16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık Ramazan ayı ve beslenme Ramazanda oruç tutarken beslenmeye daha çok özen gösterilmeli, yağlı yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Yemeklerin ağır olmamasına, az yağlı ve yağda kızartılmadan yapılmış yiyeceklerin seçilmesine, sık aralıklarla az yemek tüketilmesine dikkat edilmelidir. Diyetisyen Ayşe Korkmaz Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölüm Sorumlusu T oplumsal hayatımızda önemli bir yer teşkil eden ramazan ayında, gün içerisinde yemek yenilemediği için sahur ve iftar yemeklerine ayrı bir özen gösterilir. Sahur normal kahvaltıdan, iftar ise akşam yemeğinden daha zengin hazırlanır; bu nedenle ramazan ayı ile birlikte beslenme alışkanlıklarında da değişiklikler meydana gelebilir. Her zaman önerildiği gibi ramazan ayında da amaç, yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayabilmektir. Bu sebeple ramazan ayında da öğün sayısının en az üç olacak şekilde planlanması tavsiye edilir. Bu beslenme şekline dikkat etmeyen sağlıklı kişilerde bile zaman zaman sindirim zorlukları, mide ve bağırsaklarda aşırı gaz birikimi, ani tansiyon yükselmesi gibi rahatsızlıklar görülebilir. Özellikle bu dönemde tüketilen hamurlu tatlılar, pideler, böreklerin ve yüksek kalorili besinlerin tüketiminin artmasına bağlı olarak kilo artışı yaşanabilir. nir, zeytin gibi basit yiyeceklerle başlanarak, normal yemeğe bir süre sonra geçilmesi daha doğrudur. Başlangıç için beyne doygunluk hissi veren çorba en uygun yiyecektir. Oruç süresince, midenin uzun süre boş kalmasından sonra bir anda çok yiyecek tüketilmesi sonucu mide ve kalp sorunları ortaya çıkabilmektedir. Bunu önlemek için iftarda yavaş yavaş ve az miktarda yemek yenilmelidir. Dengeli olmak kaydı ile iftar ile sahur arasına da mutlaka bir ara öğün eklenmelidir. Yeterli ve dengeli beslenmenin ramazan ayında da sağlanabilmesi için gün içerisinde en az üç öğünü tamamlamak adına, sahur öğününün atlanmaması gerekir. Sahurda sadece su içerek niyetlenmenin veya gece yatmadan önce yemek yemenin son derece zararlı olduğu unutulmamalıdır. Çünkü bu beslenme tarzı, yaklaşık 12 saat olan açlığı, ortalama 18 saate çıkartır. Bu da açlık kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak günün daha verimsiz geçmesine neden olur. Bu durumun aksine eğer sahur öğünü, ağır yemeklerden oluşursa; gece metabolizma hızı düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme hızı yükselir ve kilo alma hızı ile riski artar. Bu nedenle sahura mutlaka kalkılmalı ve bu öğünde ya hafif bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba, az yağlı yapılmış sebze ve zeytinyağlı yemeklerden oluşan bir öğün şekli tercih edilmelidir. Bu arada gün içersinde çok sıvı kaybedildiği için sıvı dengesini düzenlemek de son derece önemlidir. Günün ilk öğünü olan iftar, bir çorba ile açılmalı ve bir süre ara verildikten sonra yemeğe geçilmelidir. İftara pey EN AZ ÜÇ ÖĞÜN YENMELİ Ramazan ayında en sık karşılaşılan sorunlar, mide asidinin yemek borusuna kaçması olarak tanımlanan reflü ile kabızlıktır. Reflüyü önlemek için kahve, kakao, çikolata gibi aşırı kafein alımından kaçınmak; yağlı yiyeceklerden uzak durmak ve yemeği yer yemez yatmamak alınacak pratik önlemlerdir. Bunun dışında kabızlık problemi çekenler için posalı besinlerin daha fazla tüketilmesi önerilir. Bunun için de meyve ve sebze tüketiminin atrtırılması; ekmek olarak tam buğday veya çavdar ekmeğinin kullanılması ve özellikle su tüketiminin arttırılması gerekir. Halk arasında oruç bazen zayıflamak için bir alternatif olarak değerlendirilir. Fakat bu yanlış bir düşüncedir. Gün boyu aç kalmak, metabolizmayı yavaşlatmakta, bu da ramazan ayının özellikle ikinci yarısından itibaren zayıflamayı zorlaştırmaktadır. İşte bu nedenle ramazan ayı boyunca öğün sıklığını arttırmak amaçlanmalıdır. Ayrıca gün boyunca vücut susuz kalacağı için bol bol su tüketilmeli, mümkün olduğu kadar ağır yemeklerden, kızartmalardan kaçınılmalıdır. Yemek sonrası yenilecek tatlıların hamur işi olmamasına ve kızartılmadan yapılmasına özen gösterilmeli; sütlü tatlılar tercih edilmelidir. Ramazan ayının simgesi haline gelen güllaç, en uygun tatlı olarak kabul görmekle birlikte, tüketim miktarına da önem verilmelidir. Diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları gibi sağlık sorunları olan kişiler, doktora danışmadan oruç tutmamalı; oruç tutmak isteyenler de diyetisyen kontrolünde beslenme düzenlerini oluşturmalıdır. EN SIK KARŞILAŞILAN SORUNLAR: REFLÜ VE KABIZLIK Ramazan ayı için örnek mönü Sahur 12 dilim ekmek ya da pide 12 dilim peynir ya da 1 adet yumurta 56 adet zeytin Domates, salatalık Meyve ya da 12 çay kaşığı bal veya reçel Veya 1 kâse çorba 1 kâse yoğurt 1 porsiyon etli sebze ya da et yemeği 1dilim ekmek Domates, salatalık İftar 12 adet zeytin ya da hurma veya peynir 1 kâse çorba 1 porsiyon et yemeği ya da etli sebze yemeği Salata (az yağlı) 23 dilim ekmek ya da pilav veya makarna veya 1 dilim börek Ara 2 adet meyve + 1 su bardağı süt ya da yoğurt Veya 1 kâse meyve kompostosu + gece yatarken süt Bu beslenme planı, oruç tutabilen ve beslenmeyi etkileyebilecek herhangi bir sağlık sorunu olmayan yetişkinler için uygundur. Haftada 23 kez ara öğün yerine sütlü tatlı (bazen güllaç) yenilebilir. DoğuBatı Arasında Teknoloji Transferi (Geç Ortaçağlar) Pınar Ülgen Ortaçağ, düşünebilen tek varlık olan insanoğlunun yaşadığı, yaratıcılığa en elverişli çağlardan biri olmuştur. XII. yüzyıla kadar olan dönemde Yakındoğu’da, X. ve XIII. yüzyıllar arasında da Avrupa’da bir teknolojik atılım yaşanmıştır. Bu teknolojik atılımların etkileri olarak, nüfus artmış ardından göçler başlamış; büyük kentler kurulmuştur. Hatta bu sosyo ekonomik durumun yarattığı serbest girişimcilik ruhunu teşvik etmek için elverişli olan ortamda kendi kendini yetiştirebilen işadamları dahi ortaya çıkmıştır. Özel girişimcilerin çalışmalarının yanı sıra, bu dönemde işçiler de işe gelmeme, grev gibi eylemler yaparak hak arama yoluna dahi gitmişlerdir. Yani, sözkonusu insan Ankara’da Roma İzleri Arkeoloji ve Sanat Yayınları, Ebad: 15x21 cm.; Sayfa: 478 Yapı Kredi Yayınları ve Anadolu Kültür Akademisi Derneği CBT 1272/17 5 Ağustos 2011 olunca yaşananların günümüzdeki olaylardan çok daha farklı olduğu söylenemez. Birinci bölüm: Geç ortaçağlarda Avrupa’da ve Yakındoğu’da enerji, mekanik ve askeri alanlardaki teknolojik gelişmeler. İkinci bölüm: Geç Ortaçağlarda Avrupa’da ve Yakındoğu’da yapı teknolojisi ve diğer alanlardaki teknolojik gelişmeler. Üçüncü bölüm: Geç Ortaçağlarda teknolojinin Avrupa’da ilerlemesinin ve yakındoğu’da gerilemesinin sebepleri. Dördüncü bölüm: Geç Ortaçağlar’da, Avrupa’da ve Yakındoğu’da teknolojik gelişmelerin sosyoekonomik ve kültürel etkileri işbirliğiyle yayımlanan Roma Döneminde Ankyra, başkentteki Roma izlerini gözler önüne seriyor. “20022007 yılları arasında Roma Dönemi Ankyra’sı üzerine gerçekleştirilen bu çalışma, arkeolojik, epigrafik ve tarihsel verilerin sonuçlarını içeriyor. Günümüzde görülebilen kalıntıların tümünün Roma Dönemi ve sonrasına tarihlendiriliyor olması söz konusu bu dönem çalışmamızın ağırlık noktasını oluşturuyor. Roma Dönemi Ankyra’sının kentsel gelişimi ile bu gelişimi gösterecek ayrıntılı kent planının eksik oluşu, Augustus ve Roma Tapınağı dışındaki antik yapıların hak ettiği ölçüde yayımlanamamış olması, tarafımızdan gerçekleştirilen bu projenin önemini bir kat daha arttırıyor. Roma Dönemi’nde Ankyra Hazırlayanlar: Musa Kadıoğlu – Kutalmış Görkay – Stephen Mitchell 280 sayfa, 24 TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle