02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNDEM İslam İleriye, Türkiye Geriye: Mümkün mü? ‘Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır!’ “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” Mustafa Kemal Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı. Kaynak: smet Giritli, Kemalist Devrim ve deoloji, .Ü. Yayınları Cumhuriyet BİLİM VE TEKNOLOJİ Sayı: 1264 10 Haziran 2011 İMTİYAZ SAHİBİ Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç GENEL YAYIN YÖNETMENİ İbrahim Yıldız YAYIN YÖNETMENİ Orhan Bursalı SORUMLU MÜDÜR Miyase İlknur GÖRSEL YÖNETMEN Tüles Hasdemir Sağlık sayfası VKV Amerikan Hastanesi’nin katkıları ile hazırlanmıştır YAYIMLAYAN Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İDARE MERKEZİ VE YAZIŞMA ADRESİ Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak No: 2 34382 Şişli İstanbul Tel: 0212.3437274 Faks: 0212.3437264 CUMHURİYET REKLAM Tel: 0212.2519874/3437274 Yerel Süreli Yayın BASKI DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Aslında partilerin seçim bildirgelerinde, sanayi, kalkınma, bilim ve teknoloji konularını dergimizde çalışmamız gerekiyordu, ancak şimdilik yapamadık. Özellikle iktidarın bildirgesinde bir dizi çelişik ARGE konusunu ele alacağız ileriki sayılarda.. İki gün sonra seçim var, pazar gecesi ilerleyenleri ve gerileyenleri göreceğiz. Bu seçimin palavralar partisi AKP’dir; seçmenin algılama kapasitesi bu konuda bir ipucu olacak. CHP ise umulmadık ataklarla, oluşturduğu projelerle ve sorunları ortaya koyuşu ve çözüm önerileri ile gerçek bir sosyal demokrat parti kulvarına girdi. Bu yolda ilerlemesi durumunda, iktidarın çöküşünü ve CHP’nin yükselişini göreceğiz... Tabii, eğer “demokrasi” buna izin verirse! Türkiye çok zor bir döneme giriyor.. her açıdan ama, Ekonomi olarak da, Kürt Sorunu olarak da ve Özgürlük Meselesi olarak da!... iktidara gelenin 4 yıl orada kalması zor olabilir! Veya zorba bir iktidar durumunu ve sonunu, erken erken yaşayabiliriz! Seçim süreci ve öncesinde sergilenen Muktedirlik ve Despotluk durumları, gerçekten fiiliyata geçerse, Türkiye tam bir polis devleti rejimine girecektir.. Zaten Muktedir, “İleri Demokrasi”de polisin büyük görevler üstleneceğini, emniyet güçleri sayesinde bunu gerçekleştireceğimizi, bir polis töreninde dile getirmişti.. Bunun örneklerini en son Hopa’da, çevreci kardeşlerimize karşı uygulanan polis ve devlet şiddetinde çok net olarak gördük.. Onlar birer terör eylemcisi ve terör örgütü üyesi olarak, büyük bir devlet avına konu oldular! Erzurum Özel Yetkili Savcısı bu konuda üzerine düşeni yerine getiriyor! Zaten iktidarın bu amaçla oluşturduğu mahkemelerin/savcılığın görevlerine son derece sadık olduklarını görüyoruz! *** Arap/İslam ülkelerinde demokrasi ve özgürlük yolunda büyük ilerleyişler başlamışken, Türkiye’de yönetimin “Arap/İslam Despot Başkanlığı” benzeri bir yönetime doğru ilerlemesi ne kadar mümkün? İranlı muktedir mollalar bile İranlı kadınlara ne diyordu: Türkiye’de kadınlar örtünürken, sizler başlarını açmak istiyorsunuz! Bu hafta, bizim için de büyük önem taşıyan Arap dünyasındaki büyük gelişmeleri, bu nedenle de gündeme getiriyoruz yeniden. Bu kez, bir Fransız sosyal bilimci, Emmanuel Todd’un bakış açısıyla... Todd, 2007’de bir meslektaşıyla yazdığı kitapta, Arap devriminin ayak seslerini dile getirmişti.. Nüfus bilimci gözüyle konuya yaklaşıyor.. Arap kadınları arasında okuma yazma oranındaki büyük artış, akraba evliliklerinde büyük azalma ve kadın doğurganlığında yarı yarıya düşüşler, yani bu üç önemli etkenin, despotluk rejimlerine karşı hareketi başlattığını belirtiyor. Bu konuyu tartışmaya açıyoruz, bakalım ne katkılar gelecek... *** Akademi Günü 23 Haziranda İstanbul Üniversitesi Rektörlük binasında kutlandı. Gazetede yayımlanan yazıma “Blog”umdan ulaşılabilir. Fırsat bu fırsat, Doğan Kuban’ın taze taze kaleme aldığı “Başını Sokacak Bir Çatısı Olmayan Bilimler Akademisi” başlıklı yazısını da, acele bu sayıya koyuyoruz.. Kuban, Akademi’nin bu durumunu, Türkiye’nin bilimdeki yeriyle örtüştüğünü vurguluyor! Bu sayımızda bir diğer “ikilime” de Celal Şengör’den. Tartışmaya yazdığı yazı epey bir süredir elimizdeydi, onu da yayına koyduk... Tabii, Kuban ve Şengör hocaların, geçen haftanın tartışma konusu çok eşlilik/ çok karılılık (Cumhuriyet’te benim de bu konudaki yazıma ulaşabilirsiniz), seks ve toplumsal işlevi üzerine birbirini tamamlayan normal köşe yazıları da, gündemin bir cilvesi olarak aynı haftaya denk geldi.. Ama iki yazı da eğlenceli ve bilgilendirici! Ne diyeyim bu hafta? Özgürlüğü güçlendirecek ve iktidar gücünü sınırlandıracak, halkı ve muhalefeti güçlendirerek, gelecek için bize umut verecek bir seçim sonucu.. Haydi hayırlısıyla.. [email protected] http://orhanbursali.blogspot.com CBT 1264/ 3 10 Haziran 2011 Yücel Çağlar, İmge Kitapevi Dergimizde de arada sırada ağırlıklı olarak orman konusundaki yazılarına yer verdiğimiz Yücel Çağlar, orman ve çevre konularını ele alan önemli ve ilginç bir kitabıyla karşımızda. Yayınevi bu konuyu gündemine aldığı için kutlanmalı. Sorularla tanıtım: “Çevre sorunu” sayılan oluşumlar yalnızca teknik ve teknolojik sorunlar mıdır? “Çevre sorunu” sayılan oluşumlar yalnızca kişilerin, kuruluşların, hükümetlerin sorumsuzluklarından, bilgisizlik ve bilinçsizliklerinden mi kaynaklanıyor? “Çevre sorunu” sayılan oluşumların gündeme gelmesinden “herkes” aynı düzeyde mi sorumludur? “Görünüşe göre herkes “çevrenin” korunmasını, “çevre sorunu” sayılan oluşumların önlenmesini istiyor; bu amaçla konulmuş on Çevreleme larca anayasal ve yasal yaptırım, etkinlikte bulunan binlerce kişi ve kuruluş var; öyleyse çevre, neden gerektiğince korunamıyor? “Çevre” yalnızca gönüllü kişi ve kuruluşların, meslek örgütlerinin özverili çabalarıyla korunabilir mi? Siyasal partiler, sendikalar, üretici kooperatif ve birlikleri “çevre sorunu” sayılan oluşumların önlenmesi ve çözümlenmesini gerektiğince dert ediniyor mu? “Çevrenin” gerektiğince korunabilmesi için bu türden birçok sorunun yanıtlanması, temelde de tüm yaşama alanlarının bu yanıtlara göre düzenlenmesi gerekiyor. Peki ama bu gereği kimler nasıl yerine getirecek; yine yalnızca “çevreciler” mi? “Hayır!” diyor. Çocuklara “Doğa” Eğitimi; Allahın Bozkırı, Türkiye’de Doğa Kimler İçin, Ne Denli ve Nasıl Korunabilir? “Sivil Toplum Kuruluşları” Doğa Korumacılığı Alanında Neleri, Nasıl Yapmalı ve Yapmamalı? Türkiye’de Ekolojik Koşullardan Yararlanma ve Doğal Varlıkları Kullanma Politikalarının Sermaye Birikim Süreçlerine Etkileri; “Doğa Tarihi” de Bilinebilmelidir! İkinci bölümden bazı konu başlıkları: Çevreleme: “Çevre” Üzerine Sorular ve Yanıtlar; “Çevre”, Kültürümüzde Ne Denli ve Nasıl Yer Alıyor? “Verimliliğin”, Çevrenin Korunabilmesi için de Yeniden Tanımlanması mı Gerekiyor Acaba? “Verimli” Kalkınmanın Çevresel Maliyeti; Türkiye’deki “Çevre Korumacı” Çabalar; Kırsal Çevre Sorunları Üzerine; “Bir Avuç Maden = Bir Tutam Yaşamın Yok Edilmesi; “Maun Cevizi + Çimento = Sürdürülebilirlik”; GAP Bölgesi’nde Özel Bir “Çevre Yönetimi” “2B” yi Tartışmak; Çevre Mühendisliği Etkinliklerinin Ekonomi Politiği Üzerine “Tezler”.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle