerekiyor. Altının nominal değeri tavan yaparken, İsviçre Frangı’nın da reel ticariağırlıklı kuru (ülkenin ticaret yaptığı ortaklarına karşı) rekor bir düzeye çıkmış durumda. İsviçre Frangı şu anda hem mali, hem de cari hesap açığı veriyor; aynı zamanda hem enflasyon oranı ve gayrı safi milli hasılaya göre borç oranı görece olarak düşük. CBT 1272/ 7 5 Ağustos 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle