02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Bu hafta ‘karanlık’tan söz etmeyeceğim. Ama, lafın sonu yine aynı noktaya çıkar mı, bilmem... Mükemmel görüntülerin ne kadarı gerçek? Çeşitli dergilerde gördüğümüz mankenler hep zayıf ve orantılı bedenlere sahipler. Yüzlerinde ne kırışık ne de leke var. Hepsi doğaüstü görünüyor. Aslında öyle de sayılırlar, çünkü mükemmel görünümlerini doğadan çok tekniğe borçlular. Dijital manipülasyon bazen tamamen farklı insanlar yaratıyor. Amerikalı bilim insanları şimdi görüntüler üzerinde yapılan hilenin derecesini gösteren bir analiz aracı geliştirdiler. ngiliz parlamentosunun liberal milletvekili Jo Swinson, Temmuz 2011’de kozmetik firmalarıyla yaşanan tartışmayı iki kez kazandı. Birinde Julia Roberts diğerinde ise süpermodel Christy Thurlington’un bulunduğu iki L’Oreal posterinin İngiltere’de herhangi bir yere asılması yasaklandı. Reklam Standartları Ajansı’nın açıkladığı gerekçe şu: İki kadının fotoğrafı o kadar çok dijital işlemden geçirilmiş ki reklamı izleyenlerde gerçek olmayan beklentileri uyandırmakta. Procter&Gamble gibi diğer ünlü bir firma da 2009 yılında fotoğrafta gösterilen kadının çok fazla değiştirilmiş olması nedeniyle reklamı geri çekmek zorunda kalmıştı. Jo Swinson’un bu çıkışı bilgisayar uzmanları Eric Kee ve Hanry Farid’in çalışmaları için iyi bir motivasyon oldu. Çok sayıda incelemeler, özellikle de genç kızlar ve kadınların, zaman zaman da delikanlıların ve erkeklerin, bedenlerinin gerçekdışı görüntüleri yüzünden kendilerinden memnun olmadıklarını göstermekte. Hatta bazı kişilerde yeme bozuklukları bile gelişiyor. Oysa mankenlerin ve oyuncuların da sıradan yüzlere ve bedenlere sahip oldukları ortaya çıktığında, “mükemmel” görüntülerle sunulan etkin rol modeli de ortadan kaybolabilir. Photoshop gibi dijital görüntü işleme programları görüntü yönetmenlerinin işini temelden değiştirdi. Eskiden görüntü seçimi ya da en doğru karenin bulunması en fazla zamanı alırken, günümüzde zahmetli işler fotoğraf çekimiyle birlikte başlıyor. Yüzlerdeki kırışıklar düzeltiliyor, benler ve yaşlılık lekeleri temizlenip, yumuşatılıyor. Orantılar daha uyumlu hale getirilirken, beller inceltilip, bacaklar uzatılıyor. Durum böyle olunca da en sonunda elde edilen görüntünün genelde fotoğrafı çekilen kişiyle pek bir ilgisi kalmıyor. Ama bu Bir Ders Kitabı: ‘Teknoloji Tarihi’ Prof. Dr. Ergun Türkcan’a emeklilik yaradı; kitap üzerine kitap yazıDünyor. Emeklilik sonrası yazdığı iki kitaptan daha önce söz etmiştim. İlki, “D ya’da ve Türkiye’de Bilim, Teknoloji ve Politika (2009)”; diğeri de “Türkiye’de Planlamanın Yükselişi ve Çöküşü 19601980 (2010)” idi. Sözünü edeceğim yeni kitabı “Teknoloji Tarihi (Anadolu Üniversitesi Yayınları; 2011)”... Yrd. Doç. Dr. Hasan Çalışkan’ın editörlüğünde basıma hazırlanmış olan bu kitabın ilk bakışta göze çarpan ve kanımca gerçekten takdir edilmesi gereken yanı, bir ders kitabı olması... Türkcan önsözünde diyor ki, “Türkçede yalnızca birtakım çeviri teknoloji tarihi kitapları bulunmaktadır. Ancak, bir ders kitabı olarak genel bir ‘Teknoloji Tarihi’ kitabı bildiğim kadarıyla bu zamana kadar mevcut değildi; yazılmalıydı.” Oturmuş yazmış; ellerine sağlık... Kitabını, bilim, teknoloji ve yenilik politikalarıyla uğraşanlar için efsaneleşen bir isme, hocası, Prof. Christopher Freeman’a (19212010) ithaf etmiş. İyi de yapmış. Bu kitaptan yararlanacak öğrencilerin içinden, merak edip Freeman’ı okuyacakların çıkacağını umut ediyorum. Türkcan, kitabında, ‘jenerik teknolojilerin’ “doğma ve evrimleşme süreçlerini, içsel ve dışsal dinamikleriyle anlatmayı” amaçlamış. Bunun için, “bazı kritik teknolojileri seçip onlar üzerinden [teknolojideki] gelişmeyi görmeye” çalışmış. Hatırlayacaksınız, ortaya çıkışlarıyla, neredeyse bütün ekonomik faaliyet alanlarını ve günlük yaşamı etkiler hâle gelen teknolojilere jenerik teknolojiler deniyor. Buhar teknolojisi tarih sahnesine çıktığında böyle bir teknolojiydi; bugün, örneğin, ‘iletişim ve bilişim’ teknolojileri böyledir. Türkcan bu genel çerçevede, özellikle, “icatyenilik mekanizma ve süreçlerine odaklanmış.” Teknoloji tarihçileri, konuya ilgi duyanların bildikleri gibi, teknolojinin zaman içindeki değişimini anlatırlar. Geriye doğru bakıldığında bu değişimin ‘gelişme’ yönünde olduğu görülür. Onun içindir ki, teknoloji tarihi aslında teknolojideki gelişmelerin tarihidir. Teknolojiyi elbette birileri geliştirir. Birilerini bunu yapmaya yönelten etkenler vardır. Maryland Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Prof. Robert Friedel’ın belirttiği gibi (A Culture of Improvement: Technology and the Western Millennium, MIT, 2007) kişinin kendi deneyimleri sonucu ya da başkasından görerek edindiği,“işlerin daha iyi yapılabileceği yolundaki inanç ve değer yargıları”, onu, iş yapma tarzını ya da kullandığı aracı sürekli değiştirme arayışına yöneltebilir ve yaptığı işin tekniğinde, bir dış gözlemcinin ‘geliştirme’ sözcüğüyle anlatabileceği değişiklikler yapmaya başlar. Kişinin bu yöndeki başarılı deneyimleri onda bir kültür yaratır. Bu bir ‘geliştirme kültürü’dür. Bu kültürün oluşum ve birikim süreci insanlık tarihi kadar eskiye dayanır. Herhâlde başlangıçta bu oluşuma yolu açan, bireysel düzeydeki içgüdüsel arayışlar ve rastlantısal buluşların yarattığı deneyim birikimleri olmuştur. Ama insan öğrenen bir varlıktır. En çok da birbirinden görerek öğrenir. Bireysel düzeyde oluşmaya başlayan geliştirme kültürünün zaman içinde bütün bir topluluğa nüfuz etmesi ve topluluğun/toplumun kültürü hâline gelmesi kaçınılmazdı. İşte bu noktadan itibaren teknoloji tarihçisi o çetrefil meseleyle baş başa kalır: Niçin bazı toplumlar bu kültürü diğerlerinden önce edinirler ve teknoloji geliştirmede öne çıkarlar? Doğrusu ben, elime aldığım bir teknoloji tarihi kitabında, önce, müellif bu konuda ne diyor, ona bakıyorum. Nedeni açık: Bir zamanlar bilim ve teknolojide önde koşan İslam daha sonra niçin, Batı’nın çok gerisinde kaldı? Osmanlı toplumu bu işi niçin beceremedi? Türkcan’ın kitabını incelerken, bu alışkanlıkla gözlerim bu tür soruların yanıtını aradı. Tabiî, Türkcan da bazı çözümlemelerde bulunmuş, ama bunlar yeterli mi, tereddüdüm var. Belki genç beyinler, onun söylediği kadarından hareketle, kendileri de araştırarak, bu soruların yanıtlarında tam bir açıklığa kavuşurlar. Açıklığa kavuşmalılar ki, yarın kendilerini neyin beklediğini öğrenebilsinler... İ CBT 1291/ 6 16 Aralık 2011 nu derginin okuyucuları ya da reklamı izleyenler bilmiyor. Bununla birlikte bu yabancılaştırma işlemleri aslında göreceli olarak kesin bir şekilde belgelenmekte ki bu da iki araştırmacının işine yaramış. Kee ve Farid, çeşitli web sitelerinden 468 rötuşlu ve rötuşsuz fotoğrafı seçerek, sekiz kategori yardımıyla özgün ve hileli görüntüyü karşılaştıran bir program geliştirdiler. Fotoğraflardaki değişimlerin ayrıntı bir şekilde değerlendirilebilmesi için fotoğraflar binlerce piksele ayrılmış. Bilgisayar uzmanları gerçek ve rötuşlu görüntüler arasındaki farkın ortaya çıkarılmasında insanlara da danışmışlar. Araştırmaya katılan 390 kişi 70 fotoğrafa baktıktan sonra bunları beş kriteri dikkate alarak görüntüleri, neredeyse hiç değiştirilmemişten çok fazla işlemden geçirilmişe kadar sınıflandırmış. Bilim insanları daha sonra insan ve bilgisayarla alınan sonuçları değerlendirince, katılımcılar ve işlemcinin aynı görüşü paylaştıklarını görmüşler. Fotoğrafların yüzde 81,4’ünde bilgisayar ve insanlar aynı tahminlerde bulunurlarken, geriye kalan görüntülerde küçük farklılıklar söz konusu. En çok da yüzdeki değişimler, insan ve makine için belirlenmesi en kolay olanlarıydı, işlemci ve insandan alınan sonuçlar da en fazla yüz değerlendirmelerinde örtüştü diyor Kee ve Farid, Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde. Rötuşlu her fotoğrafın yanında nerede daha çok oynandığını gösteren bir dizinin bulunması araştırmaları memnun edebilirdi. Hatta bu durum yayımcıları ve reklamcıları aşırı derecede dijital işlem yapmaktan da uzak tutabilir. Bu da belki görüntüleri izleyenlerin kendi fikirlerini oluşturarak, gerçek olmayan ölçüleri kendi bedenlerinde görme isteğinden uzaklaşmalarına da yardımcı olabilir. Nilgün Özbaşaran Dede, SCİENCE ORF.at 29.11.11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle