02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Samanyolu Gökadasında Yaşanabilir Bölgeler G Öğrencilerin kanserle ilgili araştırmaları stanbul Kültür Üniversitesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Kanser Moleküler Biyolojisi Grubu, farklı kanser hücrelerinde moleküler terapiye yönelik araştırmalar yürütmektedir. Bu alandaki yürütmekte oldukları araştırmalarını öğrenci düzeyinde de projeler yaparak yaygınlaştırmaktadırlar. Son 2 senede toplam 8 lisans eğitimi yapan öğrenci Prof. Dr. Atilla Özalpan, Prof. Dr. Narçin PalavanÜnsal, Yard. Doç Dr. Damla Arısan ve Yard. Doç. Dr. Ajda Çoker’in danışmanlığında TÜBİTAK dan öğrenci araştırma bursları kazanarak 6 farklı araştırmayı yürütmektedirler. Bu araştırmalardan 2’si sona ermiş, öğrenci bilimsel kongrelerinde sunulmuş ve yayın aşamasına gelmiş bulunmaktadır. Kanser Moleküler Biyolojisi Grubu meme, prostat ve kolon kanserinin pek çok farklı tipinde moleküler terapiye yönelik projelerini yürütürken Roma La Sapienza Üniversitesi’nden Prof. Dr. Enzo Agostinelli (İtalya) ve Palacky Üniversitesi’nden Prof. Dr. Miroslav Strnad (Çek Cumhuriyeti) ile işbirliği yapmaktadırlar. Araştırma grubu yeni geliştirilen ilaçların kanser hücrelerindeki moleküler mekanizmalarını çözümleyerek moleküler teşhis ve tedaviye yönelik projelerini öğrencilerin büyük bir heyecan ve isteği ile birlikte yürütmektedir. Bu alanda elde etmiş olduğu bilimsel verileri uluslararası platformlarda sunmakta ve çok olumlu geri dönüşler elde etmektedir. Prof. Dr. Rennan Pekünlü (Ege Üniversitesi) İ CBT 1291/ 13 16 Aralık 2011 Kanser Moleküler Biyolojisi grubu yaptıkları araştırmalarla ilgili olarak 27 Eylül 2012 tarihlerinde İstanbul Kültür Üniversitesi Ataköy Yerleşkesinde “Polyamines: Biological and Clinical Perspectives” başlıklı bir uluslararası kongreyi organize etmiş bulunmaktadır. (www.polyamineistanbul2101). Bu kongrenin organizasyon ve bilimsel kurullarında yurtiçi ve yurtdışından pek çok önemli bilim adamı görev yapmaktadır. Kongrede poliaminlerle ilgili olarak araştırma yapan uluslararası düzeyde lider konumundaki yaklaşık 150 bilim insanı poliaminlerin memeli, mikroorganizma ve bitkilerdeki biyolojik etkinlikleri ve önemlerini moleküler düzeyde ele alacaklardır. Farklı kanserlerin tanı ve tedavisinde poliamin biyosentez ve katabolizma yolaklarını hedef alan yeni ilaç tasarımları ve bunların klinik amaçlı kullanımları kongrede tartışılacaktır. Ayrıca insanda meydana gelen en önemli sağlık sorunlarından kalp hastalıkları ve sıtma gibi birçok parazitik hastalıklarla poliamin, ilişkileri irdelenerek gelecekte bu hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılabilirlikleri ve kanser tedavisinde poliamindiyet ilişkilerine dayalı yeni stratejiler ele alınacak ve poliamin bazlı terapötik ajanlarla yeni moleküler hedeflerin belirlenmesine yönelik konferanslar verilecektir. Böylelikle özellikle genç bilim insanları bu alanda araştırma yapan liderlerle tartışma ve onları tanıma olanağı elde etmiş olacaklardır. üneş dizgesinin yaşanabilir, veya bizim anladığımız türden canlı yaşamı destekleyebilecek bölgesi CBT’nin önceki sayılarında yeterince işlendi. Bu yazının konusu “yaşanabilir bölgeleri” büyük ölçeklerde, gökada ölçeklerinde incelemek olacak. Gökadamızdaki “yaşam kuşağı” düşüncesini 1981’de Marochnik ve Mukhin (1986) ileri sürdü. Bu düşünce daha sonra Balazs tarafından geliştirildi (1986, 1988). Gonzalez, Brownlee ve Ward (2001) bu kuşağa “gökada yaşanabilir bölgesi” adını verdi. Bu araştırmacılara göre, bunun dışında kalan bölgelerde karmaşık yaşam biçimlerinin evrim geçirme olasılığı çok düşük! Bu bölgeyi tanımlarken kullanılan belirleyici parametreler, metal bolluğu, yakın komşu bölgelerde süpernova sıklığı ve yıldız yaşlarıdır. Güneş dizgesine benzer bir gezegen dizgesinin oluşabilmesi için, barınak yıldızın metal bolluğu önemli bir etmendir. Santos ve arkadaşları (2003) gezegen barındırdığı bilinen 80 yıldıza doğru tayfsal çalışma yaptı ve denek yıldızlardaki ortalama metal bolluğunun, Güneş’in yakın komşuluğundaki cüce yıldızlarınkinden 0.24 dex (bkz. Not) daha fazla olduğunu gösterdi. Yani, gezegen barındıran bu yıldızlarda Demir/Hidrojen bolluğu, Güneş yakın komşuluğundaki cüce yıldızlarınkinden hemen hemen iki kat fazlaydı. Pozitif dex değeri, metal bolluğunun Güneş’inkinden daha büyük olduğu anlamına gelir. Santos ve arkadaşları gözlemsel yanılgı ve yanlılıkları da çıkardıktan sonra, kütlesi Jüpiter kütlesinin 18 katından daha küçük olan gezegen barındırma olasılığının, metal bolluğuyla arttığını buldular. Fischer, Valenti ve Marcy (2004), metal bolluğu oldukça sağlıklı olarak ölçülmüş olan 754 yıldızın Demir/Hidrojen oranıyla, Doppler yöntemiyle saptanmış gezegen dizgesi arasında çok güvenilir bir ilişki buldu: Güneşin metal bolluğuna sahip yıldızların %5 – 10 denlisi gezegen barındırırken, Demir/Hidrojen oranı +0.5 (Güneş’in metal bolluğunun yaklaşık üç katı) olan yıldızların %20 denlisi gezegen barındırıyor. Düşük metal bolluğu (Demir/Hidrojen = – 0.5) gösteren yıldızların ancak % 1–2 denlisi gezegen barındırabiliyor. Samanyolu gökadasının özeğine doğru yıldızların yoğunluğu arttığına göre, yıldız metal bolluğu da artar. Bu nedenle, diğer tüm etmenlerin eşit olması koşuluyla, gökada özeğinden olan uzaklık azaldıkça gezegen oluşumu ve Güneş dizgesine benzer yaşanabilir bölgelerin sayısı de artacağa benziyor. Ancak daha başka etmenler de var. Barınak yıldızdan yaklaşık 10 parsek uzaklıktaki süpernovalar, yaşanabilir gezegenler üzerinde ölümcül etkilere neden olabilir (Shklovskii ve Sagan 1966; Clark, McCrea ve Stephenson 1977). Ata yıldız kütlesi 10 Güneş kütlesinden büyük olan II. Tür bir süpernovanın patlamasıyla açığa çıkan erke yaklaşık 1052 erg denlidir. Süpernovanın başlangıçtaki parlaması gezegenin ozon tabakasını parçalayıp yaşamın ölümcül moröte ışınlarına ve yoğun kozmik ışınlara açık kalmasına neden olur. Yıldızın fırlatılan katmanları da gezegene yaklaşık bin yıl sonra ulaşır. Clark ve arkadaşları süpernovaların gökadanın yoğun bölgelerinde daha sık gerçekleştiğine dikkat çekiyor. “Süpernova kuşağı” gökadanın sarmal kollarındaki yüksek basınç bölgelerini izler. Bu nedenle gökadanın özek bölgesindeki şişim ve sarmal kolların yoğunluk dalgalanması gösteren bölgeleri, daha az yoğun olan dış bölgelerine kıyasla yaşam için yüksek radyasyon tehlikesi oluşturur. Samanyolu gökadasının özeğinden 8.5 kpc uzakta bulunun Güneş sarmal kollarla birlikte döndüğü için süpernova kuşağına girip çıkma devinimi yapmaz. Lineweaver, Fenner ve Gibson (2004), Samanyolu gökadasındaki metal birikimini ve süpernova patlamalarından bağışık bölgeleri dikkate alıp, karmaşık yaşam biçiminin de yaklaşık 4 milyar yıllık evrim zaman ölçeğiyle birleştirince “gökada yaşanabilir kuşağının” gökada özeğinden 79 kpc uzaklıkta olduğunu saptadı. 7 kpc içindeki bir ortamda süpernovalar, yaşamı evrim geçiremeden yokeder. 9 kpc uzaktaki ortamlarda da düşük metal bolluğu Yer benzeri gezegenlerin oluşumuna izin vermez. Bu yazarlar, yüksek metal bolluğunun dev gaz gezegenlerin oluşmasını tetikleyeceğinden sözediyor; bu tür dev gaz gezegenlerin zamanla barınak yıldıza doğru sarmal yörüngelerde dolanarak yaklaşacağı için yaşama uygun katı gezegenleri parçalama olasılığına dikkat çekiyor. Gökadamızda oluşan yıldızların ancak %10 denlisi “gökada yaşanabilir bölgesinde” bulunuyor. NFe, NH sırasıyla, birim oylumdaki demir (Fe) ve hidrojen (H) element sayı yoğunluğudur. Kaynak: C.F. Chyba & K.P. Hand, Ann. Rev. Astron. Astrophys., 2005, 43, 3174
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle